Ak Parti seçmeninin %47'si tarikatlar kapatılsın dedi

Optimar'ın anketinde 'cemaat ve tarikatlar hakkında ne düşünüyorsunuz?' sorusuna yüzde 57,2 'toplum için zararlılar, yasaklanmalı' yanıtı verdi. Prof. Dr. Yümni Sezen ve İlahiyatçı Yazar Ayşe Sucu da sonuçları Aydınlık'a değerlendirdi.

İktidara yakınlığıyla bilinen araştırma şirketi OPTİMAR, tartışmaların gündeminde olan, Diyanet'in de raporuna konu ettiği tarikat ve cemaatlere toplumun bakışını araştırdı. OPTİMAR’ın her ay yaptığı “Türkiye’nin Nabzı” araştırmasına göre toplumun yarısından çoğu cemaat ve tarikatların yasaklanması gerektiği görüşünde.

Ankette katılımcılara “cemaat ve tarikatlar hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusu yöneltiliyor. Yüzde 57,2’lik çoğunluk “toplum için zararlılar, yasaklanmalı” derken, “Ne faydalı ne zararlıdırlar” diyenlerin oranı yüzde 14.7, “toplum için faydalılar, olması gerekir” diyenlerin oranı yüzde 11.6 oldu. Ankette, cemaat ve tarikatların yasaklanması gerektiğini savunanların oy verdikleri partilere göre dağılımına da yer verildi. 24 Haziran seçimlerinde Ak Parti'ye oy vermiş olanlar arasında yüzde 46.9’luk kısım yasaklanması gerektiğini söylüyor. MHP’de bu oran yüzde 68, CHP’de de yüzde 70 oldu.

Ankette katılımcılara ayrıca “cemaat ve tarikatları denetleyen bir kurum olmalı mı?” sorusu da yöneltildi. Yüzde 65.9’luk kesim “evet” yanıtını verdi. Bu soruyu ‘evet’ diyerek yanıtlayanlar arasında Ak Parti seçmenlerinin oranı yüzde 67.8’lik bir seviyeyle CHP seçmenlerini (yüzde 67.3) geçti.

'15 TEMMUZ'UN ETKİSİ VAR'

Aydınlık sonuçları ilahiyatçılara sordu.

İlahiyatçı Yazar Prof. Dr. Yümni Sezen: “Bu anket 15 sene evvel yapılsaydı bu oran çıkmazdı. Ak Partili de diğer muhafazakarlar da olan bitenden dolayı vaziyeti anladılar. 15 Temmuz darbe girişiminin insanları uyarmakta müspet bir etkisi olmuştur. İşin içinde ABD’nin olması ve dış güçlerin kullanması etkili olmuştur. Bataklık var ve bunu kullanıyorlar.

“Tarikat ve cemaatleri denetleyen üst kurum olmalıdır demek onları kabul etmek demektir. Onları muhalif saymayacaksınız. Bu ‘kötüler gitsin iyiler kalsın’ demektir. Bize göre cemaat ve tarikatların hiçbir değerleri yoktur. İslam’la çatışır. İslam’a ikinci bir İslam eklemek olmaz. Osmanlı Devleti varlıklarını kabul ediyor ama kalitesini kontrol ve sahtekarları ayırmak için şeyhülislamlıkta bir birime bağlamıştı. Türkiye Cumhuriyeti ise bunları kökten reddetti. “Bu anketler meseleyi tam yansıtmıyor. Hassas bilimsel bir sondaj değil. ‘Kurumsallaşsın resmileşsin devlete bağlansın’ demektir bu rakamlar. Biz bu yapıları temelden kabul etmiyoruz. Tarikat ve cemaatlere karşı çıkanların çoğu ‘Siyasete karışmasınlar. Siyaset iyi gidiyor, işi bulandırmasınlar. Siyasete çelme de takabilirler’ diye de düşünmüş olabilirler. Sırf dini değil siyasi alanda da bir değerlendirme yapmış olabilirler. Ama yine de yasaklanmalı demeleri bir gelişmedir.”

'TOPLUM SAĞDUYUSU İŞLİYOR'

Eski Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Kolları Kurucu Başkanı Ayşe Sucu: “Aslında toplumun sağduyusu burada işliyor. 12 yaşındaki koz çocuklarına tasallut, Kuran kurslarında erkek çocuklarını istismar, holding patronlarına dönüşen sözde şeyhlerin yaşam tarzlarının peygamberle mukayese edildiğinde alakasızlığı, siyasilerle olan irtibatları ve oradan devşirdikleri bir takım makamlar... Bunları çoğaltabilirsiniz...

'BÜYÜK BİR FARKINDALIK'

“Bu adamların adları şeyh de mürşit de da olsa İslamla, Müslümanlıkla yakından uzaktan ilgisi olmadıklarını far ediyor halk. Bu olmadı geren bir farkındalık. İlla laik seküler düzeni isteyenler için değil muhafazakar dinine diyanetine sahip olan kitlelerce de bunun benimsenmesi mümkün değil. Olmamalı.

'BUZDAĞININ GÖRÜNEN YÜZÜ'

“Mütevazılığı över ama yaşam tarzına baktığınızda örtüştüğünü göremezsiniz. Toplumun büyük bir kesimi gerek siyasi, gerek ahlaki, gerek yurtdışı bağlantılarıyla artık nerede duracaklarını bilmedikleri için bu yapıların, devletin bu yapılarla ilgili bir takım yaptırımlarının olmasını, bir sterilizasyona gidilmesini istiyor. Bu daha buzdağının görünen yüzü. Yaşananlar gün yüzüne çıktıkça toplum duyarlılığını ve tepkisini artıracaktır; umarım öyle de olur.”

Sonraki Haber