Aşk gelicek cümle eksikler biter*
'Tek tek bedenlerden geçerek gerçeğe varacaksın.' der Sokrates. Bugün emperyalizmin toplumları yozlaştırmak için sloganlaştırıp çıkarı için kullandığı kavramlardan biri de budur: Onun, sevgisiz, ilgisiz, güvensiz, yalnız çocuğu ve toplumları bozmak için aracı kıldığı 'aşk' ve 'özgürlük' sloganı!
Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Kadıköy Şubesi’nin düzenlediği kahvaltılı imza günümde yeni romanım Aşka Koşmak’ı değerli üye arkadaşlarıma imzalıyorum. Aklımdan kitabımın son cümlesi “Aşk gelicek cümle eksikler biter” dizesi geçiyor. Evet; her işin başı aşk, yani sevgi… Toplumumuzda daha nice güzel deyişler var bu konuda! İşte bir tanesi daha: “Aşk olmayınca meşk olmaz!” Yürekten istenmeyince hiçbir iş elden gelmiyor. Demek ki aşkın yeri yurdu ilkin canda, gönülde! Bedende değil. Birden aklıma çocuklar geldi; hani hep en değerli varlıklarımız dediğimiz çocuklarımız… Neden onlara sözümüzü dinletemeyiz kimi zaman? Annelerin ya da eğitmenlerin en zor işi değil midir çocuklara istemedikleri şeyi yaptırabilmek? Bunun için ilkin onların güvenini kazanmamız gerekmez mi? Güvenin yolu da sevmekten geçer. Ancak sevdirerek, sevgiyle yaptırmak mümkündür bir çocuğa örneğin yemek yedirmek, yazı yazdırmak… Çünkü çocuğun dünyada aradığı, özlediği, çağırdığı, beklediği, gözlediği ilk ve son şeydir sevgi.
Peki ya sevgisiz çocuklar? Sevgiden yoksun kalmış, sevgiye aç çocuğu (ya da insanı) kandırmak da bir o kadar kolay değil midir? Uyuşturucunun kucağına düşen çocuklara yakından baktığımızda gördüğümüz ilk özellik, ana baba ilgisinden yoksun ya da toplumda kendilerini yapayalnız hissetmeleri değil midir? Gençler neden uyuşturucu bataklığına kolayca sürükleniyorlar? Çünkü bence hiçbir şeyine güvenemedikleri bir dünyada yaşıyorlar da ondan. Sevgi yerine şiddetin (ve silahların) kucağına doğmaları da cabası. ABD gençliği gibi!
EMPERYALİZMİN EMRETTİKLERİ
Bugün çağımızın sistemi kapitalizmin uzantısı emperyalist saldırganlıkların toplumlara yaptığı en büyük kötülük de işte bu: Çocukların ve onlarla birlikte insanların (ve insanlığın) şiddetle sarmalanarak sevgiden uzaklaştırılmaları! İnsanlık giderek yalnızlaşıp saldırganlaşıyor: Nedeni de Batı uygarlığı (ve başını çeken ABD) aracılığıyla toplumların her türlü değer yargısının çiğnenerek bozulup yozlaştırılması. Sanki yine batı eliyle yaratılan sanal dünyanın şiddet yüklü film vs. bombardımanı yetmiyormuş gibi sıra şimdi de çocukların ve gençlerin aşk ve cinsellik duyarlılıklarıyla oynamaya gelmiş durumda. Adını “özgürlük” koyup sevgisiz, yalnız, şiddete yönlendirilmiş çocuğun aşk (ve sevgi) vaadiyle cinsel yapısını da bozmak elbette çok kolay, çünkü ilgiye, şefkate muhtaç çocuk bir yudum sevgi için zehiri bile içer. İlgi kaynağı olmak, toplumun ilgisini çekmek, toplumda bir yer edinmek için gözünü kırpmadan atar kendini her türlü sapıklığa… Zaten sistem artık bunu dayatmaktadır ona! Çağımızı özgürlük adına en büyük hastalık sevgisizliğe mahkum eden bu sistem gençlerimizi de artık göz göre göre bataklığa itmektedir: İlgi mi çekmek istiyorsun, en olmadık sapıklıkları yap: Emperyalizm sana bunu emrediyor, boşver toplumunu, aileni, şunu bunu, onlar zaten seni sevmiyorlar. Sevilmek için bedenini bile tersine çevirebilir, eşcinsel, lezbiyen bile olabilirsin. Sevgi görebilmek senin elinde, istediğin kadar çılgınlık yapmakta özgürsün! Bedenin ruhunu doyurmak için yalnızca bir aracı, vasıtadır. Kullan onu! Aşka koşan insan oduna bile sarılır.
Bu konu Antik Çağ filozofu Platon’un “Şölen”inde ne güzel anlatılır. Şölen; Sokrates’in ağzından sevgi üzerine yazılmış bir diyalogdur. Yunan uygarlığının baştacı eşcinsellikten yola çıkar, sevginin (ve aşkın) aslında bedende değil ruhta (canda, gönülde) başlayıp biten bir açlık pınarı olduğunu anlatır. “Tek tek bedenlerden geçerek gerçeğe varacaksın.” der Sokrates, bugün emperyalizmin toplumları yozlaştırmak için sloganlaştırıp çıkarı için kullandığı kavramlardan biri de budur; onun, sevgisiz, ilgisiz, güvensiz, yalnız çocuğu ve toplumları bozmak için aracı kıldığı “aşk” ve “özgürlük” sloganı! Pragmatist Batı, temelini oluşturan Yunan uygarlığının tüm kavramlarını da “salt çıkarı” için kullanıp yozlaştırdığı için ne yaptığını çok iyi biliyor. Biz ise kadın özgürlüğü, çocuk özgürlüğü diye onun sunduğu zehirli LGBT reçetelerine sarılıp tepiniyoruz. Bereket iyi ki Cumhuriyet Kadınları Derneğimiz var da, toplumumuzu aydınlatmaya çalışıyor. Başta Sayın Prof. Dr. Tülin Oygür olmak üzere var güçleriyle çalışan bu temiz yürekli Türk anası üyelere teşekkür ve saygılarımı sunuyorum. Toplumumuzun geleceği çocuklarımız için aydınlatmaya devam, sevgili CKD üyesi arkadaşlar! Mücadelemiz, toplumunu gerçekten seven, güvenen bu yüzden unutulmayan, unutulmayacak tek lider Atatürk’ümüzün yoludur; tıpkı onun gibi ölmek var dönmek yok! Elbette yüzümüzü Yunus’a dönerek…
(*) Yunus Emre şiiri.