Afrika’da Fransız ‘terörü’ne üniformalı kamulaştırma
DOĞAN DUYAR / CEZAYİR
Afrika’da Fransız ‘terörü’ne üniformalı kamulaştırma
Afrika’da Fransız “terörü” hızla kamulaştırılıyor.
Mali’de 26 bin eski Tuareg ayrılıkçısı “AZAWAD” mensubu, Mali Ordusu’nda istihdam edilecek.
26 bin yeni “maaşlı personel”.
Fransa’nın başta Sahel bölgesi olmak üzere Afrika’dan kovulması, beraberinde istihdamı, devletçiliği dayatıyor.
Teröristlere silah bıraktırmanın kamucu politikalarla desteklenmesi zorunlu.
FRANSA’NIN UYUŞTURUCU KAÇAKÇILARI
26 bin terörist daha düne kadar nasıl geçiniyordu?
En başta, uyuşturucu trafiği.
Fransız Barkan Gücü’nün konuşlandığı bölgelere bakınız:
Fas’tan başlayıp, Cezayir’in güneyindeki Sahel devletleri Mali ve Nijer’den geçen ve Libya üzerinden Avrupa’ya uzanan uyuşturucu hattına yerleştiğini görürsünüz.
Fransız terör koridoru; uyuşturucu trafiğinin yanısıra, insan kaçakçılığının, fidyeciliğin, başta hayvan ticareti olmak üzere kaçak sınır ticaretinin yaşandığı alanlar.
Afrika devletlerinin önünde, emperyalizmi dışlayarak beyaz bayrak çektirdikleri teröristlere istihdam sağlamak görevi duruyor.
Güvenlik alanında kazanılan askeri başarıların, kamusal projelerle desteklenmesi yani devletçilik bu coğrafyanın olmazsa olmazı.
ÖZELLEŞTİR, ORDUSUZLAŞTIR, BÖL
Tersten gidelim.
Terörizm, ha deyince ortaya çıkmadı ve nasıl geldiyse tersi yapılarak ortadan kaldırılabilir.
Terörün dayatılabilmesi için, önce, 80’li yıllarda özelleştirmeler yoluyla toplumsal huzurun ekonomik altyapısı çökertildi. Milletin birliği zayıflatıldı.
Buna koşut, Ordu’lar zayıflatıldı.
Devamında terör dayatılabildi.
Devletlerin asker sayısını; etkin asker sayısı, paramiliter askeri güçler ve rezerv/yedek güçlerin toplamı olarak gösteren haritada Afrika’daki beyaz bölgelere bakınız.
Ordusuzlukla terör arasındaki “doğrudan” ilişkiyi saptayacaksınız.
Ordusu olmayan beyaz renkli devletler; başta Sahel hattı (mali, Nijer, Burkina Faso) olmak üzere, Orta Afrika (terörist Boko Haram bölgesi) ve altta kıtanın batısından Mozambik’e uzanan koridor, Fransız terörünün yaşandığı coğrafyalarla birebir örtüşüyor.
ETKİN ASKER SAYILARI
2010’ların başına gelindiğinde, 1000 kişi başına düşen “etkin asker sayısı”nın Türkiye’mizde 6 iken, Fransız nüfuz alanı “Fransa Afrikası”nda 1'in altında olduğunu görüyoruz.
1 milyon 240 bin kilometrekarelik, otuz adet Hollanda devleti eşdeğeri yüzölçümüne ve 7 bin 243 kilometre komşularıyla kara sınırına sahip Mali devleti, vatanını, 8 bin asker ve 7800 paramiliterle koruyabilir mi?
BURKİNA’NIN ‘KIRMIZI PAZARTESİ’Sİ
14 Kasım 2021 günü Burkina Faso’nun İnata beldesindeki karakolda büyük bir facia yaşandı.
Teröristler, çoğunluğu jandarma 53 yurtseveri katlettiler.
Daha üzücü olan ve bardağı taşıran, İnata Karakol Komutanı’nın, terör saldırısından iki hafta önce merkezine yolladığı haber:
“Komutanım. Yiyeceğimiz bitmek üzere. Mazotumuz bitti. Kımıldayamıyoruz. Acil yardım bekliyoruz.”
Karakol komutanı, ardarda acil çağrısını yineler ama merkez, ihtiyaçları sağlayamaz.
Dahası, bu karakoldan Fransa’nın teröristlerine bu “vahim durum” sızdırılmıştır.
“İnata Utancı” diye anılan vahim gerçek ortaya çıktığında, Burkina’da askeri darbe çağrıları ayyuka çıktı.
14 Kasım’dan 23 Ocak 2022 darbesine uzanan iki ay boyunca, tüm Burkinalılar, Marquez’in “Kırmızı Pazartesi”ndeki cinayet gibi, yaşanacak darbenin anketine katıldılar.
Siyasi güçler, ardarda “darbede var mısın, yok musun” sorusuna yanıt verdiler.
Darbeyle devrilen eski Cumhurbaşkanı Roch Kabore’ye, ABD terörüyle savaşta üniformasını giyerek cepheye koşan ve PKK’sı Tigre ayrılıkçılığını ezen Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed hatırlatılarak;
“Üniformayı giy. Ordu’nun başına geç. Ordu’nun ihtiyaçlarını karşıla. Milletin tüm güçlerini teröre karşı seferber et.” çağrıları yapıldı.
Kardeş ve komşu Mali’ye karşı ekonomik ambargo ve siyasi abluka kararı alan Kabore’yse İnata çağrılarının gereğini yapmadı.
23 Ocak Burkina darbesi, iki ay boyunca kamuoyunda açıkça yapılan “referandum”un onayından geçtiği içindir ki, darbeye karşı en ufak bir ses yükselmedi.
Burkinalılar; “güvenliğin güvenliği”ne evet dediler ve “topyekün mücadele için milletin seferberliği”ne katıldılar.
FİLDİŞİ’NİN ‘YENİ ORDU’ KARARI
Afrika, “Güçlü Ordu, Güçlü Millet” sürecinde.
Afrika’da Rusya’yla işbirliği bu ihtiyaç zemininde hızla gelişti ve gelişiyor.
Afrika’da bırakınız “güçlü”yü, “Ordu”suna sahip olabilmek önemli ilerleme, dahası Fransa’ya başkaldırının sembolü.
Fildişi Sahili devleti 2017 yılında “yeniden Ordu’yu kurma ve güçlendirme kararı” alarak, Fransa’yı kızdırmıştı.
Bu sayede, Cumhurbaşkanı El Hasan Vattara, 2020 yılı Ekim ayındaki Fransız darbe girişiminin boşa çıkmasını sağlayabilmişti.
TÜRKİYE-ÇİN-RUSYA’NIN AFRİKA’YLA İŞBİRLİĞİ
Afrika’da en anlamsız, karşılığı olmayan ve gereksiz sözcükler, “serbest piyasa” ve “liberalizm”.
Devletçilik, halkçılık istemin ötesinde zorunluluk.
Yatırım yapmadan, istihdamı sağlamadan Afrika’da huzur yok. Fransız terörünün kamulaştırılması, planlı sosyal devleti zorunlu kılıyor.
Fransa’nın dışlandığı Afrika’da, Türkiyemiz’i, Çin ve Rusya’yla birlikte Afrika milli devletlerinin yeniden kuruluş döneminde önemli sorumluluklar, fırsatlarla dolu bekliyor.
CEZAYİR BASININDA PERİNÇEK YAKLAŞIMI
Libya’da askeri çözüm dışında çözüm yok!
Cezayir basınında, Perinçek’in uzun zamandır dile getirdiği, “Libya’da askeri çözüm” fikri seslendirilmeye başlandı.
Genel Başkan Doğu Perinçek, 2020 yılı şubat ayında Libya’daki parçalı yapıya dikkat çekerek ve milli devlet için milli ordu gerekliliğine işaret ederek, “Bir gücün diğerleri üzerinde askeri üstünlüğü kurarak, devletin birliğini sağlaması zorunlu. Libya’da çatışma kaçınılmaz” demişti.
Cezayir diplomasisi, “yabancı müdahalesini dışlayarak, ulusal güçler biraraya gelerek uzlaşsın” çağrılarını yineleyedursun, Cezayir’in önemli kalemleri “Libya’da askeri çözüm dışında çözüm yok!” çıkışını yapıyorlar.
Cezayirli yazarlara göre; “Libya halkı namına hareket edecek bir milli ordu, milislerin ve yasadışı paramiliter grupların kökünü kurutmazsa, ne siyasetten ne de seçimlerden söz edilebilir”.
CEZAYİR’DE SİLAHLA SAĞLANAN BİRLİK
“Libya eğer Cezayir örneğini uygularsa birliğini sağlayabilir. Herkesin sandığının aksine, 1990’ların Cezayir çözümü herşeyden önce askeri çözümdü” değerlendirmesini yapan Cezayirli yazarlar, “Cezayir Ordusu, yurtseverleri, meşru müdafaa komitelerini ve yerel muhafızları topyekün seferber ederek” terörü bitirdi.
“Cezayir, önce terörü ezdi. Ardından, kendi inisiyatifiyle af çıkararak bir askeri komisyonun gözetiminde, teröristlerin teslim olmasının yolunu açtı”.
Cezayir ve Tunus devleti, Trablus yönetimini Libya’nın meşru temsilcisi olarak tanıyor.