Astana zirvesinin başarıları
İSMAİL BENDİDERYA
İran-Türkiye-Rusya-Suriye zirvesi 19 Temmuz 2022’de Tahran’da yapıldı. Biden'ın başarısız biten Ortadoğu gezisinin aksine, bu 2 günlük zirve gayet başarılı oldu... Şimdi yeni bir süreç başlıyor.
Zirve dönüşünün sadece dördüncü günü ve üç önemli kazanımı daha şimdiden gördük:
-Cumhurbaşkanımız Erdoğan Tahran’dan döner dönmez açıkça söyledi: Amerika, Fırat’ın doğusundan derhal çıkıp gitmelidir (Bunu Tahran’da Ayetullah Hameney ve İran Cumhurbaşkanı Reisi de söylemişti, Putin’in de aynı cümleyi 2 defa kurduğunu hatırlayalım.)
- Suriye devletiyle daha yakın temaslar başlıyor (Zirvenin başladığı gece Suriye Dışişleri Bakanı Mikdat Tahran’a geldi ve muhtemelen ilgili görüşmeler orada yapıldı.)
-Rusya Ukrayna tahıl sevkiyatı anlaşması İstanbul’da imzalandı!
Demek ki Tahran zirvesi zannedilenin çok ötesinde bereketli ve faydalı oldu.
3 gündür malum NATO sever medyanın İran ve Rusya aleyhine yorumlar ve oturumlar düzenleyip ABD ve İsrail katiline güzellemeler yapmasının nedeni işte bu!
Yani devlet de hükümet de şimdi doğru olanı yapıyor!
Demek ki doğru karar aldığımızda doğru ve gayet hızlı neticeler de alabiliyormuşuz!
Bu arada; Vatan Partisi ve saygıdeğer Başkanı'nın sergilediği gerçek vatanseverlik ve devlet duruşunu da buradan saygıyla selamlamak gerekiyor. Zirvede yapılan bazı vurgular yeterince tartışılmadı. Hatırlatalım.
'İŞBİRLİĞİNİ SÜRDÜREREK HEDEFLERE ULAŞACAĞIZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Türkiye hiçbir zaman İran'a karşı haksızlık yapılırken sessiz kalmadı…Bu formatta en son 2019'da Ankara'da bir araya gelmiştik. Önümüzdeki dönemde inşallah daha sık görüşme fırsatı bulacağız. Terör örgütleriyle mücadelemiz her daim sürecektir. PKK, YPG hepimizin ortak meselesidir. Bugüne kadar sergilediğimiz işbirliğini sürdürerek bu hedeflere birlikte ulaşacağımıza inanıyorum. DEAŞ, PKK, YPG ve diğer tüm terör örgütleriyle mücadele kesintisiz sürdürülmelidir. Suriye halkına yapılacak en büyük iyilik, bölücü terör örgütünün işgal ettiği topraklardan sökülüp atılmasıdır, Suriyeli sığınmacılar ülkelerine geri gönderilecek. Türkiye olarak terör örgütleri arasında fark görmüyoruz. Biriyle mücadele için diğerinin taşeron olarak kullanılmasını kabul etmiyoruz. Milli güvenliğimize kast eden şer odaklarını Suriye'den söküp atmakta kararlıyız. İran ve Rusya'dan beklentimiz Türkiye'ye bu süreçte destek olmalarıdır. Terör örgütünün Suriye'nin toprak bütünlüğünü hedef aldığını unutmamalıyız.”
ORTAK SINIR GÜVENLİĞİ
Ayetullah Hameney: “Türkiye'nin sınır güvenliği bizim sınır güvenliğimizdir ve bizim için Türkiye'nin güvenliği tabi ki önemlidir. Suriye'nin sınır güvenliği de Türkiye'nin sınır güvenliğidir ve aynı ölçüde Türkiye de Suriye'nin güvenliğini önemsemelidir. Suriye sorunu ancak müzakere ve siyasi görüşmelerle çözülür. Kuzey Suriye'ye yapılacak herhangi bir askeri saldırı hem Suriye'ye hem de Türkiye'ye zarar verecek ve teröristlerin çıkarına olacaktır. Bu eylem, Türkiye'nin Suriye'den beklediği siyasi eylemi de yerine getirmeyecektir. Elbette teröristler belirli bir grupla sınırlı değildir. 'Türkiye ile terörle mücadelede kesinlikle işbirliği yapacağız. Türkiye'nin ve sınırlarının güvenliğini kendi güvenliğimiz olarak görüyoruz. Türkiye de Suriye'nin güvenliğini kendi güvenliği olarak görmelidir. Suriye meseleleri diyalogla çözülmeli ve İran, Türkiye, Suriye ve Rusya müzakere ile bu meseleyi bitirmelidir. Suriye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğü önemlidir ve Suriye ile ihtilaflı konular diyalog yoluyla çözülmelidir.”
TERÖR ÖRGÜTLERİNİN ETKİSİ
Vladimir Putin: “Suriye’de uluslararası terör ocaklarını söndürmek için çabalarımız sürecek. Şunun altını çizmek isterim ki, Suriye’de terör örgütlerinin etkisini görebiliyoruz. ABD ve diğer ülkeler, Suriye’nin değerlerini çalmaya devam ediyor. Rusya, İran ve Türkiye, Suriye halkına yardım etmek için birçok konuya el atıyor. Mülteciler konusunda da elimizden geleni yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Suriye hükümeti, Suriye'deki toprakların büyük çoğunluğunu elinde tutuyor. Fırat'ın doğusundaki durumu değerlendirdik. Orada bazı Batılı ülkelerin desteğiyle Suriye'nin toprak bütünlüğüne aykırı olarak yabancı askerleri tutma çabaları var.”
'SİYASİ ÇÖZÜM SAĞLANMALI'
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi: “ABD'nin Fırat'ın doğusunu terk etmesi gerekiyor. Terörizmle mücadelede işbirliğine vurgu yaptık. Suriye'nin mazlum halkı için insani yardımın ulaştırılması vurgulandı. Suriye’de çözüm askeri müdahaleyle değil diplomasiyle gelir. Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve milli egemenliğinin korunması ile Suriyeliler arasındaki siyasi çözümün sağlanması gerektiğini vurguluyoruz. Siyonist rejimin Suriye topraklarını yok sayarak bazı haklarını elinden alması bu istikrarsızlığı arttırmaktadır. Uluslararası hukuku da aynı şekilde yok saymaktadır.”
16 MADDELİK BİLDİRİ
Zirvenin ardından yayınlanan 16 maddelik ortak bildiride tarihi vurgular yer alıyor:
1. Devlet Başkanları Suriye'de sahadaki güncel durumu ele almışlar, 1 Temmuz 2020 tarihinde video konferans yoluyla yapılan son toplantının ardından meydana gelen gelişmeleri değerlendirmişler ve aralarında varılan mutabakatlar ile Dışişleri Bakanlarının ve temsilcilerinin toplantılarındaki mutabakatlar uyarınca üçlü işbirliğini güçlendirme hususundaki kararlılıklarını vurgulamışlardır. Ayrıca, son uluslararası ve bölgesel gelişmeleri ele almışlar ve Astana Sürecinin, Suriye krizinin barışçıl ve sürdürülebilir çözümündeki öncü rolüne vurgu yapmışlardır.
2. Suriye Arap Cumhuriyeti'nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile Birleşmiş Milletler Şartı'nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli bağlılıklarını vurgulamışlardır. Bu ilkelere evrensel olarak saygı gösterilmesi ve kim tarafından yapılırsa yapılsın hiçbir eylemin söz konusu ilkeleri zayıflatmaması gerektiğine işaret etmişlerdir.
3. Terörün her tür ve biçimiyle mücadele etmek amacıyla birlikte çalışmaya devam etme kararlılıklarını dile getirmişlerdir. Sivil tesisleri hedef alan ve masum can kayıplarına neden olan saldırılar da dahil olmak üzere, Suriye'nin çeşitli bölgelerindeki terör örgütlerinin ve bunlarla iltisaklı farklı isimler altındaki grupların artan varlık ve faaliyetlerini kınamışlardır. Suriye'nin kuzeyi ile ilgili tüm düzenlemelerin eksiksiz bir şekilde uygulanması gerektiğinin altını çizmişlerdir.
4. Gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler oluşturulmasına dair her türlü girişimi reddetmişler ve Suriye'nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün yanısıra komşu ülkelerin milli güvenliğini tehdit eden sınır ötesi saldırılar ve sızmalar dahil olmak üzere ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını vurgulamışlardır.
5. Suriye'nin kuzeyindeki durumu ele almışlar, bu bölgede kalıcı güvenlik ile istikrarın ancak ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün muhafazası temelinde sağlanabileceği hususunu vurgulamışlar, bu yöndeki çabalarını koordine etme hususunda mutabık kalmışlardır. Suriye'ye ait olması gereken petrol gelirlerinin yasadışı olarak ele geçirilmesine ve aktarılmasına karşı olduklarını ifade etmişlerdir.
6. Uluslararası insancıl hukuk uyarınca, sivillerin ve sivil altyapının korunmasını sağlarken, terör örgütleriyle bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve varlıkların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki süregiden işbirliğinin devam ettirilmesi hususundaki kararlılıklarını teyit etmişlerdir.
7. İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesindeki durumu ayrıntılarıyla ele almışlar ve sahada sükunetin sağlanması için İdlip'le ilgili bütün anlaşmaların tam olarak uygulanması gerektiğinin altını çizmişlerdir. İdlip Gerginliği Azaltma bölgesinin içindeki ve dışındaki sivillere tehdit oluşturan terörist grupların varlığı ve terörist faaliyetleri konusunda ciddi endişelerini dile getirmişlerdir. İnsani durum da dahil olmak üzere, İdlip Gerginliği Azaltma bölgesi ve çevresindeki durumdaki normalleşmenin sürdürülebilir olmasını sağlamak için daha fazla çaba göstermek hususunda mutabık kalmışlardır.
8. Suriye'deki insani durumdan duydukları derin endişeyi kaydetmişlerdir. Uluslararası hukuka, uluslararası insancıl hukuka ve BM Şartı'na aykırı tüm tek taraflı yaptırımları, ayrıca, belirli bölgelere yönelik muafiyetler uygulamak suretiyle ayrılıkçı gündemlere yarar sağlayacak ve ülkenin parçalanmasına yol açabilecek ayrımcı önlemleri reddetmişlerdir. Bu bağlamda, başta BM ve insani yardım kuruluşları ile diğer hükümet/hükümet dışı uluslararası kuruluşlar olmak üzere uluslararası topluma, ayrımcılık, siyasileştirme ve önkoşullar olmaksızın ve daha şeffaf bir şekilde tüm Suriyelilere yönelik yardımlarını arttırmaları çağrısında bulunmuşlardır.
9. Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde, Birleşmiş Milletler'in kolaylaştırıcılığında, Suriyelilerin öncülüğü ve sahipliğinde bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını teyit etmişlerdir. Bu bağlamda, Astana garantörlerinin belirleyici katkılarının ve Soçi'deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresinin kararlarının uygulanmasının sonucunda ortaya çıkan Anayasa Komitesinin önemli rolünün altını çizmişlerdir. Anayasa Komitesi'nin müteakip oturumlarının sürdürülebilir ve etkili çalışmasını sağlamak için Komite üyeleriyle ve kolaylaştırıcı olarak BM Genel Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen ile sürekli etkileşimi desteklemeye hazır olduklarını yinelemişlerdir. Komite'nin anayasa reformu hazırlama ve halkın onayına sunma görevini yerine getirebilmesi ve çalışmalarında ilerleme kaydedebilmesi için çalışmalarında, Görev Tanımına ve Temel Usul Kurallarına riayet etmesi ve üyeler arasında mutabakat sağlanabilmesi için dış müdahale ve dışarıdan dayatılan zaman çizelgeleri olmaksızın uzlaşı ve yapıcı angajman anlayışıyla yönetilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir.
10. Astana formatının ilgili Çalışma Grubu çerçevesinde tutukluların/kaçırılanların karşılıklı salıverilmesinin sürdürülmesi hususundaki kararlılıklarının altını çizmişlerdir.
11. Sığınmacıların ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin, geri dönme ve bu çerçevede desteklenme haklarını teminen, Suriye'deki asıl ikamet yerlerine güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasının gerekliliğinin altını çizmişlerdir.
12. İsrail'in, sivil altyapı dahil Suriye'deki askeri saldırılarını kınamışlardır. Bu saldırıların, uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve Suriye'nin egemenliğini ihlal ettiğini değerlendirmişler; bölgeyi istikrarsızlaştırdığını ve gerginliği tırmandırdığını teslim etmişlerdir. İsrail'in bu bağlamda aldığı tüm karar ve önlemleri de geçersiz sayan ve bunların hiçbir hukuki etkisi olmadığını değerlendiren Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 242 ve 497 sayılı kararları başta gelmek üzere, Suriye Golanı'nın işgalini reddeden ilgili Birleşmiş Milletler kararlarının hükümleri dahil, evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk kararlarına uyulması gerekliliğini teyid etmişlerdir.
13. Suriye meselesine ek olarak, ortak siyasi ve ekonomik işbirliğini artırmak için farklı alanlardaki üçlü koordinasyonu güçlendirmeye yönelik isteklerini teyit etmişlerdir;
14. Astana Formatında düzenlenen Suriye konulu Uluslararası Toplantının 19.sunun 2022 yılının sonuna kadar düzenlenmesini teminen temsilcilerini görevlendirmekte mutabık kalmışlardır;
15. Bir sonraki Üçlü Zirve Rusya Federasyonu'nda gerçekleştirilecek.
16. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi'ye samimi teşekkürlerini ifade etmişlerdir.
DÖNEMİN KAZANANI NATO VE ABD OLMAYACAK
Yazının başında altını çizmiştik: Biden'ın başarısız biten Ortadoğu gezisinin aksine, bu zirve gayet başarılı oldu... Önümüzde yeni bir süreç var ve yeni bir dönem başlıyor... Bu dönemin kazananının NATO ve ABD olmayacağı kesin. Eşkıya ve yedeklediği aveneleri kaybedecek, vatanlarını ve değerlerini savunan onurlu ve kişilikli insanlar ise kazanacak.