AK Parti dümeni AB’ye kırdı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Atina'yı ziyaret ederek Yunanistan ile açtığı yeni sayfa, arka planda Türkiye'nin içine çekildiği tehlikeli bir 'Avrupa Birliği' tuzağının parçası

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Artık benim için Miçotakis diye birisi yok. Kendisiyle görüşme yapmayı asla kabul etmiyorum.” sözlerinin üzerinden henüz bir yıl geçmişken, dün Atina'ya giderek Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile bir araya geldi. Erdoğan, ziyaret öncesi Kathimerini'ye verdiği röportajda, Türk-Yunan ilişkilerini “iki taraflı hale getirme” vurgusu yapsa da, söz konusu temasta üçüncü ülkelerin etkisi belirleyiciydi. Türkiye ile Yunanistan arasındaki gizli arabulucu, başından beri Almanya oldu. Daha 2019 yılında Doğu Akdeniz'deki gerginliğin durdurulmasında dönemin Şansölyesi Angela Merkel en aktif çabayı gösterirken, sonraki yıllarda da Alman yöneticiler bu rolü üstlenmeye istekli davrandı. Yunanistan'ın önemli araştırmacılarından Dr. Ronald Meinardus, dün Ekathimerini'de yayımlanan yazısında, bu durumu şöyle anlattı:

“Pek bilinmese de Berlin, yüksek gerilimli bir dönemin ardından Atina ve Ankara arasındaki diyaloğun yeniden başlamasında etkili oldu. Bir yıl önce Yunanistan ve Türkiye'den üst düzey diplomatların Almanya'nın davetiyle Brüksel'de bir araya gelerek diplomatik sürecin yeniden başlaması için zemin hazırladıkları önemli bir an yaşandı. Son yıllarda Almanya, Yunanistan ve Türkiye arasında diğer tüm ülkelerden daha fazla arabuluculuk yapmaya çalıştı. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasının ardındansa Almanya'nın Washington ile eşgüdüm içinde yürüttüğü bu çabalar daha da hızlandı. Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, bu yaz yaptığı açıklamada 'Ege'de ilgili taraflar arasında iyi ilişkiler sağlamakla kendimizi yükümlü hissediyoruz ve bu konuda her zaman ortağız.' dedi ve ekledi:

'Öyle de kalacağız.'” Nitekim Almanya'nın Atina Büyükelçisi Andreas Kindl da kısa süre önce Yunan analisti doğrulayan bir açıklama yaparak, “Türk-Yunan zirvesini çok olumlu bir heyecanla karşılıyoruz.” demişti. 7 Aralık'ta diyalog sürecinin sona ermeyeceğini belirten Kindl, “Bu görüşmede önemli konulara dokunulmayacak, ancak perde arkasında daha sonraki bir an için hazırlanılacak.” bilgisini paylaşmış, böylece Almanya'nın görüşmelerdeki rolünü de açık etmişti.

'BREXIT TÜRKİYE'YE AB KAPISINI AÇTI' YALANI

Berlin, Türkiye ile Yunanistan'ın normalleşmesi konusunda oldukça istekli davranırken, Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'tan gelen yeni bir açıklama dikkat çekiciydi. Bakan Baerbock, 5 Aralık'ta Slovenya'nın başkenti Lübliyana'da yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği'nin reformlar yoluyla 30'dan fazla üyeli bir geleceğe hazırlanması gerektiğini söyledi. Baerbock'ın bu açıklaması, “Almanya Türkiye'yi AB'de istiyor.” yorumlarını beraberinde getirdi.

Buna dayanak olarak da Avrupa'da değişen güç dengesi gösterildi. Kimi analizlere göre, İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılmasıyla birlikte bozulan güç dengesi Almanya'yı endişelendirmiş, Rusya'ya karşı kendisini savunmasız hisseden Berlin yönetimi de Türkiye'yi yeniden Avrupa Birliği politikalarına döndürme çabası içine girmişti. Nitekim, AB Dış İlişkiler Şefi Josep Borrell de geçen hafta açıkladığı Türkiye Raporu'nda, ülkemizi yeniden kendi dümen sularına sokmak istediklerini ilan etti. “Bu olumlu bir rapor. Türkiye ile ilişki kurmak istiyoruz.” diyen Borrell, AB liderlerinin 13 Aralık'ta Brüksel'de yapılacak zirvede bu raporu onaylamaları gerektiğini söyledi.

RAPORDA NELER VAR?

Söz konusu raporda, Türkiye-AB arasında tüm alanlarda işbirliğinin geliştirilmesi, bunun için de gelecek aylarda tarım, bilim, araştırma ve teknoloji konularında daha fazla Yüksek Düzeyli Diyalog toplantısı yapılması isteniyor. Avrupa Birliği'nden gelişmeleri aktaran EUOBSERVER gazetesi, son raporda Türkiye'ye uzatılan havuçları şöyle anlatıyor:

“AB, İsveç'in NATO üyeliğini onaylaması karşılığında Türkiye'ye neredeyse istediği her şeyi teklif etti. Teklif, 1995 tarihli AB-Türkiye Gümrük Birliği'nin modernize edilmesine yönelik yeni görüşmelerin başlatılmasını ve Türk vatandaşlarına Avrupa'ya daha iyi vize erişimi sağlanmasını içeriyor. Ayrıca, AB-Türkiye 'Ortaklık Konseyi' (üst düzey AB yetkilileriyle yıllık mini zirveler) ve ekonomi, enerji, ticaret ve ulaştırma gibi konularda bakanlar düzeyinde düzenli görüşmelerin yeniden canlandırılması yoluyla diplomatik ilişkilerin daha geniş anlamda geliştirilmesini talep ediyor.”

AB'NİN TÜRKİYE'DEN BEKLENTİSİ NE?

Avrupa Birliği, Türkiye'yi yeniden kapısına bağlamak için vize kolaylığı gibi havuçlar uzatırken, bu süreçte Türkiye'den beklentilerini de saklamıyor. Borrell, “İşlerin yolunda gitmesi için Türkiye'nin ihtilaflı Doğu Akdeniz sularında doğal gaz sondajı yapmaktan ve Kıbrıs'taki donmuş ihtilafı tırmandırmaktan kaçınması gerekiyor.” diyor. Türkiye Raporu'nda ise şu ifadeler yer alıyor:

“Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'deki tüm yasa dışı sondaj faaliyetlerinden, egemenlik ve egemenlik haklarına saygı göstermeyen diğer tüm eylemlerden kaçınmaya devam etmesi koşuluyla, 2019 yılında askıya alınan AB-Türkiye Ekonomi, Enerji ve Ulaştırma Yüksek Düzeyli Diyalogları'nın yeniden etkinleştirilmesi, aynı mantıkla, Ortaklık Konseyi ve Yüksek Düzey Siyasi Diyalog toplantılarının bakanlar düzeyinde yeniden başlatılması, iklim, sağlık, göç ve güvenlik, tarımın yanı sıra araştırma ve yenilik konularında sektörel Üst Düzey diyalogların daha fazla sayıda yapılması, geriye kalan ikili ticareti rahatsız eden unsurların üstesinden gelmek ve daha fazla işbirliği alanlarını tartışmak amacıyla yeni bir Ticaret Yüksek Düzeyli Diyalog kurulması taviye olunur.”

FİDAN'DAN AB HEDEFİ MESAJI

Diğer yandan AK Parti Hükümeti de AB ile yakınlaşma sürecine sıcak bakıyor. Bir ay önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Berlin'de düzenlenen AB Genişlemesi ve Reformu Konulu Dışişleri Bakanları Konferansı'nda, “AB üyeliği konusunda bakış açımızı değiştirmediğimizi söyleyebilirim. Bugün AB üyelerinin yeni jeopolitik koşullar altında yeni bir ruhla genişleme konusunda yeni bir tartışma başlatması önemlidir.” demişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise daha önce “Brexit ile artan belirsizlik ancak Türkiye'nin Avrupa ailesinde hak ettiği yeri almasıyla giderilecektir.” ifadelerini kullanmıştı.

İşte Erdoğan'ın dünkü Yunanistan ziyaretinin de komşuluk ilişkilerinden ziyade AB süreci ile ilgili olduğu değerlendiriliyor. Türkiye, Brexit'le birlikte AB kapısının yeniden açıldığına inandırılmaya çalışıyor. Bu süreç boyunca da Türkiye'den Ege'deki uçuşlarını askıda tutması, Doğu Akdeniz'de sismik/sondaj faaliyetlerden uzak durması, Kıbrıs'ta “iki devletli çözüm” noktasında somut adımlar atmaktan kaçınması ve İsveç'in NATO üyeliğini bir an önce onaylaması isteniyor.

DEĞİL ÜYELİK VİZE SERBESTİSİ BİLE YOK

EUOBSERVER gazetesi, Borrell'in Türkiye'ye karşı “düşük ton”unu eleştirerek “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın despotik yönetimine ve on binlerce siyasi mahkumun zindanlarda çürümesine rağmen insan haklarından bahsetmedi.” diye yazdı.

Vize serbestisi konusuna da değinen gazete, şunları ekledi: “Komşuluk ve Genişlemeden Sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi Olivér Várhelyi, vize teklifinin özellikle Türk iş insanları ve öğrenciler için 'daha uzun geçerliliği olan daha fazla çok girişli vize' anlamına geldiğini söyledi. Várhelyi, Türkiye'nin vize kolaylığı yerine vizesiz seyahat istediğini ancak bunun gerçekçi olmadığını da belirtti. Bunun başlıca nedeni, vizesiz seyahat için Türkiye'nin Kürt karşıtı terör yasalarını değiştirmek gibi geniş kapsamlı tavizler vermesini geretirmesidir.”

Sonraki Haber