AİHM “Perinçek-İsviçre Davası” kararlarının kazanımları

Doğu Perinçek yazdı

GİRİŞ

AİHM 2. Dairesinin “Perinçek-İsviçre Davası” diye anılan yargılamadaki 17 Aralık 2013 günlü kararı ve AİHM Büyük Dairesinin 15 Ekim 2015 günlü kararı uluslararası alanda yankılandı. En son örnek: Danimarka Meclisi, 26 Ocak 2016 günü sabahı yapılan oturumda, 1915 olaylarında Ermeni soykırımı yapıldığına ilişkin önergeyi reddetti. Gerekçesi önemli: AİHM’nin Perinçek-İsviçre Davasında aldığı kararlarda, parlamentoların ve hükümetlerin soykırım konusunda hüküm vermeye yetkili olmadığı belirtiliyor. Danimarka Hükümeti de, Meclis görüşmelerinde Hükümetin ve Parlamentonun bu konuda yetkili olmadığını vurguladı.

Ancak ne yazık ki, Danimarka Hükümetinin bile savunduğu hukukî gerekçe, Türkiyemizde yeterince bilinmiyor. Çünkü AİHM’nin Perinçek-İsviçre Davasında verdiği kararlar yeterince incelenmedi ve daha önemlisi elde edilen hukukî ve siyasî mevziler saptanmadı.[1] Hükümet, Dışişleri Bakanlığı, diğer devlet kurumları ve kamuoyu da bu soruyla pek ilgilenmiyorlar. En önemlisi uluslararası düzlemde bu davanın kazanımlarına dayanarak çalışma yürütülmüyor.

AİHM’nin kararlarından sonra en son 25 Ağustos 2016 tarihinde İsviçre Federal Mahkemesi de Doğu Perinçek hakkında Lozan Sulh Ceza Mahkemesi’nin verdiği mahkumiyet kararını kaldırdı.

AİHM’nin Perinçek’i İsviçre karşısında haklı bulan kararlarından ve İsviçre Federal Mahkemesi’nin bozma kararından sonra hukuk zemininde ve siyasal zeminde ne kazandık?

I. DIŞİŞLERİ BAKANLIĞININ DEĞERLENDİRMESİ:

“MİLAT VE DEVRİM”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Dışişleri Bakanlığı’nın AİHM 2. Daire kararından sonra yayınladığı bildiride belirtildiği gibi, “milâttır”, “devrimdir.” Çünkü her iki karar da, yalnız düşünceyi açıklama özgürlüğünü güvence altına almıyor, çok daha önemlisi, 1915 olaylarının hukuken soykırım olarak nitelenemeyeceğini de saptıyor. Özellikle AİHM Büyük Daire kararından sonra Avrupa basını, özellikle İsviçre, Fransa ve Almanya gazeteleri buna işaret ettiler.

Oysa kimi aydınlarımız, bunların içinde hukukçulara bile rastlanıyor, AİHM Kararlarının düşünce özgürlüğüyle sınırlı olduğunu söylediler. Bağnaz Ermeni milliyetçileri de aynı görüşe sarılarak yeni bir mevzi oluşturma çabasındalar.

Şurası doğru: İsviçre Devletine karşı açılan davada, düşünceyi açıklama özgürlüğüne dayanıldı. Çünkü AİHM, 1915 olaylarında soykırım suçunun işlenip işlenmediği konusunda karar vermeye yetkili bir mahkeme değil. Bununla birlikte Lozan Sulh Ceza Mahkemesi’nden başlayarak yargılamanın her aşamasında, Ermeni soykırımı iddialarının geçersiz olduğu da sağlam kanıtlarla gösterildi. En önemlisi, bu konuda yetkili bir mahkeme kararı bulunmadığı vurgulandı. Perinçek, hukukî görüşünü bu sağlam temele dayandırdı.

AİHM’deki yargı sürecinde İsviçre Devleti ve özellikle Ermenistan Devleti, çok ciddi bir hata yaptılar ve 1915 olaylarının “soykırım” olduğu tezinde yoğunlaştılar. Bu arada 1915 Olaylarının Yahudi soykırımıyla aynı türden eylemler olduğunu da iddia ettiler. Böylece Mahkemeyi bu konuda görüş belirlemeye zorladılar. Ancak Büyük Daire duruşmasında yaptıkları yanlışı anladılar ve Ermenistan Devletinin avukatı, Mahkemeden yalvarırcasına şu talepte bulundu: “Düşünceyi açıklama özgürlüğü açısından Perinçek’i haklı bulsanız bile, aman 1915 olayları konusunda bir değerlendirme yapmayınız.”

Ancak iş işten geçmişti. AİHM Büyük Dairesi de, aynı 2. Daire gibi gerekçesinde 1915 olayları hakkında yargının görüşünü açıkladı ve mührü vurdu. İşte milât ve devrim, o mührün üzerinde yazılanlardadır.

II. AİHM KARARLARININ SAPTADIĞI

HUKUKÎ GERÇEKLER

AİHM 2. Dairesi ve AİHM Büyük Dairesi, uluslararası hukuk açısından şu tarihsel saptamaların altına mührünü vurmuştur:

1. Soykırım, bir hukuk kavramıdır, bir suç tanımıdır. AİHM, soykırım tanımına girmekle, aslında 1915 olaylarının hukukî nitelemesini ele almıştır. Başka deyişle, Ermeni soykırımı var mı yok mu konusuna girmiştir. Soykırım kavramı, hukuki bir kavramdır, günlük dilimizdeki kırım, katliam, karşılıklı kırım gibi kavramlardan farklıdır. Sıradan insanlar ve kurumlar, bir eylemin kırım veya katliam veya karşılıklı kırım olduğu konusunda fikir yürütebilir. Ancak “soykırım” olduğuna hükmedemezler.

2. Soykırım suçunun varlığına, yetkili mahkeme karar verir. Soykırım hükmünde bulunmaya bırakalım parlamentoları, herhangi bir mahkeme bile yetkili değildir. BM 1948 Soykırım Sözleşmesi’ne göre, ancak suçun işlendiği ülkenin mahkemesi veya yetkili Uluslararası Ceza Mahkemesi, soykırım suçunun işlendiğine hükmedebilir. AİHM, bu açıdan kendisinin de soykırıma hükmetme yetkisine sahip olmadığını belirlemektedir.

3. Soykırım suçunu, hükümetler veya kurumlar veya milletler, başka deyişle tüzel kişiler ve topluluklar işlemez. Soykırım suçunu, tıpkı adam öldürme, yankesicilik veya hırsızlık suçlarında olduğu gibi bireyler işler. Suça katılmak da bireysel bir eylemdir. Bu nedenle Osmanlı Devleti veya Türkiye Devleti veya hükümetleri veya Orduları gibi tüzel kişilerin ve kurumların “soykırım suçu işlediği” gibi iddialar, Ceza Hukukunun temel ilkeleriyle bağdaşmaz.

4. 1915 olaylarında soykırım işlendiğine dair yetkili mahkeme kararı yok. Ceza Hukuku, bireylerin suç oluşturan eylemleriyle ilgilenir. 1915 yılında işlenen eylemlerin soykırım suçunu oluşturduğuna ilişkin bugüne kadar alınmış bir yetkili mahkeme kararı yoktur. O nedenle “Ermeni soykırımı” iddiaları, bütünüyle hukuk dışıdır. Soykırımın bir suç tanımı olduğu saptandığı an, 1915 olaylarında böyle bir suç işlenmediği de saptanmış olur. Çünkü yetkili Türk mahkemesinin veya yetkili Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bu yönde bir kararı bulunmuyor.

5. Herhangi bir parlamento, hükümet, belediye, üniversite, akademik kurum, dernek, toplantı vb, 1915 olaylarında “soykırım yapıldı” yargısında bulunmaya yetkili değildir. Bu tür kararlar, uluslararası hukuka aykırıdır. Hepsi siyasal amaçlı kararlardır.

6. 1915 olayları “Holocaust” diye anılan Yahudi soykırımından farklıdır, aynı sınıflamaya konamaz. Bilindiği gibi Yahudi Soykırımı, yetkili mahkeme kararıyla hükme bağlanmış tek soykırım suçudur. Oysa 1915 olayları hakkında bir yargı kararı bulunmuyor.

7. 1948 yılı öncesindeki eylemlerle ilgili olarak soykırım suçu işlendiği hükmü verilemez. Çünkü soykırım suçu, 1948 yılında Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’yle kabul edildi. 1948 yılı öncesinde “soykırım” diye bir suç tanımı yoktu. Kanunsuz suç olmaz ilkesi, çağdaş Ceza Hukukunun temelidir. Hiç kimse 1948 öncesi eylemleri nedeniyle soykırım suçundan mahkûm edilemez.

8. Doğu Perinçek, Ermenilere karşı bir aşağılama ve nefret söyleminde bulunmuyor. AİHM kararlarına göre, Doğu Perinçek, Ermeni soykırımı yalanını emperyalistlerin uydurduğunu söylüyor, Ermenileri değil, emperyalistleri hedef alıyor. Ayrıca Perinçek’in kimliği ve kişiliği de nefret ve aşağılama eylemine uygun değildir.

9. Bir tarih konusu olarak 1915 olaylarının tartışılması özgürlüğü güvence altındadır. Ancak mahkemelerin yetkisini gasp etme özgürlüğü yoktur. Tarihçilerin ve herkesin 1915 olayları konusunda istediği görüşü açıklama özgürlüğü vardır. Ancak 1915 olaylarının soykırım olup olmadığı konusunda, kendisini yetkili mahkeme konumuna oturtup hüküm verme yetkisi yoktur. O nedenle tartışma ve düşünceyi açıklama özgürlüğü, 1915 olaylarında ne oldu, nasıl ve niçin oldu konusundadır. Bununla birlikte hiç kimse mahkemenin yerine geçip “1915’te falanca kimse soykırım suçunu işledi” diye hüküm kurma özgürlüğüne sahip değildir. Mahkemelerin yetkisini gasp etme özgürlüğü yoktur. Parlamentolar, hükümetler, üniversiteler vb, 1915 olayları konusunda “soykırım” hükmü veremezler. Hukuka göre, böyle bir özgürlük yok!

Özetlersek: “Ermeni soykırımı” yalanı, AİHM kararıyla yerle bir edilmiştir. Artık hiçbir devlet ve kurum, böyle bir iddiada bulunamaz. Bulunurlarsa, hukukî bir değeri yoktur. Çünkü yetkili değiller. Ve göndermede bulunabilecekleri bir yetkili mahkeme kararı yok. Bundan sonra da olması mümkün değil.

Kazandığımız mevzi:

Mahkeme kararı yok! Ermeni soykırımı yok!

AİHM’nin Perinçek-İsviçre Davası kararları, elbette öncelikle düşünceyi açıklama özgürlüğünü güvence altına alıyor. Çünkü bu dava İsviçre devletine karşı düşüncenin açıklanmasını cezalandırdığı için açılmıştı. Doğu Perinçek’in talebi düşüncenin açıklanması özgürlüğüne dayanıyordu. AHİM, bu talebi haklı buldu. Artık Avrupa’da herkes Ermeni soykırımı yapılmadığını, ceza korkusu olmadan açıklayabilecektir. Bununla birlikte AİHM Davasında yalnızca “Ermeni soykırımı yalandır” deme özgürlüğü kazanılmadı. Çok daha önemlisi, “Ermeni soykırımı” iddiası artık Avrupa’da hukuken geçerli değildir. 11 yıllık mücadele sonunda Avrupa’da kabul edilen şudur: Ermeni soykırımı suçunun işlendiği konusunda yetkili mahkeme kararı yok. Bu nedenle “Ermeni soykırımı” yok. Kısaca şöyle de söylenebilir: Mahkeme kararı yok, öyleyse Ermeni soykırımı yok.

III. AİHM KARARLARI VE
AVRUPA’DAKİ UYGULAMALAR

Avrupa Birliği 2015 Yılı İlerleme Raporu

Avrupa Hukukuna aykırı

Avrupa’da hâlâ AİHM kararları öncesinden kalan diretmeler var. Avrupa Birliği, 2015 yılına ilişkin İlerleme Raporunda Avrupa’nın en yüksek mahkemesi olan AİHM kararını görmezden geldi. Raporda, Türkiye’nin AB’ye giriş şartlarını sayan eski belgelere gönderme yapılıyor ve bu kapsamda Türkiye’den “Ermeni Soykırımı”nı tanıması isteniyor. Oysa bu talep, Avrupa Hukukunun çiğnenmesi anlamını taşıyor. AİHM Perinçek-İsviçre Davası kararlarının gerekçelerinde, devletlerin ve meclislerin soykırıma hükmedemeyeceği belirtiliyor. Bu nedenle TBMM ve Türk Hükümeti dahi, Ermeni Soykırımını tanıma kararı alamaz. Yetkili değillerdir. Kendilerini yargının yerine koyamazlar. Avrupa Birliği makamları, yeni İlerleme Raporunu yazarken hangi belgelere gönderme yaptıklarını kontrol etmeyecek kadar ciddiyetsizdirler.

Alman Meclisi’nin Avrupa Hukukuna aykırı kararı

Alman Meclisi de, 2 Haziran 2016 günü aldığı “Ermeni Soykırımını tanıma” kararıyla AİHM kararlarını hiçe saymıştır. Doğu Perinçek, Alman Meclisi Başkanı Norbert Lammert’e 24 Mayıs 2016 tarihinde yazdığı mektupta Alman Meclisi’nin yetkili olmadığını şöyle açıkladı:

“Sayın Prof. Dr. Norbert Lammert

Alman Federal Meclisi Başkanı

Birleşmiş Milletler 1948 Sözleşmesine göre ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesi'nin 17 Aralık 2013 günü açıkladığı ve yine AİHM Büyük Daire'nin 15 Ekim 2015 günü açıkladığı Perinçek-İsviçre Davası kararlarına göre,

Soykırım, Birleşmiş Milletler 1948 Sözleşmesinde açıkça tanımlanmış olan bir suçtur.
Soykırım suçunun varlığına, ancak eylemin yapıldığı ülkenin yetkili ceza mahkemesi veya yetkili Uluslararası Ceza Mahkemesi (Lahey Adalet Divanı) karar verebilir.
1915 olayları sırasındaki eylemlerle ilgili yetkili ceza mahkemeleri Türkiye'nin yetkili ceza mahkemesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’dir. Parlamentolar, hükümetler, belediyeler, akademik kuruluşlar, üniversiteler vb. herhangi bir eylemin, örneğin karşılıklı kırımın soykırım suçunu oluşturduğu konusunda hüküm kuramazlar, karar veremezler.
1915 olayları sırasında soykırım suçu işlendiğine ilişkin yetkili mahkeme kararı olmadığı için, “Ermeni soykırımı”ndan söz etmek hukuk dışıdır ve Alman Anayasasına da aykırıdır.
Alman Meclisi (Bundestag), 1915 olayları sırasında soykırım suçu işlendiği konusunda bir karar veremez. Çünkü yetkisizdir. Alman Mahkemeleri dahil, Almanya'nın hiçbir yasama, yürütme ve yargı kurumu 1915 olayları konusunda soykırım suçunun işlendiğine karar veremez.
Alman Meclisi Gündeminde bulunan önergede talep edildiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türk Hükümeti de 1915 olaylarının soykırım suçunu oluşturduğunu kabul edemez. Çünkü Türkiye Meclisi ve hükümeti de ceza yargısını ilgilendiren konularda karar vermeye yetkili değildir. Bu nedenle önerge iki kez hukuka aykırıdır.
Kaldı ki, AİHM 2. Dairesi'nin ve AİHM Büyük Daire'nin Perinçek-İsviçre Davası kararlarına göre, 1915 olayları, Holacaust'tan farklıdır, başka deyişle Yahudi Soykırımıyla aynı hukuki sınıflama içinde değerlendirilemez. AİHM Perinçek-İsviçre Davası kararları böylece dolaylı olarak, 1915 olaylarında işlenen eylemlerin “soykırım” olarak nitelenemeyeceğini de saptamış olmaktadır.
Esasen 1915 olayları hakkında “soykırım” suçunun işlendiğine hükmedilemez. Çünkü o tarihte 1948 BM Sözleşmesi yoktu, dolayısıyla soykırım diye bir suç yoktu. Kanunsuz suç olmaz. Hiç kimse yasalarda suç olarak tanımlanmamış bir eylem nedeniyle mahkum edilemez.
Lahey Adalet Divanı kararına göre, zorla göç ettirme (tehcir) tek başına soykırım suçunun işlendiği anlamına gelmez (Sırbistan-Hırvatistan Kararı, 3 Şubat 2015).

Sayın Meclis Başkanı,

İzninizle öğrenmek istiyorum, Alman Meclisi, Bayern ile Dortmund arasındaki futbol maçında, gol kararı verebiliyor mu? Seyirciler, “goool” diye bağırabilirler, ancak yalnız orta hakem gol kararı verebilir. Diğer bütün kararlar geçersizdir.

Almanya, günümüz dünyasında Türkiye’nin stratejik dostudur. Alman ve Türk milletleri, tek kutuplu bir dünya istemiyorlar. Bizler, ülkeler arasında bağımsızlığa, toprak bütünlüğüne ve eşitliğe saygının egemen olduğu, barışçı ve çok kutuplu bir dünya istiyoruz. En büyük ticaret ortaklarımızdan biri olan Almanya ile ekonomik ve kültürel ilişkilerimizin gelişmesi, ülkelerimiz yararınadır.

Şunu da belirtmeliyiz ki, ülkelerimiz arasındaki tarihsel dostluk unutulmamalıdır. Almanya’da yaşayan Türkler ile Almanların barış ve uyum içinde yaşamalarına, Goethelerin ve Brechtlerin ülkesinde huzura hepimizin özen göstermesi gerekiyor.

Alman Meclisi’nin yargının yetkisini çiğneyerek 1915 olayları konusunda soykırım hükmü vermesi hukukla açıklanamaz, ancak Türklere karşı düşmanlıkla açıklanabilir ve Almanya’da Türk düşmanlığı kışkırtır.

Sayın Meclis Başkanı,

Sizin kişiliğinizde, Alman Meclisi’ne sesleniyoruz:

Türk düşmanlığına şans tanımayınız!
Almanya’da Türklere karşı nefret kışkırtmayınız!
Almanya’da uyumu baltalamayınız!
Nefret suçu işlemeyiniz!
Almanya’da barış içinde el ele yaşayalım!
Alman Meclisi’nin Almanya’da hukuk devleti geleneğine bağlı kalacağına güveniyoruz. Saygılarımla.”

Almanya Başbakanı Merkel

AİHM Kararlarındaki görüşü kabul etti

Almanya Federal Meclisi’nin 2 Haziran 2016 gün aldığı “Ermeni Soykırımı”nı tanıma kararı, yetkisizlerin kararıydı. Nitekim o gün oturumu açan Başkan Lammert, Alman Meclisi’nin mahkeme olmadığını belirterek sözlerine başlamıştı.

Karardan üç ay sonra Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Alman Hükümeti Sözcüsü Steffen Seibert, Alman Meclisi’nin böyle bir karar alma yetkisinin bulunmadığını itiraf ettiler:

"Alman Meclisi'nin 2 Haziran 2016 Ermeni Soykırımı Kararı hukuken geçerli değildir. Alınan karar siyasidir, Alman Meclisi'nin görüş açıklamasıdır. Soykırım uluslararası hukukta kesin olarak tanımlanmıştır. Ancak yetkili mahkemeler (zuständige Gerichte) soykırım kararı verebilirler."

Merkel ve Seibert'in çıkışlarından sonra muhalefetten sert tepkiler geldi. Alman-Ermeni Toplumu adına yapılan açıklamada ise, bundan sonra “Ermeni Soykırımı”nın eğitim programlarına konmasının zora girdiği belirtiliyor.

İsviçre Federal Mahkemesi’nin tarihî kararı

En son İsviçre Federal Mahkemesi, 25 Ağustos 2016 günü, Doğu Perinçek’in AİHM Kararlarına dayanarak yaptığı başvuruyu kabul etti ve Lozan Sulh Ceza Mahkemesi’nin verdiği 7 Mart 2007 günlü mahkumiyet kararını, Vaud Kantonu İstinaf Mahkemesi’nin 13 Haziran 2007 günlü onama kararını ve en yüksek temyiz mercii olarak 12 Aralık 2007 tarihinde kendi aldığı onama kararlarını kaldırdı. İsviçre Federal Mahkemesi kararı, Avrupa hukuk çevrelerinde ve kamuoyunda geniş yankı yarattı.

Almanya ve İsviçre başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinin yargı kurumlarında ve kamuoyunda, AİHM’nin Perinçek-İsviçre Davasında açıkladığı görüşü kabul eden eğilim hızla yükselmekte ve gelişmelere yön vermektedir. İsviçre Federal Mahkemesi kararını yorumlayan Neue Zürcher Zeitung, "Dava hukuken bitmiştir. Ancak siyasal konu olmaya devam edecektir" vurgusunu yapmıştı (Neue Zürcher Zeitung, 8 Eylül 2016).

İsviçre Ceza Yasasını değiştiriyor

İsviçre Millî Meclis (Nationalrat) üyesi, Merkez Demokratik Birliği Grubu Milletvekili Yves Nidegger, 18 Mart 2016 tarihinde Federal Parlamento'ya bir önerge verdi. Önergede AİHM Kararına uyum gereği, İsviçre Ceza Yasası’nın Doğu Perinçek’e uygulanan 261. Madde 4. Fıkranın değiştirilmesi isteniyor.

Bilindiği gibi ilgili madde "soykırımı inkâr edenlerin” cezalandırılmasını öngörüyor. Bu madde Ermeni soykırımından söz etmediği halde, Perinçek davasında Ermeni soykırımının inkârına da uygulandı. Milletvekili Nidegger, AİHM’nin ve İsviçre Federal Mahkemesi’nin Perinçek-İsviçre davalarında aldığı kararlara göndermede bulunarak soykırım kavramına açıklık getiriyor. Önerdiği maddede, "yetkili uluslararası mahkeme tarafından kabul edilen soykırım" tanımı konmaktadır. Böylece 1915 olayları artık soykırım tanımı içinde olmayacaktır. Başka deyişle sözde “Ermeni soykırımı” hukuken geçerli değildir. Hiçbir İsviçre Mahkemesi sözde “Ermeni soykırımının inkârını” cezalandırmayacaktır.

Bu durumda İsviçre Millî Meclisi’nin Ermeni soykırımını tanıyan kararının kaldırılmasının da yolu açılmıştır. Önerge, İsviçre Meclisi’nin Mart ayı gündemindedir. AİHM kararları ve İsviçre Federal Mahkemesi kararı uyarınca, önergenin kabul edilmesi beklenmektedir.

IV. AVRUPA ÜLKELERİ HUKUK ÖĞRETİSİNDE

AİHM KARARLARININ ETKİLERİ

Perinçek-İsviçre Davası

Avrupa Üniversitelerinde ders oldu

AİHM’nin 17 Aralık 2013 ve 15 Ekim 2015 tarihlerinde verdiği kararlar, Avrupa üniversitelerinde, uluslararası ilişkiler, düşünce özgürlüğü, insan hakları ve Avrupa Hukuku konulu derslerde örnek kararlar olarak inceleniyor. Avrupa’nın başka ülkelerinde de üniversiteler konuyu gündemlerine aldılar. Hukuk fakültelerinin dergilerinde çok sayıda inceleme yayımlandı.

Avrupa’da eskiden emperyalistlerin Ermeni soykırımı yalanları öğretiliyordu, şimdi Ermeni soykırımının yalan olduğunu açıklama özgürlüğü öğretiliyor. Ayrıca yetkili mahkeme kararı olmadan alınan “soykırım” kararlarının geçersizliği öğretiliyor. Bilindiği gibi Almanya'daki 2,8 milyon üniversite öğrencisinin arasında yaklaşık 100 bin Türk kökenli genç öğrenim görüyor.

Öğrenilebildiği kadarıyla Almanya’da 2016 yılında Perinçek-İsviçre davasını öğrenim konuları arasına alan üniversiteler şunlar: Dresden Üniversitesi, Frankfurt Viadrina Avrupa Üniversitesi, Bonn Üniversitesi ve Augsburg üniversitesi.

Dresden Teknik Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Thilo Rensmann’ın Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencilerine verdiği yüksek lisans dersinin 2016 yılı yaz döneminde Perinçek-İsviçre Davası işlendi. 6, 7 ve 8 Temmuz 2016 günlerinde blok seminer olarak okutulan dersin ana konusu “Devletler ve Avrupa Hukukunda Güncel Gelişmeler” idi. Perinçek-İsviçre Davası önemli güncel gelişme olarak masaya yatırıldı.

Frankfurt Viadrina Avrupa Üniversitesi’nde, Avrupa Medya Hukuku alanında 2015/2016 kış döneminde okutulan dersi Dr. Matthias Traimer verdi. Dersin iletişim özgürlükleri konulu oturumunda, ırkçılık ve fikir özgürlüğü konusunda örnek karar olarak, AİHM’nin Perinçek-İsviçre Davası işlendi. Dr. Mathiass, Perinçek’in ısrarla vurguladığı üzere, AİHM Büyük Dairesi’nin Ermeni iddialarını Yahudi Soykırımı’ndan ayırmasına dikkat çekti.

Augsburg Üniversitesi 2016/2017 kış döneminde blok seminer olarak okutulan dersin ana konusu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi. “AİHM’in güncel ve tartışmalı kararları” konulu bölümünde işlenen dersi Prof. Dr. Monika Polzin veriyor. Dersin gündeminde Perinçek-İsviçre Davası bulunuyor.

Bonn Üniversitesi’nde Devletler Hukuku Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Stefan Talmon’un vereceği blok ders, 28 ve 29 Ekim 2016 tarihlerinde işlendi. Prof. Dr. Talmon, AİHM'deki Perinçek-İsviçre Davası'nda Türkiye Cumhuriyeti devletinin müdahil avukatlığını üstlenmişti. Dersin ana konusu “Söylenen Sözün Gücü – Düşünce Özgürlüğü ve Sınırları” başlığıyla dile getirildi. Prof. Dr. Talmon, Perinçek’in “Ermeni Soykırımı yalandır” sözünü, düşünce özgürlüğünü hayata geçiren “güçlü söz” olarak niteliyor.

Avrupa üniversiteleri, özgürlükler ve insan hakları konusunda Perinçek-İsviçre Davasında kazanılan hukukî mevzileri inceliyorlar.

Hukuk dünyası AİHM Kararlarının

etkilerini tartışıyor

Avrupa Konseyi Daimi Temsilcimiz hukukçu Dr. Deniz Akçay kaleme aldığı “AİHM’in Perinçek Kararı: ‘Soykırım İnkârı’/İfade Özgürlüğü İkileminin Aşılabilirliği” başlıklı makalesinde, Perinçek-İsviçre Davasının hukuk dünyası gündemine yoğun olarak girdiğini belirtiyor.[2] Sayın Akçay, makalesinde özellikle Avrupa’nın hukuk çevrelerinde yayımlanan incelemeleri ayrıntılı olarak tartışmakta ve değerlendirmektedir. Perinçek-İsviçre davasının hukuk öğretisine yansımalarını Sayın Akçay’dan yararlanarak özetliyoruz:

- Soykırım inkârcılığı alanındaki çalışmalarıyla tanınan Paris-Ouest Üniversitesi'nden hukukçu Hervieu’ye göre, “uzun ve kapsamlı müzakereler sonucunda alınan Büyük Daire Kararı önemli bir otorite olma vasfını uzun süre koruyacaktır.”[3]

- Reims Champagne-Ardenne Üniversitesi Kamu Hukuku profesörü Hochmann’a göre, “karar şüphesiz ünlü bir karar olarak kalacaktır.”[4]

- Kopenhag Üniversitesi'nde Avrupa Medya Hukuku dersleri veren ve Gent Üniversitesi’nde Hukuk Profesörü olan Voorhoof, demokrasinin, resmi makamlar veya halkın bir kısmı tarafından paylaşılan görüşlerden farklı görüşlerin dile getirilebilmesini güvence altına alması gerektiği konusunda güçlü bir mesaj verdiğini vurgulamıştır. Prof. Dr. Voorhof, AİHM Perinçek Kararının Avrupa Konseyi’nin düzenlediği ifade özgürlüğünün demokrasinin ön şartı olup olmadığını sorgulayan konferansından tam bir gün sonra alındığına dikkat çekmiştir.[5] Mahkeme, sözde “Ermeni Soykırımı”nın inkârı ile Yahudi Soykırımının inkârı arasına kalın bir çizgi çekmiştir. Her türlü tarihsel araştırma ve değerlendirmeden bağımsız olarak Yahudi Soykırımını inkârın temelinde antidemokratik, ırkçı bir ideolojinin gizlendiği gelecek kuşaklara kalacak bir veri olarak vurgulanmıştır. 1915 olaylarının Yahudi soykırımı ile aynı sınıflama içinde olmadığının altı çizilmiştir. Böylece AİHM, ırksal/ulusal/dinsel nefrete ve şiddete teşvik unsurları içermeyen tarihî araştırmaların, bu nitelikteki söylemlerin ve faaliyetlerin cezalandırılmasının hukukî dayanaktan yoksun olduğunu karara bağlamıştır.

- Milano-Bicocca Üniversitesi Anayasa Hukuku Doçenti Vigevani de, AİHM kararı uyarınca, soykırım suçu konusunda “Yahudi Soykırımı’nın tek olduğuna dikkat çekmektedir. Bu nedenle Yahudi halkının soykırıma uğraması ile Avrupa kıtasında bir ulusalüstü insan hakları sisteminin kurulması arasındaki bağın bilincine kavuşulduğunu belirtmektedir.”[6]

- Liberté pour l’Histoire (Tarih için Özgürlük) Derneğinin Başkanı Nora, tarihin geçmişe dönük olarak “ahlâkileştirilmesi” tehlikesinden endişe duyan ve özgürlüğe önem veren bir devlette hiçbir makamın tarihsel gerçeği tanımlama yetkisinin bulunmadığını vurgulamıştır. Nora, siyasal kurumlardan, bellek yasaları çıkartarak geçmiş hakkında devlet gerçekleri ihdas etmemelerini istemiştir ve dernek adına yayımladığı 5 Kasım 2015 tarihli bildiride, Perinçek kararından memnuniyet duyulduğunu açıklamıştır.[7] Bildiride şu görüşlere yer veriliyor:

“Örgütümüz “Tarihe Özgürlük” AİHM Genel Kurulu’nun 5 Ekim 2015’de “Perinçek-İsviçre” davası olarak bilinen davada ifade özgürlüğünü ihlal ettiği için İsviçre hükümetini mahkûm eden kararını büyük bir memnuniyetle karşılamıştır. Bu Türk yurttaşı, İsviçre’de verdiği bir konferansta 1915’de yaşanan olayların soykırım olarak görülemeyeceğini, hukuken böyle tanımlanamayacağını belirtmiştir.

...

Demokratik ve özgür bir devlette, ne Parlamentolar ne de Mahkemeler tarihsel gerçekleri tanımlayarak, araştırma ve ifade özgürlüğünü ceza tehditleri ile sınırlandıramazlar.

Fransa Anayasa Konseyi’nin 2012’de ulaştığı sonuçları destekleyen bu uluslararası mahkeme kararı yasama güçlerinin geçmişe müdahale girişimine bir son verecek gibi görünüyor. Bu sonuç, bizim örgütümüzün geniş ölçüde katkıda bulunmakla gurur duyduğu mücadelede özgürlüğün zaferidir.”[8]

- Daniel Kuri ise, “Perinçek-İsviçre Kararı Üzerine Yorum” başlıklı incelemesinde, 1915 olaylarının “soykırım” niteliğini taşıdığı konusunda oydaşma oluştuğu yolundaki usavurmaların Büyük Daire Kararıyla çürütüldüğüne değiniyor ve Perinçek’in ifadelerinin Ermenilerin haysiyet ve kimliklerine hakaret sayılması gerektiği yönündeki görüşlerin de geçersiz sayıldığını vurguluyor. Kimi müdahil hükûmet ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte, karara eklenen yedi yargıcın karşı görüşlerindeki eleştirilerin kanıtlanamadığı için Mahkeme tarafından reddedildiği belirtiliyor. Kuri, şu olguların da gözardı edilmemesi gerektiği görüşündedir: Perinçek kararına teknik, yöntemsel ve aksiyolojik bakımdan yöneltilen bazı eleştiriler belirli bir destek görmüştür ve hatta ihlâl lehine oy kullanmış olan Alman yargıç Nussberger’in de bu tür eleştirileri bir ölçüde paylaşmıştır.[9]

- Nicolas Hervieu, Fransa’da “Ermeni soykırımı”nın inkârını cezalandırmayı savunan görüşlerin, Perinçek kararından sonra ağır darbe yediğini saptamaktadır. Yazar, Perinçek Kararının Fransız Anayasa Konseyi’nin konumunu güçlendirdiğini belirtiyor ve Perinçek Kararını dikkate almayan yeni bir yasa tasarısının tıpkı 2012 yılında olduğu gibi Fransa Anayasa Konseyi tarafından iptal edileceğine dikkat çekiyor.[10]

- Hans Vest ve Manon Simon, İsviçre’nin en önemli yargı uygulamalarını inceleyen dergide yayımladıkları yazıda, AİHM Perinçek-İsviçre Davası kararlarının İsviçre yargısında ve yasama alanında yeni bir dönemi açtığını ve belirleyici olduğunu saptıyorlar. Dokuz sayfalık incelemenin tamamını önümüzdeki sayılarımızda okuyucularımıza sunacağız.[11]

- Prof. Regina Kiener, Zürich Üniversitesi’nde verdiği Kamu Hukuku dersi kitabının 14-19. sayfaları arasındaki bölümü Perinçek-İsviçre Davasına ayırmış bulunuyor. Kamu Hukuku kitabının ilgili bölümünde Doğu Perinçek’in Lozan Mahkemesi kapısındaki Türk bayraklı renkli fotoğrafı da yer alıyor. Prof. Kiener, AİHM Kararından sonra İsviçre Ceza Yasasındaki ilgili hükmün geleceğini tartışmaya açıyor.[12]

Avrupa’da iklim değişiyor

Bilindiği üzere Ermeni soykırımının tanınması, Avrupa Birliği’ne giriş şartlarından biri olarak Türkiye’ye dayatılmıştır. Avrupa Parlamentosu kararlarında, Gümrük Birliği Anlaşması diye anılan 1/95 sayılı AB Ortaklık Konseyi Kararı’nda, Aday Üyelik Protokolü’nde, Katılım Ortaklığı Belgesi’nde, 2005 yılı Ekim ayındaki Müzakere Çerçeve Belgesi’nde, AB ilerleme raporlarında hep bu şartı görüyoruz.

ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Komisyonu’nun 15 Eylül 2005 tarihli kararı da Türkiye’ye AB’ye girebilmek için aynı şartları dayatıyor. Ne üstüne lâzımsa!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2. Dairesi’nin ve Büyük Dairesi’nin Perinçek-İsviçre Davasında verdiği kararlardan sonra, Avrupa Birliği’nin “Ermeni soykırımını tanıyacaksınız” dayatması Avrupa Hukukunun çiğnenmesinden başka bir anlam taşımıyor. Çünkü AİHM’nin her iki kararı da, Türkiye Cumhuriyeti devleti dahil, devletlerin soykırım kararı alamayacaklarını öngörüyor. O nedenle yasama veya yürütme organlarının “Ermeni soykırımı”nı tanıması uluslararası hukuka aykırıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükümeti de “Ermeni soykırımını” tanıma kararı alamaz. Meclis ve hükümet, nasıl adam öldürme suçunun varlığına hükmedemezse, soykırımı tanıma kararı da alamaz. O nedenle AB’nin, Avrupa Parlamentosu’nun, Avrupa Konseyi’nin ve çeşitli ülkelerin parlamento ve hükümetlerinin Türkiye’ye yönelik “Ermeni soykırımını tanıma” taleplerinin hukukî değeri yoktur.

Talat Paşa Komitesi’nin 2005 yılından bu yana yürüttüğü mücadeleler ve AİHM Kararlarından sonra artık Avrupa’da ve dünyada iklim değişmiştir. Artık hiçbir ülke, “Ermeni soykırımını inkârı” cezalandıran kanunlar koyamaz. Tersine konmuş olan kanunların kaldırılması için hukukî zemin oluşmuştur. Yine Ermeni soykırımını tanıyan kararların kaldırılması için sağlam hukukî dayanak mevcuttur.

“Ermeni soykırımı yalanları okutarak, Türklere karşı kin ve düşmanlık kışkırtan derslerin ve eğitim programlarının kaldırılması, artık Avrupa Hukukunun gereğidir.

V. AİHM KARARLARININ TÜRKİYE HÜKÜMETİNE VE

ÜNİVERSİTELERİNE SUNDUĞU ZEMİN

AİHM’nin Perinçek-İsviçre Davası kararlarıyla kazandığımız hukuki zemin, Türkiye hükümetinin önüne geniş imkânlar açmıştır. Üniversitelerimiz ise yeni araştırma ve inceleme konularına eğilmek durumundadır.

Türkiye üniversitelerinin hukuk, siyasal bilgiler, iletişim ve tarih fakülteleri başta olmak üzere, akademik kurum ve kuruluşlarımızda, AİHM Perinçek-İsviçre Davası kararları ve tarafların görüşleri incelenmelidir.

Özellikle bu kararların Türkiye’ye kazandırdığı hukukî ve siyasî mevziler değerlendirilmelidir. Dünyanın çeşitli ülkelerinin aldıkları Ermeni Soykırımı kararları AİHM içtihatları açısından eleştirilmelidir. Çeşitli parlamentolara ve kurumlara yapılacak başvuruların hukukî gerekçeleri hazırlanmalıdır.

Bu konularda İnsan Hakları, Uluslararası Hukuk, Devletler Hukuku, Genel Kamu Hukuku, Kamu Hürriyetleri, Anayasa Hukuku, Siyaset Bilimi, Tarih derslerinde bilimsel bilgiler verilmeli ve seminerler, doktora dersleri, konferanslar düzenlenmelidir. Avrupa ve dünya yargısındaki ve öğretisindeki gelişmeler ülke ülke izlenmeli ve incelenmelidir. Uluslararası konferanslar tertiplenmelidir.

Hükümetin Avrupa Birliği’ne ve Ermeni Soykırımını tanıma kararı alan ülkelere vereceği muhtıraların hukukî dayanakları, AİHM Kararlarıyla tartışılmaz üstünlük kazanmıştır. Ermeni soykırımını tanıma kararları hukuk dışıdır ve derhal kaldırılmalıdır. Hiçbir devlet ve hiçbir devletler topluluğu, yargının yetkisini gasp edemez ve kendisini yetkili mahkeme yerine koyamaz.

Çeşitli ülkelere yönelik talepler üç maddede özetlenebilir:

Bir: Ermeni soykırımını kabul etmeyenleri cezalandıran yasalar kaldırılmalıdır veya ilgili maddelerin yalnızca Yahudi Soykırımı için uygulanmasını sağlayacak değişiklikler yapılmalıdır.

İki: Sözde “Ermeni Soykırımı”nı tanıyan parlamento kararları kaldırılmalıdır.

Üç: Ermeni soykırımı yalanları okul kitaplarından ve her düzeydeki eğitim kurumlarının derslerinden temizlenmelidir. Bu konuda bir çok üniversitede örnekleri görüldüğü üzere, AİHM Perinçek-İsviçre Davası kararları okutulmalıdır.[13]

DİPNOTLAR:

[1] AİHM 2. Dairesinin 17 Aralık 2013 günlü kararının Türkçe metni için bkz. Perinçek-İsviçre Davası Karar-Savunma-Sorgu, Kaynak Yayınları, İstanbul: Nisan 2014. AİHM Büyük Dairesi’nin 15 Ekim 2015 tarihli kararının Türkçe, İngilizce ve Fransızca metinleri için bkz. Perinçek-İsviçre Davası AİHM Büyük Daire Kararı, Kaynak Yayınları, İstanbul: Ekim 2016.

[2] Deniz Akçay, “AİHM’nin Perinçek Kararı: ‘Soykırım İnkârı’/İfade Özgürlüğü İkileminin Aşılabilirliği”, Ermeni Araştırmaları dergisi, sayı: 53, yıl: 2016, s. 261-301.

[3] Nicolas Hervieu, “Négation du génocide arménien: quelles conséquences après la décision de la Cour européenne des droits de l'homme?” (Louis Boy’un yaptığı röportaj), franceinfo, 17 Ekim 2015, erişim tarihi 01.10.2016, http://www.francetvinfo.fr/monde/armenie/genocide-armenien/negation-du-genocide-armenien-quelles-consequences-apres-la-decision-de-la-cour-europeenne-des-droits-de-l-homme_1131345.html.

[4] Thomas Hochmann, “Négationnisme du génocide arménien: défauts et qualités de l’arrêt Perinçek contre Suisse”, Revue des Droits et Libertés Fondamentaux, sayı 27, 2015, erişim tarihi 01.10.2016, http://www.revuedlf.com/cedh/negationnisme-du-genocide-armenien-defauts-et-qualites-de-larret-perincek-contre-suisse.

[5] Dirk Voorhoof, “Criminal conviction for denying the Armenian genocide in breach with freedom of expression, Grand Chamber confirms”, Strasbourg Observers, 19 Ekim 2015, erişim tarihi 01.10.2016, https://strasbourgobservers.com/2015/10/19/criminal-conviction-for-denying-the-armenian-genocide-in-breach-with-freedom-of-expression-grand-chamber-confirms/

[6] Giulio Enea Vigevani, “Radici della costituzione e repressione della Shoah”, Rivista dell'Associazione Italiana dei Costituzionalisti, sayı 4, 2014, erişim tarihi 01.10.2016, http://www.rivistaaic.it/radici-della-costituzione-e-repressione-della-negazione-della-shoah.html.

7 Affaire Perinçek-Communiqué de Pierre Nora, président de Liberté pour l'Histoire”, 5 Kasım 2015 tarihli açıklama, Liberté pour l'Histoire, 19 Kasım 2015, erişim tarihi 01.10.2016, http://www.lph-asso.fr/index.php?option=com_content&view=article&id=196%3Aaffaire-perincek-communique-de-pierre-nora-president-de-liberte-pour-lhistoire&catid=5%3Acommuniques&Itemid=15&lang=fr.

[8] Aynı yerde.

[9] Daniel Kuri, “La question du génocide des Arméniens à l’épreuve de la Grande Chambre de la Cour européenne des droits de l’Homme” IiRCO, Université de Limoges, 15 Ekim 2015, erişim tarihi 01.10.2016, http://www.unilim.fr/iirco/2015/12/02/la-question-du-genocide-des-armeniens-a-lepreuve-de-la-grande-chambre-de-la-cour-europeenne-des-droits-de-lhomme-commentaire-sur-larret-perincek-c-suisse-du-15-octobre-201/; Christos L. Giannopoulos, “La Grande Chambre en quête d’un nouveau modus operandi?”, La Revue des droits de l’homme, Actualités Droits-Libertés, 25 Kasım 2015, erişim tarihi 01.10.2016, http://revdh.revues.org/1727.

[10] Aktaran: Sévane Garibian, “Liberté d’expression à Strasbourg: deux poids, deux mesures? La Cour européenne des droits de l’homme et le génocide arménien”, eu-logos.org, 1 Aralık 2015, erişim tarihi 01.10.2016, http://www.eu-logos.org/eu-logos_nea-say.php?idr=4&idnl=3691&nea=162&lang=fra&lst=0.

[11] Hans Vest ve Manon Simon, “EGMR, Grand Chamber, Perinçek v. Switzerland

(Perinçek II), Urteil vom 15. Oktober 2015” – Application no. 27510/08, s. 535-544,

Publikation Aktuelle Juristische Praxis, Herausgeber Arnold F. Rusch, ISSN 1660-3362, Verlag Dike Verlag AG.

[12] Prof. Regina Kiener, Staatsrecht II Kommunikationsgrundrechte Grundlagen und gemeinsame Grundsätze

[13] AİHM 2. Dairesinin 17 Aralık 2013 günlü kararının Türkçe metni için bkz. Perinçek-İsviçre Davası Karar-Savunma-Sorgu, Kaynak Yayınları, İstanbul: Nisan 2014. AİHM Büyük Dairesi’nin 15 Ekim 2015 tarihli kararının Türkçe, İngilizce ve Fransızca metinleri için bkz. Perinçek-İsviçre Davası AİHM Büyük Daire Kararı, Kaynak Yayınları, İstanbul: Ekim 2016.

Teori, sayı: 327, yıl: Nisan 2017

Sonraki Haber