Alev Alatlı’ya cevabı Şevki kardeş verdi
Alev Alatlı’nın Türk milletini kültür birikiminden yoksun ilan etmek için 'Türk münevverleri neden Türk trajedilerini yazmadı? Bizden neden bir Tolstoy çıkmadı' ifadesi Batıcılığın geldiği noktayı gösteriyor. Batı’nın devrimci döneminde yarattığı kültürün kökleri zaten Anadolu’da ve Asya’da vardı.
“Topraktan öğrenip kitapsız bilendir
Hoca Nasreddin gibi ağlayan
Bayburtlu Zihni gibi gülendir
Ferhad'dır Kerem'dir ve Keloğlan'dır”
Alev Alatlı Türkiye’de neden Tolstoy yetişmedi diye bir soru attı ortaya:
“Türk münevverleri neden Türk trajedilerini yazmadı? Bizden neden bir Tolstoy çıkmadı?”
Alatlı eğer bunu gerçekten bir soru olarak soruyorsa, kendisi ne Orhun Yazıtları’nı okumuş ne Kutadgu Bilig’i ne Dede Korkut Hikâyeleri ne de Yunus’u öğrenmiş. Osmanlı’yı, Kurtuluş Savaşı’nı, Nâzım’ın “Memleketimden İnsan Manzaraları”nı, Dinamo’nun “Kutsal İsyanı”nı, Mithat Cemal’in “Üç İstanbul”unu zaten saymıyorum. Halide Hanım’ı, Zehra’yı, Kemal Tahir’i zaten geçtik. Bir de Murtaza vardı değil mi, Orhan Kemal’in dizi olmamış ölümsüz eseri. İşte size trajedi. Öğretim görevlisi olan Alatlı’ya literatür taramayı öğretecek değiliz elbet.
Trajediler yazılmadı demek gerçeklerle uyuşmuyor. Kendisinin istediği şekilde yazılmamış olabilir. O yüzden de Kuvayi Milliye şehitlerini hemen bir emirle ayaklandıralım, Avni’nin atlarıyla İstanbul’a getirelim ve sonra da Kurtuluş Savaşı trajedilerini, “ikna çadırları”nı falan anlattıralım. Hatta Yunan’a karşı “silah zoruyla” savaştıklarını, halktan zorla para ve mal topladıklarını falan yazalım. O zaman trajedi olur değil mi?
Alatlı Bir Oidipus vakası: “Mehmetçik devlet babaya ihanet etti” diye bir roman yazılsa Türk münevverlerinin Türk trajedilerini neden “yazmadığını” sorgulamaz herhalde.
PAMUK'UN RÜYASINI KALBİNDE TAŞIYOR
Aslında buna da gerek yok çünkü öylesi bir trajediyi Orhan Pamuk Nobelli baş yapıtında yazdı zaten. Funda Eser ve Sunay Zaim. Sunay Zaim, alay edilen, belinde Kırıkkale tabancası ve kafasında kalpağı olan bir ihtilalciyi oynar o “büyük kurgu” sahnesinde. Karısı Funda Eser ise göbek dansı yapar. Alatlı, Pamuk’un rüyasını sanki kalbinde taşıyor da söylemeye dili varmıyor.
Her şeyden önce şunu belirtelim: Her toplum kendi hamurunda yoğrulur. Dolayısıyla bizden Tolstoy’un çıkması zaten mümkün değildir. Çelişkileri, çatışmaları aynı şekilde yaşamadık çünkü. Mesela bizim tarihimizde Napolyon istilası yok. Oysa Tolstoy’un Savaş ve Barış’ı Rusya-Fransa savaşının temeline dayanıyor.
Alev Alatlı’nın sorduğu soruyla “Türkiye’de neden ananas yetişmiyor?” sorusu arasında hiçbir fark yok.
Dolayısıyla burada bir arayış yok. Bir önerme var ve o önerme Türk milletinin bir kültür birikimi yaratamadığını iddia ediyor. Paylaşımlarının devamında Sarıkamış trajedisinden söz etmesi de bu bağlamı oluşturuyor. Niyet ve eylem Cumhuriyet devrimiyle hesaplaşmak.
“Devrim Arabaları” filminde yerli malı bir kalemle ithal kalem arasında kıyaslama sahnesi vardı. Yerli üretim olan kalem kırılıyor, ithal kalem ise kırılmıyordu.
Alatlı tam da bunu diyor işte. Bizim yarattığımız kültür bir çırpıda kırılır.
TÜRKLERİN ÖNCÜLERİ
Türkiye’nin teslim alınmaya çalışıldığı dönemlerde Türk milletini aşağılamak için bu ve benzeri sözler kullanılırdı.
Oysa bu sahte gerçeğin kullanma tarihi çoktan geçti.
Fuzuli Rimabud’dan yüzyıllar önce “Aldanma ki şair sözü elbette yalandır” demiş. Bizim biçare Yunus Marx’tan yüzyıllar önce “Mal da yalan, mülk de yalan/var biraz da sen oyalan” diye sınıfsız toplumu işaret etmiş.
Zaten Marx’ın da yüzyıllar sonra Türk köylüsüne dikkat çekmesi...
Batı’nın devrimci döneminde yarattığı kültürün kökleri zaten Anadolu’da ve Asya’da vardı. Batı bu mirası devralarak bir dönem insanlığı ileriye götürdü.
Nâzım Hikmet’in dizelerindeki Keloğlan, keltoloş oğlan ise Tolstoy’un ahlakçılığından yüzyıllar önce vardı. Keloğlan masallarını takip edelim, karşımıza şamanlar, kamlar çıkar. Zaten kellik de yol erenliğinin, karşılıksız vermenin bir simgesi. Zaten padişahı alt eden, devlerle boğuşan Keloğlan da dönemin öncü figürü aslında. O ahlakçılığın Asya’ya, Hindistan’a, Uygurlara uzanan bir kökeni var yani.
Belki de ondandır Tolstoy gibi büyük bir yazar İslamiyet’i merak etmiştir, Hacı Murat’ı yazmış, Kars kuşatmasına katılmıştır.
Tolstoy insanlığın büyük birikimini kucaklarken Alatlı’nın Türk milletini kültür birikiminden yoksun ilan etmek için “Türk münevverleri neden Türk trajedilerini yazmadı? Bizden neden bir Tolstoy çıkmadı?” ifadesi Batıcılığın dayandığı duvarı gösteriyor.
Bugüne gelelim. Alev Alatlı’ya cevabı 12 yaşındaki çoban kardeşimiz Şevki veriyor. Şevki güzel Türkçesiyle, gülümseyen yanık yüzüyle,hayattan öğrendiği tecrübeleriyle adeta keloğlanı keltoloş oğlanı yaşatıyor.
Alatlı her şeyi bıraksın, Şevki kardeşten koyun cinslerini öğrensin, Anadolu’yu, Türkiye’yi tanımaya çalışsın bu da bizim “nasihatimiz” olsun.