Arka sokağın çocukları unutuldu! Bir stajyer öğretmenin gözünden Almanya'da eğitim

Bielefeld kentinin bir ilkokulunda stajyer öğretmenlik yaptım. Sınıfta sekiz farklı milletten çocuklar vardı... Okulda çocuk yoksulluğu, Almanca ana dili olmayan öğrenci, göç eden öğrenci ve destek ihtiyacı olan öğrenci oranının arttığı görülüyor...

Geçen üniversite dönemim bir öncekilerden farklıydı: Ekim 2023 başlayan dört aylık bir süre boyunca Kuzey-Ren Vestfalya (KRV) eyaletinde bulunan Bielefeld kentinin bir ilkokulunda stajyer öğretmen olarak bulundum ve böylelikle bir Alman ilkokulunun güncel durumunu gözlemleme fırsatım oldu. Beni tam olarak neyin beklediğini bilmesem de arkadaşlardan, çevremden ve haberlerden Almanya’daki okullar hakkında duyduklarım ve bildiklerim vardı. Kendi deneyimlerim ne yazık ki anlatılanları doğruladı.

SADECE SORUNLARI TANIMLIYOR, ANCAK ONLARI ÇÖZMÜYOR

Dahil olduğum sınıfa ve okulun geneline baktığım zaman ilk dikkatimi çeken yüksek yabancı öğrenci sayısıydı. Nereye baksam farklı bir milletin çocuğunu görüyordum. Kendi sınıfımda 8 farklı millet saymıştım. Arkadaşlarım, okulun nasıl olduğunu sorduklarında çoğu zaman Birleşmiş Milletler benzetmesini yapardım ki bu durum benim çok hoşuma giden bir şeydi: Sınıftaki çocuklar kendi kültürlerinden bahsettiler, anadillerinden bana kelime öğretmeyi çalışıp ailelerinin geldiği toprakları bazen mutlu bazen ise hüzünlü anlattılar. Bütün bu anılar benim için özel ve kıymetli olsa dahi bu var olan durumu pembe gözlükler ardından izleyip, güzelleştirmek doğru olmaz.

Okul Sosyal Endeksi, 2020 yılında Ruhr Üniversitesi Bochum tarafından Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti adına ilk kez geliştirilen ve bir okulun öğrenci nüfusunun sosyal bileşimini bir değerle gösterebilen bir araç. Okulların öğrencilerinin sosyal bileşimi dört gösterge üzerinden gösterilir: Çocuk yoksulluğu, Almanca ana dili olmayan öğrencilerin oranı, yurtdışından göç eden öğrencilerin oranı ve öğrenme, duygusal ve sosyal gelişim ve dil konularında destek gereksinimi olan öğrencilerin oranı. Geçtiğimiz sene güncellenen Okul Sosyal Endeksi, çok daha fazla okulunun bileşimini “zorlayıcı” olarak tanımlamakta: 2024 eğitim-öğretim yılından itibaren KRV’de 948 okul, "sosyal olarak yük altında" kabul edilmekte. Bir önceki dönemle karşılaştırıldığında, verinin üç katına çıktığını görmek mümkün. Staj yaptığım okulun puanı ise 6’dan 8’e yükselmesi çocuk yoksulluğu, Almanca ana dili olmayan öğrenci, göç eden öğrenci ve destek ihtiyacı olan öğrenci oranının arttığını belirtiyor.

Okul sosyal endeksinin mevcut sosyal zorlukları tanımladığı ve belirli kaynakların okullara daha hedefli bir şekilde dağıtılmasına katkıda bulunduğu söylenirken, SPD eyalet meclis grubunun okul politikası sözcüsü Dilek Engin ise, "Sadece sorunlar tanımlıyor, ancak onlar çözmüyor." açıklamasını yaptı. Şu ana kadar gerçek ihtiyaçlara göre bir kaynak dağıtımı yapılmadığını da vurgulamakta.

"Almanya’da Eğitim 2022" raporu açıklamayı desteklemekte; öğrencilerin becerilerindeki eğilim düşüş gösterirken eğitimdeki adaletsizlik artıyor. Raporda, Almanya'da eğitim başarısının sosyoekonomik duruma bağlı olması uluslararası karşılaştırmada hala yüksek olduğu ve bu bağımlılığın arttığı aktarılıyor. Düşük sosyoekonomik statüye, düşük gelire sahip ve düşük nitelikli ebeveynlerin çocukların başarılı bir eğitim sürecine sahip olma şansı belirgin şekilde daha düşüktür. Her üç çocuktan biri bu durumdan etkilenmekte.

Öğretmenler kendi iş yükünü nasıl değerlendiriyor? Kırmızı: çok yüksek - Turuncu: yüksek - Yeşil/sarı: uygun - Mavi: az - Siyah: çok az

ALARM VERİCİ DÜZEYDE YÜKSEK BİR İŞ YÜKÜ

Stajımın ilk gününden itibaren öğretmenler odasına girmeyi pek sevmezdim. Kendi öğrencilik yıllarımda okulun en gizemli ve merak uyandıran bölümüydü ve orada neler olup bittiğini hep bilmek istemişimdir. Gerçekte nasıl olduğunu gördüğümde ise çok da merak edilesi bir yer olmadığını anlamam çok sürmedi. Sakin ve sessiz bir odaydı çünkü öğretmenlerin neredeyse yarısı çoğu zaman hastaydı ve genellikle okulda öğretmen eksikliği yaşanıyordu.

Okulda bulunanlarda ise stres, yorgunluk, bitkinlik ve memnuniyetsizlik gözlemlemek mümkündü. Bu konuyla ilgili Robert Bosch Vakfı tarafından 2022 yılında yapılan bir anket, gözlemlerimi doğruluyordu: Öğretmenler arasında alarm verici düzeyde yüksek bir iş yükü olduğunu gösteren Alman Okul Barometresi anketi, öğretmenlerin ezici bir çoğunluğunun, meslektaşlarını (yüzde 92) ve kendilerini (yüzde 84) şu anda çok veya çok fazla yük altında olarak görüyor. Yüksek iş yükü ciddi sonuçlar doğuruyor: Öğretmenlerin yarısından fazlası (çok) sık bedensel yorgunluk, bitkinlik ve halsizlik çekiyor. Her iki öğretmenden biri ayrıca iç huzursuzluk ve boyun ağrılarından etkileniyor, üçte biri uyku problemleri yaşıyor.

Öğretmen eksikliği, sıklıkla mevcut sınıfların dağıtılmasına ve söz konusu öğrencilerin başka sınıflara yollanmasına sebep oluyordu. Başka sınıflara dağıtılan öğrenciler her ne kadar bir öğretmenin gözetiminde olsa da gerekli ilgiyi ve hakkı olan eğitimi görmüyordu. Sınıfın bir köşesinde öğretmen ile etkileşimden noksan bir şekilde verilen ödevleri yapan öğrenciler, sınıfın kalabalığı sebebiyle bir masanın başında bile derslerini yapamıyordu. Masa sayısı yeterli olmadığından bir bankın üstünde oturarak, iki bükümlü olarak derslerini yapmaya çalışırlardı.

KAYNAŞTIRMA: KÂĞIT ÜSTÜNDE BİR YAZI

Almanya, 2009 yılında BM Engellilerin Hakları Sözleşmesi'ni (UN-BRK) onayladı. Bu uluslararası sözleşme eğitimden iş dünyasına, konuttan sağlık hizmetlerine kadar engelli bireylerin eşit katılımını sağlamayı amaçlamakta. Onaylayan taraf, sözleşmesinin 24. maddesinde belirtildiği gibi, "ayrımcılık yapmadan ve eşit fırsatlar temelinde eğitim hakkını sağlamak için, bütün düzeylerde bütünleşmiş bir eğitim sistemini garanti eder." Almanya’da son yıllarda bütünleşmiş eğitim sistemine geçişin adımları atıldı ama asıl hedefe ulaşmaktan hâlâ uzakta: 2009 yılından bu yana, özel eğitim ihtiyacı olan çocukların genel okullarda eğitim gördüğü oran artmış olsa da 2021/22 eğitim yılında hala özel eğitim ihtiyacı olan öğrencilerin %56'si düzenli ilkokul yerine özel eğitim okulunu tercih etmiş. Almanya, BM Engellilerin Hakları Komitesi'nin Ağustos 2023 sonundaki devlet incelemesinde, bahsedilen 24. maddenin gerekliliklerini yerine getirmeme konusunda ciddi eleştirilere maruz kaldı.

Benim bulunduğum sınıfta da öğrenme zorluğu yaşayan bir öğrenci mevcuttu. Kendisine, sınıf öğretmeninin büyük mücadelesi sayesinde günlük okul hayatında destek olacak refakatçi personel sağlandı. Bir gün, teneffüste kendisiyle sohbet ederken kısa bir süre önce yaşanan bir olayı anlattı: “Almanya’nın kaynaştırma eğitim politikalarının her çocuğa, engelli dahi olsa, istediği okula gitme hakkını veriyor. Bu imkândan yararlanmak isteyen bir aile, fiziksel engelli çocuğunu bulunduğumuz okula kaydetmek istedi ama belediye, beş basamaktan oluşan bir merdivene rampa montaj etme bütçesini sağlamadığı için çocuk bu okula kaydolamadı. Bahsedilen kaynaştırma eğitim imkânı kâğıt üstünde bir yazıdan ibaret.”

Avukat Felix Winkler sz gazetesine verdiği bir röportajda, yetkili makamların çocuğun bir düzenli okuldaki eğitime entegre edilmesinin imkânsız olduğunu düşündüklerinde yasada belirtilen istisnai düzenlemelere sıklıkla başvurduklarını açıkladı. Tüm çocukların düzenli okulda yer alma hakkı olduğunun altını çizen avukat, bu durumda ebeveynlerin fazla söz hakkı kalmadığını ekledi.

ACIMASIZ SİSTEMLE ERKEN TANIŞAN ÇOCUKLAR

Sınıfımda bulunan çocuklar ile sohbet ederken var olan gerçekler ile tekrar tekrar yüzleştim: Ukrayna’dan ailesi ile geçen yıllarda göçen bir çocuğun “ben Ukraynaca değil Rusça konuşuyorum” demesiyle, ailesi Irak’tan göcen Ali’nin “benim ülkem ikiye bölündü” sözleriyle, “Macaristan ve Türkiye arkadaş, değil mi?” sorusunu soran Macar kızlarla, “Benim babaannem Lübnan’da saklanmak zorunda, Almanca bilse onu da getiririz Almanya’ya”, cümlesini eden Hussain’le ve “Ben yüzmeye gitmek istiyorum, diyen Kalina’nin “ama annemin parası yok”, açıklamasını yapmasıyla. Onlar, bu acımasız sistemin gerçekleri ile çok erken yasta tanıştılar ve yükünü omuzlarında taşıyorlar. Bir eğitimci olarak, devrimi en çok da bu çocukların hakkettiğini düşünüyorum.

Sonraki Haber