Alman ekonomi temsilcileri: Çin olmadan yapamayız

ALİ MERCAN

Almanya’da geçen yılın sonunda kurulan üçlü Koalisyon ve özellikle Yeşiller kanadının Rusya ve Çin’e karşı, “Atlantik paktını güçlendirme” çizgisi ülke ekonomisine ağır darbeler vurdu. Rusya’ya karşı yaptırımların kendilerine karşı yıkımları devam etmekte olan Alman ekonomi temsilcileri Çin’e karşı benzer bir tutumun daha da büyük bir yıkım olacağını belirtiyorlar. Koalisyon’un, gittikçe yükselen eleştirilere karşı bir çözümü olamazken, Atlantik hegemonyacılığının arkasında durmaya devam etmesi ekonomi temsilcileri ile çelişmelerin tırmanmasını beraberinde getiriyor. Alman devlet geleneğine bağlı dış politika kurumları, önemli ekonomik kuruluş temsilcileri ve büyük otomotiv firmaları Rusya’ya karşı yaptırımlardan rahatsız olmaları yanında özellikle Çin’den vazgeçemeyeceklerini açıklıyorlar.

Son çeyreğin raporları, Alman şirketlerinin Rusya'dan çekilmeleriyle, tahminlerin çok üstünde, milyarlarca dolar kaybettiklerini gösteriyor. Bunun yanında enerji fiyatlarının aşırı derecede yükselmesi ve yaklaşan doğal gaz kıtlığı, tüketicilere giderek daha fazla zarar vermektedir. Münih merkezli İfo Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü tarafından yakında yapılan bir araştırmaya göre, Çin'e karşı da bir ekonomik savaş patlak verirse, Alman ekonomik çıktısında derin bir düşüş beklenmelidir. Uzmanlar ayrıca, Almanya'nın lityum ve pil gibi temel ham maddeler için Çin'e olan bağımlılıklarının doğal gaz için Rusya'ya olduğundan çok daha fazla olduğunu belirtiyor ve yüksek rizikolara karşı uyarıyorlar. Ayrıca Çin'deki Avrupa Ticaret Odası, çok sayıda Alman şirketinin, araştırma ve geliştirme alanında Halk Cumhuriyeti olmadan yapamayacaklarına dikkat çekiyor ve ciddi kayıplar öngörüyorlar. Ekonomistler, Batı'nın refah kaybı yanında ekonomik savaşları da kaybedeceğine hükmediyorlar.

Alman Dışpolitika Bülteni German Forerign Policy (GFP) 18 Ağustos 2022 tarihli analizinde Almanya ve Avrupa’ya ciddi uyarılar yapıyor. Joe Biden kumandasındaki Atlantik Merkezinin Rusya’ya (ve diğer ülkelere) karşı artarak sürdürülen yaptırımlarına katılmanın, Almanya ve AB için çok büyük çaplı zararlar verdiği rakamlarla ortaya konuluyor.

Daha da önemlisi, Atlantik Merkezinin stratejik hedefinin en başında bulunan Çin’e karşı yaptırımlara girişmenin felaketli sonuçlar doğuracağını ortaya koyuyorlar.

Rusya’ya yaptırımların sonuçları özetle şöyle: Alman şirketlerinin son çeyrek bilançoları: Sürekli artan enerji fiyatları, kışın ciddi bir doğal gaz sıkıntısı, Batı’nın Rusya'ya yaptırımlarının etkilerini gösteriyor. Siemens ve tesis üreticisi Linde, Rusya'dan çekilme nedeniyle uğradığı büyük kayıpları açıkladı; Siemens çekilmek için 1,1 milyar avro harcadı. Linde yalnızca 2022'nin ikinci çeyreğinde neredeyse 1 milyar dolar harcamak zorunda kaldı. Ayrıca, Linde yüzlerce işçi çıkartmaya mecbur kalıyor. Her şeyden önce, doğal gaz fiyatları şu anda hız kesmeden artıyor. Bu sadece sanayi için değil, özellikle aileler için ciddi sonuçlar doğuruyor: Uzmanlara göre, yaklaşık 20.000 KWh tüketimi olan ortalama bir evin doğal gaz maliyetlerinin yaklaşık olarak yılda 1.000’den 5.000 Euro’ya, en az beş misline çıkabilir. Bunun doğuracağı sosyal sonuçları açıktır. Ayrıca, kış için doğal gaz arzının ne olacağı hala belirsizdir. Almanya'daki depolama tesisleri şu anda yüzde 75 dolu. Bununla birlikte, önümüzdeki aylarda yeterince doldurulabilecekleri belirsizdir. Ciddi endüstriyel kayıplar ve sosyal gerilimlerin, eylemlerin olabileceği yetkililerce sık sık açıklanıyor.

Rusya’ya karşı yaptırımların aralıksız devam etmekte olan ekonomik yıkımları yanında Çin’e karşı ekonomik savaşın daha da yıkıcı sonuçlarına karşı uyarı yapılıyor ve en acil alanlarda sıkı tutunma öngörülüyor:

GFP özetle şunların altını çiziyor: “İfo Enstitüsü acilen, Batı ile Çin arasında açık bir ekonomik savaştan kaçınılmasını öneriyor. Alman Dış İlişkiler Vakfı’nın (DGAP) yeni Müdürü Guntram Wolff da, ekonomik kalkınmada ciddi olana dikkat çekiyor. Wolff, yarı iletkenlere, pillere ve özel ham maddelere mecburuz. Lityum üretiminde Çin Halk Cumhuriyeti, dünya pazarının en az üçte ikisini kontrol ediyor. Almanya'nın enerji geçişinin onsuz imkansız olduğu hammaddeye olan bağımlılığı, Rus doğal gazına olan bağımlılığından daha fazladır. Durum elektrikli otomobil akülerinin üretiminde de aynı: Şu anda yüzde 34,8'lik bir dünya pazar payına sahip olan CATL grubu da dahil olmak üzere, dünyadaki en büyük on üreticiden altısının genel merkezi Halk Cumhuriyeti'nde bulunuyor. Dünyanın bir numarası Tayvanlı çip üreticisi TSMC, Pekin ve Taipeh arasındaki çatışma tırmandığında başarısız olursa, Batı'daki yarı iletken arzı da çöker.”

GFP 7 Temmuz 2022’de Lityum’un önemi üzerine şu bilgileri vermişti: Almanya ve AB, enerji iletkenliği için en önemli ham maddelerden lityum için Çin'li şirketlere bağımlı. Uzmanlar önümüzdeki birkaç yıl için ciddi bir lityum kıtlığı tahmin ediyor. Lityumun büyük çoğunluğunu tüketen elektrikli otomobil üretiminde Çin, Avrupalı ​​rakiplerine göre avantajlı olacaktır. Uzmanlar, Çin'den gelen elektrikli otomobil üreticilerinin yakın gelecekte, yerel otomobil gruplarının ihmal ettiği ucuz araçlar dalında Avrupa pazarını fethedeceğine inanıyorlar.

Çin pazarı bazı büyük şirketler ve endüstriler için vazgeçilemez. Bu durum sadece büyüklüğü için değildir. Örneğin Volkswagen, otomobillerinin yüzde 40'ından fazlasını Halk Cumhuriyeti'nde satıyor; Daimler ve BMW de yeni arabalarının yaklaşık üçte birini orada satıyor. Ayrıca ülkenin araştırma ve geliştirmedeki önemi hızla artıyor. Çin'deki Avrupa Ticaret Odası ve Berlin düşünce kuruluşu MERICS tarafından yayınlanan bir çalışmanın gösterdiği gibi, Halk Cumhuriyeti'nin yalnızca çok sayıda kalifiye personele ve birçok yüksek teknoloji işbirliği ortağına sahip olması değil, aynı zamanda araştırma ve geliştirme sonuçlarını hızlı bir şekilde uygulanmakta ve halk tarafından yeni yüksek teknoloji ürünleri büyük ilgiyle karşılanmaktadır. Araştırma, ankete katılan tüm şirketlerin yüzde 45'inin Çin'de elde ettikleri araştırma ve geliştirme sonuçlarını bir dereceye kadar küresel operasyonları için, yüzde 55'inin hatta büyük ölçüde kullandığını gösteriyor. Almanya, deyim yerindeyse Rusya'ya bir "enerji boru hattı" ile bağlıyken, Çin'e "bilgi boru hattı" ile bağlı, diyor. Çin'deki Avrupa Ticaret Odası Başkanı Jörg Wuttke: Kim Çin bilgi hattından ayrılırsa, kendine zarar verir.

Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü'nün (IfW)’den Klaus-Jürgen Gern, Almanya'yı ekonomik olarak Çin'den ayırma girişiminin pek mümkün olmadığını ve refahta önemli kayıplara yol açacağını açıkladı. Gern, Federal Almanya Cumhuriyeti'ne yarı iletken fabrikalarının yerleştirilmesi gibi önlemlerin bile durumu düzeltmediğine dikkat çekiyor: "Şunu anlamamız gerekiyor. Eskisi kadar kazanamıyoruz. Çin'den uzaklaşmak herkesi daha da yoksullaştırır.” Duisburg ve Pekin'de bulunan bir düşünce kuruluşu olan Centre Automotive Research'ten uzman Ferdinand Dudenhöffer de benzer bir açıklama yapıyor. Dudenhöffer, sadece araç üretimi konusunda değil Halk Cumhuriyeti ile çatışmanın tırmandırılması halinde "satış pazarları çökecek ve teknoloji ithalatı da kenara düşecek: "Dünya bölünüyor ve geri dönüş yok, Batı dünyasının kendisini daha zayıf bir konumda bulma riski yüksektir, Sert bir düşüş artık önlenemez.”

GFP Çin’in uluslararası alanda oynadığı belirleyici role işaret eden 10 Mart 2021 tarihli analizinde Asya yüzyılı başlığını kullandı. Alman şirketleri giderek Çin'deki ticarete bağımlı hale geliyor ve faaliyetlerini Halk Cumhuriyeti'ne kaydırıyorlar. Bu, mevcut ekonomik verilerden ve Alman şirketleri arasında yapılan yeni bir anketten ortaya çıkıyor. Çin, Alman şirketlerinin 2020'de bir önceki yıl kadar ihracat yapabildiği ender ülkelerden sadece biri değil; aynı zamanda Alman şirketlerinin bu Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre daha fazla ihracat yaptığı tek büyük ekonomi. Halk Cumhuriyeti'ne yapılan ihracatın Alman ekonomisini önemli ölçüde desteklemesi de özellikle önemlidir. Çünkü Alman iç tüketimi hala pandemi tarafından uğradığı felçle uğraşmaktadır. VW, Daimler ve Infineon gibi beş Dax şirketi, en büyük satış paylarını, Alman iç pazarından daha fazla Çin'de hedefliyorlar. Çin'de iş yapan Alman şirketleri, faaliyetlerinin çoğunu giderek Halk Cumhuriyeti'ne kaydırıyor, kendilerini ABD ekonomik savaşının risklerine karşı koruyorlar. Bu firmaları Çin'den çekilmeleri için zorlamalar başarısız oldu.

Atlantik hegemonyacılığının Çokkutuplu Dünya’ya yönelik saldırıları ve Pasifik’e kadar uzanan kuşatma girişimleri bütünüyle boşunadır. Yüselen Asya Çağında Çin dünya ekonomisinde çok belirleyici bir yere sahiptir. Bunu en iyi, ekonomisi ihracata, ağır sanayiye bağlı ve Çin’den alacağı bilgilere ihtiyaç duyan Almanya bilir. Son tahlilde Almanya için belirleyici olan ekonomik alt yapı Çin’le ilişkilerin devamından yanadır.

Sonraki Haber