Asya ile ilişkilerde yeni strateji

AB Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell’in yazdığı raporda AB-Asya ilişkilerinin durumu ve geleceği ele alınıyor. Dünyanın ağırlık merkezinin Asya’ya kaydığını ve AB’nin Çin, Hindistan, ASEAN ve diğer Asya ülkeleri ile ilişkileri için stratejik bir yaklaşıma sahip olması gerektiği vurgulanıyor

Avrupa Birliği Dış İlişkiler Servisi (Europe Union External Action Service-EEAE), yayımladığı bir raporda, Avrupa Birliği (AB) ile Asya arasındaki ilişkileri ele aldı. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell tarafından “AB’nin Hint-Pasifik için stratejik bir yaklaşıma ihtiyacı var” başlıkla çıkan değerlendirmede, AB’nin Asya ile jeopolitik ilişkiler açısında Asya’ya yaklaşımı inceleniyor.

AB Yüksek Temsilcisi Borrell, dünyanın ağırlık merkezinin Asya’ya kaydığını, AB’nin bölgede stratejik bir yaklaşıma sahip olması gerektiğini belirterek şöyle devam ediyor:

“Dünyanın ağırlık merkezinin Hint-Pasifik bölgesine kayması yıllar önce başladı ve pandemi de bunu hızlandırıyor. AB olarak, jeopolitik ve jeo-ekonomik sonuçlara bakmalı ve Hint-Pasifik’e yaklaşımımızı tanımlamalıyız. Bölgede büyük bir hissemiz var ve bölgesel düzeni açık ve kurallara dayalı tutmak için üzerimize düşeni yapmalıyız.”

ÇİN’İ GÖRMEZDEN GELMEK MÜMKÜN DEĞİL

“AB, bir süredir, iki sütuna dayalı, siyasi olarak yuvarlak bir Asya stratejisi geliştiriyor. Birincisi, Çin’e ‘ortak ve rakip’ muamelesi temelinde bir stratejiye dayalı olarak Çin ile ilişkilerimizi yeniden dengeliyoruz. Aynı zamanda, Asya’nın geri kalanıyla, özellikle benzer fikirlere sahip ortaklarla ilişkilerimizi büyütmek için daha fazla yatırım yapıyoruz.”

Çin ile ilişkilerde zorlu ve karmaşık gündemleri olduğunu söyleyen Borrell şöyle devam ediyor:

“Bu büyük gücü görmezden gelmek mantıklı olmadığı için Çin ile temas kurmalıyız. Ancak bunu yaparken gözlerimizi de açık tutmalıyız. İkili ve çok taraflı gündeme ilişkin AB’nin mesajlarını ve beklentilerini iletmek için Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile yakın temas halindeyim. Başkan Von der Leyen ile birlikte, AB’nin Çin politikasının durumu hakkında Mart ayı içerisinde Avrupa Konseyi’ne bir rapor sunacağım. Temel olarak, Çin stratejimiz, küresel ilgi alanlarıyla ilgilenmek, çıkarlarımızı ve değerlerimizi korumakla ilgilidir. Aynı zamanda kendi gücümüzü artırmamız ve belirli güvenlik açıklarını azaltmamız gerektiğini de kabul ediyoruz. Nihayetinde Pekin’in yaptığı seçimler ilişkimizin doğasını ve derinliğini etkileyecektir.”

ASYA SADECE ÇİN’DEN İBARET DEĞİL

Asya politikasını sadece Çin’den ibaret görülmemesi gerektiğini belirten raporda Borrell şunları da vurguluyor:

“Ancak Asya büyük ve çeşitlidir ve sadece Çin’e bakmaya indirgenmemelidir. Tam tersine, son yıllarda Japonya, Hindistan, Güney Kore, ASEAN, Avustralya ve Yeni Zelanda ile bağlarımızı güçlendirdik ve çeşitlendirdik, geleneksel güçlü ekonomik ilişkilerimizi dış ve güvenlik politikasında daha fazla işbirliği ile tamamladık.”

Bu bölümde AB ve diğer Asyalı ülkeler arasında yapılan ilişkiler hakkında ayrıntılı bilgiler veren Borrell, AB ile Japonya arasında imzalanan Stratejik ve Ekonomik Ortaklık Anlaşması’nı yaparak ekonomik serbestleşme açısından AB’nin şimdiye kadar yaptığı en büyük ekonomik anlaşma olarak yorumluyor. Bunun dışında Güney Kore, Singapur ve Vietnam ile de benzer anlaşmaları imzaladıklarını belirterek yakında daha fazlası için Avustralya ve Yeni Zelanda ile de hızlı ilerlemeler kaydettiklerini belirtiyor.

Ayrıca raporda, Güneydoğu Asya Uluslar Birliği olan ASEAN ile uzun yıllar çalışmaları yoğunlaştırarak ilişkileri “Stratejik Ortaklık” seviyesine yükselttikleri vurgusu da ayrıca belirtilmiş.

AB’NİN HİNT-PASİFİK YAKLAŞIMININ SINIRLARI

Hint-Pasifik’in birçok yönden dünyanın ekonomik ve stratejik ağırlık merkezini oluşturduğunu söyleyen Borrell, bunun pandemiden önce de böyle olduğunu ancak pandemi sonrası daha da kuvvetlendiğini ifade ediyor ve şöyle devam ediyor:

“Doğu Afrika’dan Batı Pasifik’e uzanan Hint ve Pasifik Okyanuslarının birleşmesi, entegre bir stratejik bölgeyi temsil ediyor. En önemlisi, AB olarak bölgeye ticaret, yatırım ve güvenlik bağlantıları yoluyla çeşitli şekillerde bağlıyız. Hint-Pasifik, küresel GSYİH’nın % 62’sini temsil eden, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerine ev sahipliği yapmaktadır. AB ihracatının ikinci en büyük bölgesidir ve ilk 10 AB ticaret ortağından dördüne ev sahipliği yapmaktadır. Dolayısıyla, AB’nin Hint-Pasifik bölgesinde büyük bir payı var ve bölgesel mimarinin açık ve kurallara dayalı kalması konusunda her türlü çıkarı var.

“Birkaç AB üye ülkesi Hint-Pasifik konusunda ulusal bir strateji veya yönergeyi benimsediğinden, AB’nin de aynısını yapma zamanı gelmiştir. Amaç, AB’nin önümüzdeki aylarda gelecekteki Hint-Pasifik angajmanı için ortak bir vizyon belirlemesidir. Elbette, bölgesel ve çok taraflı yaklaşımlara verdiğimiz desteği vurgulayarak geniş ve kapsayıcı bir strateji uygulayacağız.”

AB-HİNDİSTAN İLİŞKİLERİ POTANSİYELİN ALTINDA

“Hint-Pasifik içinde Hindistan kesinlikle çok önemli bir rol oynamaktadır. AB ve Hindistan uzun zamandır kurallara dayalı uluslararası düzen ve demokrasiye bağlılıklarını paylaştılar. Ancak dürüst olursak, ilişkiler tarihsel olarak potansiyellerinin altında işlemeye meyilliydi. Neyse ki, son yıllarda her iki tarafın da yeni bir ivme kazandırmak için ciddi bir girişimi oldu.”

Brexit sonrası İngiltere’nin Birlik’ten ayrılmasının Hindistan’ın AB’ye daha açık ilişkiler içerisinde olacağını vurgulayan raporda, ayrıca Çin’in artan iddiasının da Hindistan’ı daha çok AB’ye yakınlaştıracağı belirtiliyor:

“Geçen yılki AB-Hindistan Zirvesi, Hindistan’ın AB’yi önemli bir ortak olarak görmeye başladığı temiz enerji geçişi, dijital ekonomi, bağlantı, güvenlik ve dış politika gibi kilit ikili ve çok taraflı cephelerde işbirliğinin artmasına olan ilgiyi doğruladı. Hindistan, BM Güvenlik Konseyi’nin (2021-2022) daimi olmayan bir üyesi olduğu, BM İnsan Hakları Konseyi’nde (2019-2021) bulunduğu ve 2023’te G20 başkanlığını yürüteceği için bu alanda daha fazlasını yapmak için çok fazla zemin var.”

“AB-Hindistan işbirliğini ilerletmek için bir sonraki büyük fırsat, Mayıs ayında Porto’da, tüm AB devlet ve hükümet başkanlarının yanı sıra Başbakan Modi, Avrupa Konseyi Başkanı ve Avrupa Komisyonu Başkanı ile birlikte yapılacak bir zirvede elimize geçecek. Bu vesileyle, bir AB-Hindistan ‘Bağlantı Ortaklığı’nı başlatmayı umuyoruz. AB ve Hindistan’ın ikili olarak çalıştığı dijital, enerji, ulaşım ve insan bağlantısı alanlarını kapsamalı, aynı zamanda üçüncü ülkeler ve bölgelerle daha iyi bağlantı kurma çabalarımızı da bir araya getirmelidir. Zirvede, COP26’dan (2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı, Ç.N.) önce iklim değişikliği ile ilgili iddialı taahhütleri de onaylamayı umuyoruz. Son olarak, ticaret ve yatırım ilişkilerini ilerletmek de önemli olacaktır, her iki tarafın da bu boyutta gerçek ilerleme kaydetmesi için yüksek beklentileri olacaktır.”

AKIŞLARI KİM KONTROL EDECEK? KURALLARI KİM BELİRLEYECEK?

AB Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell, raporunun son bölümünde bağlantı (connectivity) üzerinde duruyor. AB’nin bağlantı olarak bakıldığında büyük bir süper güç olduğunu söyleyen Borrell, incelemesini şu şekilde sürdürüyor:

“Yıllardır, bağlantı ifadesi Hint-Pasifik bölgesindeki stratejik tartışmalarda moda bir kelime haline geldi. Pandemi, stratejik alanlarda ne kadar bağlantılı ve birbirine bağlı olduğumuz hissini pekiştirdi. Her zaman olduğu gibi, anahtar soru şu: Bu akışları kim kontrol edecek ve kuralları ve standartları kim belirleyecek?

“Pek çok Asyalı ortak, daha fazla Avrupa katılımını memnuniyetle karşılıyor. Ancak bu rekabetçi bir alandır, bazı büyük oyuncular kararlı bir şekilde hareket ediyor. Devam eden bir standartlar savaşı var. Bu nedenle, pandemi sonrası bölgesel düzen şekillenirken, AB'nin proaktif bir yaklaşıma ihtiyacı olacak ve ekonomik ve diğer varlıklarından yararlanmak, bunun mantıklı olduğu her yerde benzer düşünen ortaklarla çalışacaktır.

“AB, bir ‘bağlantı süper gücü’ olmuştur ve olmaya devam etmektedir. Ancak kendimizi bu terimlerle düşünmemiz; özel sektör, AB Kalkınma Bankaları ve AB üye devletleri ile çalışarak stratejik bir yaklaşımı çerçevelemek ve uygulamak için bu güçlü yönlerden yararlanmamız gerekiyor. Bağlantı, insanları birbirine bağlamak anlamına gelir ve bu konudaki tartışmalar soyut veya söylemsel olabilir. Stratejik olmak, öncelikleri bölgeler, sektörler açısından tanımlamak ve her şeyden önce bir avuç öncü projeye karar vermek anlamına gelir. İnsanlar, AB'nin ve ortaklarının ne yaptığını çok somut bir şekilde görebilmelidir.”

AB’YE OYUN KURUCU ROLÜ

Borrell, raporunun son bölümünde AB için genellikle oyun kurucu değil de sade bir muhatap rolü aldığı eleştiri yapıldığını ve bunu değiştirmek için de “bağlantı” gücünü kullanarak yeniden şekillendirici role bürünebileceklerini vurguluyor ve raporunu şu şekilde sona erdiriyor:

“Büyük bir pazar ve standart belirleme gücümüz olabilir, ancak bunları AB stratejik hedeflerini teşvik edecek araçlar olarak görmüyoruz. Bağlantı alanı, bu izlenimi değiştirmek için olgunlaşmıştır. Jeo-ekonomi ile jeo-politikanın bir araya gelmesinin güzel bir örneğidir ve bizim ona bu şekilde davranmamız gerekir. Görevi, Konsey’deki üye devletlerin dış politikalarını koordine etmek ve Komisyonun dış politikalarının tutarlılığını sağlamak olan biri olarak, ortak bir şekilde düşünme ve hareket etme ihtiyacının çok iyi farkındayım. Hint-Pasifik bölgesinde ve ötesinde, hem salgın sonrası toparlanma hem de genel dış politikamız için bağlantıyı öncelikli bir iş kolu haline getirmeliyiz.”

Sonraki Haber