‘AİHM Türkiye’ye gelince siyasi mahkeme oluyor’

‘AİHM Türkiye’ye gelince siyasi mahkeme oluyor’

Türkiye’nin deneyimli hukukçularından Avukat Nusret Senem, “HDP Avrupa’da kurulmuş bir parti olsaydı, Avrupa’daki devletlerin tavrı ne olurdu?” sorumuza şu yanıtı verdi: “Avrupa yok eder kesinlikle. Avrupa’nın içinde böyle bir partiyi kabullenmesi mümkün değil. Ama Türkiye’nin bölünmesi için meydana gelen terör eylemleri bir insan hakları mücadelesi gibi dile getirilir.”

Nusret Senem

Almanya’da Baader-Meinhof terör örgütü üyelerinin tamamı bir gecede cezaevlerinde öldürüldü. Avrupa’nın tamamında terör örgütleriyle bağlantının affı yok. Ancak hedef Türkiye’nin bölünmesi olunca batılı devletler PKK’yı da onunda TBMM’deki uzantısını insan hakları mücadelesi veren siyasal hareket olarak görüyor. AİHM Selahattin Demirtaş kararında 37 yurttaşımızın öldüğü 6-8 Ekim 2014 olaylarının HDP’nin bir fiili olduğunu kabul etmesine rağmen terör eylemi olarak değerlendirmiyor. Türkiye’nin deneyimli hukukçularından Vatan Partisi MKK üyesi Avukat Nusret Senem, Avrupa’da HDP gibi bir partiler olsaydı devletlerin o partinin bulunduğu bölgeye atom bombası bile atabileceğini söyledi. Senem, Avrupa ülkelerinin iki yüzlü siyaseti ile ilgili şöyle konuştu:

‘AİHM 37 KİŞİNİN ÖLDÜĞÜ KOBANİ OLAYLARINI TERÖR EYLEMİ OLARAK GÖRMEDİ’

Avrupa devletlerinden, hatta ABD’den sık sık HDP’yi destekleyen, milletvekillerine yönelik yargılamalara karşı kınama açıklamaları yapılıyor. Avrupa Parlamentosu’nda da sık sık konuşmalar oluyor; bunu da izliyoruz. Dolayısıyla Avrupa’nın HDP’ye karşı yaklaşımı, HDP’yi korumak yönündedir, onu destekleme yönündedir. HDP’nin kapatılmasının demokrasiye aykırı olduğu şeklinde ifadelerle de bu desteği saklamıyorlar. Sonra, biliyorsunuz, Selahattin Demirtaş’la ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bir kararı oldu. O da bir işaret. HDP’ye yönelik Türkiye’nin her hangi bir kapatma kararı alması halinde AİHM’in bunu sözleşmeye aykırı bulacağını gösteren bir işaret olarak da değerlendirilebilir Demirtaş kararı. O kararda AİHM, 37 kişinin ölümüne neden olan 6-8 Ekim 2014’teki Kobani olaylarının HDP’nin bir fiili olduğu belirtilmesi rağmen bunu bir terör eylemi olarak görmedi. Dolayısıyla HDP kapatılırsa AİHM’in tavrının nasıl olacağı Demirtaş kararıyla anlaşılıyor.

‘İŞ TÜRKİYE’YE GELİNCE AİHM SİYASİ BİR MAHKEMEYE DÖNÜŞÜYOR’

Hukuk maalesef Avrupa’da siyasetin üstünde değil. Avrupa kendisine yarayana hukuk yaramayana hukuk dışı olarak algılıyor. İlk olarak siyasetten soyut bir Avrupa olduğuna inanmıyorum. İkincisi; terör eylemleriyle ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın HDP’yi kapatma davası iddianamesi, esas hakkındaki görüşü ve ortaya koyduğu deliller 500 sayfadan fazla. Delillerin büyük çoğunluğu, PKK terör örgütünün övülmesi, hatta birçoğu bazı terör eylemlerinin (adam öldürme vs.) sıralandığı liste. İşte Kobani olaylarını söyledim 6-8 Ekim 2014’te 37 vatandaşımız öldürüldü HDP’nin yapmış olduğu çağrı üzerine, Selahattin Demirtaş’ın yapmış olduğu çağrı üzerine başladı. 7 ilde ve 30 ilçede de resmi devlet dairelerine karşı saldırılar düzenlendi ve tahribatlar oldu. Çok sayıda araç yakıldı. Bütün bunlar terör eylemi. Dünyanın neresine giderseniz gidin bunlar terör eylemidir. Avrupa’da parti kapatma davalarında uygulanan kriterler bellidir. Bunun en bariz örneği, Herri Batasuna davasıdır, İspanya’da ETA örgütüyle ilgili olarak verilen kapatma kararıdır. Bu kararı AİHM, terörü kınamamasını bu partinin kapatılması açısından yeterli bulmuştur. Ama Türkiye’ye geldiğimiz zaman, işte yukarıda örneğini anlattım. Avrupa’nın gözü onu bir terör örgütü olarak görmüyor, terör faaliyeti olarak görmüyor. HDP’nin ve 40 yıldır ona benzer kapatılan partilerin AİHM’deki davalarını gördük. AİHM o davaları da sözleşmeye aykırı buldu. İş Türkiye’ye gelince AİHM siyasi bir mahkemeye dönüşüyor, Avrupa’nın bütün kurumları buna dönüşüyor. Avrupa hukuku ve insan hakları vs. bir tarafa saklanıyor, kayboluyor. Onun için Avrupa hukuku diye böyle soyut bir hukuk görmüyorum. Böyle siyasetle çok bağlantılı. Avrupa’nın çıkarlarıyla, Avrupa’nın Türkiye’ye yönelik politikalarıyla, ABD’nin Türkiye’ye yönelik politikalarıyla paralel yürüyen bir Avrupa hukuku karşımıza çıkıyor. Yalnız soyut olarak baktığımız zaman tabi Avrupa teröre karşı PKK’yı terör örgütü olarak tanıyor. Ama daha dün gördünüz İsveç’te. Sayın Cumhurbaşkanının bir maketini ayaklarından asıyorlar, eylem yapıyorlar ve buna karşı oranın emniyet güçleri seyrediyor. Başka bir şey yok. Yani Avrupa’nın kendisiyle ilgili bir mesele olsa her halde o şeyi yok ederler.

‘ALMANYA TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELERİNİN TAMAMINI BİR GECEDE ÖLDÜRÜLDÜ’

Almanya’da Baader-Meinhof terör örgütü üyelerinin tamamı bir gecede cezaevlerinde öldürüldü. Yok edildi yani. Avrupa yok eder kesinlikle. Böyle bir şeyi Avrupa’nın hiçbir şekilde kabullenmesi mümkün değil kendi içinde olursa. Ama Türkiye’ye yönelik politikaları Türkiye’nin bölünmesi olduğu için Türkiye’nin içinde meydana gelen her türlü terör eylemini bir insan hakları mücadelesi gibi, siyasi bir mücadele gibi, silahlı bir mücadele gibi dile getiriyorlar, ifade ediyorlar. Bu Avrupa’nın iki yüzlülüğünün somut örneği. Avrupa’da olsa dediğim gibi, o bölgeyi yakarlar. Yani biraz daha ağır bir hareket olsa herhalde oraya atom bombası atarlar. İtalya’daki terör örgütlerine karşı İtalyan makamlarının gösterdiği tavırları biliyoruz. Bunlar çok açık örnekler. Oralarda kesin olarak yok ederler. İspanya olunca terörü kınamadığı için bir partinin kapatılmasına evet derler ama Türkiye’de Türkiye’yi yakıp yıksalar bile o terör örgütünün arkasında dururlar. Ona destek olurlar, hatta o terör örgütüne silah verirler. Kara gücüm diye açık açık ilan ederler, ABD’nin Suriye’de yaptığı gibi.

Sonraki Haber