Akyazı Ticaret Borsası Başkanı Bayraktar: İthalat lobileri fiyatları yükseltiyor

‘Türkiye’de bugün lisanslı depolarda sermayedarlara ait 2021 mahsulü birçok ürün stoklanmış durumda. Ancak TMO’nun elinde piyasayı regüle edecek bir stok, piyasaya satacak bir mal yoksa bu sefer yurtdışı fiyatıyla satın alıp ithalat yaparak piyasayı regüle etmek zorunda kalırsınız.

İthalatın daha çok bedeller ödettiği bir dönemle karşı karşıya kaldık.’

Akyazı Ticaret Borsası Başkanı Ali Şener Bayraktar, üretimin tüketimi karşılayamadığı bir dönemden geçtiğimizi, ülkelerin bu gibi dönemlerde tedbir almaları gerektiğini belirtti. Türkiye’de yaşanan krizin ithalat politikalarından kaynaklandığını vurgulayan Bayraktar, buğday ve mısırın yüksek fiyatlarla ithal edilip içerde daha ucuza verildiğini söyledi ve ortaya çıkan ithalat lobilerine dikkat çekti. “İthalatın daha çok bedeller ödettiği bir dönemle karşı karşıya kaldık” diyen Bayraktar, az üretip ithal etmek zorunda bırakan sebepleri ortadan kaldırma çağrısı yaptı. Bayraktar’la Türkiye ekonomisini, üretimini ve çözüm önerilerini konuştuk.

ÜRETİM TÜKETİMİ KARŞILAYAMADI

Vatandaşın, esnafın, sanayicinin gündemi yükselen fiyatlar… Ekonomi nereye gidiyor? Özellikle Ukrayna-Rusya krizi ve öncesinde neler yaşadık?
Şahsınızda Aydınlık gazetesine teşekkür ediyorum, yayın hayatınızda başarılar diliyorum. Dünya Kovid-19 denilen bir salgın sürecinden geçti. Üretim açısından, tüketim açısından, malların tedariki açısından zorlu ve kısıtlı bir süreçten geçtik. Hayatın normale dönmeye başlamasıyla birlikte bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de ertelenmiş taleplerin gün yüzüne çıktığı bir süreç başladı. Bütün ekonomilerde ülkeler, vatandaşlarına para pompaladı. Bir para bolluğu yaşandı. Böyle bir süreçte ertelenmiş talepler, eldeki bol parayla birlikte karşılık bulmaya başlayınca dünyada mal fiyatlarının artmaya başladığı bir süreçle yüzleştik. Ancak üretimdeki noksanlıklar, aksamalar hayatın normalleşmesinden sonra hemen çözülemedi. Dolayısıyla mevcut olan üretim, aniden ortaya çıkan ve hızlı bir şekilde oluşan talebi karşılayamaz hale geldi.
Serbest piyasa koşullarında fiyatı belirleyen temel koşullar arz talep dengesidir. Arzın az, talebin çok olduğu dönemlerde mal fiyatlarının hızla artması kaçınılmazdır. Diğer taraftan sınırlı, talebi karşılamayan, üretimin aynı zamanda tedarikinin de sıkıntılı olduğu bir süreci gördük. Lojistikte sıkıntılar vardı, üretilen malların sevkiyatıyla ilgili, malların sevkiyatının kara yoluyla yapılmasında tır şoförlerinin bulunamadığı süreçleri yaşadık. Tüketimi karşılayamayacak bir üretim söz konusu olunca fiyatlar hızla artmaya ve bütün dünya artan enflasyonla yüzleşmeye başladı.
Türkiye, dünyaya açık serbest piyasa koşullarında çalışan bir ülke. Dünyadaki hammadde fiyatlarındaki dolar bazındaki artışlar, Türkiye’nin üretimine ve Türkiye’de üretilmiş malların fiyatlarına yansıdı. Türkiye de artan fiyatlar ve enflasyonla yüzleşti.

Sezon başında TMO’nun 2.25TL’ye almaya çalıştığı ürünü bugün TMO yurtdışından özellikle buğday ve mısırda 6 TL’nin üzerinde fiyatlarla alıyor. Mesela buğdayı un üreten fabrikalara tersine fiyatla satıyor. Düşük fiyatla satıyor. Aynı şekilde 6.10 TL’ye dışarıdan aldığı mısırı yem fabrikalarına düşük fiyatla satıyor. Buradaki gaye ucuza un üretilip piyasaya ekmeklik unun ucuza verilmesini sağlamak. Sezon başında önemli miktarda ürün alıp da stoklayabilseydi ithalata daha geç başlardı, ithalata daha az para ayırırdı ve daha az zararla bu süreci atlatabilirdi diye düşünüyorum.

TEDBİR ALMAK ÜLKELERİN GÖREVİ

Bunu fırsatçılığa çevirenler mi oldu? Hem ülkeler hem de firmalar açısından.
Her zorluğun içerisinde fırsatlar doğar ve bu fırsatları kendi lehine çevirmeye çalışan tüccarlar, iş adamaları vardır, bu doğaldır. Bununla ilgili tedbir almak da ülkelerin görevidir. Dünyada bir kargaşa yaşanır, petrol üreten iki ülkenin dünyaya petrol üretip satması kısıtlı hale gelir, petrol üretimi azalırsa diğer petrol üreten ülkeler için bu fırsata dönüşür. Dolayısıyla o ülkelere de siz petrolü niye pahalıya üretip satıyorsunuz deme gibi bir şansınız yok. Mesele şu; ülkeler yaşanan mevut olağanüstü durumlar karşısında öngörü sahibi olacak ve yaşanabilecek olan olumsuzlukları bertaraf edip en aza indirebilecek tedbirleri alacaklar.

TMO DEĞİL SERMAYEDARLAR ÜRÜN STOKLADI

Dolar bazında artan hammadde fiyatlarının yanında bir de TL’nin dolar karşısında değer kaybı ikinci bir enflasyon ve fiyat artışı ile ülkemiz yüzleşmek zorunda kaldı. Temel gıda maddeleriyle ilgili bir stok oluşturma imkânımız olabilirdi. 2021 yılı hasat döneminde özellikle buğdayda, mısırda, arpada Türkiye Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) eliyle piyasayı regüle edebilecek bir stok oluşturamadı. 2021 yılında TMO 2.25 liralık buğday taban fiyatı açıkladı. TMO fiyat açıkladığı zaman piyasadaki fiyatlar, bu fiyatın üzerinde seyrediyordu. Hasat döneminde, ürünün bol olduğu dönemde ürünün önemli bir kısmı yüksek sermaye gücüne ve stoklama gücüne sahip sermayedarların eline geçti. Türkiye’de bugün lisanslı depolarda sermayedarlara ait 2021 mahsulü stoklanmış durumda bir çok ürün var. Ancak TMO’nun elinde piyasayı regüle edecek bir stok, piyasaya satacak bir mal yoksa bu sefer yurtdışı fiyatıyla satın alıp ithalat yaparak piyasayı regüle etmek zorunda kalırsınız.

ÇİFTÇİ DÜŞÜK KÂRLARLA ÜRETTİ

İthal ederek stok yapmak yerine üreticiyi teşvik ederek üretmek daha iyi değil miydi?
Ukrayna’dan 170 dolara mısır ithal ediyorduk, 200 dolara buğday ithal ediyorduk. Bunlar ucuz fiyatlardı ve üreticinin maliyetlerine göre düşüktü. Dolayısıyla ülkemizde hububat üretimi yapan üreticilerimizin önemli bir kısmı ithalat baskısı ve ithalat fiyatlarının oluşturduğu olumsuzluk nedeniyle çok düşük kârlarla üretim yapmak zorunda kaldı. Üreticilerimizin önemli bir kısmı bu düşük karlı üretime inadına dayandı ama bir kısmı da üretimden vazgeçti.
Mevcut olan üretim alanlarında üretim yapan üreticileri düşük kârlarla ya da hiç kâr etmeden zararına üretim yapmaya zorlarsanız, üretici üretim heyecanını kaybederse bu alanlarda üretim yapılmaz ya da Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu ürünler üretilemez hale gelirse daha fazla ithalat; ithalatın pahalı olduğu günlerde de daha çok bedellerle bu ürünleri yurtdışından almak zorunda kalırsınız. Türkiye böyle bir süreci yaşıyor.

İTHALAT LOBİLERİ OLUŞTU

Devlet müdahale edemedi mi bu gelişmelere?
Maalesef ithalat marifetmiş gibi görüldü. Türkiye’de yoğun bir ithalatçı lobisi oluştu. Ülke içerisinde pahalıya üreteceğimize yurtdışından ucuza alırız mantığı öne çıktı. Günlük hesaplar peşinde koşan, kısa vadeli hesaplar yapan anlık karlar peşinde koşan bir akla sahipseniz işte sonuç buraya geliyor. Biz millet olarak özellikle gıdayı stoklama ve gıda güvencesi oluşturma konusunda hep kenarda bir şey bulundurmaya alışık bir milletiz. Eskilerimize sorun; çuvalla patates, şeker almışızdır, ambarlarda üreticilerimizin önemli bir kısmı bir sonraki ürünü çıkana kadar bir önceki yılın ürününü bekletmeye hevesi içerisindeydi. Böyle bir insan yapısına sahibiz ama mevcut gelişen süreçlere baktığımızda insanlarımızın hem üretimdeki kârlılığın azalması hem üretme koşullarının zorlaşmasıyla bu tasarruftan vazgeçmek zorunda kaldı. TMO’nun geçmişte buğday stokları vardı, hububat stokları vardı, dolayısıyla mevcut koşullar yurtdışındaki ucuza tedarik edebileceğimiz ürünlerin bulunması bizleri bu tür tedbirleri almaktan da alıkoydu. Sonuç olarak hayatın daha pahalı olduğu, ithalatın daha çok bedeller ödettiği bir dönemle karşı karşıya kaldık.

Biz insan yapısı olarak mevcut maneviyatımızın getirdiği yardımlaşma duygusuna sahibiz. Bu yapımızı muhafaza ettiğimiz sürece birbirimizle yardımlaşarak bu zorlukları atlatabilecek insan yapısına sahibiz. Bu süreç atlatılacaktır. Ancak bütün olumsuzluklara rağmen karşılaştığımız bu pahalı tecrübenin önümüzdeki günler için tedbir alma konusunda bizim için bir avantaja dönüşmesi gerekir. Acil bir şekilde akılcı tedbirlerle anlık menfaatleri bırakarak geleceğe dönük akılcı tedbirleri alarak kendi kendimize yetecek bir döneme girmemiz gerektiğini düşünüyorum.

GIDA İÇ GÜVENLİK SORUNU OLDU

En değerli madenin, altının gıdayı satın alamayacağı günlerle yüzleşebiliriz. İnsanların gıdaya ulaşmakta zorlandığı, gıdanın pahalı olduğu ülkelerde ve dönmelerde mutlak suretle iç güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya kalmıştır ülkeler ve insanlar. Atasözlerimize, deyimlerimize yansımış sözler de var: ‘Aç tavuk ambar yıkar’…

NE YAPMALI?

Türkiye’nin ne yapması gerekiyor?
Kendi kendimize yetecek topraklara sahip bir ülkeyiz. O zaman eksiğimiz olan, bizi daha az üretip ithal etmek zorunda bırakan sebepleri ortadan kaldırmalıyız. Mevcut alanlarımızda ihtiyacımız olan ürünleri üretecek doğru bir planlama yapmak zorundayız. Üretim maliyetlerini aşağı çekecek, üreticiyi üretmekte tutacak tedbirleri almak zorundayız. Girdilerin üreticiler tarafından ulaşılabilirliğini sağlayacak tedbirler alacağız. Artan yüksek fiyatlar sebebiyle üreticiler serbest piyasadaki tüccarlardan geçmişteki gibi rahat tedariklerini yapamaz durumdalar. Maliyetlerin yüksek olması üretim yapmaktan caydırıcı bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Verilen desteklerin artırılması gerekir. Üreticiye bugünden alım garantisi ve fiyat verilmelidir. Üreticilerimize ekin diyoruz; üretecek olan insanlara üretme heyecanını vermek zorundayız.
Birçok bölgede birkaç ay içerisinde buğday hasada başlanacak ama Türkiye’nin değişik yerlerinde yaptığımız görüşmelerde görüyoruz ki üretim yapan insanların önemli bir kısmı üretimde verimlilik artışını sağlayacak tedbirleri yeterince alamamış. Birçok üretici taban gübresi dediğimiz gübreyi atmamış. Yeterli gübre ile bitkiyi buluşturamazsanız birim alandan yeterli verimliliği alamazsınız. Besi hayvancılığı yapıyorsanız; süt hayvanını doyuramazsanız yeterince de süt alamazsınız, et alamazsınız. Canlı olan hayvanı da bitkiyi de beslemek zorundasınız.

Sonraki Haber