ArtContact İstanbul sanat fuarına dair gözlemler
SEYİT YÖRE
Haziran’ın 1’i ile 4’ü arasında üçüncüsü sunulan ArtContact İstanbul Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı'nda, başta İstanbul'dan olmak üzere çok sayıda sanat galerisi ve temsil ettikleri sanatçıların resim ve heykelleri yer aldı. Ayrıca bazı üniversitelerin görsel sanatlar programlarıyla bazı belediye, dernek ve vakıfların sergileri de bu fuardaydı. Fuarın geçen yıla göre farklı olan özelliği ise Kore, Rusya, Belarus, İran gibi ülkelerden de resim, heykel, el sanatları eserleri içermesi ve uluslararası yönünün bu yıl artmasıydı. Sergilenen onlarca esere gelince, Realizm’den Postmodern’e farklı temalar, teknikler ve malzemelerle yaratılmış bir çeşitlilik söz konusuydu. Fuarda, Atölye Sanat Hayatı adına düzenlenen iki panelden, benim de "Acının Estetiği"nde konuşmacı olduğum, çok sayıda panel de vardı. Bunların yanı sıra, fuara dair gözlemlediğim olumsuzluklar da vardı.
ORGANİZASYONA DAİR OLUMSUZLUKLAR
Bu fuara dair olumsuzluklardan biri, fuarın düzenlendiği mekanın görünürlüğünün olmaması, ulaşımının zorluğu ve çevresinin yaşam alanlarından kopuk olmasıdır. Bunun yanı sıra, çoğunluklu siyasi mitinglerle anılan Yenikapı'da, bu fuarı ziyaret eden, eserleri inceleyen veya satın alan sayısının, resmiyette 16 milyon nüfusu olan şehir için küçük bir nokta olması da bir olumsuzluktur. Bir sanat fuarı bir siyasi miting kadar dolmasa da insanların vakit ayırıp o fuar mekanına gitmesi için yüksek sanat tutkusunun olması gerekli. 2 Haziran’daki gözlemlerime göre, geçen yıldakine benzer, fuarda sadece galeri temsilcileri, sanatçılar ve organizasyon ekibi birbirini ağırlıyordu. Organizasyonla ilgili diğer olumsuz gözlemim, önceki yılla aynı şekilde fuarın başlangıç tarihine kadar katılımcı ve etkinlik listesinin tamamlanıp web sayfasından sunulmamasıydı. Katılımcılar ve etkinlikler ArtContact İstanbul’un Instagram sayfasından tek tek duyuruldu. Ayrıca büyük bir fuar için yetersiz olan ve birkaç kişiden oluşan organizasyon ekibinin hazırladığı afişler de çok amatörce ve düzensizdi. Fuar’da kurumsal sergisi de olan belediyeler tarafından İstanbul’un farklı yerlerine büyük afişler asılsaydı, bu fuar güçlü bir şekilde duyurulabilirdi.
ETKİNLİĞİN TOPLUMA ULAŞMASI
Bunların yanı sıra, “popüler” olmayan müzik ve sahne sanatları etkinliklerinin İstanbul'un her yerine ulaşmaması gibi, bu görsel sanatlar fuarı da sadece Yenikapı'daki mekana gelebileceklere hitap etmektedir. 16 milyonluk bir şehirde görsel sanatların alıcısı bir avuç insansa, bu durum ülkenin sanatla ilişkisinin düzeyini de temsil etmektedir. O zaman, bilimciler gibi sanatçılar da eserlerini bu fuarda sadece kendi aralarında sunmuş oluyorlar. Bu olumsuz durum da yıllar boyunca genel eğitimin içinde sanat ve estetik bilincinin oluşamadığını göstermektedir. 1950'den günümüze hep ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlarla yüzleşen mutsuz toplumdan ciddi sanat dallarıyla ilgilenmesini de beklemek çok zor. Ama bu durum, sanatın ve sanatçının, her şeye rağmen öncelikle kendisi için eser yaratmayacağı ve sunmayacağı anlamına da gelmez. Bu açıdan, düzeltilebilecek eksikliklerine rağmen, ArtContact İstanbul gibi sanat fuarları devam etmeli ama topluma yayılması için de çözümler üretilmelidir. Bu çözümler de belediyeler, sanat galerileri ve organizasyon ekibinin işbirliğiyle oluşabilecektir. İlgili belediyeler fuarı tanıtmak ve fuar mekanına insanları ulaştırmak için -mitinglerdeki gibi- çaba gösterebilirler. Bir de İstanbul’da daha ulaşılabilir yerlerdeki görsel sanat müzelerini ve sergileri yılda kaç kişinin ziyaret ettiği belirlenip sadece 4 günlük bir fuarı bulunduğu mekanda kaç kişinin ziyaret edebileceği de hesaplanmalıdır. Sanat yapılıyorsa alıcısı olan topluma da ulaşması gerekir. Sadece “ünlü oyuncular”ın tiyatro oyununu tercih eden, TÜYAP Kitap Fuarı’na “ünlü yazar” görmek, “selfie” çektirmek ve kitap imzalatmak için Beylikdüzü’ne kadar gidenler, içinde “ünlü olmayan” ulusal ve uluslararası görsel sanatları ve sanatçıları görmek için Yenikapı’ya gitmek istemeyebilir.