Anıt gibi bir ismi, öğretmeni, partiliyi uğurladık...

Kıdemli partilimiz, Vatan Partisi Ankara’nın en değerli kadrolarından Sinan Özkara Hocamızı uzun yıllar savaştığı ve defalarca yendiği kanser hastalığıyla verdiği son mücadelesinde kaybettik. Bize verdiği en büyük ders son nefesine kadar mücadeleyle yaşamak ve partili olmaktır

Deniz Tokgöz / Vatan Partisi Ankara İl Başkanı

Atatürk kimileri için bir maskeden kimileri içinse kitaplıkta veya duvardaki bir süsten ibaret. Gerçek Atatürkçü arıyorsanız Sinan Hoca’ya bakacaksınız. O göğsünde taşıdığı Atatürk’ü aynı zamanda bilincinde taşır. Fakat yetmez, en önemlisi Atatürk onun için eylemdir. Günlük yaşamını devrimciliğe vermiştir ve Atatürk Devrimleri için yanarak aydınlatmıştır. Aydın kişiliği ve karakteri vardır. Okuduğunu anlar, anladığını uygular. Devrimcidir. Bu sebeple parti onun en değerlisidir. Aynı Atatürk gibi. O partisine halkını sevdiği sevdayla bağlanmıştır. Belki de başka hiçbir dünya duygusu Sinan Hoca’nın partisi kadar kıymetli olmamıştır. Kendisi gibi partili eşi Nabider Hanım'a ve değerli kızlarına sorsak Sinan Hoca için bizden önce partisi, milleti, Atatürk Devrimciliği gelir derler. O hem öğrenci hem öğretmendir. Hoca olmak kolay değil. Halkının öğrencisi olmadan öğretmeni olmak onun kitabında yazmaz. Peki ne yazar Hoca’nın kitabında? Mütevazilik, emekçilik, sevgi, saygı… Cumhuriyet değerleri dediğimiz ne varsa işte onlar Sinan Özkara’nın kitabında başlık olmuştur.

Kıdemli partilimiz, Vatan Partisi Ankara’nın en değerli kadrolarından Sinan Özkara Hocamızı uzun yıllar savaştığı ve defalarca yendiği kanser hastalığıyla verdiği son mücadelesinde kaybettik. Memleketi Konya-Ereğli-Gaybi köyünde Anadolu toprağıyla buluştu.

Göğsünde taşıdığı büyük Atatürk’ten aldığı derslerle çok öğrenciler yetiştirdi. 1975 yılından beri partili mücadele içindeydi. Vatan Partisi Mamak İlçe Başkanlığı, Çankaya İlçe Yöneticiliği, ADD Çankaya Şube Yöneticiliği görevlerinde bulundu. Ereğli’de öğretmenlerin sendikalaşma mücadelesine önderlik etti. Yine memleketi Ereğli’de partinin köy çalışmalarına aktif olarak katıldı. Büyük bir mücadele mirası yarattı. Onunla çalışmaktan, ondan öğrenmekten gurur duyduk. Bize verdiği en büyük ders son nefesine kadar mücadeleyle yaşamak ve partili olmaktır. O giderken bize bu dersin sınavını bıraktı. Başarılı olacağımıza söz veriyoruz, ışıklar içinde uyu Sinan Hocam.

KARA SİNAN, SİNAN HOCA, BABAM

Ayşe Özkara Ayhan

Bak şu bebelerin güzelliğine; kaşı destan, gözü destan.”

Babam küçük kızlarını ayağında sallarken ninni yerine bu türküyü söyleyerek uyuturdu. Dolayısıyla öğrendiğim ilk türkü buydu. Evet, benim babam bize hiç masal anlatmadı, hiç kandırmadı, bize hiç dikensiz gül bahçesi vadetmedi ama o bahçenin oluşması için gerekli yolu gösterdi “devrim!” Çünkü 21.yüzyılda doğan bebeklerin kaşı destan gözü destan fakat elleri kan içindeydi…

“Hayal aleminde yaşamaya gerek yok!” derdi; “Dünyamızın gerçeği bu, sonradan öğrenip yıkılmaktansa bu gerçekle büyüyün ki dirayetli olun. Bu düzeni ancak onunla savaşarak değiştirebiliriz.” Evet, yanlış okumadınız; değiştirebiliriz!

'SİNAN HOCA'

Babam kendine evlat değil, davasına yoldaş yetiştiriyordu. Babamın dostları ona “Sinan Hoca” diye hitap ederlerdi, biz de zamanla “baba” demeyi unutup Sinan Hoca demeye başlamıştık. Baba-kız kavramından öyle uzaklaşmıştık ki Sinan Yoldaşımızdı o artık bizim.

Babamın üç kızı vardı, Sinan Hoca’nın ise yüzlerce… Kızlarına ilk öğretisi; “kadın kimliğiniz, insan kimliğinizin önüne geçmeyecek!” idi. Bu anlayışla kadın giyiminde her türlü aşırılığa karşı çıkardı. Bir çivi bile çakamayan erkek egemen toplumun içinde, işlerin kadın işi erkek işi olarak ayrımına karşı çıkarak bütün kızlarına conta sıkmayı, ampul değiştirmeyi, çivi çakmayı ve elbette kostik karmayı öğretmişti.

Kadın insan mıdır?” tartışmalarının sürdüğü günümüz Türkiye’sinde onun bu öğretisinin ışığında yetişmiş kız çocukları olarak kadını dünyadan, kadını eylemden, kadını emekten, kadını erkekten ve en önemlisi kadını yaşamdan ayıran bağnazlıkla son nefesimize kadar mücadele edeceğimize söz veriyoruz babam.

Onun eşi de çocukları da partisiydi ve partisindeki herkesi de ailesi olarak görürdü. Aydınlık hareketinin içinde olduğu için pek çok kez silahlı saldırıya uğramış hepsinden de sağ çıkmayı başarmıştı. Tam 22 yıl önce yakalandığı kansere de teslim olmadı, yılmadan yıllarca savaşıp pek çok kez kazandı. Mücadele adamıydı benim babam! Çektiği bütün acıları bal eyler direnirdi. Büyük bir ciddiyetle yaşardı hayatı, ölümden korktuğu halde ölüme inanmadığı için. Tanıyanlar bilir ki Kara Sinan doğduğu topraklara toprağa gömülmeye değil, toprağı uyandırmaya, Toroslarda yeniden baharı örgütlemeye gitti…

ÜÇ KIZ BİR ANA VE SİNAN HOCA

Nefise Sezen Özkara

Babam Sinan Özkara'yı 1 Şubat 2021 Pazartesi günü saat 23.55’de kaybettik. Şubatın ikisinde, Konya, Ereğli, Gaybi Köyü'nde, Elif Anasının yanına, herkesten çok nazının geçtiği yeğenleri gömdüler babamı. Bacıları, anası ağlıyor. Damatları dört dönüyor etrafta. Şahizer Halamın dediğine göre Mustafa Dedemin kedisi de o öldüğünde aynı Nefis’in babamı aradığı gibi her yerde dedemi aramış. Arayanlar, soranlar bitmiyor. Öğretmen Okulu'ndan arkadaşlarının tamamı ya cenazedeydiler ya aradılar. Yoldaşı, yâri Nabider Hoca Hanım karakuş gibi tepemizde artık. Babaannem "Kafeste bir keklik idi. Uçtu gitti Kara Sinan'ım" diye ağıt yakıyor ardından. Giderken, gelirken -illa Hasan Dağı'nı selamlarken- Ruhi Su açtık arabada, Hasret Gültekin dinledik, şiirler okuduk ağlayarak. Üç kız bir ana ve babamdan oluşan bir aile değiliz ki biz. Yoldaşlarımız çok, kardeşlerimiz çok. Hep çoktu. İyi ki! Aydınlık yazı istedi, "Keklik, Çınar, Hasan Dağı ve Babam" başlıklı bir öykü yazdım. Yazılacak çok şey var babama dair, söylenecek çok şey var... Tüm yoldaşları hatırlıyor "Devrimi görmeden ölmem!" sözünü, "Bayrak artık bizde!" diyorlar... "Babam devrimi gördü" diyorum ben. Hem bir değil binlerce devrim gördü. Gölgesine sığınılan birer çınar olabilirsek her birimiz bilinsin ki, nice sahipsiz çocuğun yitip gitmesine izin vermedi Sinan Hoca! Kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyetin, devrimlerin yılmaz fedaisi, babam, kırk kapıdan geçti belki, kırk kilit açtı ama devrimler yaptı bu arada. DEVRİMİ DAİM OLSUN!

HER ZAMAN TEŞKİLATLI HER ZAMAN TEŞKİLATÇI

Emre Can / Ankara İl Sekreteri

Bugüne kadar bir şey öğrendiysek o da 150 yaşında olduğumuzdur. Türk devriminin teşkilatçıları beden yaşı ne olursa olsun hep aynı yaştadır. Sami Özdil, Ali Eti, Füsun Özyıldırım, Hakan Ali Küren ve Sinan Özkara. İnsanlığın özlemini duyduğu dünyayı göremediler ancak gözleri arkada kalmasın, mirasları emin ellerde. Sinan hocamızı çok daha yeni verdik toprağa. Ne büyük şereftir ki mezarı başında konuşma, ona söz verme görevi bana verildi. Cumhuriyetin yetiştirdiği eğitimci bir aydın ve doğal önderiydi hocamız. Şimdi Torosların eteklerinde, İvriz barajını izleyen bir tepede istirahate çekildi. Bizlere ise büyük bir kültür ve teşkilat bıraktı. Son nefesine kadar Vatan Partili ve Aydınlıkçıydı. Kanserle mücadele ettiği yıllarda dahi Cebecide elinde Aydınlık Gazetesi her an karşınıza çıkabilirdi. 7 Haziran seçimleri döneminde Kurtuluşta, Dede Efendi caddesinde seçim büromuzun başındaydı Sinan Hocamız. Bir gece büronun camlarını PKK’lılar taşlamışlar. O günden sonra her gece uyandığında seçim bürosunun etrafında bir tur atardı. Bırakın partinin seçim bürosunu, en ufak bir eşyasına zarar verdirtmez. Partiyi omuzlarında taşıyan, köy köy, kasaba kasaba, partiyi örgütleyen insan. Emeğin en yüce değer olduğu bir toplum kurulduğunda Sinan hocamızı, Sami ustamızı tarihin sayfalarında okuyacağız. Yeni nesil sizlerin doldurduğu çukurlu yollardan hedefine emin adımlarla yürüyecek.

Sonraki Haber