Asgari ücretten fazlası için önce sendika

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı, yeni yılda geçerli olacak asgari ücretin net tutarını (AGİ dahil) bekâr bir işçi için aylık 2 bin 825 lira 90 kuruş olarak açıkladı (Brüt: 3.577,50 TL).

TÜİK, geçen günlerde bekar bir işçi için aylık geçim tutarını ağır işlerde 2 bin 792 lira 10 kuruş olarak açıklamıştı. Evli ve çocuklu olma durumuna göre, işçinin alacağı ücret AGİ çerçevesinde sınırlı düzeyde artıyor. Örneğin evli, eşi çalışmayan ve iki çocuklu işçinin aylık net ücreti (asgari) 2 bin 960 lira 6 kuruş olarak belirlendi. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işçi tarafını temsil eden Türk-İş Konfederasyonu’nun açlık-yoksulluk sınırı araştırması sonuçlarına göreyse bekâr bir çalışanın aylık yaşam maliyeti Aralık-2020 döneminde 3 bin 147 Türk lirasıdır. Belirlenmiş olan asgari ücret, bir aileyi geçindirmek kenara dursun, bekâr bir işçinin yaşam maliyetinin bile altında kalmıştır. Hâlihazırda erimiş bir şekilde belirlenen asgari ücret düzeyini 2021 yılında hangi ekonomik gelişmelerin beklediğini hep birlikte göreceğiz. İstanbul Ticaret Odası geçen günlerde, Türkiye’deki işverenlerin ve hükümetin uluslararası sermaye için ucuz işçi cenneti olma misyonuyla hareket ettiğini itiraf etti. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun çalışmaları esnasında gelen bu itiraf, Türkiye’nin dünya sistemleri içindeki rolünü açık bir biçimde gösteriyor. Bu sistem içerisinde Türkiye, küresel sermaye için cazibe merkezi olma adına emekçilerini feda ediyor. Asgari ücretin bu yılki artışının, dolar bazında, son 11 yılın en sonunda yer alması da bunun göstergesi (2021 yılı için belirlenen asgari ücret, 377 dolara tekabül ediyor).

ASGARİ DEĞİL, GEÇİM ÜCRETİ VURGUSU

Asgari ücret çalışma ilişkilerinin en temel pazarlık konularından birisi. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise en önemlisi! Türkiye’de yaklaşık 7 milyon işçi doğrudan asgari ücretle yaşamını idame ettirirken, 10 milyon işçinin ücreti asgari ücrete yakın düzeydedir. Asgari ücretten az bir miktarda yüksek ücret alanların da asgari ücrete dönme ihtimali içten bile değil. Zira işverenlerin en fazla şikâyetçi olduğu konuların başında emek maliyetleri geliyor. Asgari ücret, Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın da ifade ettiği gibi başlangıç ücretinden öteye geçmiş ve piyasadaki geçim ücreti-rezervasyon ücreti hâline gelmiştir. Bu durum, İstanbul Ticaret Odası’nın yaptığı açıklamayla birlikte ele alınmayı gerektirmiştir: Türkiye’deki işçi sınıfı, en düşük düzeydeki ücretle istihdam edilmelidir ki Türkiye, uluslararası sermaye için ucuz işçi cenneti olabilsin. Kendilerine yapılan tüm desteklere rağmen işverenler fedakârlık beklentilerini sürekli yineliyorlar. Pandemi döneminde üretim çarklarının dönmesi uğruna feda edilen canlar gibi, asgari ücret konusunda da beklentiler işçi sınıfının üzerinde oldu. Ekonomik ve sosyal konulardaki fedakârlık beklentisinin nesnel temellerini ise kültürel hegemonya oluşturuyor. İşçi sınıfının nicel ve nitel açıdan gelişmesi, bu düşünce çerçevesinde hareket etmenin tutarlılığını sorgulatıyor. Yaklaşık 10 milyon insan, asgari ücretin doğrudan etkisi altındayken, tabandaki rahatsızlık ihtimali, sendikaların daha işlevsel davranmasını sağlıyor. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndan işçi tarafının istediği sonuç elde edilemese de, işveren tarafının beklentilerinin üzerinde sonuç çıkması bu önermeyi doğruluyor. İşçiler, kitlesel eylemler gerçekleştirmeden bu zam oranı açıklanmıştır. İşçilerin sendikalarda örgütlenerek daha iyi haklar elde etmesi mümkün.

AKSİ MÜMKÜN…

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, çalışmalarına son verirken anlaşılmıştır ki, işçi sınıfı dinamiktir, ancak dengecidir. Bir yandan kendisini temsil eden sendikaları harekete geçirme işlevini gören emekçiler, diğer taraftan da hükümeti ve işverenleri tam anlamıyla karşısına al(a)mamaktadır. Asgari ücretin, en azından birçok ekonomistin beklentisinin üstünde olmasında, işçi tarafının iradesini sağlam biçimde göstermesi rol oynamıştır. Göreli olarak yüzde 21 gibi bir oranla beklenenden fazla zam alan işçiler, mutlak anlamda 2 bin 825 TL’nin yetersiz olduğunun da bilincindedir. İlk etapta sosyal medyadaki paylaşımlara bakıldığında, mutlak anlamda asgari ücretin düşük düzeyde kalmasının sorumlusu olarak sendikalar tutulmaktadır. Bu bakış açısı, işverenlerin beklentisini karşılamaktadır. İşçilerin örgütsüz kalması, sınıfsal örgüt olarak sendika çatısı altına girmemesi ve üstelik bu örgütlere tepkiyle yaklaşmaları, işverenler açısından bal-kaymaktır. Oysa Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda görev yapan Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat’ın ifade ettiği gibi, asgari ücret işveren ve hükümet oylarıyla kabul edilmiştir ve işçi tarafı muhalefet şerhi koymuştur. Karşı oy veren sendikacıların asgari ücret konusundaki tutumları yerindedir. İşçi sınıfı kendisine reva görülen sefalet ücretlerinden kurtulmak, vergide adaleti sağlamak, insan onuruna yaraşır bir yaşam sürmek için sendikalara her zamankinden daha fazla sahip çıkmalı ve dayanışmayı ait olduğu sınıf içerisinde göstermelidir. Yöneten sınıfın taleplerinin aksi, ancak ve ancak örgütlenerek mümkündür.

* Pamukkale Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü

Sonraki Haber