Aşure kazanları yüzyıllardır kaynıyor

Aşure tatlısı geleneği, muharrem ayına mahsus güzelliklerden birisidir. Bu gelenek, Nuh peygamber zamanından gelmektedir. Anadolu’nun hemen her yerinde bilinen ve hâlâ uygulanan aşure geleneği, günümüzde köy derneklerinin düzenlediği çeşitli organizasyonlar yoluyla bir şenliğe de dönüştürülmüştür

Buğday, fasulye, nohut, kayısı, incir gibi bakliyat ve yemişlerin birlikte kaynatılması ile hazırlanan yiyeceğe “aşure” denir. Bu yiyeceğin hicri takvime göre muharrem ayında pişirilmesi ve dağıtılması etrafında oluşan uygulamalara ise “aşure geleneği” adı verilir. Aşure adı, dilimize Arapça "aşura" kelimesinden geçmiş olup, İbranice “onuncu” anlamındaki "asor" kelimesinden gelmektedir. 'Aşura' Arapçada 10 manasına gelen aşara kelimesinden türemiştir. Ancak zaman içinde bu kelime toplumumuzda aşure olarak değiştirilmiştir.

Aşure tatlısı geleneği, muharrem ayına mahsus güzelliklerden birisidir. Millet olarak, muharrem ayında ve bu ayın 10. gününden itibaren aşure tatlısı pişirilerek dağıtılması geleneğini gayet güzel bir şekilde sürdürmekteyiz. Bugüne 'Aşure Günü' denmesinin nedeni muharrem ayının onuncu günü olmasındandır. Aşure pişirmek Osmanlı'dan sonra daha da önem kazanmıştır. Aşure geleneğinin Nuh peygamber zamanından geldiği bilinmektedir.

Aşure geleneği, İslam mezheplerinde kendine yer bulduğu gibi Musevilerde ve Hristiyanlarda da farklı isimlerle bilinmektedir. Anadolu’nun hemen her yerinde bilinen ve hâlâ uygulanan aşure geleneği, günümüzde köy derneklerinin düzenlediği çeşitli organizasyonlar yoluyla bir şenliğe de dönüştürülmüştür.
Osmanlı’da aşure hem sevinci hem hüznü barındırır. Osmanlı döneminde onuncu günde, Kerbela’da anma törenleri yapılmıştır. Mısırlılar İmam Hüseyin’in başının orada gömüldüğüne inandıkları için Kahire’de Hasaneyn Camisi’nde önemli törenler yapmışlardır (And, 2002: 50). Muharremin onuncu günü Seyyid Şehdülimam Hüseyin’in Haleb’de bulunan makam-ı (meşhed) şeriflerinde de aşure pişirilerek birtakım ritüeller yapıldığı görülmektedir. Hazırlanan aşure askerler, memurlar, eşrâf, ulema ve meşâyih yanında binlerce fakirin (fukarâ ve duafâ) hazır bulunduğu bir ortamda mersiye-i şerife okunup dualar yapılarak ikram edilmiştir.

TARİHİ KAMU KAZANLARI

Toy, kengeş, kurultay, şölen gibi resmî törenlerden sonra kamu kazanları, zamanla önce yarı resmî özelliğe bürünür sonrasında da sivil kamu kazanları geleneği ortaya çıkar. Sivil Kamu kazanları, binlerce yıllık birikimin neticesi olan kültürün damıtılması ve kristalize edilmesiyle belirginleşen, ortak bir deneyim ve tarihsel süreklilikle oluşturulan ve milletlerin dünyayı algılama, Tanrı’yla türlü şekillerde iletişime geçme, doğayla uyum içinde yaşama, belirli olay ve tarihleri anma, dinî hayatı yaşama ve hayatı devam ettirme faaliyetlerinin bir neticesi olan törenlerde kurulurlar.

Sivil kamu kazanları, milletlerin kültürel belleklerindeki zihin kodlamaları ve hatırlama figürlerinin neticesi olarak bereket toylarında, zamana ve mevsime bağlı toylarda, aş verme toylarında (yani günümüzdeki adıyla hayır aşlarında), festival ve şenliklerde, dinî bayram ve merasimlerde, ömrün toylarında verilmeye başlanırlar. Günümüzde kültürel kodlarının yönlendirmesiyle bu gibi törenlerde bir araya gelen insanlar kadim kültürlerindeki kamu kazanları geleneğini sivilleştirerek törenlerinin merkezine yerleştirirler.
Alevi-Bektaşi zümrelerindeki “aşure geleneği” sivil kamu kazanlarına örnek geleneklerdendir.

Bu törenlere göre dergâhlarda hazırlanan malzemeler büyük kazanlarda hazırlanmaya başlar. Dergâhın aşçıbaşı, elindeki kepçeyi “Destur Ya İmam” diyerek kazana daldırır, etraftakiler de “Ya Hüseyin” diyerek karşılık verir. Aşçıdan sonra sırasıyla etrafındakiler de aynı şekilde aş pişinceye kadar aşureyi karıştırırlar. Aş pişince kazan başına gelen mürşit, “Aşure Gülbankı”nı okur. Bundan sonra kepçeyi eline alıp “Ya İmam” diyerek kazanları karıştırır. O sırada etrafta bulunanlar da “Ya Hüseyin” diye karşılık verirler. Aşure, Arap harferiyle çift vav çizer gibi karıştırılır. Bu, Allah’ı zikretmekle denk tutulur. Mürşitten sonra kepçeyi alanlar da aynı biçimde aşureyi karıştırırlar. Mürşidin gülbankından sonra “Selamname”, sonrasında da mersiye okunur.

ON PEYGAMBERE ON İKRAM

Muharrem ayının 10. gününde gerçekleşen birisi acı, diğerleri sevindirici önemli olaylar vardır. Hz. Muhammed'in (s.a.v.) torunu Hz. Hüseyin (r.a.) ve beraberindeki 72 kişi, Hicri 61'de muharrem ayının onuncu gününde (10 Ekim 680) Kerbela'da Yezid'in ordusunca katledilmiştir. Bu üzücü olayın dışında Allah (c.c.) aşure gününde, on peygamberine on değişik ikram ve ihsanda bulunmuştur. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) bu günde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cudi Dağı'nın üzerine bu günde demirlemiştir. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından kurtulmuştur. Hz. Adem'in (a.s.) tevbesi kabul edilmiştir. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan muharrem ayının 10. günü çıkarılmıştır. Hz. İsa (a.s.) bu günde dünyaya gelmiş ve semâya yükseltilmiştir. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir. Hz.İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.

BURDUR’DA AŞURE RİTÜELLERİ

Burdur’ un Niyazlar Köyü halkı tarafından geleneksel hale getirilen “Aşure Lokmaları” Günü her yıl geleneksel olarak muharrem ayı içinde düzenlenmektedir. Köy halkından her evden imece usulü ile toplanan gıda maddeleri yine köy kadınları tarafından kazanlarda pişirilir, köylüler tarafından köy içindeki “Cem Evi” bahçesinde köy halkı ile köye gelen uzak yakın misafirlere ikram edilmektedir.
“Aşure Lokmaları” dağıtımından önce köy halkı tarafından “Aşure Duası” okunur.

“Bism-i Şah! Allah Allah, ‘Aşure Lokmaları’ Kabul ola aşureyi pişiren, payını hak bilen tüm canların atalarına rahmet, hanelerine dirlik, birlik, göz gönül birliği, zenginliği ve bereket yağa!.. Her lokma binbir derde derman ola… Binbir belayı defeyleye… Üçler, Beşler, Yediler On İki İmamlar, Kırklar, kaynayan aşure kazanında ülkemizle ulusumuzla birlik ola... Ülkemizde dirlik, birlik, sevgi, barış, ve esenlik getire… Hallac-ı Mansur’un, Nesimi’nin, Şah Hatayi’nin, Pir Sultan’ın, Niyazi Baba Sultan’ın yanan yakılan diri diri üstü toprakla örtülen erenlerin, evliyaların hak şehitlerinin, Kurtuluş Savaşı Şehitlerinin, Terör Şehitlerinin, Laik Türkiye Cumhuriyetini kuran M. Kemal Atatürk ve Arkadaşlarının canlarına değe… Lokma için gelen, nefesten nasip alan canlara boz atlı Hızır yardım eyleye. Lokma için katkıda ve bağışta bulunan canların bağışları hak katında kabul ve makbul ola, aydınlığın kaynağı delil- ülkemize ve lokma sahibi derneğimize ışık ola…

Dil bizden, nefes Hünkar Hacı Bektaş Veliden ola... Ya Allah Ya Muhammet Ya Ali gerçeğe hû afiyet olsun...”

Burdur Hasanpaşa’da da her yıl aşure geleneği devam ettiriliyor. Geleneksel hale getirilerek her yıl yapılan aşure, Merkez Camiî yanında yapılıyor. Köy halkı geleneği devam ettirmekten mutlu olduklarını belirtiyor. Bu yıl, aşure geleneği için 21 kazan aşure ve yaklaşık 800 köy ekmeği hazırlığı ile aşure şölenine katılan misafirlere aşurenin yanı sıra yöresel köy yemeği de ikram ediliyor.

Anadolu’da da aşurenin pişirilmesi sırasında bazı uygulamalar vardır. Aşure pişirmeye başlanırken Yasin’in yarısı okunur, bitince okunmayan yarısı tamamlanır. Aşure pişince kazanın üzerine bir tepsi kapanır ve tepsiye biriken buğusu göz ağrısını gidermek için göze sürülür. Odunlar sıralanır, ateşler yakılır. Kazanın çevresinde şiir ve maniler okunarak kazanın bereketi arttırılır.

Burdur’un Gölhisar ilçesine bağlı Yusufça Kasabasında, geleneksel hale gelen aşure günü her sene geniş katılımla yapılır. Yerel Yönetim başta olmak üzere tüm kasaba halkının imece usulü destekleri ile katılımcılara aşure ikramı yapılıyor. Sabahın erken saatlerinde hazırlıklara başlanan Yusufça Kasabası’nda büyük kazanlara hazırlanan aşureler gün boyu katılımcılara ikram ediliyor. Yaklaşık 100 yıldır aralıksız sürdürülen etkinlik her yıl kasaba meydanında icra ediliyor. Kasaba halkının tamamına yakını maddi ve manevi desteklerini vererek, imece usulüyle bu etkinliği gerçekleştiriyor.

ISPARTA’DA KAZANLAR BİRLİK VE BERABERLİK İÇİNDE KAYNIYOR

İçinde bulunduğumuz muharrem ayı dolayısıyla Isparta’nın dört bir yanında aşure kazanları birlik ve beraberlik için kaynamaya devam ediyor. Anadolu’nun yüzyıllardır devam ettirilen bu kadim geleneği için köylerde hummalı bir telaş var.

Aliköy Hatip Dede Türbesi’nde düzenlenen aşure etkinliğinde seslendirilen mersiyeler okunuyor. Kerbela’da yaşanan acının birbirimize kenetlenmemizi sağlayan bir olay olduğu belirtilerek bunun, Anadolu’daki İslam kardeşliğinin en güzel örneği olduğu vurgulanıyor.

Aşure geleneğimiz aramızdaki kardeşliği, dostluğu pekiştirmek ve birbirimize sımsıkı sarılmak için bir değerdir. Bu değer Hoca Ahmet Yesevi’nin, Hacı Bektaşi Veli’nin, Ahi Evran’ın, Yunus Emre’nin yoludur. Bu yol aslında sevginin, kardeşliğin ve hoşgörünün yoludur. Bu sevgi kardeşliğini bulabilmek için de kendimizi bulabilmemiz lazım, kendimizi keşfetmemiz lazım.

Yakaören köyünde de yıllardır aşure kepçesi köy halkınca karıştırılıyor. Yakaören’deki aşure etkinliğinde köy kahvesinde ikramlar yapılarak dualar okunur. Köy meydanında iyi dileklerde bulunularak, gelen misafirlerle selamlaşılır ve en güzel şekilde ağırlanır.

AŞUREYİ GÜZELLEŞTİREN SEVGİ VE BİRLİK KAZANIDIR

Aşureyi tatlı yapan püf nokta onun çeşitli nimetlerden oluşturulmasıdır. Yüzyıllardır ülkemizde çeşitli kültürel yapıya sahip insanların bir araya gelip imece kültürü ile yaptıkları aşure, birlikteliği pekiştiriyor. İnanç ateşiyle pişen, sevgiyle kaynaşsın. Aşure kazanlarımızın başında birlik ve beraberliğimiz daim ola. Yapılan aşure, aydınlık Türkiye için kaynaya. Bereketiyle, bolluk ile pişirilip artsın, gönüllerimizden eksilmesin… Aşk ile…

KAYNAK:
1) Türk Halk Kültüründe Dünden Bugüne Kamu Kazanları, Kültür Portalı
2) Osmanlı Devletinde Tekkelere bir bakış-Aşure Geleneği, age.

Sonraki Haber