Alevilere dayatılan yanlış görüşler

Anadolu Aleviliği kendine özgü yönleriyle her zaman araştırmacıların konusu olmuştur.

Özellikle de 1990’lı yıllardan itibaren Alevilik üzerine hem yurt içinde ve hem de yurt dışında sayısız kitap yayınlanmış, konferanslar düzenlenmiş, farklı etkinlikler organize edilerek Alevilik tanıtılmaya çalışılmıştır. Buraya kadar tamam! Ancak meselenin bir de öteki yüzü var. Ne zamanki batılı emperyalist devletler Aleviliğe burnunu soktu, o andan itibaren Aleviliğin o kendine özgü yönü tahrip olmaya başladı. Anadolu Aleviliği tarihinde ilk defa 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren bölünmeye başladı ve asırlardır koruduğu iç birliği dağılmayla yüzyüze kaldı. Esas olarak 1990’lara kadar hiç kimsenin aklına Türk Alevisi, Kürt Alevisi, İslam Aleviliği, İslam dışı Alevilik, Alevilik dini gibi kavramlar gelmezdi. Aleviliğin özgünlüğünün etnik ve dini bölücülüğün insafına terk edilmesi halinde iç sıkıntıların artması kuvvetle muhtemeldir.

Anadolu Aleviliğinin içine PKK hançerinin saplanması neticesinde değişik oluşumlar çıkmaya başladı. Avrupa’da PKK’ya bağlı sözde Kürt Alevileri’nin örgütü olarak FEDA ve onun bir yansıması olarak Türkiye’de DAD bölücülük piyasasında çalışma sürdürüyor. Sadece bu mu? Bir de Aleviliğin Dersimcilik versiyonuda zuhur etti. Yurt içinde ve yurt dışında sayısız dernek ve vakıf faaliyet sürdürüyor. Bunun yanı sıra İslam dışılığı savunan Alevi dernekleri, İslam içiliği savunan dernekleri de hesaba katmak lazım. Kısacası, Aleviliği hem Aleviliğe ve hem de ülkesine karşı yabancılaştırmaya yönelik emperyalizm destekli projeler denenmeye devam ediyor. Tabi burada bir parantez açmakta yarar görüyoruz; ülkesini seven pek çok Alevi federasyon ve vakıfları tenzih ederiz.

ALEVİLERİN KİTABINDA EMPERYALİZME TESLİMİYET YAZMAZ

Aleviler cumhuriyetle birlikte büyük gelişme gösterdiler ve hiçbir zaman emperyalizmin destekçisi olmadılar. Onlar adına kurulan bazı federasyon ve derneklerin bölücü ve yıkıcı eylemlerini tasvip etmeyen Alevilerimiz vatanın birliği ve bütünlüğünü tereddütsüz savundular. Günümüzde de Amerikancı PKK, sahte sol ve “Emperyalizm Aleviciliği”ni savunanlar dışında kalan ezici çoğunluk ülkesine bağlıdır.

Yurduna yabancılaşmış ve PKK/HDP kuyruğunda ömür tüketen Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Onursal Başkanı eski Dev-Yolcu ve sözde “Ermeni soykırımı” yalanının savunucusu Taner Akçam’ın yoldaşı Turgut Öker, Alevilerin Sesi Dergisi’nde “Almanya’da ilk defa Alevilerin haklarına kavuştuğunu” savunabiliyordu. Zaten Turgut Ökerlerin AABK’yı ele geçirmelerinin ardından konfederasyon ve bağlı federasyonlar ile derneklerde Türkiye karşıtı faaliyetler arttı. Evet, Almanya’da “Alman İslamı”nın yanı sıra “Alman Aleviliği” de Turgut Ökerler sayesinde bir gerçeklik haline gelmişti.

Aleviliği politik araç haline getirmeyen, PKK/HDP’de milletvekili olmak için Alevi kuruluşlarını basamak olarak kullanmayan, Atatürk düşmanı solumsu oluşumlarla arasına set çeken, Aleviliği emperyalizmin oyuncağı haline getirenlerle buluşmayan, ülkesini seven, bölücülüğe prim vermeyen ve samimice Aleviliği savunanların kuruluşlarda yönetici olmaları zaruridir. Aksi halde Alevilerimizi Amerikancı PKK/HDP ile sol görünümlü oluşumların elinde çok büyük zorluklarla karşı karşıya kalacaklardır.

İSLAM DIŞI VEYA İÇİ NE DEMEK?

Aleviliğin İslam dışı tartışmaları içinde çok değerli Nejat Birdoğan hocamızın yanlış değerlendirmelerininde yadsınamaz katkısını göz ardı edemeyiz. Hem kitaplarında ve hem de Aydınlık Gazetesi’ndeki köşesinde bu kanıyı besleyecek görüşler öne sürmüştür. Yine, Alevileri konu edinen pek çok yazarın kitaplarıda bu görüşü güçlendirmekten ve Alevilerin iç barışını bozmaktan başka bir işe yaramamıştır. “Alisiz Alevilik” gibi kitaplar ise Alevileri inançlarından soğumalarını ve Türk milletinin asli unsuru olmalarını tahribe yönelik yayınlardır. Alevilerin ileri gelenleri uzun yıllar Halil Öztoprak’ın “Kur’an’da Hakikat Tarih’te Hakikat ve Kur’an’da Hikmet İncil’de Hakikat” kitaplarındaki görüşlerin etkisinde çalışma sürdürdüler. Eleştirilecek yönleri fazlasıyla var olan bu kitaplarda Aleviliğin mistik yönünün yanı sıra Aleviliği yücelten samimi duygularla karşılaşırız. Bugün ise her kafadan başka bir ses çıkmakta ve Alevilik değim yerindeyse iğdiş edilmekte o temiz duygular tahribata uğramaktadır.

Aslında Alevilere “kendi dinlerinin öğretilmesi gerektiği” talebi Avrupa’da yaşayan Alevilerden değil ilk önce Alman devletine bağlı ve onun üç sacayağından (Üniversiteler-Kilise-istihbarat) biri olan kiliselerden geldi. Eski Protestan Kilisesi Konseyi başkanı Manfred Kock 27 Şubat 2000 tarihli basın bildirisinde “İslam dininden ayrı bir cemaat olan Aleviler de, en az Sünni Müslümanlar kadar kendi inançlarını öğrenme hakkına sahiptir” diyordu. Daha sonra bu anlayış yayılarak sürdü. Alevilerin Sünnilerden ayrı ve birbiriyle kavgalı iki değişik inanç grubu olduğu anlayışı sistemleştirilerek, Aleviler adına inşa edilen kurumlara şırınga edildi. 2000’li yıllardan itibaren Aleviler içinde yoğun bir Türkiye karşıtı propaganda başlatıldı ve bu günümüze kadar artarak devam etti.

Göttingen Üniversitesinden Ludwig Paul ise tartışmaya başka bir boyut kazandırıyordu. Ona göre; “Aleviler de-tıpkı Kürtler gibi- Türkiye’de katliamlara uğramış ve uğramakta olan azınlık. Türk olan ne varsa, onlarda alerji doğuruyor. Atatürk resmi, onlara bir katili, Türkçe, onları katliama uğratan halkı hatırlatıyor.” Görüldüğü gibi bazı Alevi yazarların öne sürdüklerinin tersine; Alevileri azınlık olarak dayatanlar emperyalist devletlerin kalamşörleridir ve Aleviler adına yazanların kaynakçasını da esas olarak bunlar oluşturuyor!

Gelelim Alevilerin Türk, Atatürk, Türkçe üzerine takındıkları tavıra. Başta AABK olmak üzere yurt içi ve dışında organize olmuş PKK/HDP kuyrukçusu, sahte solcu çevrelerin denetimindeki Alevicilik yapan dernekleri saymazsak; Alevilerimizin büyük kısmı kendisini Türk Milletinin asli unsuru sayar ve evinde Türk Bayrağı ve Atatürk posteri asılıdır. Türkçeye gelirsek orada durmak lazım! Anadolu Alevileri has Türkçe konuşur, Türkçe dua eder ve Perşembe akşamları tuttukları Cemlerindeki deyişleri, düvazleri, miraçlamaları Türkçe söylerler. Batılı emperyalist devletlerin Türkiye’nin bu zenginliklerini hazmedememesini anlıyoruz! Anlamadığımız, Anadolu Alevilerini yanlış yola sürüklemekte ısrar eden sahte Alevicilerdir!

SÜNNİ ALEVİ KARDEŞTİR

Amerikan emperyalizmi girdiği ülkelerdeki etnik ve dini olguları kaşır ve çatışmalı hale getirir. Bir ülke içten ne kadar parçalı hale gelirse emperyalizmin işi o kadar kolaylaşır. ABD emperyalizmi ve emperyalizm hiç boş durmuyor ve mazlum ülkeleri bölünmeye ve kargaşalığa sürüklüyor. Ülkemizde Türk/Kürt, Sünni/Alevi karşıtlığını körüklemelerinin altında yatan nedende aynısıdır.

Batılı kaynaklara bakın biribirine benzer. Alevi Türkleri “Şii” ya da Suriye’de ki Nusayrilerin bir kolu olarak göstermeye bayılırlar. Anadolu Aleviliğinin Türkiye’nin bir gerçeği olduğunu ve diğer ülkelerle karıştırılmaması gerektiğini anlamak istemezler. Çünkü onların amacı Alevileri savunmak değil, Sünni/Alevi kardeşliğini bozmaktır.

Türkiye Sünni olduğu kadar Alevi, Alevi olduğu kadar Sünnidir ve birbirlerinin öz kardeşidir. Çanakkale şanlı direnişinde, Gazi Mustafa Kemal önderliğinde gerçekleşen o eşsiz İstiklal Harbi’nde, Kıbrıs Savaşı’nda, birlikte cephelerde savaşmış ve şehit olarak bu kutsal topraklarda koyun koyuna yatmaktadırlar. Ne ABD emperyalizmi ile İsrail devletimsi oluşumu ve ne de onların ülkemiz içindeki beşinci kolları amaçlarına ulaşamayacaktır.

MİLLETLEŞMEYİ ÖNLEMEK

Yurt dışında Aleviler adına ortalığa salınan bazı örgütler Aleviciliği ifrata vardırdılar. Türkiye Alevilerini emperyalist merkezlerin fonlamasıyla başlıbaşına bir millet ve sözümona ülkelerininde “Alevistan” olduğu yönlü yayınlar piyasaya sürüldü. 1990’lı yıllarda Avrupa’da yayınlanan Alevistanın Sesi Dergisi, Zazaistanın Sesi Dergisi vb Alevileri Türk Milletinden uzaklaştırmak için yoğun çalışma içine girdiler.

Başta ABD emperyalizmi olmak üzere emperyalizm, milletleşme aşamasını görece tamamlamış olanların içine fitne fesat sokarak karşıtlıklar yaratmak için her yolu dener. Yine milletleşme aşamasını tamamlamamış milletleri ise etnik ve dini olarak parçalamak için tüm gücüyle abanmakta. Ülkemizde PKK şahsında etnik bölücülük, FETÖ şahsında dini bölücülük, PKK, sahte sol ve sözde “Alevistancılar” yoluyla da Alevileri hem kendi içlerinde parsellenmelerine ve hemde mensubu oldukları milletten kopmalarına yarayacak projeler üretilmekte.

Günümüzde nüfus ve coğrafya bakımından büyük milletlerin oluşmasını engelleyen emperyalizmdir. Arap dünyası tek bir devlet çatısı altında birliğini sağlasa, bu emperyalizme vurulacak en etkin darbedir. Fas, Tunus, Cezayir, Libya ve Mısır konfederasyonda birleşmis olsalar, emperyalizm Magripte istediği gibi at oynatamaz. Böylesi birliktelikler emperyalizm işbirlikçiliğini de önler. Küçülen, bölünen devletler emperyalizme yem olmaktan başka bir seçenek bulamazlar. Yeni Dünya Düzeni denilen ABD yapımı projelerin amacı, birliktelikleri önlemek, bölünmeleri alabildiğince kışkırtmaktır.

Alevilik için örgütlendiklerini iddia eden sayısız oluşumun yarattığı tahribatın ana nedeni bu emperyalist projelerde görev üstlenmeleri ve PKK/HDP tipi bölücülükle aralarına sınır çekmemeleridir. İrili ufaklı kurulmuş siyasi partilerin sağ ve sol cenahında yer alanlarda doğru dürüst çözümler üretememekte ve yol gösterici çalışmalar içine girememektedir.

Türkiye’de ve yurt dışında yaşayan Alevilerimizin bir kısmının yanlış yola düşmesini önlemek için aydınlatıcı yayınlara ve çalışmalara ihtiyaç var.

Sonraki Haber