Araştırma: Avrupalılara göre AB salgında sınıfta kaldı, daha fazla dayanışma gerekiyor
Yapılan bir araştırmaya göre, Avrupalıların çoğu AB’nin koronavirüs krizinde sınıfta kaldığına inanıyor ve üye ülkeler arasında daha fazla dayanışma görmek istiyor. Ayrıca katılımcıların çoğu ABD’yi artık güvenilir bir partner olarak görmüyor.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi, salgının nasıl algılandığına dair kıta çapında kapsamlı bir araştırma gerçekleştirdi. Nisan sonu mayıs başı arasında 11 bin kişiyle yapılan anketin sonuçları Le Monde, La Vanguardia ve Guardian gazetelerinde eş zamanlı olarak yayımlandı.
Buna göre katılımcıların yüzde 63’ü Avrupa Birliği içinde daha fazla dayanışmaya ihtiyaç olduğunu söyledi. Kuzey ülkelerinde yaşayan katılımcılar, hükümetlerinin krizi yönetme şeklinden memnun oldukları için, bu konuda diğer ülkelere nazaran daha olumlu yanıtlar verdi.
AB ETKİSİZ KALDI
Katılımcıların neredeyse yarısı AB’nin rolünün kriz sırasında etkisiz kaldığını belirtirken, bu oran Fransız katılımcılar arasından yüzde 58’e kadar ulaştı.
Araştırmayı kaleme alan Ivan Krastev ve Mark Leonard, “Krizden önce, kıta, Avrupa yanlısı kozmopolitler ve AB’ye karşı olan milliyetçiler arasında giderek daha fazla bölünüyordu. Araştırma, virüsün, bu ikisi arasındaki ayrımı karıştırdığını gösteriyor” dedi.
ABD OLUMSUZ ALGIDA ÇİN'İ GERİDE BIRAKTI
Ancak araştırmaya göre salgın, en büyük etkisini Avrupalıların dünya algısında yarattı. Katılımcıların yüzde 60’ı ABD’ye artık daha olumsuz baktığını söyledi, yüzde 48 ise Çin hakkında negatif görüşlerini dile getirdi.
La Vanguardia’ya konuşan baş araştırmacılardan Jeremy Shapiro, “Avrupalılar ABD'ye, onun dünyaya liderlik etme gücüne ve yeteneğine olan inancını yitirdiler” ifadelerini kullandı. Bunun, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük değişimlerden biri olduğu belirtildi.
ARTIK 'AVRUPA YANLISI YENİ BİR KİMLİK' VAR
Ayrıca araştırmacılara göre sonuçlar ‘Avrupa yanlısı yeni bir kimliği’ de ortaya koydu. Bu kimliği savunanlar insanlar; egemenliğin ortak dış politika, dış sınırların kontrolü ve yeniden yerelleştirilmiş üretim yoluyla geleceğini savunuyor.