Aile içi şiddet artıyor! Almanya'da durum görünenden vahim!

Almanya'da aile içi şiddet vakalarındaki artış 2023'te de sürdü. Rakamlara göre 256 binden fazla kişi şiddet mağduru. Mağdurların yüzde 70'ini ise kadınlar oluşturdu. Toplamda derin yaralar açan şiddet olgusunu Klinik Psikolog Kübra Keçeci Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi

Almanya'da aile içi şiddet ve kadına şiddet vakalarının sayısı bir kez daha arttı. Bu durum, Federal Kriminal Polis Dairesi'nin raporuyla ortaya çıktı. Rapora göre, 2023 yılında 256 binden fazla kişi aile içi şiddet mağduru oldu. Bu bir önceki yıla göre yüzde 6,5'lik bir artış anlamına geliyor. Aile içi şiddet mağdurlarının çoğu kadın oldu (yüzde 70,5). Vakaların neredeyse üçte ikisinde mağdur ve fail eş (yüzde 65,5). Bu da toplamda yaklaşık 168 bin vakaya denk geliyor. Hatta 2023 yılında 155 kadın ve 24 erkek; eşi veya sevgili tarafından öldürüldü.

Toplumsal bir yaraya dönüşen şiddet vakalarını Almanya’da yaşayan Klinik Psikolog Kübra Keçeci, Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi. Keçeci, şiddetin neden arttığını, yarattığı sonuçları ve atılması gereken adımları açıkladı.

ŞİDDETİN ARTIŞINDA BİRÇOK FAKTÖR ROL OYNUYOR

Rakamlar şiddet vakalarında artış olduğunu ortaya çıkardı. Hatta ölümle sonuçlanan olaylar bile var. Bu artış neden yaşanıyor?

Aslında burada değinilmesi gereken bir nokta var ki o da, şiddet oranlarında artışın olmasından da ziyade son dönemde yaşanan şiddet olaylarının biraz daha sık duyulduğu. Çünkü, şiddet hep vardı ancak rakamlara yansıyan kısmı var olandan her zaman daha azdı.

Şiddetin artışında birçok faktör rol oynuyor. Alkol-madde kullanımında artış, pandeminin etkisi, şiddetin tolere edilmesi, ekonomik bunalım, (kontrolsüz) göç faktörü, çoğu zaman yapılan şikayetlerin karşılığını bulamaması gibi faktörlerin başlıca etkenler olduğunu söyleyebilirim.

GERÇEK RAKAMLAR AÇIKLANANDAN DAHA FAZLA

Şiddet vakalarında 256 bin resmi olarak gösterilen rakam. Ancak resmi olmayan rakamlar bize ne söylüyor. Şiddetin boyutları daha büyük yorumu yapılabilir mi?

Mesleki tecrübelerimden ve yaklaşık dokuz yıldır bu alanda yapmış olduğum çalışmalardan yola çıkarak başta da belirttiğim üzere, şiddetin boyutlarının ve asıl rakamların istatistiklere yansıyanlardan daha büyük olduğunu söyleyebilirim. Bu, aslına baktığımızda şiddet konusunda görünenden daha da vahim bir tablo ile karşı karşıyayız demek. Çünkü, birçok şiddet mağduru korktukları için, uğradıkları şiddetten dolayı utanç duydukları için, aile birliğinin bozulmaması, kendi ayakları üzerinde durabilecek kazancının olmaması, özgüven eksikliği gibi nedenlerden dolayı şikayette bulunmayabiliyor ve bu durumun istatistiklere yansıması da mümkün olmuyor. Ayrıca istatistiklere yansımayan vakaların yanında, yaşadığı şiddet sonucu intihar etmiş kişileri de göz önünde bulundurduğumuzda rakamların yansıyandan da fazla olduğunu anlayabiliriz.

Kübra Keçeci

ŞİDDET YAYGIN OLMASINA RAĞMEN YOK SAYILIYOR

Şiddetten en fazla etkilenen kesim ise kadınlar. Bu tabloyu nasıl buluyorsunuz?

Çok üzücü ve yıkıcı buluyorum. Ancak yıkıcılığı sadece tek bir birey için değil, bireylerden oluşan toplum için tehlikeli buluyorum. Çünkü, şiddet her ne kadar bireysel bazda görülüyor olsa da, çığ gibi büyüyen ve müdahale edilmediğinde tüm toplumu o çığın altında bırakacak kadar büyük bir kavram.

Hem onlarca kadının yaşamış olduğu mağduriyetten hem de topluma dayanan yıkıcı etkisinden dolayı çalışmalarımda kadına ve çocuğa şiddeti her zaman en ön planda tutuyorum. Çünkü, onlarca şiddete uğrayan kadın, onlarca şiddete uğrayan çocuk da demek bir noktada. Ve çocuklar bir toplumun geleceğidir.

Avrupa’da şu dönemde bile sırtında ütü masası kırılan, kırık aynaların önünde yüzündeki/vücudundaki morlukları kapatmaya çalışan, uğradığı şiddet nedeniyle çığlıklarını, ağlamalarını içine akıtan, hayata pamuk ipliği ile tutunan ama korktuğu, şiddet döngüsü içerisinde özgüvenin kırılması nedeniyle polise gidemeyen, gerekli hukuki süreci başlatamayan nice kadınlar var…

Ancak daha da üzücü bulduğum bir nokta var ki, o da şiddetin (Avrupa’da) toplumda bu kadar yaygın olmasına rağmen, birçok kişi için bu konunun halen daha tabu olması ve konunun önemsenmemesi, neredeyse yok sayılması. Herkesin önem verdiği, çalışma yaptığı konular elbette farklıdır ve bu saygı duyduğum bir nokta ancak şiddetin diğer konuları gölgede bırakabileceği de tüm boyutları ve gerçekliğiyle gerek psikolojik süreçlerden gerekse verilen rakamlardan gözler önünde duruyor.

ÇOCUKLARDA CİDDİ PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLAR ORTAYA ÇIKIYOR

Çocuklar yaşanan şiddetten nasıl etkileniyor?

Şu bir gerçek ki, hangi ailede doğup büyünürse, o ailede görülenler doğru kabul edilir. Şiddet, her boyutuyla yanlış bir durum olsa da, maruz kalan, tanık olan her çocuğun doğrusu da şiddet oluyor.

Çoğu zaman birçok anne, evladı için yaşadığı şiddeti yok saymaya çalışırken aslında yeni kurbanlar yada yeni bir şiddet uygulayan yetiştirdiğini fark edemiyor; çocuğunun anlamasını ve etkilenmesini istemediği için duruma göz yumarak iyilik yapmaya çalışırken çocuğunu daha da kötülüğe sürükleyebiliyor. Araştırmalar da gösteriyor ki, şiddete tanık olan, maruz kalan çocuklar, yetişkinliklerinde şahit oldukları şiddeti ve hatta daha fazlasını uyguluyorlar. Kız çocukları anneyi rol-model aldığı için bunun kabul edilebilirliği ve normalliği ile büyüyebiliyor ve şiddetle karşılaştığında boyun eğebiliyor. Erkek çocukları ise çoğu zaman, uygulayıcı kişi olarak karşımıza çıkabiliyor. Şiddet, her iki cinsiyetin de yetişkinlik dönemlerinde özel ilişkilerini, sosyal ilişkilerini, kendileriyle olan ilişkilerini negatif etkiliyor. Yaşamış oldukları kaygılar, korkular ilerleyen dönemlerde ciddi psikolojik rahatsızlıklara, suç işleme potansiyeline dönüşebiliyor. Düşük bir ihtimal ancak dönüşmese bile, şiddet kurbanı veya uygulayıcı olmaları durumun ciddi boyutunu gözler önüne seriyor zaten.

TOPLUM ŞİDDET KONUŞUNDA EĞİTİLİP BİLİNÇLENDİRİLMELİ

Şiddet vakalarındaki artış nasıl durdurulabilir. Atılması gereken adımlar neler?

Şiddet konusunda Dünya olarak çok zorlu bir süreçte bulunuyoruz ve dolayısıyla şiddet tüm boyutları ile aynı anda ele alınması gerekiyor. Çünkü, yapılan tek yönlü çalışmaların pek de işlevsel olabileceği dönemlerde değiliz; şiddetten de öte artık vahşet yaşanıyor ve bunun için de ince, çok yönlü, ciddi adımlar gerekiyor.

Elbette ki şiddeti önlemeye yönelik ana hatlar eğitim ve bilinçlendirmeden geçiyor. Ancak bunların yanında kullanılan dil, ekonomik destek, hukuki yaptırımların güçlendirilmesi de olmazsa olmazlardan.

Kullanılan dil ile kastım örneğin bir şey önerilirken şiddetle önerilmemeli, bunun yerine daha başka güçlü nice kelimeler bulunabilinir. Ya da bir çocuk kendi doğal ortamında oynarken, hem hadi git amcaya vur/teyzeye vur diyerek hem de alkışlayarak şiddete yönlendirilmemeli veya çocuk herhangi bir vurma davranışını sergilemiş olsa bile desteklenmemeli. Bir kadın şiddete maruz kalıyorsa eğer kim olunursa olunsun geçiştirilmemeli. Yani şiddet hiçbir türlü, hiçbir boyutu ile normalleştirilmemeli. En büyük eksiklerden bir tanesi şiddetin normalleştirilmesinden veya bireysel yada toplumsal tolere edilmesinde yatıyor.

Genellikle şiddet konusunda hukuki süreç ön planda tutulur. Adaletin şiddet konusunda belirleyici bir etkisi olduğu da doğrudur ancak fark edilmesi gereken nokta, hukuk gelinen son noktadır, başlangıç noktası ise eğitimdir. Halihazırda şiddet mağduru olanlar için adli adımların güçlendirilmesi, gelecek nesillere yönelik eğitimlerin ve bilinçlendirmelerin istikrarlı bir şekilde yapılması ve alkol-madde kullanımı gibi şiddetle bağlantılı konularda da çalışmalar yapılması büyük önem taşıyor.

'ŞİDDETE UĞRAYANLAR DESTEK ALMAKTAN ÇEKİNMESİN'

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Evet bu vesile ile buradan tüm şiddet mağduru kadınlara sesleniyorum; küçük bile olsa kendinize ait ekonomik özgürlüğünüz olsun. Birçok vakadan biliyorum ki, şiddete uğrayan birçok kadın bundan kurtulmak istese bile ekonomik nedenlerden dolayı o döngüye hapis olabiliyor. Uğradığınız şiddet karşısında ‘korkmayın’ demenin dile kolay olduğunu karşılaştığım birçok ağır şiddet mağduru kadının durumundan biliyorum ancak korku korkuyu doğuruyor, lütfen destek almaktan çekinmeyin. Şiddet, tek başınıza omzunuzda taşımak zorunda olduğunuz bir durum olmadığı gibi, karanlık bir döngüdür. Bu döngünün girdabına kendinizi kaptırmamaya gayret gösterin. Elinizden geldiğince şiddet konusunda bilgilenin, kendinizi geliştirin. Çünkü şiddet, sadece fiziksel değil sosyal, duygusal boyutuyla da gerçekleşebilir. Ve çoğu zaman duygusal şiddetin yol açtığı hasar bir yaranın kapanmasından daha uzun zaman alabiliyor…

Sonraki Haber