Ak Partili Metin Külünk’ten ‘Rand’ yorumu: Ordu fitnesinin hedefi operasyonlarda zaaf

Rand Corporation raporunun ABD'nin hedeflerini yansıttığını söyleyen Külünk 'Biçtikleri kaftan Türkiye’nin üzerine uymaz' dedi. Külünk, Rand'ın orduyu ve siyaseti Batı güdümüne sokma politikasının yeni kurulan partilerin söylemleriyle paralel olduğunu anlattı.

ABD siyasetlerinin oluşturulmasında etkili olan Rand Corporation’ın “Türkiye'nin Milliyetçi Rotası” başlıklı raporunda Tayyip Erdoğan yönetiminde Türkiye’nin hizadan çıktığı belirtiliyor. Raporda muhalefetin bu sürece karşı bir araya getirilmesi ve güçlü bir blok oluşturulması fikri öne çıkarılıyor. Tam bu sırada Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın söylemlerinde hem “tek adam” vurgusu arttı hem de Ak Parti tabanını etkilemeye yönelik MHP ve Vatan Partisi karşıtı söylemler yoğunlaştı. Peki Ak Parti’nin karşı planı var mı? Eski Ak Parti Miletvekili Metin Külünkle konuştuk.

'BAĞIMSIZLIĞIMIZA KARŞI YATIRIM YAPIYORLAR'

Muhalefetin ABD’nin Türkiye’ye yönelik planlarına karşı duruşunu nasıl görüyorsunuz? Ak Parti, Rand Corporation’da raporunda belirtilen ABD planlarına karşı hangi önlemlerin üzerinde duruyor?

RAND ve ABD derin devleti bugün Sayın Erdoğan’ın liderliğinde milletin başardığı bağımsızlıkçı duruşu olan Türkiye’yi tamamen reddediyor. Ve bu yönde Türkiye’de muhalefet ve algı ajanları eliyle ciddi yatırım yapıyor. Bunu bugün görmezsek yarın geç olabilir. Son raporunda Türkiye NATO’dan çıkacak, AtlantikAvrasya arasında bıçak sırtı bir denge izleyecek, ABD destekli muhalefet ve asker iktidara gelecek şeklinde bir ülkenin egemenliğine, siyasi otoriteye ve bağımsızlığına adeta savaş açmış bir zihniyet. Ve bu yapı ABD’nin Savunma Bakanlığı’na danışmanlık yapıyor. Yani tehlikeyi bütüncül bir bakışla görmek gerekiyor.

'ÖDEVLERİNDE NE VARSA ONU YAPIYORLAR'

Türkiye kurulan yeni siyasi partilerin liderlerinin ve muhalefet partilerinin son çıkışlarına bakıldığında ne diyorlar? Türkiye’de demokrasi yok, dikta rejimi var, özgürlükler kısıtlanıyor. Peki, aynı muhalifler Türkiye’nin Suriye meselesindeki milli duruşu, Doğu Akdeniz’de ortaya koyduğu Devlet aklını, Libya’da verdiği mücadeleyi, PKK terör örgütünü sınır ötesine süpürme ve yok etmedeki kararlılığını, Mavi Vatan’da mücadele ettiği Yunanistan ve destekçileri hakkında neden tek kelime etmiyorlar. Neden Türkiye’nin 21.Yüzyıl Devlet politikasını, kurmay aklını görmüyorlar? Göremezler çünkü ellerine verilen ödevde bu konular yok. Daha da ötesi, bu konulara karşı toplumu uyutmak ve dikkatleri dağıtmak adına ABD menşeili suni “demokrasi ve özgürlük” kavramları ile tatlı sularda yüzüyorlar.

'BİÇTİKLERİ KAFTAN TÜRKİYE'YE UYMAZ'

RAND’ın bu odaklar için biçtiği kaftan Türkiye’nin üzerine uymaz. Türkiye 2. Dünya Savaşı sonrası dayatılan ABD hegemonyasının bir parçası olmayacak. Sadece ABD değil, hiçbir hegemonyanın bir parçası olmayacak. RAND raporlarında orduyu ve siyaseti Batı güdümüne sokma hedeflerinin açıkça yayınlanmasının altında yatan beklenti, Sayın Cumhurbaşkanımız için muhalefet ve yeni parti liderlerinin “dikta” söylemleri ile paralel seyrediyor. Ordu ile Hükümet arasına fitne ekme gayretleri yurtdışında yürütülen askeri operasyonları zaafiyete uğratmak amacı taşıyor.

ABD, kendi olan Türkiye’ye alışık değil tabi. ABD istiyor ki Türkiye, Ortadoğu’da, Afrika’da, Doğu Akdeniz’de, Ege’de kendi başına askeri operasyonlar, siyasi hamleler yapamasın. Türkiye, kendi milli savunma hamlelerini yapmamalı. Ancak ne kadar rapor yazarlarsa yazsınlar, Türkiye Suriye’de sınırlarını nasıl muhafaza ettiyse Doğu Akdeniz’de ve Libya’da da insanlığın selameti ve milli çıkarları için mücadele vermeye devam edecektir.

RAND’ın Türkiye raporlarında referans noktası olarak seçtiği Avrasyacı politika sadece bir retoriktir. Onlar, Türkiye’nin Rusya ile iş yapmasına değil, ABD’nin kontrolünden çıkmasına tepkililer. Şunu açıkça ifade edelim; Türkiye hiçbir gücün egemenliği altında siyaset yapmayacak.

'BABACAN VE DAVUTOĞLU'NUN SÖZLERİ TANIDIK'

Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu partilerini kurar kurmaz "Ülke içe kapanıyor, demokrasi kalmadı, tek adam yönetimi sebebiyle istişare olanağı yok" eleştirisi yaptı. Babacan ve Davutoğlu'nun Ak Parti'den ayrılma sebepleri istişare olanağının kalmaması mıydı?

Bu söylemlerin muhatabı sözlerin sahibidir. Ancak bir yorum yapmak gerekirse, “tek adam” , “içe kapanma” gibi söylemleri bize başka yerlerden de tanıdık geliyor. Bir de soralım nasıl bir içe kapanma ki Türkiye sınır ötesinde Kuzey Irak’ta, Suriye’de ve Libya’da askeri varlık gösteriyor. Nasıl içe kapanma ki Türkiye ikili ve çoklu ticari anlaşmalar yapıyor. “Tek adam” konusuna gelince, nasıl bir tek adamlık ki Türkiye’de her kesim istediği şekilde eleştirisini, hatta hakarete varan davranışlarını serbestçe sergiliyor. Nasıl bir tek adamlık ki muhalefet ve yeni parti liderleri istedikleri şekilde eleştirilerini ölçüsüzleşerek maksadını aşarak hatta sokak kaosu/anarşizme davet yapacak kadar demokrasinin sınırlarının alabildiğince geniş olduğu bir ülke... Galiba sistemi tıkama, sistemin işleyişini ağırlaştırmayı becerme şansları kalmadığı için, Parlamenter Sistemin boşlukları üzerinden ülkemizi kilitledikleri günlerin özlemi var.

Bu eleştiriler altında saklı olan şu; Türkiye'nin, kendi eksenini inşa ederek küresel ölçekteki güç merkezleriyle bu temelde diplomasi inşa etmesini kabullenemiyorlar. İstedikleri; Türkiye Batı’nın hegemonyasında kalsın. Bakın çok önemli bir nokta var; buraları perdeliyorlar. Onların “içe kapanma dedikleri” Türkiye’nin Batı güdümünden çıkarak, Rusya ile Çin ile de tıpkı Batı ülkeleri gibi ekonomik ve ticari işbirliklerine gitmesidir. Yani onlar “içe kapanma” derken aslında Batı güdümünden çıkmayı kastediyorlar. “Tek adam” demelerinin sebebi de bu, Merkel için de “tek kadın”, Putin için de “tek adam”, hatta Trump için de “tek adam” diyorlar. Çünkü bunların “tek adam” anlayışları küresel kurumlarla ve küresel sermaye ile ters düşmektir. Bunların “tek adam” dedikleri aslında içeride değil, dışarıda tek adamlıktır. Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye’nin Devlet Başkanıdır. Uluslararası arenada Türkiye’nin menfaatlerine yönelik atılan adımlarda pergelin sabit ayağı Ankara’dır. İşte size tek adamlık.

'YÖNETİMİ KİMLERLE PAYLAŞACAKLAR?'

Onların pergellerinde sabit ayakları neresidir bilemeyiz ancak “tek adam” olamayacakları kesindir. Türkiye için asıl tehdit de bu noktadadır. Hayal ettikleri postErdoğan döneminde ülke yönetimini kimlerle paylaşacaklar? RAND raporları bu açıdan ipuçları veriyor.

Ak Parti'nin Deva ve Gelecek Partisi'nden farkı nedir?

Ak Parti kurulduğunda Türkiye bugünkü siyasi, ekonomik ve askeri gücünün belki 10'da biri kadardı. Uluslararası arenada sadece adımız vardı, varlığımızı gösteremiyorduk. Elbette bunun birçok nedeni var. Bu durumlar sadece bizden önceki hükümetin sorumluluğunda değildi, bir bütün olarak Ak Parti öncesini söylüyorum. 1940’lı yıllardan itibaren yeni baştan konuşmak zorundayız. Yeni kurulan partilerin başkanları gelişmeyi, ilerlemeyi gayet iyi biliyorlar. Hepsi de Ak Parti döneminin Türkiye’sinde siyaset yapma fırsatı bulmuş, Devlet yönetiminde yer almış kişilerdir. Buna rağmen Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik “tek adam” ifadelerini söylüyor olmaları kendi kişisel ikballerinin bir çıktısıdır. Galiba Sayın Erdoğan’ın tek adam olmadığını en iyi bilen iki kişi. Birisi doğrudan parayı, ekonominin aklını yönetti. Diğeri “O” sorunlu “derinlikli” politikayı yönetti. Erdoğan’da tek adam garip değil mi? Hakkında büyük laflar ettiğiniz insan için tıpkı PKK, Rubin, FETÖ, NYT ağzıyla konuşmak aslında mesele…

VATANSEVERLİK BULUŞMA NOKTASI

Bugün bakıldığında Ak Parti taban olarak milliyetçi, muhafazakâr, vatan sevgisi taşıyan ve terör örgütleriyle keskin bir şekilde arasında duvar örmüş bir yapıdadır. Elbette CHP’nin, MHP’nin ve diğer partilerin tabanlarında da milliyetçi, muhafazakâr, liberal, vatan sevgisi taşıyan birçok insanımız var. Tabana doğru inildikçe toplumun genel yapısı her ne kadar benzerlik gösterse de yukarıda işler karışıyor. Vatanseverlik hepimizin buluşma noktası.

Ak Parti tabanda neyse yukarıda da odur. Yani bir farkı konuşacaksak bunu o noktada konuşmak gerekir. Ak Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği büyük Türkiye mücadelesine kimler karşı çıkıyor? ABD derin devleti, Avrupa içindeki yapılar, Birleşik Arap Emirlikleri, PKK terör örgütü, FETÖ, DAEŞ. Bütün bu yapılar Türkiye’de Sayın Erdoğan karşısında kimleri destekliyor? Tabanı tenzih ediyorum, yukarıyı konuşuyoruz. O halde burada Ak Parti ile bir kıyas yapacaksak, bunu hangi dinamikler ve hangi gizli veya açık işbirlikleri etrafında yapacağımızı belirlemek gerekiyor.

'MİLLİ BİRLİĞİ BOZMA GİRİŞİMLERİ BAŞARIYA ULAŞMAZ'

Ahmet Davutoğlu ısrarla Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek'i hedef alan açıklamalar yapıyor, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da MHP'yi hedef alan açıklamalar yaptı. Anlaşılıyor ki milli konularda yan yana gelen kuvvetlerin arasında çatlak oluşturulmak isteniyor. Açıklamaların Ak Parti tabanını etkileme umudu taşıdığını söyleyebiliriz. Parti tabanınız bu konuda gerekli siyasal uyanıklığa sahip mi?

Bu sorunun merkez noktası da uluslararası siyaset ve milli bağımsızlık çerçevesinde yoğunlaşmalıdır. Bakın bizim Devletimiz, ordumuz ve milletimiz binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. Düzenli ordu ve Devlet teşkilatımızın tarihi binlerce yıla dayanır. Bu süregelen gelenek içinde Türkiye Cumhuriyeti ve diğer Türk Devletleri son kuşaktır. Ve ilelebet Türk Milleti devleti ile payidar olacaktır. Burada tarihten gelen devlet aklını ve tecrübesini okuyamayanlar, süreci kendi penceresine sığdırmak isteyenler olacaktır. Şunu net ifade edelim, bizim devlet aklımızı kimse kendi penceresine sığdıramaz. 15 Temmuz işgal girişiminde sokağa inenlerin hepsi Ak Partili veya MHP’li miydi? Ya da Parti tanımı ile mi sokağa çıkıldı? Hayır Önce Vatan, Önce Bağımsızlık, Önce Devlet.

'MİLLİ MESELELERDE KİMLİK SORMAYIZ'

Bu millet, milli egemenliğimizin ve menfaatlerimizin söz konusu olduğu zamanlarda ne zaman birbirine kimlik sormuş? Bunun tarihte bir örneği yoktur. Ancak yakın tarihimizde ne yazık ki bu girişimlere rastlıyoruz. Ancak bu heveslerin en son milletin vicdanında öğütüldüğünü de gördük. Hiçbir kesim ya da grup tek başına kendi grup çıkarları için Devleti kendi bahçesi haline getirme hakkına sahip değildir.

'BU CEPHE Mİ AKIL VERECEK?'

Muhalefetin, Sayın Bahçeli ve Sayın Perinçek üzerinden Sayın Cumhurbaşkanımızı ve Ak Parti’yi yıpratma arzuları, 15 Temmuz sonrası Türkiye’de oluşan milli birlik iklimini bozmaya yetmez. Ak Parti tabanı da bu süreci doğru okuyacaktır. Burada bir birlik görüntüsü varsa, bilinmelidir ki ortak nokta devletin menfaatleridir. Biz dönüp muhalefete ve yeni parti liderlerine bakalım, onlar kimlerle birlikte, biri PKK’nın biri FETÖ’nün, biri küresel sermayenin, biri de RAND’ın gözdesi olmuş bir cephe. Soruyorum, bu cephe mi akıl verecek bize. 15 Temmuz gecesi TBMM’ye, yani Türkiye Cumhuriyeti devletine doğrudan bomba atanlarla birlikte aynı dili konuşup, Milli hassasiyet taşıyan kesimlerin devletin bekası için sağına soluna bakmadan sokakları doldurmasına ve bu birliğin siyaset platformunda bir araya gelmesine mi içerliyorlar?

KOMPLEKSSİZ ÖZELEŞTİRİ

Siz milli vurguları öne alan ve birleştirici tutumuyla öne çıkan bir Ak Partilisiniz. Ülkemizin önündeki zorlukların ve çözümlerin üzerinde durmak varken, sık sık zaman ve enerji israfına yol açan tartışmalar yaşanıyor. Bu polemiklerin öncüleriyle ilgili "Karşı tarafa geçmesin diye yanımızda tutuyoruz" diyenler var. "Karşı tarafa geçmesin diye" yanınızda tuttuğunuz isimler yanınızdayken size daha çok zarar vermiyor mu?

Önce insan, önce vatan, önce bağımsızlık temelinde yeni baştan hepimizin moral bulacağı bir geleceğe inanıyorum. Batı karşısında 300 yıllık yenilgiyi doğru anlamak ve kompleks yapmadan özeleştirimizi yapmak gerek, yeniden galibiyet için varlık, akıl, tarih ve Kur’an temelinde çözümlemeler yapan bir paradigma oluşumuna katkı sunmaya çalışıyorum. Anadolu topraklarında bir defa daha tarihin yazılacağına inanan ve cümlelerimin sahiplenileceği bir geleceğe doğru yürüyen biriyim. Hepimizin vatanseverlikte buluşmamızın esas olduğuna inanıyorum. Çünkü yarınların anahtarının bu olduğuna inanıyorum. Yarın hep genç olacak! Türkiye hep genç kalacak!

NE OKUR, NE DİNLER?

Şu sıralar ne okuyorsunuz, ne izliyorsunuz, ne dinliyorsunuz?

Sosyal medyada günlük yazmaya devam ediyorum. Ve tabii ki her gün vatandaşımıza tereddütsüz hizmet etmeye devam... Orhan Gencebay “Feryada Gücüm yok”, “Tibet’te 7 yıl”, “Kraliçenin Hayatı”. Dinlediğim türler, hafif müzik, Türk Sanat Müziği. Okuduklarım Kur’an Meali, Atatürk’ün Bütün Eserleri, Rusya tarihi, Haydar Tunçkanat’ın Uluslararası ilişkiler tarihi, Hikmet Kıvılcımlı’nın Osmanlı Tarihinin Maddesi, Kemal Özer’in Gülen Şeytanlar Tarihi.

Sonraki Haber