Almanya seçimlerine yön verecek üç faktör: Ekonomi, savaş, göç!
Almanya’da seçmen 23 Şubat’ta sandık başına gidecek. Seçime katılan siyasi partiler, vaatlerini açıklıyor. Seçimlerin yönünü ise 3 ana konu belirleyecek. Ekonomi politikaları, Ukrayna’ya verilen destek ve düzensiz göç
Almanya'da 23 Şubat 2025’te yapılacak erken genel seçimler için geri sayım başladı.
Seçime katılan siyasi partiler, vaatlerini ve politikalarını açıklamaya başladı.
Avrupa’nın en büyük ekonomisinin daralma içinde olduğu bir dönemde yapılacak seçimlere ekonomi politikaları yön verecek. Ekonomik durgunluktan kurtulma planlarının öne çıktığı seçim vaatlerinin yanında Rusya ile ilişkiler ve Ukrayna’ya verilen savaş desteği önemli bir yer tutuyor. Partilerin en çok ayrıştığı konu ise enerji krizinin nasıl aşılacağı oldu. Partilerin vaatlerinin odaklandığı bir diğer önemli mesele ise düzensiz göçün nasıl bitirileceği.
EKONOMİ DARBOĞAZDAN NASIL ÇIKACAK?
Avrupa'nın en büyük ekonomisinin ağır sorunlarla karşılaştığı bir dönemde gerçekleşecek seçimlerin ön anketlerine göre Alman seçmenlerinin en kaygılı olduğu konu ekonomideki daralma ve yükselen enerji, gıda fiyatları.
Üst üste iki yıl ekonomik büyüme açıklayamayan Almanya’da kriz derinleşiyor. Volkswagen gibi Alman endüstrisi devlerinin ülkede üretim tesislerini kapatma kararı almasıyla on binlerce emekçinin işten çıkarılması gündeme gelebilir. Bu nedenle seçimlerin temel tartışması bu alanda yaşanacak.
Alman kamu televizyonu ARD için Infratest-Dimap tarafından geçtiğimiz günlerde yapılan ankete göre Hristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) oyların yüzde 34'ünü alarak birinci parti olacak. Hristiyan Birlik partilerinin seçim programında, Almanya'nın rekabet gücünü yeniden kazanmak için acilen adımlar atılması gerektiği savunuluyor.
CDU/CSU'nun başbakan adayı Friedrich Merz, yatırımları teşvik ederek ekonomiyi canlandıracağını savunduğu bu adımları şöyle özetledi:
“Gelir ve kurumlar vergilerinde kesinti yapılmalı, elektrik fiyatları düşürülmeli, insanları çalışmaktan caydıran sosyal yardımlarda kesinti yapılmalı, nükleer enerji bir seçenek olarak kalmalı, geçen yıllarda kapatılmış bazı nükleer santrallerin yeniden faaliyete geçmesi seçeneği incelenmeli.”
EURO YERİNE MARK’A DÖNELİM
Aynı ankete göre seçimlerden ikinci parti çıkan Almanya için Alternatif (AfD) ise gelir vergilerinin düşürülmesini ve sermaye gelirlerinin daha yüksek vergi muafiyetine tabi tutulmasını savunuyor, karbon, emlak ve miras vergilerini de kaldırmayı vadediyor.Milliyetçi parti olan AfD AB'den ayrılmayı, avronun yerine marka geçmeyi öneriyor. Vergi indirimlerini de parti programına aldı.
Devrilen hükümetin büyük ortağı Sosyal Demokrat Parti’nin başbakan adayı Olaf Scholz. Sosyal Demokratların ekonomiye ilişkin vaatlerinin odağında elektrik fiyatlarının düşürülmesi, istihdamı korumak ve artırmak, asgari ücretin artırılması ve özel yatırımları teşvik etmek yer alıyor.
YEŞİLLERİN HEDEFİ YİNE ÇİN
Yeşiller'in başbakan adayı Robert Habeck, bir milyar avroluk bir “Almanya Fonu” oluşturarak yatırımcılara destek sağlamayı hedefliyor. 2025 yılında asgari ücretin 15 euroya yükseltilmesi ve 18 yaş altı gençlerin de bu kapsama alınması amaçlanıyor. Habeck, milyarderlerden özel vergi alınması önerisinde bulunulurken, Avrupa’da üretimi yapılan elektrikli otomobillere de parasal destek imkânı sunulacak. Böylece bu hamleyle birlikte Çin’e karşı rekabette zorluk yaşayan Alman otomotiv piyasasına can suyu verilmesi planlanıyor.
Siyasi partilerin seçim kampanyalarındaki ikinci önemli konu Rusya-Ukrayna savaşı ve Almanya'nın izlemesi gereken politikalar.
SPD'li Olaf Scholz’un başbakanlığı döneminde Almanya’nın savunma harcamalarını artırması büyük tepki topladı. Almanya, ABD'den sonra Ukrayna'ya en çok askeri yardım yapan ikinci ülke durumuna geldi. Scholz en son yaptığı açıklamada sağduyulu hareket edilmesi gerektiğini, NATO ile Rusya arasında bir savaşa yol açacak adımlar atmayacaklarını, bu nedenle de uzun menzilli Taurus füzelerinin Ukrayna'ya gönderilmeyeceğini söylemişti.
CDU’DAN ‘SAVAŞA DEVAM’ VAADİ
Hristiyan Birlik'in başbakan adayı Merz ise belirli koşullara bağlı olarak Ukrayna'ya Taurus füzelerinin gönderilebileceğini savunuyor. CDU/CSU'nun parti programında "Ukrayna bizi de savunuyor", diplomatik, mali, insani ve askeri destek sürdürülmeli yazıyor. Rusya'ya uygulanan yaptırımların genişletilmesi gerektiği vurgulanıyor.
AFD VE BSW: RUSYA’YA YAPTIRIMLARA SON!
Milliyetçi AfD, sol alternatif Sahra Wagenknecht (BSW) ve Sol Parti (Die Linke) Ukrayna'ya verilen askeri desteğe, Rusya'ya uygulanan yaptırımlara tamamıyla son verilmesini, Rusya'dan yeniden doğal gaz satın alınmasını ve Kremlin ile ilişkilerin düzeltilmesini vadediyorlar.
ABD füzelerinin Almanya'ya konuşlandırılmasına BSW ve Sol Parti itiraz ediyor, AfD ise Almanya'nın NATO'dan ve AB'den çıkmasını programında açıkladı.
Yeşiller, parti programında Ukrayna'ya desteğin Avrupa'da barışın tesisi için önem taşıdığına vurgu yaparken, "Günümüzde Avrupa barışı ve güvenliğine en büyük tehdidi Putin'in Rusya'sı oluşturuyor" ifadeleri yer alıyor.
Liberal FDP ise kendisini savunması için Ukrayna'ya en kısa zamanda Taurus füzelerinin gönderilmesi gerektiğini öne sürüyor.
DÜZENSİZ GÖÇ NASIL ENGELLENECEK?
“Düzensiz göçün önlenmesi” 2021’den beri tartışılan en önemli üçüncü konu oldu.
CDU "göçü acilen sınırlandırmayı" hedefliyor, düzensiz göçmenlerin Almanya'nın sınırlarından geri gönderilmesini, daha fazla ülkenin güvenli ülke olarak sınıflandırılmasını ve Afganlar ile Suriyelilerin de ülkelerine sınır dışı edilmeleri gerektiğini savunuyor.
Alman vatandaşlığına başvurma süresini 5 yıla düşüren ve herkese çifte vatandaşlık hakkı tanıyan yasal düzenlemelerin de geri çekileceğini söylüyor.
KAPSAMLI BİR GERİ DÖNÜŞ
BSW'nin başbakan adayı Sahra Wagenknecht, "Güvenli bir üçüncü ülkeden giriş yapanın
Almanya'da olma hakkı yok" derken, AfD ise "İlticacılar cennetine dönüşen Almanya'ya son" sloganıyla sert önlemler vadediyor.
Sınır kontrolleri ve sınırlardan geri gönderme politikalarını savunan AfD, sığınmacıların sınırlarda gözaltına alınabilmesi gerektiğini söylüyor, "Kapsamlı bir geri dönüş kampanyası" sözü veriyor.
SPD ve Yeşiller ise düzensiz göç ile nitelikli iş gücü göçü ve sığınmacıların ayrı ayrı ele alınması gerektiğini söylüyor. Almanya'nın bir göç ülkesi olduğunun altını çizen ve ülke ekonomisi için nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekiyorlar.