Alman 1. Kanalı: Fransa kendisini Akdeniz polisi sanıyor

AB, Almanya-Fransa ekseninde şekilleniyor değerlendirmesine rağmen, iki ülke Doğu Akdeniz’de farklı konumdalar. Fransa, ABD-İsrail planıyla Türkiye’ye karşı Yunanistan ve GKRY’nin arkasına geçerken Almanya arabulucu rolü üstleniyor.

Alman 1. Kanalı ARD’nin Paris stüdyosundan Sabine Rau, şu yorumu yapıyor: “Fransa öteden beri kendisini Akdeniz güvenliğinden sorumlu sayıyor. Türkiye’ye karşı güç denemelerine girişiyor. Almanya ise klasik rolündedir.”

Paris ile Ankara arasındaki soğuk savaş durmuş gibi. Geçen Salı günü her iki lider telefonda görüştüler. Elysee sarayından, Türkiye ve Yunanistan’ın görüşmeye hazır olmaları ve diyalog taraftarlığının selamlandığı açıklandı.

Rau şöyle yazıyor: “Fransa Türkleri, 'Büyük Osmanlı kuvveti' olarak değerlendiriyor. Erdoğan da muhatabını, 'sömürgecilikten kalan davranış sahibi' ve 'ehliyetsiz' olarak nitelendiriyor.”

Fransa’nın listesi uzun: Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de doğalgaz aramaları, Suriye’nin kuzeyinde bölücü teröre karşı ilerleyişi ve Libya. Türkiye Libya’da meşru yönetimi desteklerken, Macron Hafter’in yanında.

HER YENİ DURUMDA AB'DE FARKLI TUTUMLAR

Uluslararası saflaşma keskinleştikçe AB içinde de farklı duruşlar ortaya çıkıyor. Doğu Akdeniz, Avrupa içi ve uluslararası tartışmanın merkezi oldu. Fransız politika bilimcisi Bruno Tertrais, Macron ve Merkel’i kastederek şöyle diyor: “Ulusal, politik ve kişisel özellik farklılıkları var, merkezi stratejik sorunlarda Fransa, Almanya’dan önce ileri atılıyor. Masaya yumruğu vuruyor. Almanya’nın tutumu, alttan alma şeklinde yorumlanıyor. Bunun nedeni olarak Almanya’da yaşayan üç milyon Türk vatandaşı gösteriliyor.”

Tertrais, Erdoğan ve Macron arasındaki çelişmelerin, son telefon görüşmesinde bir kenara bırakıldığına inanmıyor. "Batı, Türkiye’nin kararlı tutumuna devam edeceğine inanıyor" diyor.

FRANSA YALNIZ KALABİLİR

Erdoğan-Macron görüşmesi Almanya’nın Frankfurter Allgemeine gazetesinde de yer aldı. Gazetenin yazdığına göre Macron, Türkiye ve Yunanistan’ın konuşmaya hazır olmalarını övdü ve bu samimi tutumun devam etmesini, tatmin edici sonuçlara götürmesini istedi.

Macron samimi olunmasını defalardır söylüyormuş. Ancak gazete “Elysee Sarayında, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın AB’ye karşı 'Yeni Osmanlı' iktidarı hayalleri kuruduğu iddia ediliyor” diye yazıyor ve ekliyor: “Ancak AB için Türkiye’nin önünü kapatan politikalar üretmek artık çok zordur.” Fransız Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nden BrunoTertrais şunu da ekliyor: “Erdoğan, mülteci akımının vanasını açarsa, İtalya gibi Libya da yasallaşırsa” diye bazı AB ülkeleri çekinmektedirler. Diğer yandan NATO, Türkiye’nin bu politik tutumlar nedeniyle bütünüyle Rusya safına geçeceği korkusu içinde. Bu durumda Fransa, Türkiye politikasında yapayalnız kalabilir.

AB Konsey Başkanlığını yürüten Almanya’nın Doğu Akdeniz’de arabuluculuk çabaları onaylanıyor. Macron, 7 Akdeniz ülkesinin Korsika’daki toplantısında "Cumhurbaşkanı Erdoğan bana Putin’i hatırlatıyor" demişti. Türkiye’nin adımlarının incelenmesini talep etmişti.

Merkezi Belçika olan Uluslararası Kriz Grubu (ICG), AB’ye, Türkiye’ye yaptırım yerine diyalog yollarının tercih edilmesini önerdi. “Doğu Akdeniz’de Gerilim Nasıl Azaltılır?” başlıklı raporda, Türkiye’ye yaptırımların gündemde olduğu belirtildi, 1-2 Ekim’e ertelenen AB zirvesi öncesi diyalog çağrısı yapılıyor.

Raporda ayrıca şu görüşlere de yer veriliyor: “Avrupa Konseyi toplantısında, Avrupalı liderler, yaptırımları tercih etmek yerine diyalog için daha çok zaman ayırmalıdır. Cezai tedbirlerin Ankara’yı müzakerelere itmesi olası görünmüyor. Kıbrıs Cumhuriyeti (GKRY) ve müttefikleri, Türkiye politikasını, Lukaşenko’ya yönelik yaptırımlarla ilişkilendirmeyi bırakmalıdır. Beyaz Rusya ve Doğu Akdeniz jeopolitiği, her biri kendi yaklaşımını gerektiren çok farklı konulardır.”

Raporda Almanya-Türkiye ilişkilerine dikkat çekilerek şöyle deniyor: “AB’nin dış politika şefi, Ankara’yla ilişkilerde bir dönüm noktası olduğunu belirtirken, Almanya bir yandan Ankara’yı, diğer yandan Atina ve müttefiklerini, görüşmelere geri dönmeye zorlamalıdır.”

Erdoğan’la konuşmasından sonra da Macron mesafeli tutumunu sürdürmüş. “Türkiye BM’nin Libya’ya silah ambargosu kararlarına uymalıdır” dedikten sonra Almanya’yı da eleştirmiş. Macron'un “Almanya Erdoğan’ın insan hakları ihlallerini görmezden geliyor" deyip, bunu Almanya’da 3 milyon Türk’ün yaşamasına bağladığı basında yer aldı.

ARD’nin İstanbul stüdyosundan Oliver Mayer-Rüth ise Fransa ve Türkiye arasındaki gerginliklerin iç politikadan geldiği görüşünde: “Macron, Suriye’nin kuzeyindeki harekatında ve Libya’daki meşru hükümeti desteklediğinde Türkiye’yi hep eleştirdi. Fransa Libya’ya destek götüren bir Türkiye gemisinin harekatını önlemeye kalktı. Bunun üzerine Fransa gemisi takibe alındı. Oruç Reis Doğu Akdeniz’de doğalgaz aramalarına başladığında Fransa, donanmasından gemileri Yunanistan’a desteğe gönderdi. Yunanistan Fransa, GKRY, BAE ile birlikte manevra yapmaya kalkınca Türkiye karşı duracağını açıklamıştı."

BERLİN'İN ROLÜ FRANSA’YI GERİLETİYOR

Merkel ise Türkiye ve Yunanistan gerginliğini yatıştırmaya çalışıyor. AB, İsrail ekseninin Fransa ve Yunanistan’ı Türkiye’nin üstüne sürme politikasına karşı konumlanıyor. Ekim başına ertelenen AB Konseyi zirvesinde Almanya bu duruşunu özellikle ortaya koyacak. Fransa, Yunanistan ve GKRY, Türkiye’ye karşı yaptırımlar öneriyorlar ve Oruç Reis’in araştırmalarına son verilmesini talep ediyorlar. Türkiye’nin yeni ittifaklar ve dünyadaki saflaşmalardan dolayı daha kararlı ve caydırıcı bir etki içinde olduğu tespit ediliyor. Buna karşılık Fransa’nın Libya politikası iflas ediyor. Macron'un AB’nin liderliğine heveslenmesi de gerçekçi değil. Atlantik’in gittikçe gerileyen konumu ve yükselen Asya saflaşmasında Türkiye, Avrupa’nın dikkatle izlediği bir konumda.

Sonraki Haber