Antik çağda trakeostomi

Kovid hastalığına bağlı gelişen akciğer sorunları nedeni ile yoğun bakım tedavisi uzayan hastalarda soluk borusuna bir delik açılır hasta bu yolla solur. Trakeotomi, boyuna, nefes borusunun (Trakea) 2.ve 3. kıkırdak halkaları arasından bir delik açılarak plastik bir kanül yerleştirilip hava yolu açıklığının sürekli olarak sağlandığı bir cerrahi işlemdir. Çok çeşitli durumlarda acil veya planlı olarak uygulanabilir. Trakeotomi geçici olarak açılıp kapatılabileceği gibi altta yatan hastalığa göre kalıcı da olabilir.

Açılan deliğe “trakeostomi kanulü” yerleştirilerek havayolu açıklığı sağlanır. Bu kanüllerin temizliği önemlidir. Kanülün özelliğine göre değişmekle bereber genellikle 1 ay aralıklarla sağlık personelleri tarafından değiştirilir. Bazı kanüllerde iç içe geçen 2 kanül bulunur. Böylece hasta veya yakını iç kanülü çıkarıp temizledikten sonra tekrar esas kanülün içine yerleştirebilir. Trakeotomili hastalar tek kullanımlık aspirasyon kanülleri ve ev tipi aspiratörler yardımıyla balgamlarını hava yollarından temizleyebilirler ancak çoğu zaman bakımları için bir başkasına ihtiyaç duyarlar.

Trakeotomi, hava yolunu koruyamayan nörolojik hastalıklarda, sürekli mekanik solunum desteğine gerek duyan ileri evre kronik solunum yetmezliğinde, üst hava yollarında tümör, yabancı cisim gibi tıkanıklığa yola açan durumlar ve bunun gibi pek çok nedenle açılabilir.

Yutma fonksiyonları iyi olan hastalar ağızdan yemek yiyebilirler. Kanül, ses tellerinin altına yerleştirildiğinden trakeotomili hastalar konuşamazlar. Ancak uygun olan hastalarda özel kanül veya kapaklar yardımıyla konuşma sağlanabilir.

Eski Mısır trakeotomi uygulaması

İNSANLIK TARİHİ KADAR ESKİ

Günümüzde yoğun bakım ünitelerinde genellikle uzun dönem entübasyonlarda gelişebilecek komplikasyonlar nedeniyle açılan trakeostominin tarihçesi neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Milattan öncesine dayandığı düşünülen trakeostominin ilk olarak Antik Mısır ve Antik Yunan uygarlıklarında uygulandığı sanılmaktadır. MÖ 3600’lü yıllara dayanan Mısır tabletlerinde trakeostomi işleminin nasıl yapıldığına dair resimler bulunduğu bilinmektedir. Trakeostomi yapıldığına dair diğer kanıtlar MÖ 2000- 1000’li yıllarda Hindu tıbbının Rig Veda adlı kutsal kitabında, MÖ 1550’li yıllarda ise Antik Mısır Ebers Papirüsleri’nde yer almaktadır. Trakeostomi uygulamasından ilk defa antik tıbbın babalarından biri olan Imhotep tarafından Ebers papirüslerinde bahsedilmiştir. Ebers papirüslerinden hekimlerin trakeostomi operasyonu sırasında aşırı kanamadan kaçmak için yarayı dağladıkları yani koterize ettikleri, yarayı iyileştirmeye yardımcı olmak için pürülan akıntıları drene ettikleri de öğrenilmektedir. Bu yazıtlarda trakeostomi, nefes borusuna boyundan insizyon yapılması, nefes borusunun açılması olarak tanımlanmıştır. Antik yazıtlardan bir diğeri olan Çin kitabı Huang Ti Nei Ching Su Wen’de ise trakeostomi gibi cerrahi prosedürler hakkında bir bilgiye rastlanmamıştır. Musevilerin nefesin yaşam için gerekli olduğu ve Yahudilerin nefesin kesilince insanın öldüğünü bildiklerine dair bilgilere ise Kutsal Kitap-Eski Antlaşma Metinler Yaratılış 2. Bölüm ve 2. Krallar 4. Bölüm’den erişilmektedir. Ayrıca Yahudilerin ölmek üzere olan bebeklerine ağız ve burunlarını kapatarak suni solunum yaptıkları da bu kitapta yazmaktadır. Antik çağlardan Milat’a doğru ilerlerken trakeostomi işlemi hakkındaki fikirler de çoğalmaya başlamıştır. Trakeanın solunum için önemli olduğu fikri, genellikle bazı hastalıkların neden olduğu larengeal ödem nedeniyle gelişen boğulmalar ve yabancı cisim aspirasyonları nedeniyle insanların ölmesi sonucu gelişmiştir. Trakeostomi uygulaması ise çeşitli nedenlerle yaşanılan asfiksi için geliştirilen acil bir müdahale olmuştur. Bununla ilgili olarak Homer (MÖ 800), boğulmaların tedavisinde trakeayı kesmek gerektiğinden bahsetmiştir. Yabancı cisim aspirasyonu sonucu ölen ilk vakanın ise MÖ 475 yılında Yunanlı şair Anacreon’un üzüm çekirdeğini aspire etmesi sonucu olduğu bilinmektedir. Trakeostomi uygulaması savaşlar ve ticari alışverişlerin sonucu olarak birçok coğrafi bölgede bilinen bir uygulama haline gelmeye başlamıştır.

HİPOKRAT TANIMLADI

Modern tıbbın babası olan Hipokrat (MÖ 460-380) trakea entübasyonunu ve hasta destekli ventilasyonu tanımlamış, peritonsiller apselerde ve akut solunum yolu obstrüksiyonlarında acil trakeal kanülasyonun gerekli olabileceğine vurgu yapmıştır. Ünlü Makedon Kral Büyük İskender’in (MÖ 356-323) muhtemelen bir savaş sırasında, yemek yerken etin kemiğini aspire etmesi sonucu boğulmak üzere olan bir askerin boğazına kılıcıyla delik açtığı bilinmektedir. Trakeostomi uygulamasının Yahudiler arasında da bilindiği, Yahudiler tarafından MÖ 400-200 yılları arasında oluşturulan kanun, etik, ilişki ve tarihini bir arada tutan Talmud adlı kitaplarından öğrenilmektedir. Bu kitapta trakeostominin yenidoğan bebeklere solunumunu desteklemek amaçlı yardımcı bir havayolu olarak açıldığından ve solunumun açılan bu deliğe bir kamış eklenerek yapıldığından bahsedilmektedir. Tarihteki ilk elektif trakeostomi girişimi MÖ 100’lü yıllarda Yunan Hekim Asclepiades tarafından yapılmıştır. MS 2. yüzyılda Yunan Hekim Aretaeus (MS 80-139) ile Romalı anatomist Galen (MS 129-199) tarafından tutulan kayıtlardan benzer operasyonlar gerçekleştirdikleri öğrenilmektedir. Galen, trakeostomiyi anlatmak için soluk borusunu kesme, Aretaeus ise artere kesi yapma tabirini kullanmıştır. Romalı Antyllus MS 340 yılında trakeostomi insizyonunun 3. ve 4. trakeal halkalar arasında yapılması gerektiğini, stomanın kancalarla birbirinden ayrılıp yara kenarlarının dikilerek ağızlaştırılması gerektiğini böylece hastanın daha rahat nefes alıp verebileceğini bildirmiştir. Trakeostomi uygulamasının 4. yüzyılda Arap dünyasında gerçekten yapılıp yapılmadığı yani sadece teorik olasılıklar üzerinden tartışıldığı ise kesin olarak belli değildir. Milattan sonraki ilk yüzyıllarda trakeostomi ile ilgili çeşitli deneylerin yapıldığı bilinmektedir.

İBNİ SİNA

İbni Sina (MS 980-1037), “Kanun” adlı ünlü yapıtının 3. ve 4. kitabında bahsettiği deneyinde gümüş ya da altın bir kanül kullanılarak yapılan trakeal entübasyonu tanımlamıştır. İbni Sina ve El Razi trakeostominin yapılışını açık bir şekilde tanımlasalar da insanlar üzerinde uygulamaya döktüklerine dair herhangi bir kanıt bulunmamaktadır. Trakeostomi terimi 9. ve 10. yüzyıllarda pulmoner kanalın insizyonu, 10. yüzyılda epiglot kesisi olarak adlandırılmıştır.

Günümüz tedavisinde kullanılan pek çok ameliyat yönteminin uygulanmasına yazılı çağlardan itibaren başlanmıştır koşullar ve teknoloj, bu yöntemlerin daha az riskli olmasına yardım etmiştir.

Sonraki Haber