‘Öğretmen Akademisi’ne öğretmenlerden itiraz

Hükümet ‘Akademi’ planıyla, ücretli öğretmenlik uygulamasına bir de ‘aday öğretmenlik’ eklemek istiyor. Dört yıllık eğitim fakültelerini bitirenlere bir veya iki yıl Akademi’de eğitim verilecek, başarılı görülmezlerse ‘sen bu mesleği yapamazsın’ denip kapıya konulabilecekler

Hepimizin Sendikası Grubu Sözcüsü, Eğitimci Zafer İncebacak, Meclis’e gelen ‘Öğretmenlik Mesleği Kanun Teklifi’ ile uygulamaya konulmak istenen ‘Milli Eğitim Akademisi’nin, tıpkı ücretli öğretmenlik uygulamasında olduğu gibi öğretmeni sömürmeye, hak gaspına yeni bir kapı açacağını söyledi.

‘FAKÜLTEDE YETİŞTİREMEDİK İKİ YIL DAHA DENEYELİM’

Hükümet tarafından hazırlanıp Meclis’e sunulan ve dün Komisyon’da görüşülmeye başlanan Öğretmenlik Yasası, Öğretmen Akademileri kurulmasını öngörüyor. Teklife göre, eğitim fakültelerinden mezun olduktan sonra KPSS’yi, ardından mülakatı kazanan öğretmenlere, ‘dur, sen daha öğretmen olmadın’ denecek.

Öğretmen ‘adayına’ Akademilerde bir yıl eğitim verilecek. Başarılı olamayanlar için süre bir yıl uzatılacak. Dördüncü dönemin sonunda da başarılı olamayan, öğretmenlik hakkını kaybetmiş olacak. Bütün bu süreçte öğretmene maaş değil cep harçlığı verilecek.

Öğretmen, Akademiyi başarıyla bitirebilirse sözleşmeli olarak atanacak, üç yıl daha ‘Aday Öğretmen’ olarak çalışan öğretmen, kadroya geçecek. Akademilerde eğitim alacak öğretmenlere ödenecek maaş ise Tasarı’daki çerçeveye bakılarak yapılan hesaba göre, asgari ücretin altında kalacak.

Zafer İncebacak, Yasa Teklifinin, devletin açtığı veya onay verdiği Eğitim Fakültelerini bitirmiş, bir genç insana ‘yok biz seni iyi yetiştiremedik, gel seni iki yıl daha eğitelim’ demek anlamına geldiğini söyledi.

‘Akademiyi başarıyla bitirme’ şartına dikkat çeken İncebacak, başarısız olanların öğretmenlik hakkını kaybedeceğinin, öğretmenlikten atılacaklarının anlaşıldığını belirtti. Artık 20’li yaşlarının ortasına gelmiş bir insana ‘sen bu mesleği yapamazsın’ deyip sokağa atmanın devlete yakışmayacağını vurgulayan İncebacak, “Bu tutum, bir devletin insan hazinesini harcamasından başka bir şey değildir” dedi.

Zafer İncebacak

‘HİZMET İÇİ EĞİTİM’ KURUMU OLABİLİR

Atanmayı bekleyen öğretmen sayısının 600 binleri bulduğuna işaret eden İncebacak, şöyle sürdürdü:

“Hedef bu birikimi eritmekse, eğitim fakültelerini kapatın ve her yıl gerçek ihtiyaç kadar öğretmeni kadrolu olarak atayın. ‘Biz Eğitim Fakültelerinde iyi öğretmen yetiştiremiyoruz’ diyorsanız ve öğretmeni iyi yetiştirmekse hedefiniz, o zaman kaliteyi yükseltin, öğretmen liselerini yeniden açıp aday seçimini erken yaşta yapın, bir eleme yapacaksanız erken yaşta eleyin.”

Akademi’nin aynı zamanda eğitim fakültelerimizin işlevsizliğinin itirafı anlamına geldiğini ifade eden İncebacak, Taslak’ta düzenlendiği biçimiyle kabul edilemez olduğunu belirtti. Akademi’nin ancak bir ‘Hizmet İçi Eğitim’ kurumu olarak kurulabileceğini vurgulayan İncebacak şöyle konuştu:

‘EĞİTİM FAKÜLTELERİNİ KAPATMAK EVLADIR’

“O kadar çok öğretmen adayı birikti ki süzgeçler, turnikeler koyup eritmeye çalışıyorlar. Talebi baskılama gibi düşünün. 500, 600 bin atanmayı bekleyen öğretmen adayı var. Yılda altı, yedi bin öğretmen alacaklarını açıkladılar. Her yıl fakültelerden 20 bin öğretmen adayı mezun oluyor, atayacağınız öğretmen sayısı bunun yarısı bile değil. Sorun katlanarak devam edecek. Aday öğretmen, sözleşmeli öğretmen, kadrolu öğretmen silsilesi olacak. Öğretmen, mezun olur olmaz atansa bile 28-30 yaşında ancak kadrolu olur.”

Zafer İncebacak, Akademi gibi, sözleşmeli ve ücretli uygulamaları gibi süzgeçler koymaktansa eğitim fakültelerine bir süre öğrenci almayıp yetişmiş öğretmen adaylarının istihdam edilebileceğini dile getirdi ve şöyle konuştu:

‘ÜCRET VEYA HAK AYRIMI KABUL EDİLEMEZ’

“Aday öğretmenlerin belki bir yıl kadrolu öğretmen nezaretinde derse girmeleri, tek başına derse girmemeleri kabul edilebilir. Bu eksiden de vardı ve doğruydu. Bir başöğretmenin nezaretinde derse girsin, tecrübe aktarımı olsun. Adaylık kalktıktan sonra da kadrolu öğretmen olarak devam etsin.

“Burada herhangi bir ücret veya hak ayrımı da kabul edilemez. Öğretmenliğin itibarını ayaklar altına işte böyle alıyoruz. Bir taraftan öğretmenlere şiddete karşı yaptırım getireceğiz diyoruz ama öbür taraftan öğretmenliğin itibarına bizzat Bakanlık ayaklar altına alıyor.

- Çok teşekkür ederiz.

‘ÖĞRETMEN LİSELERİ KURULMALI’

- Öğretmen olmayı hedeflemiş, 20’li yaşının ortalarına kadar bunun için uğraşmış insan, Akademi’de ‘başarısız’ sayılırsa ne yapacak o saatten sonra? Baştan üniversiteye kabul etme eğer yetersizse öğrenci.

Aldın, en azından ilk bir yılda başka bir alana yönlendir, önüne seçenek koy. Mantık bunu gerektirmiyor mu?

-İşte bu noktada çözüme geldik. ‘Her üniversite okuyana iş vermek zorunda değiliz’ anlayışıyla atılan adımlarda çözüm yok!

Bizim, Sendika Grubu olarak önerimiz zaten şu: öğretmen liseleri yeniden kurulmalı. Öğretmen liselerine öğrenci alırken, bir bilim kurulu tarafından, öğretmenliğin gerektirdiği yetenekler zemininde bir eleme yapılabilir: liderlik, hitap yeteneği gibi. Elenen çocuk farklı bir mesleğe, daha oradayken, öğretmen lisesindeyken yönlendirilir.

‘STAJ AĞIRLIKLI BİR EĞİTİM OLMALI’

Ardından gelecek eğitim fakültesinde, staj ağırlıklı bir eğitim olmalı. Öğretmen adayı, okul iklimini tanımalı. Akademiler ise mevcut öğretmenler için, hizmet içi eğitim sağlayan bir yapı olarak düzenlenebilir.

Öğretmen liselerine öğrenciler özel yetenek sınavıyla alınabilir. Askeri okullar, sanat, spor liseleri gibi. Bir planlama dahilinde ve belli bölgelerde, eğitim enstitülerinin bulunduğu illerde, böyle köklü okullarımız var, sadece oralarda 15-20 öğretmen lisesi açarsınız. Dağa taşa öğretmen okulu açmak da doğru değil.

‘EĞİTİM FAKÜLTELERİNİN ÖNEMLİ BİR KISMI KAPATILMALI’

Bunun dışında eğitim fakültelerinin önemli bir kısmı kapatılmalıdır. Çok fazla öğretmen adayı yetiştiriliyor. Özel üniversiteleri de düşünürsek 100’ün üzerinde eğitim fakültesi var. Yüz binlerce öğretmen adayı var. Bu kadar çok fakülteyi açtığınız zaman nitelik düşüyor. Eğitim fakültelerimiz çok zayıf. Birkaç yıl öğrenci almamalı. Bu arada bütün programları, işleyişi, uygulamaları yenilenmeli. Yeni bir bakış açısıyla yeniden kurulmalı, kurumsallaşmalı.

‘ÖZEL SEKTÖRÜ NASIL DURDURACAKSIN!’

“Ücretli öğretmenlik uygulaması da yanlış. Eskiden vekil öğretmenlik vardı. Herhangi bir öğretmen hasta olur, doğum iznine gider, o tip durumlarda başvurulurdu. Günümüzde maalesef boş norm kadrolara ücretli öğretmen veriliyor. Tamamen yanlış ama meğer uyguluyorsunuz, o zaman o öğretmenler, normal kadrolu öğretmenlerin haklarından yararlandırılmalıdır. Kadrosu olmadığı için bir maaş alamaz ama en azından bir idari izin olduğu zaman, kar tatili olduğu zaman, nasıl ki kadrolu öğretmen ek ders ücreti alıyor, ücretli öğretmene de vermek zorundasın. Nöbet, öğretmenlerin asli görevlerinin parçasıdır, ücretli öğretmen de nöbet tutmalı ve mutlaka ondan ücret almalılar. Ücretli, sınıf öğretmeniyse kulüp faaliyeti verilebilir, bu faaliyetlerden de ücretlerini almaları lazım. Uygulama, kadrolu öğretmen için neyse, ücretli öğretmen için de o olmalı.”

‘DEVLET OLARAK BİZZAT SİGORTASINI ÇALIYORSUN’

“Yine ücretli öğretmenin on günlük çalışmasına bir gün sigorta ödeniyor.

“Eşit işe eşit ücret uygulanması lazım; sigortasından diğer haklarına kadar her konuda. Sen devlet olarak, kamu olarak bunu yaparsan, özel sektöre ‘eşit işe eşit ücret öde, sigortasız çalıştırma’ diye nasıl laf geçireceksin? Sen devlet olarak bizzat, ücretli öğretmenin sigortasını çalıyorsun.”

‘İŞGÜCÜ FAZLASINI KÖTÜYE KULLANMAKTIR’

Ücretli öğretmenlik uygulamasının Neoliberal akımla birlikte Türkiye’ye girdiğini ifade eden İncebacak, “Mantık devam ediyor: yoğun bir işgücü var, devlet bunu fırsat olarak kullanıyor, düşük ücret ödeme ve hak kaybına uğratma fırsatı. Bunu yapmaya da bu yasayla devam edecek.

“Şu olur, diyelim ben askere gittim, okulumda Türkçe derslerin okutulması lazım. Bölgede de mevcut kadroların dersleri dolu olduğu için benim okulumda görevlendiremiyorsun. Bu durumda geçici olarak, 3-5 ay süreliğine ücretli öğretmen alırsın. Bunun adı vekil öğretmen olur. O öğretmen, yeni bir kadro açamadığınız derste, ek ders üzerinden görevlendirilir.

‘ANGARYA İŞ VERİLİYOR ÜCRETİ ÖDENMİYOR’

“Bugün uygulanan ücretli öğretmenlik, işgücü fazlasını kötüye kullanmaktır, bizzat Milli Eğitim Bakanlığı tarafından. Kadro boş, öğretmeni atamıyorsun. Ücretli çalıştırıyorsun, sigortasından çalıyorsun, emeğinden çalıyorsun. Bu olmaz, çok ciddi bir yanlış. Ücretli öğretmenler angarya diyebileceğimiz birçok muameleyle karşı karşıya kalıyorlar. Örneğin nöbet tutturuluyor parası ödenmiyor.”

‘LİBERAL POLİTİKALARLA BU NOKTAYA GELİNDİ’

- Cumhuriyet dönemini düşünüyor insan, savaştan çıkmış bir toplum. Köy çocuklarını alıp çok başarılı öğretmenler, sanatçılar, yazarlar yetiştiren bir sistem kurmuşuz. 21. yüzyılda geldiğimiz noktaya bakın. Sistemin yozlaşmasının, liberal politikaların sonucu maalesef.

Bakanlıkta kadrolu çalışan öğretmen kadar bir öğretmen kitlesi, dışarıda atama bekliyor. Bu durum karşısında Hükümet, geçiştirme politikaları dışında bir çözüm üretemiyor.

‘SÖZLEŞMELİ ÇALIŞMA DA KALDIRILMALI’

Sözleşmeli çalışma ise memuriyetten sayılmıyor. Memuriyet başlangıcı kadroya geçiş tarihi oluyor. Amaç, Doğu ve Güneydoğu illerinde öğretmen ihtiyacını karşılamak. Niyet iyi ama uygulama neoliberal. Oysa tıpkı askeriyede, poliste olduğu gibi her bölgede çalışma zorunluluğu getirilmeli, atama kadrolu olmalı.

Hatırlayalım, Köy Enstitüsünden mezun olan öğretmenler köye giderdi ve belli bir süreden önce oradan ayrılamazlardı.

Sonraki Haber