Ali Develioğlu yorumladı: 2021 yılında Hollanda’da neler oldu?

Farklı bir yıl oldu 2021 Hollanda için. İleride “Ah, ne güzeldi o günler!” diyen pek olmayacak! Parlamento seçimleri, Kovid-19 salgını, göçmenleri hedef alan vergi skandalı ve birdenbire tırmanmaya başlayan enflasyon yılın ana konularıydı. 15 Mart meclis seçimleri; salgın, ekonomi ve göçmen politikalarını oldukça etkiledi. 12 yıldır iktidardaki sağ liberal Rutte başbakanlığındaki 3. Rutte hükûmeti, 15 Mart öncesi 4 partinin koalisyonundan oluşmaktaydı: Rutte’nin sağ liberal VVD’si, liberal merkez partisi D66, muhafazakâr Hristiyan partisi CDA ve Hristiyan dinci parti CU. Seçimler daha otoriter, daha sağ bir 4. Rutte hükûmeti çıkardı!

Seçim öncesi ülke, bir vergi yolsuzluğu skandalıyla sarsılacaktı. Skandal sıradan değil, göçmenlere karşı devletin ırkçı-ayrımcı motiflerle işlediği kurumsal bir yolsuzluktu! Bir ilkti! Vergi dairesi 20 bini aşkın göçmen kökenli aileye, çocuk yardımları üzerinden kumpas kurarak, sahte belgelerle yüz binlerce avro haksız vergi cezası yağdırmış, bu insanları mağdur etmişti. Mağdurların 4 yıldır şikâyetçi olduğu bu skandalı aslında Başbakan Rutte’nin başından beri bildiği ama sessiz kaldığı ortaya çıktı.

Ancak skandal kamuoyunda tepki yaratınca, 4 yıldır olayı örtbas eden Rutte hükûmeti, seçime 1 ay kala “üzgün” rolü oynamanın sandalye kazandıracağını hesap ederek istifa etti! Bununla beraber seçim kampanyasında Wilders’ın ırkçı PVV adlı partisinin İslam, göçmen ve Türkiye karşıtı söylemini kısmen devralarak, bir kısım oyların Wilders’a kaymasını engelledi. Ama aşırı sağcı ve göçmen karşıtı bazı yeni partiler oylarını artırdılar. Aşırı sağın aldığı toplam oy yükseldi.

12 yıldır kemer sıkma politikalarıyla, İkinci Dünya Savaşı sonrası neslin kurduğu “sosyal devlet”in içini boşaltan ve yoksuldan alıp zengine veren Rutte hükûmetleri döneminde ülke zaten zihniyet olarak aşırı sağa kaymış, sol partiler zayıflamıştı. Bir Avrupa Birliği (AB) anketinde Hollanda, Avrupa’da göçmenlere ayrımcılık sıralamasında Avusturya’dan sonra ikinci sıraya oturdu!

Rutte hükûmeti aynı zamanda Washington’a yakın politikalar izledi. ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi, Hollanda’da yoğun tartışmalara neden oldu. Hükûmet Washington’la aynı tavrı aldı, Ermeni soykırımı ve Uygurlara baskı yalanları mecliste onaylandı, FETÖ’den iltica edenlerin kabul edileceği açıklaması yapıldı!

Sağ medya seçim öncesi salgın konusunda yangına körükle gitti, müthiş bir korku kampanyası yürüttü. 3. Rutte hükûmeti halkın dikkatini eşitsizlikten, işsizlikten ve ekonomik sorunlardan kopartarak salgına aşırı biçimde yönlendirdi. Sol denilen partiler ise Kovid-19 konusunda pek varlık gösteremedi. Bir avuç yağmacı göstericinin birkaç Kovid-19 protestosuna karşı Rutte’nin aldığı sert tavır ve önlemler, seçmene güven duygusu verdi. Korku ve panik içindeki seçmen her şeyi unutup sadece güvenlik aradı. Rutte hükûmetini bu yüzden ehvenişer sanıp hükûmet partilerine oy verdi. Göçmen karşıtı söylem de bunda etkili oldu. Aşırı sağcı partiler bu havadan yararlandı. Sol partiler ise bu histeride tamamen ufalandı ve etkisiz hale getirildi!

Sağ ve aşırı sağın asıl yükselişi, sadece sayısal değil, özellikle zihinsel oldu. Sağ liberal VVD başta olmak üzere partilerin çoğu, eskiden karşı çıktıkları ırkçı Wilders’ın bazı görüşlerini şimdi savunur hale geldi.

Yeni koalisyon pazarlıkları 9 ay gibi uzun bir zaman aldı, 4. Rutte hükûmeti ancak 15 Aralık’ta ilan edilebildi. Yeni hükûmet, eski hükûmet ortağı aynı 4 partiden oluştu. Liberal-muhafazakâr-Hristiyan dinciliği sentezi! Hükûmette otoriterleşme eğilimi dikkat çekti. Kovid-19 önlemlerini protesto eden ama şiddet kullanan bazı göstericilere polisin gerçek kurşun sıkarak ağır yaralaması, 50 yıldır ilk kez 2021 sonbaharında Rotterdam’da görüldü!

YILA YİNE KOVİD-19

DAMGASINI VURDU

Kovid-19 önlemlerine karşı dükkân yağmalamalarından arabaları kundaklamaya kadar varan bazı protestolar; Rotterdam, Den Haag (Lahey) ve Amsterdam’ı kışın ve geçtiğimiz sonbaharda sık sık sarstı. Polis şeflerine göre ülke 40 yıldır bu tarz eylemlere tanık olmamıştı. Başka konularda hiçbir protesto eylemi görülmedi. Farklı görüşlerden gençlerin çoğunluğu oluşturduğu, aralarında göçmen gençlerin de yer aldığı bu eylemler yıl sonunda daha da yayıldı, katılım bazı yerlerde binleri aştı. Eylemlerde bazı küçük grupların şiddet kullanmasına halkın tepkisi arttı. Ancak yılın ikinci yarısında, önlemlere tepkide de artış görüldü.

Hollanda 2021 yılına ilkokullar dâhil ulusal kapanma (lockdown), karantinalar, seyahat engellemeleri, süpermarketler hariç tüm dükkân ve mağazaların kapanması, tüm kültür ve spor etkinliklerinin durdurulması ve gece sokağa çıkma yasaklarıyla girdi. Bu uygulamalar ara sıra küçük gevşemelerle haziran sonuna kadar sürecek. Ardından kasım ayı ortalarına kadar kaldırılacak, daha sonra adım adım yeniden uygulamaya konulacaktı. Vaka sayısı yılın başında kış ve bahar aylarında zirve yaptı, ölümler korkutucu düzeye ulaştı. Yaz döneminde salgın çekilirken, sonbahar ve yıl sonunda vakalar tekrar hızla tırmandı. Nüfus farkını hesaba katarak kıyaslarsak, örneğin Türkiye’nin tam beş misline ulaştı. RIVM adlı bilim konseyinin günlük verdiği vaka ve ölüm rakamları ile PCR testlerinin güvenilirliği giderek tartışılır hâle geldi.

Hükûmetin en fazla tepki toplayan önlemleri, yılın ilk aylarındaki gece sokağa çıkma yasağı, yıl sonunda da 2G adı verilen uygulamayı dayatması oldu. Buna göre aşı olmayanlar negatif test sonucu getirseler bile hiçbir yere alınmayacaklardı! Protestolar ilk aylarda gece yasağına karşı olurken, sonbaharda 2G politikasına karşı yoğunlaştı. Öte yandan hükûmetin 2G dayatmasını meclis çoğunluğu reddetti.

Karantina ve kapanmalardan yorulan halkın dikkati aşı üzerinde toplandı. Hükûmet aşı kampanyasında ilk aylarda çok geri kalmış ve Hollanda bu açıdan AB ülkeleri arasında en sonlarda yer almıştı.

Ayrıca yaz öncesi AstraZeneca aşısı skandalı da halkın aşıdan ürkmesine yol açtı. Diğer AB ülkeleri bu aşıyı tehlikeli yan etkileri ve durmadan artan ölümler nedeniyle birer birer terk ederken, Hollanda yılın ilk beş ayı boyunca ısrarla insanları bu aşıyı yaptırmaya zorladı. Ta ki Brüksel AstraZeneca ile anlaşmayı iptal edip bu aşının alımını durduruncaya kadar... Ülkenin aile doktorları ve sağlık kurumları milyonlarca Ast-raZeneca aşısının ellerinde ziyan olduğundan yakındılar. Halk, bu aşıdan kaçıyordu.

Ali Develioğlu

Hükûmetin AstraZeneca aşısı ısrarı medyada çeşitli yorumlara neden oldu. Uluslararası Ast-raZeneca firmasının başkan yardımcısının Hollandalı Ruud Dobber olduğu ve firmanın Hollanda’da da üretim yaptığı duyuldu. Sağlık Bakanı’nın temsilci seçtiği Feike Sijbesma, Kraliyet Big Farma eski başkanıydı ve kardeşi AstraZeneca Almanya şubesi başkanlığını yapıyordu. Yani alıcı ve satıcı iki kardeştiler! Bütün bunlar medyada dedikodulara yol açtı. Sağlık Bakanı’nın kışın AB bakanlarını telefonla birer birer arayarak AstraZeneca için lobi yaptığı haberleri de yayıldı. BioNTech ve Moderna aşılarına yaza doğru geçilebildi. Halkın güveni ancak o zaman düzelmeye başlayacak, aşılı sayısı ancak yıl sonunda yüzde 80’e ulaşabilecekti.

Yılın ilk aylarında yoğunlaşan bir diğer tartışma da şu oldu: Yoğun bakımda yer kalmazsa ve iki hasta o anda gelirse, hangisini ölüme terk edelim? Ne olmuştu da zengin bir ülke bu kadar vicdani bir soruyu tartışacak duruma düş-müştü? Bu tartışmayı hükûmet başlattı ve yoğun bakımda ülke çapında yatak sorunu olmasını, kapanma önlemlerine sürekli gerekçe yaptı. Bu tartışma halkta korkuyu artırıcı rol oynadı hatta onlarca Türk kökenli ağır Kovid-19 hastası uçakla Türkiye’ye bakıma gitti. Hâlbuki yoğun bakımda yatak ve personelin az olmasının asıl nedeni, Rutte hükûmetlerinin 12 yıldır sağlık sektörünü sürekli küçültmesiydi. Örneğin Almanya’da yoğun bakımda 40 bin yatak varken, bu rakam Hollanda’da sadece 1100 idi! Bazı sol partiler sonraları bu sorunu mecliste gündeme getirdiler.

Kovid-19 yardımı gündemden hiç düşmedi. 150 bin civarında küçük ve büyük işletmeye 8 milyar avroyu aşkın yardım yapıldı. KLM gibi dev uçak şirketleri, NS demir yolları şirketi, Sligro toptancı gıda market zinciri, bazı ulaşım şirketleri, otel ve lokantalar yardım alanların başında geliyor. Ancak yıl sonunda medyada, verilen paranın 4,2 milyarının yanlışlıkla fazla verildiği ve 50 bin firmanın bunu geri ödemesi gerektiği duyuruldu! Hükûmet bu para yardımını piyasadan borç alarak karşıladı, seçim dönemi dolayısıyla halka yansıtmaktan kaçındı. Medyada, bu borcun ödemesinin halka 2022’den itibaren yansıtılacağını ileri sürenler oldu.

EKONOMİDE ÖNEMLİ

İÇSEL DEĞİŞİMLER

Gayrisafi millî gelir Kovid-19’un başladığı 2020 yılında yüzde 4 azalarak 2009 krizi düzeyine düşmüştü. 2021 yılında ise tam kapanmaya rağmen yüzde 3,5 büyüdü. Ancak büyüme hızı, sonbahardan itibaren yavaşlamaya başladı.

Tam kapanma nedeniyle yılın ilk dönemi ekonomik durgunluk sürse de mayıstan itibaren ekonomi tekrar atılıma geçti. Öyle ki bazı sektörlerde kısmen malzeme ve iş gücü açığı doğdu! Ama yıl sonuna doğru enerji, konteyner ve navlun fiyatlarının artmasının yanı sıra yarı yalıtkan çip maddesi fiyatlarının tırmanması gibi küresel nedenlere, salgına karşı yeni kapanmalar da eklendi. Tüm bu gelişmelerle birlikte, durum tekrar tersine döndü.

Sonbahardan itibaren konut fiyatlarında artış hızı yavaşlayarak sürerken, konut satışlarında yüzde 18’lik bir düşüş görüldü. Araba satışlarında da öyle! Kovid-19 yardımı sayesinde yılın ilk yarısında iflaslarda azalma olurken, sonbahardan itibaren bu eğilim de tersine dönecekti. Hollanda’da iflaslar komşu ülkelerdekini de aşarak yüzde 30’lara yaklaştı. İflaslar; turizm, ulaşım, nakliyat, toptancılık, ticari bakım ve hizmet, mağazalar, eğlence, otelcilik ve lokanta sektörlerindeydi.

Ekonominin bir diğer bölümü ise Kovid-19 yardımından iyi yararlandı, manevra yeteneğini iyi kullandı ve yeni koşullara adapte olmayı başardı. Dijital-elektronik sanayisi, yeni iletişim kaynakları, Kovid-19 ilişkili ilaç, test ve maske üretim ve satış sektörleri, yapay zekâ kullanımı, paketleme ve çevrim içi satış firmaları cirolarını artırmaya başladı. Dükkânların kapanması sayesinde, çok yönlü dijital üretim ve satış tekelleri, yerel piyasalara girmeye ve ele geçirmeye başladı! Bunlar çok yönlü dijital tekel yapısına sahip yeni oluşumlar! Finans sektörü yeni dijital uygulamalar sayesinde halk ve piyasa üzerindeki kontrolünü yoğunlaştırdı. Postayla paket sipariş gönderen veya taşıyan sektörlerde işçi açığı patlak verdi.

Bu sektörlerdeki gelişmeyle birlikte, özellikle akademik çevrelerde, Hollanda’nın artan iş gücü ihtiyacı nedeniyle yeniden kalifiye eleman, beyin göçü ve kalifiye olmayan emek göçüne ihtiyaç duyulabileceği tartışılmaya başlandı. Ancak iflasların hızlanma ve yayılma eğilimi, gelişen bazı sektörlerin ulusal kapanmalar ve salgından beslendikleri gerçeği, üretimdeki yeniden yapılanma, ürünlerin dijital karakteri, yapay zekâya artan oranda başvurulması ve sonbaharda ansızın tırmanan sürpriz enflasyon bu iddiaları zayıflattı.

TIRMANAN ENFLASYON

VE MİLYONER SAYISI!

Yıllardır resmî rakamlara göre, hep yüzde 2’nin altında kalmış olan enflasyon ansızın 2021’in son aylarında yüzde 6’ya ulaştı! Hayat pahalılığı hemen her şeye yansıdı; ikiye katlanan enerji fiyatları, araba fiyatları, gıda fiyatları… Benzinin litresi ilk defa 2 avroyu aştı! Bu ani tırmanmanın 2022’de alım gücünü daha da düşüreceği, piyasada daralma yaratacağı, işsizliğin yeniden yükselişe geçeceği ve yatırımları olumsuz etkileyeceği öngörülüyor.

Kovid-19 ile birlikte 2020’de tırmanan bu yeni süreçte; 2021 yılı, paranın cep değiştirmesine daha da iyi tanık oldu; enflasyonla paranın reel değeri düşerken halkın geçim gücü azaldı. Ayrıca ekonominin yukarıda belirttiğimiz geleneksel bazı sektörlerinden de para; dijital, çevrim içi, ilaç ve finans sektörlerine kaydı! Yeni hükûmet bu nedenle ilk kez yeni bir görev icat etti: Dijitalleşme Bakan Yardımcısı!

Geçmişte hiç bu kadar çok milyoner/milyarder ortaya çıkmamıştı. Milyonerleşme rekoru yaşandı ve zengin-fakir mesafesi derinleşti. İlk 500’e giren milyarderlerle birlikte milyoner sayısı kısa sürede 150 bini aştı. Bu kişilerin toplam serveti 300 milyar avroya yaklaştı. Milyoner sayısı en çok emlak ve inşaat, salgın endeksli ilaç, dijital-çevrim içi–elektronik–yapay zekâlı ürün üretim sektörlerinde oldu.

Salgına karşı mücadele ve aşılar, sağlık, sağlık sektörünün yetersizliği, vergi dairesinin göçmen ailelere yönelik ayrımcılığı, kapanmalar nedeniyle çocuk ve gençlerin eğitimde geri kalışı ve artan enflasyon, gündemden hiç düşmeyen konular oldu. Anketlere göre salgından duyulan endişede yılın ikinci yarısında önemli bir azalma gözlendi. Aşılanma ve virüsü biraz daha iyi tanımanın bunda rolü olduğu kaydedildi. 2020’de halkın yüzde 62’sinin korku ve endişe duymasına karşılık, bu rakam 2021 sonunda yüzde 37’ye inecekti. Hükûmet önlemlerine güven seçim öncesi ve 2020 sonunda yüzde 70’i bulmuşken, bu oran Eylül 2021’de yüzde 30’a inmişti. Bunda vergi dairesinin sahtekârlığı ile yeni koalisyon kurulmasında başarısızlık ve zaman kaybı önemli rol oynadı. Salgın ve siyasal ekonomik gelişmeler, halk içinde bireylerin birbirine güvenini bile sarsabilecek kadar önemliydi! Anketler yüzde 87’nin sadece ailesine güvendiğini ortaya çıkardı. Sosyal yalnızlaşmayla bağlantılı depresyon ve korku rahatsızlıkları arttı. Araştırmacılar, Hollanda’da tarihsel anlamda onlarca yıldır oldukça güçlü olan karşılıklı güvenin kaybolduğunu, 2021 yılında ülkenin artık bir “birbirine pek güvenmeyen bireyler” karakterine büründüğünü açıkladı. Mart ayındaki anketlerde halkın yarısı gelecekten umutlu olduğunu söylerken, yıl sonunda bu oran dörtte bire düşmüştü!

Kültür dünyası Kovid-19 kapanmalarından büyük zarar gördü, bu durum eve kapanan gençlerin kültürel yaşamında gerileme yarattı. Kâğıt sektörü kazançlı posta paketlerine yatırıma yönelince, kitap basımında daralma ve pahalılaşma yaşandı. Geleneksel olarak zaten uyuşturucu trafiğinin merkezinde bulunan ülkede, 2021 yılında kokain ticaretinin rekor düzeye ulaşmasına tanıklık edildi. Polis şefleri durumu “Dip noktası!” diye tanımladılar. Rotterdam limanında kokain işine bulaşan gençlerin yaş ortalaması 13’e kadar düştü! Soygunlar arttı, polis baskınlarıyla milyonlarca avro ele geçirilen evler basına yansıdı. Bu sosyal gerileyişte hükûmetin sosyal devlet zihniyetini terk etmesinin de çok önemli bir rolü oldu. Liberalizm İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana hiç bu kadar derin yara almamıştı! Bu koşullarda toplumsal ayrışma ve kutuplaşma artık dikkat çekmeye başladı.

Özetle 2021’e damgasını vuranlar şunlardı: Sert Kovid-19 önlemleri, vergi skandalı, seçimler, aşı kampanyası ve enflasyon! Dönüp baktığımızda 2020’den de derin ve daha fazla sorun görüyoruz ardımızda. Ülke siyasal, ekonomik, sosyal olarak ve sağlık açısından geriledi. Hatta 2021 belki de uzun sürecek bir güç dönemin habercisi oldu! Bu durum, çoğu Avrupa ülkesindekinden farklı değil.

Spor ve kültür sanat dünyasında da harika şeyler yaşanmadı ama “İyimser olmalıyız.” cümlesi hep vurgulandı. Harika bir yıl olmadıysa da “İyimser olmalıyız!”

Sonraki Haber