Afganistan’da saflaşma ve ilerici tutum

Afganistan’ın önünde vatanını ABD’den kurtarma sorunu vardı. Bu soruna silahlı çareyi Taliban buldu. Her toplum ancak önündeki sorunu çözdüğü için.

Toplum da tarihin içindedir, o topluma önderlik eden liderlik de. Afganistan’ın geleceği de tarihin içinde üretilecek. Aşamaların üzerinden atlayarak yoktan laik bir toplum yaratamazsınız.

Afganistan’daki olaylar kimine göre turistik bir serüven, kimine göre uçak tekerleğine sarılma yarışması, kimine göre Ak Parti’nin iç savaş planı, gazetelere göre yüksek tiraj malzemesi, televizyonlara göre insanlık dramı, elleri mis kokulu beylere göre karanlığı yobazın, pırlanta taşlı hanımlara göre gişe rekorları kıran bir korku filmi gibi yaşananlar, liberaline göre acı günü “medeni” dünyanın, Beyoğlu’nun izbelerine göre boğulması özgürlüklerin, mor feministe göre sonu iyiliğin, güzelliğin; Yıldırım Koç’a göre emperyalizmin ilericiliğini anlamayan Doğu Perinçek’in ayıbı…

Doğu Perinçek’e göre ise:

“ABD emperyalizmini Taliban yendi. Afganistan’dan Mustafa Kemal çıkmadı da Taliban çıktı. Afganistan’ın Kurtuluş Savaşına kimin önderlik edeceğini Afgan milleti tayin eder. Herkes kendi birikimiyle önder çıkarır. Afganlar Taliban önderliğinde bu savaşı verdi. Helâl olsun!”

TALİBAN ÖCÜSÜ

Doğu Perinçek her zamanki gibi çok ayrı bir yerde. Diğerlerinin hepsi ise aynı torbanın içinde. Bu kadar farklı görüşü nasıl aynı çuvala sığdırdın demeyin. Bu benim marifetim değil. ABD’nin bozguna uğradığı son haçlı seferini gizlemeye çalışanların yeteneği. Batı’nın son haçlı seferi bozguna uğramıştır. ABD, Afganistan’dan yalın ayak, başı kabak kaçmaya çalışmaktadır. Kaçış planında köpeklerine yer vardır ancak işbirlikçilerine yer yoktur. Bunu gizlemek isteyenler, ABD yenilgisine ağıt yakmak yerine “Taliban öcüsü” yaratmaktadır. Kamuoyunda yüzer gezer bu kadar çok çelişkili görüş varken Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in yukarıda özetlenen tutarlı, gerçekçi, devrimci ve insani yaklaşımına saldırmak için sıraya girenlere ne demeli? Savaşın meşruluk kaynağını yaratanlara, yenilginin üstünü örtme görevi de veriliyor demek ki. Ertuğrul Özkök, Fatih Altaylı, Ahmet Hakan… Yazmakla bitmez, hepsinin görevi aynı. Peki ya Yıldırım Koç bu denklemde nerede?

KARAMSARLIĞIN ESİR ALDIĞI AYDIN

Yıldırım Koç, nesnel olarak yukarıdaki torbanın içinde. Ayşenur Aslan’ın Halk TV’de onun görüşlerine sarılması sürpriz değil. Kendisinin Afganistan konusunda herhangi bir değerlendirmesi yok. Sırtında yumurta küfesi de yok. ABD emperyalistlerinin Afganistan’dan çekilmesinin dünyadaki güç dengelerine etkisi ve insanlığın geleceği açısından olumlu rolüne dair bir fikir de göremiyoruz yazdıklarında. Amerikancı aydınların karamsar iklimini aynen paylaşıyor. Taliban’ın Afganistan’ı ABD’den kurtarmasına karşı sevinci bırakalım, tedirgin ve kötümser. Taliban’ın amacını da şöyle tarif ediyor: “Taliban’ın bugünkü amacı ise, insanlığı karanlığın içine sürüklemektir.” Peki Taliban insanlığı karanlığa sürüklemek için en son ne yapmış? ABD emperyalistlerini 20 yıl süren bir savaşla tepelemiş. Vay be…

Taliban Sözcüsü Süheyl Şahin’in yaptığı açıklamalar ise bu iddianın tam aksini gösteriyor. Bazı örnekleri dikkatinize sunuyoruz.

• "Binlerce şehit verdiğimiz ABD ile süren 20 yıllık savaş sona erdi. Biz öncelikle halkımızın özgürlüğü adına savaştık. Güç ve iktidar için değil…”

• "Önce Ruslar sonra da ABD, Afganistan'da çok kan döktü. Afgan halkının iradesi önce dünyanın iki süper gücünden biri olan Rusları sonra da ABD'yi mağlup etti.”

• "Şimdi bizi dağlarda, ovalarda verdiğimiz savaştan çok daha zorlu bir süreç bekliyor. Yepyeni bir Afganistan inşa edeceğiz. Dürüst ve ehil insanlarla vatanımızı, insanımızı hak ettiği düzeye çıkarmayı borç olarak görüyoruz. Afgan halkı da bizden bunu bekliyor.”

• “Şu an genel olarak asayiş sorununu hallettik. Sırada siyasi kadroların açıklanması ve hükûmet programının okunması var. Taliban olarak içeride halkın can, mal, akıl, nesil ve inanç özgürlüğünü garanti altına alacağız. Dışarıda ise tüm ülkelerle karşılıklı iş birliği yapmaya hazırız.“

• “Buna rağmen Kâbil Havalimanında verilen görüntülere ülkemiz, milletimiz adına üzüldük. İntikam ya da rövanş alma, muhalifleri ezme gibi hedeflerimiz yok ve bunu açıkça ilan etmemize rağmen bu kaçış ısrarını anlamakta zorluk çekiyoruz.“

• “Afganistan genelinde tüm kan davalarını sonlandırdık. Büyücülük, uyuşturucu üretimi, falcılık yasaklandı ve bu suçları işleyenlere karşı ağır müeyyideler getirildi "

YA TALİBAN’IN YANINDASIN YA ABD’NİN

Bugün Afganistan’da iki cephe var. Taliban ve ABD. ABD karşıtı laik bir güç ise toplumsal mücadelede belirleyici bir konumda gözükmüyor. Siz istediğiniz kadar, ABD ile savaşı silahlı olarak yürüten ve kazanan Taliban’ın Afganistan’ı temsil etmediğini düşünün. Gerçek bu değil. Taliban ve ABD arasında tercih yapmak zorundasınız. Amerikancılık konusunda dünyadaki emsallerine parmak ısırtan basınımız bu tercihi de “Taliban öcüsü” yaratarak yaptı. Yıldırım Koç’un da onlara katıldığını görüyoruz.

Afganistan’ın önünde vatanını ABD’den kurtarma sorunu vardı. Bu soruna silahlı çareyi Taliban buldu. Her toplum ancak önündeki sorunu çözdüğü için. Toplum da tarihin içindedir, o topluma önderlik eden liderlik de. Afganistan’ın geleceği de tarihin içinde üretilecek. Aşamaların üzerinden atlayarak yoktan laik bir toplum yaratamazsınız. Laik bir liderin gelip Afganistan’ı birleştirmesini ve aynı anda ABD emperyalizmine karşı savaşıp ülkesini bağımsızlığa kavuşturmasını belki hayal edebilirsiniz ancak buna göre politika yapamazsınız. Kafanızdaki sorunu, hayalinizdeki çözümü topluma dayatamazsınız. Afganistan’ın kıl çadırda yaşayan, keçi otlatan, fakir ama onurlu halkının mücadelesine saygı duymazsanız ABD emperyalizmine karşı çıkamazsınız. Ayrıca insancıl da olamazsınız. Ne Taliban Ne ABD derseniz, ABD’yi seçmiş olursunuz.

'LAİK KABİL'

Sayın Yıldırım Koç, Doğu Perinçek’in Taliban konusundaki saptamalarını çok içerlemiş. Kemalizm konusunda epeyce çalışmış biri olarak da Facebook sayfasında paylaştığı metinle Mustafa Kemal ve Taliban arasındaki farkları sıralamış. Peki ya nasıl unutur? Emperyalizm çağında ezilen dünya ülkelerinde laiklik süreci millî bağımsızlık ve egemenlik sürecine bağlıdır. Başta Türkiye olmak üzere bağımsızlık davası güden devletlerde laiklik sürecinin de fitili ateşlenir. İpini ABD’ye kaptıran, devletsizleştirilmiş ve zavallı hale gelmiş hangi milletin laikliği ve çağdaşlığı kalmıştır? ABD askerlerinin ırza geçme özgürlüğü, çağdaşlık ve laiklik değildir.

Türkiye, Kemalist Devrim'le önce bağımsızlığı kazanmış ve milletin egemenliği gerçekleştirilmiş, sonra o bağımsızlık ve o egemenlik laiklikle derinleştirilmiş, pekiştirilmiş ve güvence altına alınmıştır. Yunanistan yönetiminde “laik” İzmir, İngiltere yönetiminde “laik ve çağdaş” İstanbul ister miydik? Peki ABD yönetiminde sözde “laik” Kabil için bu ne pervasızlıktır. Laikliği emperyalizme karşı mücadeleden kopardığınız anda kozmopolit büyük burjuvazinin dümen suyuna girmiş olursunuz. Vatanınız kalmaz, milletiniz kalmaz onlar kalmadığı zaman insanlığınız da kalmaz.

BAĞIMSIZLIK SAVAŞI ve DEMOKRATİK DEVRİM

Bağımsızlık Savaşı, laf olsun, kahramanlık olsun, macera olsun diye verilmez. Bağımsızlık savaşı, bir toplumun ölüm tehlikesine verdiği biricik cevaptır. Demokratik Devrim ise toplumun gelişmesi, refahının ve özgürlüklerinin genişlemesi, eşitlenmesi için gereklidir. Daha doğrusu hayatın sürdürülmesi açısından şarttır. Demokratik devrimini gerçekleştiremeyen toplumlar en sonunda ölüm tehdidiyle ve bağımsızlıklarını yitirme ihtimaliyle karşı karşıya kalır. Afganistan, 1979’dan beri bağımsızlık savaşı veren ancak demokratik devrimini gerçekleştirmemiş bir ülkedir. Doğu Perinçek, Mustafa Kemal ile Taliban arasındaki benzerliği Bağımsızlık Savaşı konusunda kurmaktadır. Yoksa Demokratik Devrim’in görevlerinde herhangi bir ortaklıkları bulunduğuna dair bir benzetmesi yoktur. Oysa Yıldırım Koç bu durumun bilerek üstünden atlamakta ve şunları yazmaktadır: “Mustafa Kemal Paşa ile Taliban’ı aynı cümle içinde kullanmak, Taliban’ın Mustafa Kemal Paşa’ya benzediğini ileri sürmek ise saçmalamanın ötesinde bir durumdur.”

Batının emperyalist kapitalist sistemi içinde, Sevr Anlaşmasının gölgesinde Türkiye’nin bölünmekten ve yok olmaktan başka şansı yoktu. Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki Türk Kurtuluş savaşı “Hasta Adamı” ölüm döşeğinden kurtardı. Bunu da bütün milli güçleri birleştirerek yaptı, içinde şeyhi de vardı, müridi de vardı, şeriatçısı da vardı, Diyap Ağası da vardı. Diyap Ağa, Taliban’a göre kadın-erkek ilişkilerinde çok mu eşitlikçiydi? “Artık burası Türklerin değildir. Fransız memleketinde peçe ile gezilmez.” diyen Fransız komutanını alnının çatından vuran Sütçü İmam’a da mı gerici diyeceksiniz?

Batının, emperyalist saldırısı içinde, Afganistan’a da bir hayat yoktu. Veya Sovyet Sosyal Emperyalizmi altında da Afganistan yaşayamazdı. Afganistan’ın ABD’den kurtuluşu bir hayatta kalma mücadelesidir. Bu açıdan baktığımızda Taliban ile Mustafa Kemal bağımsızlık savaşı konusunda elbette benzemektedir.

TARİH SANDIKTA SAKLANACAK ÇEYİZ DEĞİLDİR

Ayrıca şunu da belirtmek isterim: Tarih, sandıkta saklanacak çeyiz değildir. Yıldırım Koç’un Taliban ile aynı cümlede kullanmaya çekindiği Atatürk, heykelde, resimde, tarih kitaplarında bırakılan Atatürk’tür. En sonunda çeyiz sandığına kaldırılmak istenen ve hiç kimsenin benzer bir eylemde bulunamayacağı Atatürk’tür. Oysa Doğu Perinçek aradaki benzerliğe vurgu yaparak Atatürk’ü ve onun yarattığı eşsiz devrimci tarihi de bugünün savaş cephesine sürmektedir. Lenin, Emanullah Han ve M. Kemal Atatürk arasındaki dostluğu savaş cephesine sürmektir bu. Güncel savaşı, tarihi savaş ile birleştirmektir.

İSLAMCILIK BAYRAĞI AÇAN EMPERYALİZM KARŞITLARI

Türkiye dışındaki Müslüman halkların yaşadığı ülkelerin tarihsel süreç ve birikimleri bize göre önemli farklılıklar içermektedir. Bu ülkelerin çoğunda İslamcılık bayrağı açan Emperyalizm karşıtı hareketler çıkabilmektedir. Orta çağ ilişkilerinden köklü olarak kopan bir devrimci birikimi olmayan ülkelerde İslamcılık toplumun tamamı üzerinde etkilidir. Emperyalizm karşıtı güçler de İslam’ın çekim merkezi içinde kalmaktadırlar. Sayın Yıldırım Koç laiklik, çağdaşlık adına İran’a,

Kaddafi’ye, Katar’a düşmanlık yapanlarla aynı cepheye düşmenin bir örneğini göstermiştir.

Batı Asya’ya bakalım, İslam ülkelerindeki devrimci yükselişlere önderlik eden hareketlerin felsefi planda idealizmle hesaplaşmamış olduklarını görürüz. İslamcı ideolojik köklerinden kopmamış bir reformculuk ve ilericilik emperyalizm karşıtı hareketlere damgasını vurmuştur. Hatta birçok ülkede halk hareketi doğrudan doğruya İslam bayrağı altında ortaya çıkmıştır. Filistin’de sapanla İsrail’e karşı mücadele edenlerden, Afganistan’ın mücahitlerine kadar Doğu’da emperyalizme direnenler arasında İslam ideolojisi emperyalizme karşı mücadeleyle çoğu zaman iç içe geçmiştir.

Bunu görmek istemeyenlere soruyoruz: Mesela Libya, emperyalizme karşı direnirken hangi bayrağın altında toplandı? Libya'da Çöl Aslanı olarak anılan, bir İslam İlimleri ve Kur'anı Kerim öğretmeni olan, kahraman devrimci Ömer Muhtar’ın, İtalyan emperyalistlerine karşı savaşında kimin safındayız? Cezayir’de Fransız emperyalistlerine karşı savaşan Sunisi Tarikatı’na yan gözle mi bakıyorsunuz? Kaddafi’nin üzerine yağan bombaların mı yanındasınız, Kaddafi’nin mi? Lübnan’da Hizbullah’a düşman olan kendini İsrail’in yanında bulmaz mı?

Savaşı dışarıdan seyredenler dost beğenmez. İslam esinli veya kökenli anti emperyalist hareketlerin ilericiliği Yıldırım Koç’un onayını almayabilir. Herkes kendi eyleminin teorisini yapar. Biz ise sorumluyuz. Felluce’de, Filistin’de, Afganistan’da, Libya’da, Suriye’de, Yemen’de kim emperyalistlere ve onların taşeronlarına bir kurşun atıyorsa bizim yüreğimiz onlarla birliktedir. Nâzım Hikmet’in Mısırlı kardeşlerimize dediği gibi:

“Şehirlerimde güzel, ulu, canlı ne varsa:

İnsan, cadde, çınar,

Savaşında senin yanındalar.

Köylerimde Kelam-ı Kadim okunuyor

Senin dilinle,

Senin zaferin için...”

İNSANLIK ABD’DEN KURTULACAK

Dünya, İstiklal Marşı’mızda “Tek dişi kalmış canavar” diye tanımlanan, çürümüş Batı medeniyetinden kurtulma sancılarının içindedir. ABD, denetimi altındaki dünya için çırpınmaktan ve çökmekten başka bir kader yoktur. Buradan tek bir sonuç çıkar: insanlık ABD denetiminden kurtulacaktır. Taliban’ın galibiyeti bu yönde atılmış çok önemli bir adımdır. Tarihe kafa tutulmaz, tarih hiçe sayılmaz, tarih tekrar etmez…Tarih, bütün toplumsal ilişkilerde yaşar, dönüşerek yaşar, değişerek yaşar, zıddına dönerek yaşar. Taliban bugün af ilan ediyor, kadınlarla TV programlarına çıkıyor, eğitim ve iş güvencesi veriyor. Değiştiğini göstermeye çalışıyor. Taliban’a karşı önyargıları ise emperyalistler besliyor. Çin-Rusya-İran gibi Avrasya güçleri ABD’nin Afganistan’dan kaçışından memnun hatta Taliban’ın dahil olacağı geçiş sürecini öngörerek ilişkilerini kuvvetlendiriyor. İstediğiniz kadar gürültü koparın. Saddam’a, Kaddafi’ye, Esad’a, Chavez’e, Lenin’e, Mao’ya, Atatürk’e de benzer çamurlar atıldı. Ülkesini bağımsızlığa götüren kim varsa onlar için katil, eşkıya ya da gerici. Mehmet Akif’in dediği gibi: Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...

Medeniyet denilen kahbe, hakîkat, yüzsüz.

Sonraki Haber