AK Parti Sözcüsü Çelik: Yunanistan'ın şımarıklığına yeni ülkeleri ekleyemeyiz
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti MYK toplantısının ardından açıklamalarda bulundu.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları:
Kadın cinayetleri konusu içimizde kanayan bir yara. Bir türlü gündemden düşmüyor. Yasalar çerçevesinde yapılacak mücadele, siyaset olarak üzerimize düşeni yaptık. Bu bir farkındalık seferberliğidir. Her alanda çalışmaya devam etmemiz gerekiyor.
DİYARBAKIR ANNELERİNİN EYLEMİ
Diyarbakır annelerinin eylemi bininci günü aştı. Bu eylem dünyanın en büyük vicdan eylemine dönüştü. Annelerin verdiği mücadele son derece önemli bir vicdan nöbeti olarak bininci gününü geçmiş durumda. İnşallah bütün annelerin evlatlarına kavuşmalarını diliyoruz.
Terör örgütlerinin yok edilmesi için açık ve net tavır defalarca Cumhurbaşkanımız tarafından söylenmiştir. Hem yurt içi hem yurt dışı fiili kararlılık gösterilmiştir. Bundan sonra da Cumhurbaşkanımız açıkladığı gibi bu harekatlar sürdürüleciktir.
BAKÜ'DE TEKNOFEST
Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte çok önemli bir etkinliğe katıldık. Bakü'de TEKNOFEST gerçekleşti. İlk defa Türkiye toprakları dışında gerçekleşmesi bu şekilde mümkün oldu. Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi bu bir zihniyet devrimi. Sayın Aliyev'in ev sahipliğiyle gerçekleşti. Sayın Selçuk Bayraktar yaptığı konuşmada gençleri yeni hedeflere yönlendirilmesi çok iyi oldu.
Aziz Sancar hocamız da bahsetti. Esas olan zihniyet devriminin arkasından gelen Karabağ zaferinin taçlanması için kültürel, ekonomik, teknolojik alanda yeni zaferlere bu genç kardeşlerimizin vasıtasıyla imza atılacak olmasıdır.
KILIÇDAROĞLU'NUN İDDİALARINA YANIT
Sayın Cumhurbaşkanımızın grup konuşmasında bir harekattan bahsetmesinin hemen ertesinde sayın Kılıçdaroğlu'nun sayın Cumhurbaşkanımızın kaçacağını söylemesi çok büyük bir sorumsuzluk olmuştur. Bu yabancıların diliyle etiketlemek olmasıdır. Bu yabancıların zamanlamasına baktığında Türkiye önemli bir dış politika müdahalesi gerçekleştiğinde, iç ve dış siyasette yeni bir reform ortaya çıktığı zaman olmuştur.
CHP'de çok temel konularında ayrılıklarımız olabilir. Fakat CHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturan Türkiye'nin milli güvenliği konusunda her zaman hassas olmuştur. Bunun tekniği, stratejisi konusunda, nasıl gerçekleşeceği konusunda ayrışabiliriz ama bu hassasiyeti göstermişlerdir. İlk defa CHP koltuğunun bu şekilde istismar edilmesi hem CHP hem de Türkiye için bir ilktir.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun önüne bir belge getirildiğinde bunun önünü, arkasını iyi sorgulaması lazım. Kendisini bu duruma düşürmemelidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın 'biz harekat gerçekleştireceğiz' demesinden hemen bir iki gün sonra oluyor bu.
"MESELE ÜLKEMİZE DÖNÜK OLARAK BU FAALİYETLERİ ENGELLEMEK"
Vatandaşlarımız öğrenci olarak, iş bulmak için başka ülkelere gittiğinde FETÖ'cüler istiyor ki kendilerinin organizasyonlarına muhtaç olsunlar. Bunlar kendilerini değişik kimliklerle gösterebilirler. Bunlara karşı sivil toplum örgütleri, Türkiye Cumhuriyeti birtakım imkanlar yaratıyorsa, meşru bir biçimde yurt açıyorsa bundan memnuniyet duyulması gerekir. Bundan rahatsız olan çevre FETÖ çevresidir.
Buradaki mesele bunların bizim vatandaşlarımıza, ülkemize dönük olarak bu faaliyetleri engellemektir. Sayın Kılıçdaroğlu açıklamayı yapar yapmak 'Bakın göreceksiniz gizli belge dediği şeyler açık kaynaklarda vardır' dedim. Nitekim ABD Bakanlığının internet sitesinde çıktı. Arkasından bir FETÖ'cü çıktı 'Ben bunları zaten 3-4 yıl önce söyledim' dedi.
"SAYIN KILIÇDAROĞLU, KENDİSİ BİLE İNANMIYORDU"
Sayın Kılıçdaroğlu, sayın Cumhurbaşkanımızın kaçacağını söylerken kendisi bile inanmıyordu. Şimdi çıkmışlar Cumhurbaşkanı ve AK Parti kaybetse bile sonuçlarına razı olmayacak diyor. Çabalamaya devam edecekler diyor. Buna bir karar verin; çabalamaya mı devam edecekler; yoksa kaçacaklar mı?
Türkiye'nin milli politikalarına, kurumlarına husumet üretilemez. Tabii ki siyaset isteriz ki centilmenlik ile yürütülsün. Zaman zaman sertleşse de bir sınırda durulması gerekir. İki üç tane CHP'de aklı selim sahibi, şimdiye kadar siyasi tecrübesi olan, mantıklı, dengeli davranabilen arkadaşlar var. Onlardan iki üç taneyle istişare edilseydi, 'Lütfen bunu gündeme getirmeyin kendimizi saçma sapan duruma getirmeyelim' diyecekti.
"SORUMSUZ VE VAHİM BİR YAKLAŞIM"
Cumhurbaşkanımız terörle mücadele operasyonundan bahsedecek, iki gün sonra Cumhurbaşkanı Türkiye'den kaçacak diyeceksiniz, böyle sorumsuz ve vahim bir yaklaşım olabilir mi? Bunu defalarca yaptınız, her seferinde bu yaptıklarınız gitti duvara çarptı parçalandı. Bosna'da merhum Aliya İzzetbegoviç'in karargâhına mağara diyorsunuz. Bundan biz utanıyoruz. Yine de diyoruz ki, 'herhalde mantıklı davranırlar, düzeltirler' diye bekliyoruz.
Bir sürçi lisan olabilir, bir yorgunluk anına denk gelebilir. Bazen 12 saat bekliyorum, bazen 24 saat bekliyorum düzeltirler diye. Düzeltilmeyince demek ki bunun arkasında duruyorlar. Siyasi alanı zehirlememek lazım. Siz siyasi aklı devre dışı bırakacaksınız, nefret siyaseti, yalan siyaseti, politik dedikoculuğa savrulacaksınız. Peki o zaman demokrasinin gücü nasıl korunacak?
FİNLANDİYA VE İSVEÇ'İN NATO ÜYELİĞİ
Türkiye'nin Finlandiya ve İsveç'e NATO üyeliği konusunda teröre destek vermemek şartıyla desteklenmesinden sonra ortaya çıkan tepkileri izliyoruz. İttifakın güçlenerek yoluna devam etmesini her zaman savunduk. Aynı şekilde Rusya'nın Ukrayna'yı işgal edilmesinden sonra Türkiye'nin argümanlarının ne kadar önemli olduğu görülmüştür.
Bizim buradaki yaklaşımımız bütün bu gelişmelerin, Madrid'de ele alınacak zirvede terör konusunda, dayanışma konusunda ilkeli olmak çerçevesinde yürümesi gerekiyor. Çünkü NATO müttefiklik ruhu bir güvenlik mimarisidir. Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için mantığıyla kurulmuştur. Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği her şey ittifakın ruhunu, mantığını yansıtan sözlerdir.
İSVEÇ VE FİNLANDİYA'NIN POLİTİKALARI
Madrid'de bu yeni konsept tekrar ele alınacak. Türkiye kapsamlı yaklaşımını ortaya koyacak. Dünyanın birçok yerinde NATO müttefiklerinin belirli terör örgütlerini himaye ettiği, müsamahakar davrandığı gibi bir durum var. Bunun ortadan kaldırılması için çalışılması gerekirken, İsveç ve Finlandiya'nın bu politikaları değiştirmeden NATO'ya katılmasının NATO'yu güçlendirecek bir durumu yok.
Buradaki güvenliğin bütün üye ülkelerin toplam güvenliğini gözetecek bir şekilde ele alınmasıdır. Ortak güvenlik ve ortak çıkarlar için beraber çalışmayı taahhüt ettiğimiz bir ülkede terörist polis korumasıyla ülkemizi hedef alan eylem yapıyor. Böyle bir şey kabul edilebilir mi?
Daha bu konuda tavrımızı koyar koymaz İsveç Dışişleleri Bakanı, 'Bizim NATO'ya girmemizi isteyen güçlü ülkeler var, Türkiye'nin onları karşısına almayacağını düşünüyorum'. Böyle bir şey olabilir mi? Müttefiklerinizle nasıl konuşmanız gerektiğini öğrenmeniz lazım. Tam da NATO'nun konseptinin ele alınacağı süreçte Türkiye'nin tutumu NATO'ya katkı sağlayan bir tutumdur.
"TÜRKİYE OTOMATİK ONAY MAKAMI MIDIR?"
NATO'nun genişlemesine destek vermek NATO'nun güçlenmesi içindir. Türkiye ittifakın ruhuna, temel çerçevesine taahhütlerini yapmıştır. Daha sonra bunu takip eden Türkiye'nin içerisinde maalesef muhalefetin, hükümetin koyduğu bu tavra güçlü bir desteğini görmedik. Halbuki Türkiye'nin düşmanı olan, vatandaşlarımızın düşmanı olan terör örgütlerine karşı tavır konulduğu zaman muhalefetin daha çok sesini duyurması, milli politikaları hayata geçirmesi bakımından kıymetlidir.
CHP'li birisinin yazdığı makalede Türkiye'nin bu tutumun taktik bir hata olduğunu söylüyor. Bunu NATO'nun içerisinde daha doğru olurmuş. Türkiye herhangi bir şekilde önüne gelen onay teklifi karşısında otomatik onay makamı mıdır? CHP İsveç ve Finlandiya'nın yanındadır deniyor.
Türkiye zaten bunu NATO içerine taşıyor. Madrid'de gündeme getirecek. Türkiye'yi bu şekilde önüne gelene onay vermesi gereken bir ülke olarak algılamak başlı başına bir zihniyet çarpıklığı. CHP adına teklif edilen bu yaklaşımını 12 Eylülcülerin Yunanistan'ı kayıtsız şartsız geri dönüşüne onay vermekten ne farkı var?
"NATO GENEL SEKRETERİ BÜTÜN ÜLKELERİN
DENGESİNİ GÖZETMEK ZORUNDA"
Katılmadığımız bir sürü politikasına rağmen CHP çizgisinde bunu reddedecek güçlü bir çizgisi olduğunu düşünürdük. Bunu reddetmediler. Türkiye'nin NATO içindeki ülkeler tarafından tepkiyle karşılaşması şaşkınlıkla karşılanmamalıdır deniyor makalede. Böyle bir şey olabilir mi? Teröre destek veren ülkelere destek verme dediğiniz için gelen tepkileri normal karşılıyorsunuz?
Teröre destek verenlere yeri geldiğinde veto hakkımızı kullanmak, onları engellemeye çalışmak bizim en meşhur hakkımız. Türkiye Cumhuriyeti'nin diplomatik tarihi içinde bunlar defalarca yapılmıştır. O kadar kendi devletimizin aleyhine bir tutum ki. Onun arkasına istediğiniz kadar taktik önerilerde bulunun. NATO Genel Sekreteri çıkıyor, Türkiye terörden en çok zarar gören ülkelerin başında geliyor, kaygılarını anlıyoruz, hak veriyoruz diyor.
NATO Genel Sekreteri bütün ülkelerin dengesini gözetmek zorunda. Türkiye'nin hassasiyetlerini dikkate alıyor ama CHP adına o makalede NATO Genel Sekreteri'nin hassasiyeti kadar bir hassasiyet görmüyoruz.
"NATO GENEL SEKRETERİ DOĞRU YERDE"
NATO'nun en büyük tehdit olarak gören şeylerden biri terörizm. NATO Genel Sekreteri doğru yerde duruyor. Biz Türkiye'yi anlıyoruz, diyor. Müzakere yoluyla çözülebileceğini düşünüyoruz dedi. Tabii ki müzakere edeceğiz. Şartlar belli, yapılacaklar son derece meşru. Bir ülkenin savunma bakanı gidip de bir terör örgütü lideriyle internet üzerinden de olsa toplantı yapamaz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Miçotakis'le ilgili ortaya koyduğu tavır. Miçotakis buraya geldi, biz aramızdaki konuları kendi içimizde çözebiliriz, bundan sonra işin böyle yürümesi gerektiğini ifade etti. Gidip de ABD kongresinde Türkiye'yi şikayet etti. Kendi müttefikimiz gitmiş ABD Kongresi'nde Türkiye'ye F-16 vermeyin diyor.
"YUNANİSTAN'IN ŞIMARIKLIĞINA
YENİ ŞIMARIK ÜLKELER EKLEYEMEYİZ"
NATO ilçesinde zaaf yaratma adına kendi politikasını ABD kongresinden bize dayatmaya kalkıyor. Yunan basınında bu derece yalvaran bir konuşmayı yapması eleştiri konusu oldu. Türkiye bir müzakere ve diplomasi devletidir. Bulduğunuz ilk fırsatta başka ülkelerin üzerinden birtakım tehditler savurmaya kalkarsanız bunun sonucu olmayacaktır.
Adaların silahsız olma meselesini modası geçmiş yaklaşım olarak değerlendiriyorsunuz. Bir AB ve NATO üyesi ülke olarak konuşuyorsunuz. Burada da İsveç ve Finlandiya ile ilgili ortaya koyduğumuz tavır ne kadar doğru oluyor. Yunanistan'ın şımarıklığına yeni şımarık ülkeler ekleyemeyiz. Buradaki tutum ilkeli tutumdur, NATO'nun temel ilkelerine bağlıdır.
SEÇİM GÜVENLİĞİ TARTIŞMALARI
Bu herhangi bir dernek, kurum AK Parti'yle ilgisi yok. Birisi çıkmış 'biz bunlara sandığı teslim edemeyiz' demiş. Bu bizi niye ilgilendirir. Biz iktidarın değişimi ancak sandık yoluyla olur diyoruz. İktidarın sandık yoluyla değişimine karşı çıkanlar ortada, biz değiliz. Seçim güvenliğiyle ilgili büyük problemler olacak diye bir ton cümle kuruluyor.
Türkiye'nin seçim güvenliği ile ilgili bir ton kapasitesi var. Geçen seçimlerde oy çuvallarının üzerinde yatan vatandaşlarımızı gördük. Hangi partiden olursa olsun gidip de orada bekleyen vatandaşlarımıza saygılarımızı sunuyoruz. İster bizim ister muhalefet partilerinden olsun. Hangi vatandaşımız o oyların başında duruyorsa, birileri müdahale edecekse eğer engelliyorsa bizim için saygıdeğerdir.
"HER SEÇİM OLDUĞU GİBİ SAYGI GÖSTERİLECEK, BU KADAR BASİT"
Seçimlerin yenilenmesi ya da itirazlar. Bunlar seçim kanunu ve YSK'nın düzenlemeleri içerisinde zaten düzenlenmiş. Biz seçimlere katılımın en yüksek olduğu ülkelerden bir tanesiyiz. Vatandaşlarımı gidecek, siyasi partilerden gözlemciler olacak, insanlar oyların sayılmasını bekleyecekler. Her seçim olduğu gibi saygı gösterilecek, bu kadar basit.
Ben bu kürsüden o partilerle ilgili konuşup bir hata yapsam bir daha ağzımı açmam. Sandığın belirleyiciliği dışında kim açıklama yapıyorsa reddediyoruz. Sandığın iradesinin dışında kim başka bir iradeden bahsediyorsa reddediyoruz. CHP adına toplumu tehdit eden, CHP'ye yakın gözüküp de insanları tehdit eden bir sürü tweeti saysam burada basın toplantısını bitiremeyiz.
Genel başkanımız hayatı boyunca defalarca seçime girmiştir. Sandığı lekelemeye, hakaret etmeye dönük hangi yaklaşım varsa ayağımızın altındadır. Demokrasi en büyük kazanımdır. Bu sandığımızın korunması için Başbakanlarımızı, bakanlarımızı şehit vermiş milletiz. Bizim için sandık kazanılmış mücadelenin, demokrasinin ürünüdür.
"SANDIĞIN NAMUSUNU, HUKUKUNU KORUYACAĞIZ, BU KADAR BASİT"
Milletimizin en büyük kazanımı, sermayesi bu sandıktır. Sandığın namusunu, hukukunu koruyacağız. Birbirimizi milletin iradesiyle ilgili olarak saçma sapan açıklamalar üzerinden suçlamaya kalkarsak bu bir siyasi rekabet olmaz. Siyaset saygın bir iş olmalı, milletin ihtiyaçlarının görülmesi için yürütülmeli.
Biz iktidar olursak şunu şöyle, bunu böyle yaparız diyorlar. Hiçbir şekilde hukuktan, programdan bahsetmiyorlar. Gece gündüz ya AK Parti'ye, Cumhur İttifakı'na oy verenleri tehdit, kendilerine oy verecek kesimlere hukukla bağdaşmayan vaatler.
6'lı masadaki taktik mücadelelerini ben bilmem. Oradan neyin çıkacağı bizi ilgilendirmez. Bir korku filmi mi çıkar, bir Netfilix dizisi mi çıkar bilemem. Milletin emaneti millete hürmet ederek kullanılır. Kim AK Parti adına çıkıp da sandığa hakaret ediyorsa o bizden değildir.
Yasa teklifleri geldiği zaman sırf hükümetten geldi diye otomatiğe bağlanmış bir tembellik var bazı siyasilerde. Bunlar hazırlanırken AB'de düzenlemeler, dünyadaki mevzuat düzenlemeleri bütün bunların incelendiği, kapsamlı çalıştay ve toplantılar yapıldı. Rusya-Ukrayna savaşı çıktığında, Cumhurbaşkanımız da ifade etti 'Bu haksız işgale karşı çıkıyoruz tutup da bunu Rus nefretine çevirmeyin' demişti. Bazı sosyal medya platformları geçici olarak Ruslara dönük nefret kampanyasına izin verdiğini söyledi. Böyle bir şey olabilir mi?