Avrasyacılık çalışmaları kalkınma stratejisidir
Türkiye ve Rusya’dan uzmanların katıldığı ‘Avrasyacılık Ortak Vizyon’ toplantısında Batı hegemonyasına karşı müşterek bir yapının kurulması üzerinde duruldu. Büyükelçilerin de konuşma yaptığı toplantıda, BRICS’in önemine dikkat çekildi
Dün Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde “Avrasyacılık Ortak Vizyon” yuvarlak masa toplantısı yapıldı.
Ankara Üniversitesi, Rossotrudnichestvo, Yevgeniy Primakov Dış Politika İşbirliği Merkezi, Ankara Rus Evi’nin düzenlediği toplantıya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ünüvar, Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov, Belarus Ankara Büyükelçisi Viktor Rybak, Kazakistan Ankara Büyükelçisi Yerkebulan Sapiyev, Türkmenistan Ankara Büyükelçisi Mekan Ishanguliyev, Kırgızistan Ankara Büyükelçisi Ruslan Kazakbaev, Ankara'daki diplomatik misyon temsilcileri ve çok sayıda uzman katıldı.
Açılış konuşmasını yapan Ünüvar, Avrasya’nın jeopolitik konumuna dair değerlendirmelerde bulundu. Ünüvar, Avrasya’nın coğrafi ve siyasi açıdan önemli bir alan olduğuna dikkat çekerek, buranın önemli bir mücadele yeri olduğunu belirtti.
‘TAM DA BÖYLE BİR DURUMDA İHTİYACIMIZ VAR’
Rusya Federasyonu Büyükelçisi Yerhov, dünyanın değişim yaşadığı bu dönemde, Avrasyacılık üzerine çalışmalar yapılmasının özellikle önem arz ettiğini belirtti.
“Gözlerimizin önünde sınırlar yıkılıyor, uluslararası ilişkilerin alışılagelmiş tablosu bozuluyor” diyen Büyükelçi, “Böyle anlarda halkların, kendi tarihsel kimliklerinin ve değer sistemlerinin köklerini ve özünü, kendi etnokültürel, psikolojik ve diğer ölçütlerinin gelişim vektörünü anlamaları gerekiyor. Tam da bu temelde, gelecek felsefesine dair bir anlayış ortaya çıkıyor ve sadece bir taktik değil, aynı zamanda kalkınma stratejisi de inşa ediliyor.” ifadelerini kullandı.
“Bu bağlamda, Avrasyacılık kavramının bu salonda toplanmış bizler için özel bir önem taşıdığını düşünüyorum” diyen Yerhov, “Bunun tek nedeni, halklarımızın ortak bir geçmiş ve umarım ki ortak bir gelecek etrafında birleşmiş olmaları değil. Bunun bir nedeni de entegrasyon şemaları, hatta Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) kadar başarılı olanlar da dahil olsun, ve tamamen işleyen işbirliği modelleri oluşturma çabalarımız, yalnızca finansal, ticari-ekonomik ve kültürel-insani işbirliği üzerine değil, aynı zamanda şimdilerde dedikleri gibi ortak bir kültürel koda dayanan ortak bir Avrasyacı dünya görüşüne sahip olmamız üzerine de düşünmemiz gerektiğini dikte ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.
‘EN AVRUPALI ASYALI EN ASYALI AVRUPALI’
Belarus Büyükelçisi Viktor Rybak da Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun, 21. Yüzyılda Avrasya Çeşitlilik ve Çok Kutupluluk Şartı olarak adlandırılan ve taslağı halihazırda mevcut olan bir kavram geliştirmeyi teklif ettiğini hatırlattı.
Rybak bu fikrin, geçen ekim ayında Minsk'te düzenlenen uluslararası bir konferansın sonuçlarının ardından ortaya çıktığını söyledi.
“Türkiye'nin Asya'daki en Avrupalı ve Avrupa'daki en Asyalı ülke olarak adlandırılması nedeniyle, Türk uzmanlarla Avrasyacılık konusundaki diyaloğun önemini ve uygunluğunu vurgulamak gerektiğini düşünüyorum.” diyen Rybak, “Sizi temin ederim ki Belarus, Avrasya ülkelerinin potansiyellerinin halklarının yararına olacak şekilde yakınlaştırılması ve karşılıklı fayda sağlayacak şekilde birleştirilmesi fikrini en üst düzeyde desteklemektedir.” diye konuştu.
‘KÖPRÜ DEĞİL MERKEZİZ’
Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Alikber Alikberov, Ruslar ve Türklerin ortaklığını anlatan bir konuşma yaptı.
Alikberov, Avrasya’da Batı’nın tersine “biz ve başkaları” düşüncesinin değil ortaklıkların oluştuğu “biz” fikrinin varlığından bahsetti. Türkiye ve Rusya’nın Asya’dan Avrupa’ya uzanan bir köprü olmadığının altını çizen profesör, “Köprü, üzerinden geçilip gidilen bir yerdir. Biz ise bir merkeziz.” dedi. Asya’da ortaklıkların olduğunu belirten Alikberov, Avrasya’da yaşayanların farklı din ve etnik milliyetlere sahip olarak yüz yıllarca bir arada yaşadığına ve birbirlerini etkilediğine dikkat çekti.
‘RUSYA’DA İKİNCİ DİL TÜRKÇEDİR’
Alikberov, Rusya içerisinde Türklerin yoğunluğuna dikkat çekti. Rus İmparatorluğu zamanında Rusça’dan sonra en çok konuşulan dilin Türkçe olduğunu belirten profesör, “Rusça’da yoldaş anlamına gelen ‘tavariş’ kelimesi Türkçe kökenlidir. Bu kelime sizinle birlikte mal arayan menfaat oluşturan kişi anlamına gelir. Yani birlikte var olup birlikte çıkarlarımızı oluşturuyoruz.” ifadelerini kullandı.
Sovyetler Birliği’nde de nüfusun yüzde 10’unun Türk olduğunu hatırlatan Alikberov, “Sovyetler Birliği’nde orduda kahraman Türkler vardı. Bin 500 yıl boyunca bir arada yaşadık. Şu an Rusya’da 11 milyon Türk kökenli insan yaşıyor. Rusya sadece Ortadoks değil aynı zamanda bir İslam ülkesidir de. O yüzden bizler size uzak değiliz. Rusya Türkler’e yakınlaşmaktan yanadır.” dedi.
‘EN SOMUT TEKLİF BRICS’TİR’
Altınbaş Üniversitesi Rektörü ve Türk-Rus Üniversiteler Forumu Eşbaşkanı Prof. Dr. Çağrı Erhan da Avrasyacılık anlamında BRICS’e vurgu yaptı. Yeni kurulacak olan düzenin Soğuk Savaş döneminin artığı olan küreselleşmeci sözde aydınlanmanın nitelemeleriyle ele alınmaması gerektiğini belirten Erhan, şunları söyledi:
“Ne kuracağımız konusunda net değiliz. Net olmalıyız… Avrasya ülkelerinin, adil, kapsayıcı bir düzen kurması için masada teşebbüsler var. Buradaki en somut teklif de BRICS’tir. BRICS dünyadaki mutsuz çoğunluğun umudu haline gelmiştir.”
Eylem birliğinin sağlanmasının altını çizen Erhan, doların azalsa da hâlâ en çok kullanılan döviz birimi olduğuna dikkat çekti. Doların yerine alternatif oluşturulmamasındaki en büyük engellerden birisinin, ülkelerin ellerinde hala dolar bulundurulması olduğunu belirten Erhan, bu konuda daha cesaretli ve kararlı olunması vurgusu yaptı.