Amerikan askeri üssünde eğitim veren ABD’li profesör: ‘İstanbul masasını ABD dağıtmış olabilir’

ABD’nin askeri üslerinde eğitim veren Prof. Dr. Matthew Crosston, Rusya’nın Ukrayna harekatını Aydınlık’a değerlendirdi. Crosston, ABD’nin çatışmayı zorlayan taraf olduğunu, Batı’nın Rusya’yı dinlemeyi reddetmesi sebebiyle krizin büyüdüğünü vurguluyor

ABD’li Austin Peay Eyalet Üniversitesi’ne bağlı Ulusal Güvenlik ve Askeri Araştırmalar Enstitüsü direktörlüğünü yürüten Matthew Crosston, Rusya’nın Ukrayna harekatına dair Aydınlık’a özel değerlendirmelerde bulundu. Amerikan Ordusu’nun meşhur 5. Özel Harekat Birliği ve 101. Hava İndirme Tümeni’nin bulunduğu en önemli eğitim üslerinden olan Fort Campbell’da eğitimler veren Crosston, ulusal güvenlik ve istihbarat alanında çalışmalar yapıyor. Akademik faaliyetlerine Rusya üzerine çalışmalarla başlayan Crosston, Batı entelektüelleri arasında Rusya’yı anlama noktasında çok ciddi bir zaafiyet olduğunu söylüyor. ABD’nin ve NATO’nun Rusya’yla çatışmayı bilinçli olarak seçtiğini söyleyen Crosston, bunun çok vahim bir hata olduğu değerlendirmesi yapıyor. Söyleşimizi soru-cevap şeklinde okuyucularımıza sunuyoruz.

‘BATI, PUTİN’DEN İNTİKAM İSTİYOR’

  • Rusya’nın operasyonu başlatmasından bu yana geçen iki aydan fazla süreyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

ABD'de son 20 yıldır Putin'in bir şekilde bizden daha akıllı olduğuna dair artan bir algı var. Stratejileri sürekli bizi aşıyor, zekâsı sürekli bizi alt ediyor. Durum ne olursa olsun, her zaman üstün çıkan taraf Putin oluyor. Estonya, Abhazya, Gürcistan, Kırım, Suriye, ABD'deki 2016 başkanlık seçimleri, 20 yılda pek çok Avrupa parlamentosu seçimleri. Hepsi bunun kanıtı. Amerika’daki popüler algı, Putin'in her zaman tam teşekküllü bir Rus zaferi kazanmasa bile bir şekilde zirveye çıkacağı yönündeydi.

Şimdi Ukrayna 2.0 ile karşı karşıyayız. Yani Rusya-Ukrayna çatışmasının bir tekrarı. ABD bunu birdenbire eşsiz bir fırsat olarak gördü. Operasyon Putin’in hayal ettiği gibi gitmiyordu. Ukrayna halkı Rus ordusunu kollarını açarak, beyaz bayraklar ve güllerle karşılamadı. Sanırım ABD bunu “Sonunda! İşte aradığımız fırsat. Bizi utandırdığı, bizden üstün göründüğü ve bizi küçük gösterdiği her şeyin intikamını alabiliriz. Öyleyse, mümkün olduğu kadar çok silah gönderelim.” diyerek karşıladı. Ukrayna'yı sayısız ölümcül silah sistemiyle besledik ve Ukrayna kuvvetlerini bu sistemlerle eğitmeye yardımcı olan uzmanlarımız şu anda sahada. Bu silahlar olağanüstü etkili oldular ve Rus ordusunda ağır kayıplar verdirdiler.

‘ATEŞLE OYNUYORUZ’

Ancak bu çok tehlikeli bir oyundu. Bu son derece keskin jiletli tel ile sirkte gergin bir ip üzerinde yürümeye benziyor. Washington’daki insanlara her zaman, Ruslar hakkında kesinlikle benzersiz olan şeyin, aşırı özgüvenli bir durumdan kendi kendine zarar veren bir duruma çok kolay geçmeleri olduğunu söylemişimdir.

ABD'nin sürekli uyguladığı bir stratejisi var, düşmanı çaresiz bir duruma sokmaktan bahseder. Çünkü çaresizliğin karşı tarafı müzakereye açık hale getirdiğine inanırız. Çoğunlukla bu çok doğrudur. Ancak Rusya için tehlikelidir. Çünkü aşırı özgüvenden, çaresizliği atlayarak herkesin kaybettiği bir kendi kendini yok etme haline vardığını gösteren uzun, iyi belgelenmiş bir askeri diplomatik geçmişe sahipler. Son 20 yılın intikamını Putin'den alacağız diye onu her şeyi yakıp kül edeceği bir pozisyona itmemek konusunda çok dikkatli olmalıyız.

‘RUSYA’NIN STRATEJİK ÖNCELİĞİ İNSANİ ZARARIN DÜŞÜK TUTULMASI’

  • Bahsettiğiniz gibi, NATO Ukrayna'ya çok sayıda ağır silah göndermenin ötesinde bunların eğitimi için de subaylar yolladı. Aydınlık’ta 400 kadar NATO subayı Mariupol çelik fabrikasında mahsur kaldığını haberleştirdik. Bu haber hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türkiye gibi bu tür gelişmeleri dürüstçe haber yapabilen ülkeler için Yüce Tanrı’ya şükrediyorum. Bu bilgiler ne yazık ki ABD'de bu şekilde haberleştirilmiyor. Ve 400 askerin bu şekilde mahsur bırakılmış olması bambaşka bir perspektif ortaya çıkarıyor.

Batı'nın Ukrayna anlatısı, insanları Putin'in Hitler'in modern bir reenkarnasyonu olduğuna inandırmaya odaklanmış durumda. Ancak çok şaşırtıcı bulduğum bir olgu var: Kiev, hiç dokunulmamış şekilde yerinde duruyor. Özel askeri operasyon başladığında hiç kimsenin adını dahi bilmediği Mariupol çatışmanın merkezi haline geldi. Ancak Kiev'de tamamen beceriksiz olduğu söylenen Rus ordusu, Mariupol’u neredeyse tamamen yerle bir etti. Bir yerde tamamen beceriksiz bir ordu, 800 kilometre ötede ise aynı ordu bir süper kahraman. Buna inanmamız mı bekleniyor? Aynı alanda faaliyet gösteren aynı ordu bu!

ABD’de hiç kimse bu bariz çelişkinin nasıl meydana geldiğini incelemeye çalışmıyor. Bunun nedeni, Rusların stratejik olarak en büyük can kaybına yol açacak en büyük yıkımı yaşatmamayı seçmesidir. Ancak bu olgu, Putin'in Hitler olduğu anlatısıyla çatışıyor. Bu yüzden bunun hakkında konuşmuyoruz, bunu insanlara duyurmuyoruz veya tartışmıyoruz.

‘SORUNUN KÖKENİ, RUSYA’YI DİNLEMEYİ REDDETMEMİZ’

Bu çatışmayı sona erdirmenin en kolay yolu, bu küçük olumlu ayrıntıları yakalayıp geliştirmektir. Şu anda Batı'da bunların üzerini kapatıyoruz. Sıradan insanların önüne çıkmasın istiyoruz. Bu ancak çatışmanın devam etmesini sağlar.

Kremlin'dekiler eminim ofislerinde kafalarını sallayıp "Bu Amerikalılarla ne yapacağız? Onlara olumlu bir adım atma fırsatı verdik ve onlar ise durumu kendileri için daha da kötüleştirdi. Mariupol’de askerlerini mahsur bıraktılar. Ne yapmamız gerekiyor?” diyordur.

Bu ikilemde Batı'da, Amerika'da tartışmadığımız bir sürü incelik ve nüans var. Biz gözümüzü kapayıp Rusya'nın NATO'nun kapısının önünde olmasından endişe duymasını reddediyoruz. "Kimsenin endişelenmesine gerek yok, NATO dost canlısı, sevimli. Rusya'nın endişelerinin ne olabileceğine bakmayacağım.” gibi bir tavır takınıyoruz. En başından beri tüm bu olan bitenin kökenindeki neden tam olarak buydu.

‘RUSYA HER ZAMAN AÇIK SÖZLÜ OLDU’

  • Taraflar İstanbul'da bir anlaşmaya vardılar ve hatta bir taslak metinden bahsettiler. Ancak Kiev'e döndükten sonra Ukrayna tarafı taleplerin kabul edilemez olduğunu söyledi. ABD'nin Zelenskiy hükümetini Rusya’yla anlaşmaması için etkilediğini düşünüyor musunuz?

Bu bana son derece inandırıcı geliyor. Bana göre Rusya, öncelikleri konusunda her zaman son derece açık ve açık sözlü oldu. “Bizim için neyin önemli olduğu konusunda herhangi bir yanılsama veya sürpriz istemiyoruz, o yüzden size anlatalım.” dediler. Amerikalılar veya NATO ise sürekli “Putin'in 'gerçekten' ne anlama geldiğini düşünmemiz gerekiyor? ‘Gerçekten’ ne demeye çalışıyordu?" gibi şeyler söylüyor. Putin ise kafasını sallayarak “Onlara doğrudan ne anlama geldiğini, neyin önemli olduğunu söyledim. Arkasında gizli bir gündem yok, Ukrayna'yı asla NATO'nun bir parçası yapmamalısınız. Bu konuda taviz vermeyeceğim." Batı yine “Acaba NATO’yu genişletsek nasıl olur?” diye yine duymazlıktan geliyor ve her iki tarafı da meşru olarak gören, Batı ile Rusya Federasyonu arasındaki uçurumu nasıl kapatacağımızı bulmaya çalışan bizim gibi insanlar için ümit kırıcı bir durum oluşuyor.

‘DERİN BİR FELSEFİ TARIŞMA VAR’

Rusya ile Amerika arasındaki bu çatışmanın içinde derin bir felsefi tartışma var. Bu, uluslararası sistemin gerçekte nasıl yönetildiği, aslında neye dayandığı ile ilgilidir. Ruslar her zaman Amerika olmadıkları konusunda ısrarcı oldular. “Başka ülkelerin çıkarları tehdit altındayken onları sıkıştırmayacağız.” dediler. Bu Amerikalıları rahatsız ediyor çünkü ABD’li yetkililer dünyanın dört bir yanındaki sahnelerde mikrofonu ellerine alıp “Söylediklerimizi mutlaka dinlemelisiniz.” diyor. “Ne yaptığımıza bakmayın, söylediğimizi yapın.” Ukrayna’da da yaşadığımız tam olarak bu. Rusya ise bunun kabul edilebilir bir model olmadığını söylüyor. Ve bana göre karşı tarafa şunu diyorlar: “Kırım’da sekiz yıldır varız ve sekiz yıldır size NATO konusunda oyun oynamayı bırakmanızı söylüyoruz. Ukrayna’yı işgal etmek, varlığını sona erdirmek gibi bir niyetimiz yok. Yalnızca Ukrayna’nın tarafsız olması gerektiğini söylüyoruz. Bize göre bu özgürlük demektir. Ukrayna, NATO’dan, Batı Avrupa’dan, Amerika’dan, Çin’den, Rusya’dan, Türkiye’den en iyi anlaşmayı sağlamak için bir özgürlüğe sahip olmalıdır.” Ancak geçen sekiz yılda bu olmadı. ABD, Ukrayna’yı NATO’yla ilişkiye soktu ve Rusya’yı tamamen tecrit etmeye başladı. Rusya’yı Ukrayna’yla ilgili tüm süreçlerin dışına itmeye çalıştı. Rusya da bunun kabul edilemez olduğu konusunda daima kararlıydı.

Işıkgün Akfırat - Matthew Crosston - Latif Bolat

‘RUSYA’NIN NATO UYARISINI CİDDİYE ALMALIYDIK’

  • NATO, 1990’larda doğuya doğru genişlemeyeceği konusunda Rusya’ya güvence vermişti. Ancak daha sonra sözünü tutmadı ve beş dalga halinde genişledi. Bu muhataplarını sürekli aldatan bir hareket tarzı değil mi, bu konuda ne dersiniz?

Bu kesinlikle doğru. Ukrayna konusunda da Batı’nın bir samimiyetsizliği söz konusu. Batı en başından beri Ukrayna'nın bağımsız bir ulus olduğu üzerinde durdu. İstediğini yapma hakkına sahip dediler. Tıpkı diğer Doğu Avrupa veya Orta Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi. Nitekim NATO, son 30 yılda tüm bu diğer Orta Avrupa ve Doğu Avrupa ülkelerine angaje oldu. “Şimdi sıra Ukrayna'da ve Ukrayna'nın kendi kararını vermesine izin vereceğiz. Onu etkilemeyeceğiz.” Bu gerçeği yansıtmıyor. Rusya’nın protestosu samimi. Çünkü Rusya, Ukrayna'yı diğer ülkelerden farklı görüyor. Polonya da Rusya'nın hemen yanında ve NATO’ya üye oldu. Ama Rusya Polonya'yı işgal etmedi ya da durdurmaya da çalışmadı. Zaten genişlemeyeceğiz dediğiniz halde genişlemişsiniz. Bu kendi başına kötü, aldatıcı bir davranış. Eski düşmanınız ise “Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya gibi bireysel savaşlara girmeyeceğiz. Ama sakın Ukrayna'ya ayak basmaya cüret etme.” diyor. Bunu ciddiye almamız gerekiyordu.

‘1991’DE MUAZZAM BİR FIRSAT KAÇTI’

Her zaman yazdığım ve dile getirdiğim bir eleştiri var. 1990’larda Soğuk Savaş sona erdiğinde muazzam bir fırsatı ıskaladık ve bu NATO’nun en temel, en derin hatası oldu. Soğuk Savaşı kazandık, herkes bizi alkışladı, çok güzel. Peki ya sonra? NATO’nun varlık sebebi ne? “Barışı sürdürmek” dediler. Fakat bu biçimsiz, spesifik olmayan ve belirsiz bir amaç. 1991’de varlık sebebiniz sona erdi ancak ortaya bir takım yeni sözler atıp aynı şekilde hareket etmeye devam ettiniz. Bu Rusya için her zaman bir sorun oldu. Sonunda biz büyük düşman olduk ve yeni bir fırsat, yeni bir diyalog için çabalamayı bıraktık. Var olan diyalog da olağanüstü tükendi ve gerginleşti. Otuz yıldır yaptığımız bu.

‘HOLLYWOOD FİNALİNİ UNUTUN’

  • Son olarak, yakın zamanda verdiğiniz bir mülakatta “Ukrayna’da Hollywood finali olmayacak.” ifadesini kullanmışsınız. Ne demek istiyorsunuz?

Amerikalılarda şöyle bir düşünce var: “Bu sorunu ‘başkaları’ için en iyi şekilde çözebiliriz.” Ukrayna söz konusu olduğunda Hollywood finali şöyle bir şey: Zelenskiy tankın üzerinde durmuş, Ukrayna bayrağını sallıyor, çok erkeksi duruyor, herkes ona tezahüratlar yapıyor. İleride de Rus tankları ve askerlerinin korku ve aşağılanma içinde sürünerek Rusya’ya geri döndüğünü görüyorsunuz. Ukrayna’da Amerikalılar için Hollywood finali bu. Ben de yalnızca şunu diyorum: Bu hiçbir şekilde olmayacak. Unutun bunu. Putin böyle bir yenilgi karşısında, eğer bunun önünü açacak olursak, rahatlıkla daha önce bahsettiğim yıkım moduna geçebilir.

Çatışmanın çözümü ise tavizle olmak zorunda. Eğer herkes “Tamamen istediğim gibi gitmedi, ama bununla yaşayabilirim.” derse çatışma sona erer. Hiç kimse açık bir şekilde yenmemiştir ama kimse tamamen yenilmiş de hissetmiş. Bu her zaman bir Hollywood finali isteyen, kendilerini “kahramanlar dünyasında” görmek isteyen Amerikan halkı yeterince tatmin edici olmayabilir. Bu psikolojik olarak o kadar zihnimize işlenmiş ki ben bile ABD’lilerin kötü adam olarak gösterildiği filmleri kabullenmekte zorluk çekiyorum. Ama gidişat bambaşka bir yönde.

DONBASS’TAN KIRIM’A KARA KÖPRÜSÜ

Donbass’tan başlayıp Mariupol’den geçerek Kırım’a bir kara köprüsü kurulması söz konusu. Putin için gerçek zafer hiçbir zaman Kiev’le ilgili değildi. Hiçbir zaman Ukrayna’nın tamamını işgal edip Polonya’ya ilerlemekle de ilgili değildi. “Macaristan’da da ilerleyelim, sonra Sovyetler Birliği’ni yeniden kuralım.” Hayır, hayır. Fakat Ukrayna’nın 10 yıl önceki haliyle şimdiki savaş haritalarını incelerseniz, Ukrayna yine Ukrayna gibi görünüyor, sadece yüzde 10 daha küçülmüş vaziyette. Kırım, sadece deniz üssü olması açısından değil, Rus halkının hayallerini süsleyen bir tatil kenti olmasıyla da çok önemli. 8 yıl önce Kırım Rus toprağı olduğunda kaç Rus arkadaşımın artık Sovyet hatırasının meşhur sahil şehrine vizesiz, pasaportsuz gidip tatil yapma heyecanı yaşadığını tahmin edemezsiniz.

Putin, Ukrayna’ya “NATO en iyi dostunuz sanıyordunuz değil mi? Amerika arkanızı kollayacak sanıyorsunuz? Gelin böyle olup olmadığına bakalım ve gerçek dostlarınızın kim olduğuna bakalım.” dedi ve günün sonunda “Batı sizin yakın arkadaşınız filan değil. Biz Rusları terk etme arzunun o kadar da akıllıca değildi.” fikrini kanıtladığını düşünüyor.

Sonraki Haber