Adalar tartışmasında Atina'ya sahip çıktılar

ABD ve Fransa, Türkiye’nin Gayri Askeri Statü’deki adaların silahsızlandırılmaması yönündeki taleplerine kulak tıkayarak, ‘Yunanistan’ın bu adalar üzerindeki egemenliği sorgulanamaz.’ açıklaması yaptı

ABD ve Fransa, Doğu Akdeniz'den sonra Ege'deki anlaşmazlıklarda da Yunanistan'ın yanında duracaklarının net mesajını verdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yunanistan'ın Ege'deki tacizleri ve adalardaki silahlanmasıyla ilgili olarak sarfetttiği “Sabrımızın da bir sınırı var.” sözleri, dün ABD Dışişleri Bakanlığına soruldu. ABD Dışişleri Bakanlığı, konuyla ilgili VOA Türkçe’ye yaptığı yazılı açıklamada, “Yunanistan'ın bu adalar üzerindeki egemenliği sorgulanamaz.” dedi ve tüm ülkelerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gerektiğini kaydetti.

“Rusya'nın egemen bir Avrupa devletini yeniden işgal ettiği bir dönemde, NATO müttefikleri arasındaki gerilimi artırabilecek açıklamalar bilhassa yararsız.” ifadelerini kullanan ABD Dışişleri Bakanlığı, tüm tarafları gerilimi daha da artırabilecek söylem ve eylemlerden kaçınmaya çağırdı.

ABD’nin tüm NATO üyelerini birlikte çalışmaya ve diplomatik çözümlere teşvik ettiğini belirten bakanlık, “NATO müttefiklerimiz Yunanistan ve Türkiye'yi bölgede barış ve güvenliğin korunması ve farklılıkların diplomatik yollarla çözülmesi için birlikte çalışmaya teşvik etmeye devam ediyoruz.” dedi.

FRANSA: ATİNA'YI DESTEKLERİZ

Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna da, Atina’ya yaptığı ziyaret öncesi Yunan Kathimerini gazetesinin sorularını yanıtladı. Colonna, Türkiye’nin komşusu Yunanistan ve göç konusundaki tutumundan endişe duyduğunu dile getirdi. Türkiye ve Yunanistan’ın diyalog kanallarını açık tutması gerektiğini ifade eden Colonna, bütün sorunların diyalog yoluyla ele alınmasından yana olduklarını belirtti. Colonna, Yunanistan’ın egemenliğine yönelik Türkiye’den bir saldırı gelmesi halinde Paris’in Atina’yı “destekleyici” bir tutum içinde olacağını ve “bunun değişmeyeceğini” dile getirdi. Atina ve Paris arasındaki askeri işbirliğinin, stratejik bir ortaklık olduğunu vurgulayan Colonna, bunun bütün ittifak üyelerinin çıkarına olduğunu savundu. Bir soru üzerine Colonna, Türkiye ve Belarus’un göç akımını AB’yi istikrarsızlaştırma aracı olarak kullanmaya çalıştığını savundu.

ATİNA ANLAŞMALARA UYMUYOR

ABD ve Fransa'nın “Yunan egemenliği” iddiası ise bu adaların devrinin söz konusu olduğu anlaşmalardaki taahhütlerle uyuşmuyor.

Her şeyden önce tartışmaya konu olan adalar, '1923 Lozan' ve '1947 Paris' antlaşmaları kapsamında “Gayri Askeri Statü”de olması şartıyla Yunanistan'a devredilen Doğu Ege adaları, Boğazönü adaları, On İki Ada ve Meis Adası’ndan oluşuyor. Buradaki 23 adanın tamamında bugün Yunan Ordusu'nun tahkimatları olduğu görülüyor. Aslında Yunanistan da bu adaları silahlandırdığını inkar etmiyor. Bunu Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 51. maddesindeki “meşru savunma hakkı”na dayandırdığını iddia ediyor. Fakat sözleşmelerle “Gayri Askeri Statü”nün kabul edilmiş olması, devletin egemenliğine getirilen bir kural dışılığın kabulü anlamına geliyor. Çünkü “Gayri Askeri Statü (demilitarized)”, “Silahsızlandırılmış Statü'den (disarmed)” farklı olarak egemen ülkenin tüm tahkimat olanağını ortadan kaldıran, üç boyutlu devlet ilkesi gereğince hava, kara ve deniz ülkesinde geçerli olan bir rejimi ifade ediyor. “Silahsızlandırılmış” ifadesinin kullanılması askeri amaçlarla kullanılmayan askeri hava araçlarının uçuşuna ve hatta ikametine müsaade ederken, “Gayri Askeri Statü” ne uçuşlara, ne transit geçişlere, ne daimi ve geçici konuşlanmalara, ne de insansız deniz ve hava araçlarına izin veriyor.

Londra Antlaşması'nın 5'nci, Atina Antlaşması'nın 15'nci, Lozan Anlaşması'nın 8 ve 13'ncü, Boğazlar Sözleşmesi'nin 4 ve 6'ncı maddesi ile 1947 Paris Antlaşması'nın 14'üncü maddesi ve ilgili ekleri, Yunanistan açısından “Gayri Askeri Statü”nün tartışmaya mahal vermeyecek şekilde kabulünü içeriyor. Bu sözleşmelerde hava ve deniz ülkesine yönelik özel hükümler getirilmediği için de rejimin en geniş yorumuyla uygulanması gerekiyor. Nitekim Finlandiya’nın güvenliğini gözeterek “1921 tarihli Aaland Adası’nın Tarafsızlaştırılmasını Düzenleyen Sözleşme”de, “Gayri Askeri Statü” içindeki çeşitli imtiyazların özellikle tanımlandığı görülüyor. Bu bakımdan mevcut rejimde; askeri amaçlarla kullanılan sivil uçakların dahi hava sahasından geçmesine müsaade edilmemesi gerekiyor. Aynı şekilde 1994 tarihli San Remo Manüeli gereğince de askeri faaliyetler için kullanılan ticari gemilerin de önlenmesi, askeri gemi statüsündeki sahil güvenlik botlarının da geri çekilmesi gerekiyor.

ADALARIN DEVİR ŞARTI ORTADAN KALKAR

Deniz hukukçuları ve uluslararası ilişkiler uzmanları, Yunanistan'ın adalardaki statükonun gereklerini yerine getirmemesi durumunda; adaların devir şartının ortadan kalkacağını belirtiyor. Bu hususun Türkiye'nin 16 Temmuz 2021 ve 30 Eylül 2021 tarihlerinde BM'ye gönderdiği mektuplarda da vurgulanması dikkat çekiyor.

30 Eylül tarihli mektupta genel hatlarıyla “Yunanistan’ın egemenliği, bu adaların silahsızlandırılmış olmaları ile bağlantılıdır.”, “Türkiye’nin ilgili ülke olarak Yunanistan’ın yükümlülüklerini yerine getirmesinde ısrar etmeye hakkı vardır.” ve “Yunanistan, antlaşmalara aykırı bir şekilde adaları silahlandırmakla, bu antlaşmalardan kaynaklanan haklarını öne süremez.” değerlendirmesi yer alıyor.

16 Temmuz tarihli mektupta da, “Eğer Yunanistan, anlaşmalardaki yükümlülüklerini yerine getirmede başarısız olursa, o anlaşmalardan kaynaklı egemenlik haklarını deniz yetki alanlarının belirlenmesi dahil öne süremez.” ifadesine yer veriliyor.

ON İKİ ADA'NIN DEVRİ TARTIŞMASI

Yunanistan'a devredilen adaların devir şartının ortadan kalkmasının yanında bir de 400 yıl boyunca Osmanlı idaresinde kalan ve 1947'de Yunanistan'a devredilişi hukuksuz olan On İki Ada'nın mülkiyeti tartışması bulunuyor.

On İki Ada, Lozan'ın 15. maddesi ile İtalya'ya bırakılmış, daha sonra Türkiye'nin katılmadığı 1947 Paris Barış Konferansı'nda “nüfusun çoğunluğu Rum” denilerek İtalya'dan alınıp Yunanistan'a verilmişti. Fakat uzmanlar, On İki Ada'nın 1947’de Yunanistan’a verilmesinin, 1945'teki BM Anlaşması'nın 108. maddesi ile 1969'daki Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi'nin birçok maddesine aykırı olduğunu belirtiyor. Çok taraflı antlaşma hükümlerinin değişmesinde temel kuralın oy birliği veya 3'te 2 oy çokluğu olduğuna işaret eden uzmanlar, Türkiye ile birlikte toplam 8 devletin taraf olduğu Lozan'ın 15. maddesinin, Lozan’a taraf olan 5 devletin (İngiltere, Fransa, Yunanistan, Yugoslavya, İtalya) ve Lozan’a taraf olmayan 16 devletin katılımı ile 1947’de değiştirildiğine dikkat çekiyor. Buna göre, hukuka aykırı biçimde oy birliği ya da üçte iki oy çokluğu olmadan 12 adanın Yunanistan’a verilmesinin de meşru olmadığına dikkat çekiliyor.

S-300 İLE KİLİT ATILMASINA KARŞI SESSİZLER

Yunanistan’ın NATO görevi icra eden Türk F-16 uçaklarına S-300 hava savunma sistemleri ile radar kilidi atması iki ülke arasındaki gerilimi tırmandırırken, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) bu konuda yorum yapmaktan kaçındı.

Yunanistan, kışkırtıcı tacizlerinin seviyesini NATO görevi icra eden Türk F-16’larına Girit açıklarında S-300 hava savunma sistemleri ile kilit atmakla bir üst noktaya taşıdı, ancak Pentagon bu eylemlere yönelik soruları yanıtsız bırakıyor.

Pentagon Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder, AA muhabirinin "Yunan S-300’leri NATO görevi icra eden Türk F-16'larına kilit attı, bu sizce kabul edilebilir bir davranış mı?" sorusuna "Bu konuda söyleyebileceğim bir şey yok." yanıtını verdi.

Muhabirin, "ABD de NATO görevi kapsamında birçok yabancı ülkenin hava sahasında uçuyor. ABD’ye böyle bir görev sırasında bu tür bir şey yapılırsa bu sizin için kabul edilebilir bir durum olur mu?" sorusuna Ryder, "(ABD Savunma Bakanı Lloyd) Austin geçmişte hem Türk hem de Yunan mevkidaşıyla konuştu ve Ege’deki tansiyonları yapıcı bir diyalogla düşürme çabalarının devam etmesi gerektiği çağrısında bulundu." ifadelerini kullandı.

Sonraki Haber