Algı duvarları yıkılırken

TRT’de yayımlanan “Ya İstiklal Ya Ölüm” dizisini ilgiyle izliyoruz. Dizi Kanal D’de yayımlanan “Vatanım Sensin” dizisinden sonra son 20 yılda Kurtuluş Savaşı dönemini konu alan ikinci yapıt.

TRT’de yayımlanan “Ya İstiklal Ya Ölüm” dizisini ilgiyle izliyoruz. Dizi Kanal D’de yayımlanan “Vatanım Sensin” dizisinden sonra son 20 yılda Kurtuluş Savaşı dönemini konu alan ikinci yapıt. Bu dizi iki nedenle önemli: Birincisi elitist çevrelerin, siyasal çıkarlarına göre kullanıp sonra atabileceği, hatta onu kendi gerçekliğinin dışına çıkarıp yeniden kurgulayarak sanal bir Atatürk algısı oluşturduğu bir ortamda tarihsel gerçekleri gösterdi bu dizi. Kemalizmin öncelikle yurtseverlik zemininde milleti ortak ülküde birleştirmek olduğunu vurguladı. Birinci önemi budur. İkinci önemiysebkoşulların yaşam karşısında değişebilirliğini gösterdi. Bilmeyenlere/ unutanlara çıkmazlarda tarihi çözümlerin ipine sarılmak gerektiğini; toplumun manevi damarlarının o tarihten beslendiğini anımsattı.

Bölümlerin tarihsel gerçeklikteki yerini tartışmayı uzmanlara bırakarak dizinin neleri kazandırdığını şöyle özetleyeyim:

İstanbul’daki vatanseverleri –mesela- Mim Mim grubundan Topkapılı Cambaz Mehmet’i tanıdık. O ve diğerleri bir anda tüm toplumun gözbebeği oldu. (Yeri gelmişken Kaynak Yayınları tarafından basılan S. Salışık imzalı "Kurtuluş Savaşı'nın Gizli Örgütü M.M. Grubu" kitabının da yeniden basılması gerektiğini iletelim.)

İşgalci İngiliz askerleri akla tipik Avrupalıları getirirken karşımızda bir anda İngiliz üniformalı Hint askerlerini görünce o dönem İngiliz sömürgeciliğinin vahşetini hissettik damarlarımızda. Çanakkale’deki Anzakları hatırladık. Onları izlerken bugün de emperyalizmin savaşlarda kendi askerleri yerine enstrümanlarını kullandığını düşündük mesela.

Başka neler var? 6 Nisan’da yayımlanan son bölümden hareketle şunları sıralayabilirim: Anadolu Ajansının Kurtuluş Savaşı'nın ateşi içinde düşmanın kara propagandasını etkisizleştirmek üzere Halide Edip ve Yunus Nadi gibi vatanseverlerce kurulduğunu, ilk yazıların bizzat Atatürk tarafından kontrol edildiği gösterildi.

Atatürk'ün böbrek rahatsızlığı çekerken memleket meseleleriyle uğraşması, telgrafları yanıtlaması, toplantılar yapması önemliydi. Atatürk sigara ve alkol içtiği için öldü diyenlere 1920’lerden bir dolaylı yanıttı aslında. Bir liderin nasıl olması gerektiğinin de örneğiydi. Padişahın bu süreçlerde etkisinin neredeyse sıfır olduğu, kuşatılmış olduğu gösterildi. Mustafa Kemal’i Anadolu'ya onun gönderdiği tartışmasına girmeden Atatürk'ün saraydan bağımsız hareket ettiğini izledik.

Atatürk’ün çevresindeki herkese unvanıyla hitap ederken İsmet Paşa'ya İsmet demesi, yoldaşça dostluğu güzel verildi. Dileğim bu saygının sürmesidir.

Anadolu'ya Kuvvacıları kaçıran Özbek tekkesi şeyhi ile Damat Ferit'in emrindeki Dürrizade çelişkisi üzerinden vatansever-vatan haini olan din adamları arasındaki çelişmeler gösterildi.

Sonraki Haber