Astana işbirliğinden yeni bir savunma ve enerji ittifakı mı doğuyor

Bu satırların yazarı, 29 Mart 2019'da Moskova'da düzenlenen uluslararası 'Jeopolitik, Güvenlik ve Bilim Sempozyumunda' bir konuşma yaptı.

Sempozyumda büyük yankı uyandıran konuşmanın ana fikri şuydu: Türkiye, Rusya ve İran, tarihsel olarak gelişen Astana İttifakı temelinde bir Savunma ve Enerji İttifakı kurmalıdır.
Konuşmamızın başında, Astana İttifakı'nın üç müttefikinin ilk adım olarak Sovyetler Birliği'nin zamanında Kenya kıyılarında başlattığı Uzay ve Uydu Programı'nı tekrar canlandırabileceğini dile getirdik. 8 Kasım 2018'de düzenlenen ve katıldığım İstanbul Güvenlik Konferansı'nda da bu öneriyi sunmuş ve olumlu yanıtlar almıştım. Burada yaptığım konuşma sonrasında İtalya'dan da bu öneriye dair olumlu tepkiler aldım. Bu tepkiler şaşırtıcı değil, çünkü Moskova'da konuşmamda belirttiğim gibi, İtalya ve İspanya da Astana İttifakı'nın olası ortaklarıdır.

ORTAK GİRİŞİMLER
Uzay ve uydu teknolojilerinin küresel güçlerin hakimiyet rekabetinde her zaman önemli bir rol oynadığı düşünülürse, bu projenin canlandırılmasının olumlu bir başlangıç oluşturacağı görülür. Ama bizim önerimiz daha da ileriye gidiyor: Savunma sanayiinde oluşturulacak ortak şirketler, gaz ve petrol hatları projelerinde ortak girişimler ve yaratılacak ortak bir nükleer enerji platformu sayesinde gerçek bir ittifak kurulabilir. Bu üç alanda da hem Rusya, hem de Türkiye öncü konumda kabul edilmelidir.
Türkiye, Rusya'dan 20 adet hava sunma sistemi olan S-400 bataryası satın aldı. Bu savunma sistemi, benzer amaca hizmet eden ABD'li Patriot sisteminden çok daha verimli. Türkiye, ABD'nin kendi sistemi için yaptığı baskıyı göğüsleyerek, bütün dış politika ve güvenlik politikasında milli egemenliğini sergilemiş ve gücünü göstermiş oldu. Dolayısıyla Türkiye için doğal olan bir sonraki adım, Amerikan F-35 uçakları yerine Rus SU-57 uçaklarını satın almak olacaktır.

RUS DENİZALTILARI
Ayrıca Rus denizaltıları, Alman ürünü olan ve İsrail ordusunun Doğu Akdeniz'de ve Ege'de kullandığı denizaltılarına direnmek ve bölgedeki gaz yataklarını güvenceye almak için önemli bir seçenek olacaktır. Alman silah üreticilerinin İsrail'e denizaltı satmasına tepki olarak Türkiye, Almanya savunma sanayisinden tank alımını da durdurmalıdır. Tank teknolojisi söz konusu olunca, Rus teknolojisi eskiden beri dünya çapında en başarılı olan akımdır.
Türk Akımı da aynı jeopolitik öneme sahip bir projedir. İran'ın da bu projeye katılımı düşünülebilir. Üç Astana Müttefiki, Lübnan, Suriye ve Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz yataklarını değerlendirmek için ortak bir konsorsiyum kurabilir.
Bu girişim henüz adımlarının atılmasını bekliyor. Bu proje, Rusya ve İran'la ortaklık içinde Türkiye tarafından Mısır ve Libya'ya doğru genişletilebilir. İtalya ve İspanya'nın Astana ile ortaklığı bu bağlamda mantığını ortaya koyar.
Bu beş ülke, Rus, İran, Mısır ve Libya gazının Avrupa'ya sevkini örgütlemeli ve üstlenmelidir. Bu ülkelerin tümü, savunma sanayiinde Rusya ile işbirliğini geliştirmeli, doğal gaz projelerinin yanında Rusya ile nükleer işbirliğini güçlendirmelidir. Astana Ülkeleri ve İtalya ile İspanya'dan oluşan, Mısır ve Libya'nın da desteklediği bir ittifak jeopolitiğe dayanmış olur.

DAHA DA GENİŞLEMELİ
Benim görüşüme göre Astana İttifakı'nın çekirdeğini oluşturan bu üçlü, daha da ötesi, genişleyerek dünya çapında be antiemperyalist/antisiyonist ittifakın merkezini oluşturmalıdır. Söz konusu beş ülke, yani Türkiye, Rusya, İran, İtalya ve İspanya, Güney Amerika'da Venezüella'yı, Asya'da Vietnam'ı ve Afrika'da Nijerya ve Kenya'yı yanına almalıdır. Bu ittifak, dünya çapında fütursuzca saldıran Trump ABD'si ve Netanyahu İsrail'ine karşı dünyanın ezilenlerinin ve sömürülenlerinin sözcüsü olmalıdır. Amacı, birbirine destektir. Bu ittifak, Rusya'nın nükleer şemsiyesinden de faydalanabilir. İdeolojik olarak bu ittifakın temelini Rus-Ortodoks değerleri, Sünni-Şii birliğiyle çağdaş sosyalizm düşüncesi oluşturabilir.
(*) Avukat, Uluslararası Güvenlik Uzmanı.

Sonraki Haber