Adım adım Cumhuriyet-2
16 Mart 1920 tarihinde İstanbul işgal edilmeye başlandı. Osmanlı Meclisi Mebusan’ı son toplantısını 18 Mart tarihinde yaptı. 11 Nisan 1920 tarihinde Padişah Meclis-i Mebusan’ı kapattığını ilan etti. Aralarında hükümet üyeleri ve mebusların da bulunduğu bir heyet Malta’ya sürüldü.
23 Nisan 1920 Ankara’da Büyük Millet Meclisi toplandı. Sinop Mebusu Şeref Bey açılış konuşmasında “Milletimizin iç ve dış tam istiklâl içinde kaderini bizzat eline aldığını ve idare etmeğe başladığını bütün cihana ilân ederek Büyük Millet Meclisini açıyorum” diyerek cumhuriyetin kurulduğunu müjdeledi.
CUMHURİYETİN İLÂNI
30 Ağustos 1922’de zafer kazanıldı. 24 Temmuz 1923’de Lozan Antlaşması imzalandı.
28 Ekim 1923’de Atatürk yakın arkadaşlarını topladı ve "Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilân edeceğiz!" "Türkiye Devleti'nin hükümet şekli Cumhuriyet'tir. Bunu Anayasa'mıza yarınki Meclis toplantısında koyduracağız” dedi.
Gerisini Mustafa Kemal’in ağzından öğrenelim: “O gece birlikte olduğumuz arkadaşlar erkenden ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya’da misafirdi. Onunla yalnız kaldıktan sonra, bir kanun tasarısı müsveddesi hazırladık. Bu müsveddede 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun devlet şeklini tespit eden maddelerini şu şekilde değiştirmiştim:
Birinci maddenin sonuna “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyettir” cümlesini ekledim.
Üçüncü maddeyi şu yolda değiştirdim: “Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, hükümetin ayrıldığı idare kollarını Bakanlar vasıtasıyla yönetir.”
Ertesi gün Atatürk’ün hazırladığı önerge Meclise sunulur ve şiddetli alkışlar ve “Yaşasın Cumhuriyet” nidaları arasında oy birliği ile kabul edilir. Önerge kabul edildikten sonra Mustafa Kemal gene oy birliği ile cumhurbaşkanlığına seçilir ve kürsüye gelerek bir konuşma yapar. Önce Meclis’e teşekkür eder ve sonra özetle şöyle der:
“Efendiler, asırlardan beri Doğuda haksızlığa ve zulme uğramış olan milletimiz, Türk milleti, gerçekte soydan sahip bulunduğu yüksek kabiliyetlerden yoksun zannediliyordu.”
“Son yıllarda milletimizin fiilî olarak gösterdiği kabiliyet, istidat ve kavrayış kendi hakkında kötü düşünenlerin ne kadar gafil ve ne kadar gerçeği görmekten uzak, görünüşe aldanan insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz kendisinde var olan vasıfları ve değeri, hükümetin yeni adıyla, medeniyet dünyasına çok daha kolaylıkla gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletleri arasında tuttuğu yere lâyık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.”
“Efendiler, bu yüksek rejimi yaratan Türk milletinin son dört yıl içinde kazandığı zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere kendini gösterecektir. Bendeniz, kazandığım çok önemli gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim. O ihtiyaç, yüce heyetinizin şahsıma karşı gösterdiği sevgi, güven ve desteğin devamıdır. Ancak bu sayede ve Tanrı’nın yardımıyla, bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri en iyi şekilde yapabileceğimi ümit ediyorum.”
2 Şubat 1925'te, Hariciye Vekâleti'nce (Dışişleri Bakanlığı) düzenlenen bir kanun teklifinde 29 Ekim'in bayram olması önerildi. Bu teklif Meclis Anayasa Komisyonu tarafından incelenmiş ve 18 Nisan'da karara bağlanmıştır. 19 Nisan'da ise teklif TBMM tarafından kabul edildi. 628 sayılı bu kanun ile 29 Ekim, 1925'ten itibaren ülke içinde ve dış temsilciliklerde bayram olarak kutlanmaya başladı; ebediyen de kutlanacaktır. BİTTİ