Ana hakkı

Türkçemizin en güzel deyimleri, sav sözleri anneler için yaratılmış: Ana hakkı, ana kucağı, ana yüreği, anası ağlamak, garip anam, ana sütü gibi helal, ana dil, ana gibi yar olmaz... Her biri bir yandan ‘anne’ gerçeğini ortaya koyar.

Türkülerimizden, şarkılarımıza aynı kutsal anlayış, aynı değerbilirlik işlenmiştir: “Anama söyleyin anam ağlasın” ya da “seni doğuran ana bal ilen mi yoğurdu”, “analar ne aslanlar doğuruyor” gibi. Bu sözlerin hepsi, annenin insanlık yaşamındaki yerini, vaz geçilmez bir değer olarak önemini dile getiriyor.

Annelik, kadın olmanın doğal sonucudur. Hangi insan veya hayvan olursa olsun, onu dünyaya getiren bir anadır. İnsanı dünyaya getiren biricik varlıktır, anne. Birçok araştırma, tıbbi gelişmeler ortaya çıksa da binlerce yıl öncesinden geldiği gibi, çok çok uzun yıllar daha analık, kadının doğrudan kendisine bağlı olacaktır.

Aslında günü gelip, eğer insanı bir makine doğuracaksa, işte orada insanlık yok olma tehlikesiyle yüz yüzedir. Elbette o zaman ana yüreğinden, ana hakkından söz eden de olmayacaktır.

İnsan yavrusunun anne sıcaklığını yaşamasının önemi ortada olduğundan, evdeki annenin de, çalışan annenin de çocuğunun her yönden sağlıklı yetişmesi için devletten görevler beklenmekte, işyerlerinden gerekli koşulların sağlanması için çabalar gösterilmekte, gerekirse mücadelesi verilmektedir.

Kadının şefkati, koruyuculuğu, öğreticiliği sorumlulukla kendi yüreğinden, beyninden, ruhundan kendiliğinden çağlayıp gelmektedir.

Çağımızda esasen, doğduğu andan itibaren çocuğa annenin verdiği şefkatin, yakınlığın, bakımın önemli hale geldiği uzmanlarca ifade edilmektedir.

Diyarbakır annelerine bakınız. Doğurduğu varlığa öylesine yoğun emek vermiştir ki, evladı uğruna canını siper etmektedir.

En unutulmaz, vazgeçilmez kadın emeği, anne emeğidir. Ana hakkı da o emekten, karşılık beklemeksizin doğmuştur.

Bir anneler günü daha yaşadık. Nâzım Hikmet’in sözlerine benzetirsek: Anaların hakkını yemeyin efendiler!

Sonraki Haber