Almanya, ABD'nin Çin karşıtlığı politikasından uzaklaşıyor!

Berlin merkezli Infratest Dimap enstitüsünün pazar günü yayınladığı bir kamuoyu araştırmasına göre, Almanların beşte dördünün, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Çin arasındaki bir anlaşmazlığa müdahale edilmemesinden yana olduğu görüldü.

Kamuoyu araştırmasının sonuçları, büyük ölçüde Avrupa halkının genel görüşünü temsil ediyor gibi görülebilir. İklim koruması, yeşil kalkınma ile enerji kaynakları gibi alanlarda Avrupa, Avrupa Birliği'nin (AB) çıkarları ve becerisi temelinde ABD'den bağımsız stratejiler geliştirecek. Avrupa'nın kendi kaderini tayin etme hakkı, Oval Ofis'te Donald Trump ya da Joe Biden'in olup olmadığına bakmaksızın değişmeyecek. ABD'nin Avrupa'dan olan taleplerine rağmen Avrupa, ABD'nin duygularına dikkat etmeye çalışacak, ancak her talimatına itaat etmeyecek.

AVRUPA, ABD'NİN HER TALİMATINA İTAAT ETMEYECEK

Araştırmanın sonuçları ayrıca Alman hükümeti için de güçlü bir yön etkisine sahip bulunuyor. ABD Başkanı Donald Trump, Almanya'ya iyi davranmadı ve Alman halkı zaten bundan rahatsız. Almanya'da Amerika yanlısı gruplar var ve birçok medya kuruluşu, koronavirüs salgını sırasında, Almanya'nın ABD ile dayanışması ve Çin'den ayrışması gerektiğini yazan Çin karşıtı makaleler yayımladı. Ancak gerçek şu ki; Çin iyi iş yaptı ve Çin-AB iş birliğinin karşılıklı faydalı sonuçları kamuoyuna açıktır.

Trump yönetiminin, 2017 yılından sonra Çin'i asıl rakibi yapma çabasının bir parçası olarak Washington, Çin'e karşı durmaları için müttefiklerine baskıyı artırdı. Trump yönetiminin, Almanya ile askeri harcamalar ve diğer konular üzerindeki sorunlarına rağmen, ABD'nin, Avrupa'yı Çin ile karşı karşıya gelmeye çekme stratejisi Almanya'nın katılımı olmaksızın uygulanamaz.

Berlin, Washington'ın Beijing'e karşı rekabetinde çok şey kaybetti. Almanya'nın ABD ile uzun süredir olan ittifakı ve NATO'nun karşı ağırlığı, ABD'nin taleplerini kolayca reddedemeyeceğine karar vermesine sebep oldu. Bununla birlikte Almanya ve ABD'nin ulusal çıkarları tam olarak birbiriyle uyumlu değil. Berlin, Washington'ın taleplerine yeni karşılık vermeye başladı. Onlar, ABD'nin, Çin'in Hong Kong konusundaki söylemlerini kısmen yinelediler ve Çin'den ekonomik olarak ayrışmaları gibi konularda ABD'nin düşüncesine uygun olarak hareket etmeyi reddettiler. Almanların tarafsızlık arzuları, Avrupa'nın "stratejik özerklik" arayışının açık göstergesidir.

ÇİN-AB İŞ BİRLİĞİNİN KARŞILIKLI FAYDALI SONUÇLARI KAMUOYUNA AÇIK

Trump'ın en büyük sorunu, Berlin'den, Almanya'nın Çin'deki çıkarlarını düşünmeksizin Washington ile iş birliği yapmasını istemesidir. Bununla birlikte Trump, Almanya'ya Kuzey Akım-2 doğal gaz boru hattı inşaatı konusunda yaptırım uygulaması ve Avrupa ürünlerine gümrük tarifeleri gibi adımlarla Almanya'nın ulusal çıkarlarına ilişkin baskı yapmayı sürdürdü. Alman halkı zaten atılan bu adımlara oldukça kızgındı.

Alman Sanayicileri Federasyonu, 2019 yılında Çin hakkındaki raporunda, Asya ülkesini bir ortak ve rakip olarak tanımlıyor. Bu, Almanya'nın, Çin'in son yıllardaki yükselişi, özellikle Çin karakterli sosyalizmin başarısı konusunda temkinli olduğunu gösteriyor. Bununla beraber, Almanya'nın Çin politikası, bir siyah ya da beyaz problemi değil. Çin ile Almanya arasındaki ekonomik iş birliği bir dereceye kadar Almanya için yaşam hatlarından biri durumunda. ABD, Çin'i egemenliği için bir sorun olarak görmesi nedeniyle hedef alıyor, ancak Almanya, Çin'i bir tehdit olarak görmüyor. Ayrıca, Almanya ve Avrupa'nın, Covid-19 salgınına karşı mücadelede Çin'den ayrışması mümkün değil. İklim değişikliği gibi konulara ilişkin küresel yönetim konusunda Avrupa'nın Çin ile iş birliği yapmasına ihtiyaç var.

ALMANYA, ÇİN'İ BİR TEHDİT OLARAK GÖRMÜYOR

Almanya, büyük bir güç olarak vizyona sahip. Çok taraflılık, büyük güç rekabeti ve stratejik özerklik gibi anahtar kelimeler altında ülke değişiklikler yapmaya başladı. Onların çok taraflılığı, Başkan Trump yönetimi altında ABD'nin tek taraflılığıyla taban tabana zıt. Almanya için büyük güç rekabeti, ABD, Rusya, Avrupa ve Çin arasında rekabet ve iş birliğidir. Bu sadece, ABD'nin liderlik ettiği ve önerdiği Atlantik ittifakıyla ilgili değil, Çin'i hedef alıyor.

Biden yönetimi devraldıktan sonra, ABD, Almanya'dan stratejisiyle ilgili iş birliği istemeye devam edecek, ancak yöntemler değişecek. ABD ile Avrupa arasında daha fazla iş birliği olacak, fakat Avrupa'nın temel pozisyonu değişmeyecek.

Bu bağlamda, Çin'in kendi dış politikası büyük önem taşıyacak. ABD'nin Avrupa'nın desteğini kazanmaya çalışmanın yollarından biri, Avrupa ile Çin arasındaki kurumsal ve ideolojik değerler konusundaki aykırılıklarını vurgulamak oldu. Çin'in, AB ile iş birliğini güçlendirmeye, farklılıkları yönetmeye ve karşılıklı çıkarlar temelinde Çin-AB ilişkilerini inşa etmesi gerekiyor. Bunlar, ABD'nin Avrupa üzerinde uyguladığı baskıların etkisini büyük oranda azaltabilir.

Sonraki Haber