Atatürk için idamlık sırrı taşıdı! Mustafa Kemal'in en 'Yiğit' yol arkadaşı kimdi?
Türk Milletinin ölüm kalım savaşı verdiği günlerde, ömrü 'kahraman bir türkü gibi' geçen devrimciyi anacağız. Atatürk'ün 30 yıllık mücadele arkadaşı İbrahim Süreyya Yiğit.
Emperyalizme ve kapitalizme karşı iki yüz yılı aşan mücadele ve devrim geleneğimiz, binlerce kahramanın omuzlarında yükseldi. Bu isimlerden biri de Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Kocaeli Milletvekili İbrahim Süreyya Yiğit'tir. Atatürk ile tanıştığı andan itibaren ilerleyen dostluk ve dava arkadaşlığı, Trablusgarp'tan, Erzurum Kongresi'nin bunalımlı günlerine, Kurtuluş Savaşı'ndan devrim günlerine kadar devam etti. 4 Kasım 1952'te hayata gözlerini yuman Yiğit, soyadı gibi yaşadı ve Türk Milletine önemli bir miras bıraktı.
CEPLERİNDE İDAM FERMANLARI
Şairimiz Attila İlhan, İbrahim Süreyya Yiğit'in kuşağını, "ceplerinde idam fermanları / bellerinde Söğüt yaprağı bıçak / ya millet meclisi'nde meb'us / ya kuva-yi seyyarede asker" dizeleriyle anlatır. İbrahim Süreyya Bey, emperyalistlerin tüm güçleriyle Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamak için saldırıya geçtiği zor yıllarda hayata gözlerini açar. 1880 yılında doğan İbrahim Süreyya Bey, erken yaşta yetim kaldı. 1900'de Mülkiye Mektebi'ni bitirdikten sonra memuriyet hayatına başlar ve 1902 yılında 2. Abdülhamit istibdadına karşı kar topu gibi büyüyen İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne (İTC) üye olur. Yakalanınca 3 yıl meşhur Sinop Cezaevi'nde kalebentliğe mahkum edilir.
DEVRİM VE CEPHE
1905'te özgürlüğüne kavuştuktan sonra sakıncalı bir memur olarak görevine devam eder. 1908 Devrimi'nden sonra Orhaneli Kaymakamı olarak başlayan yöneticilik görevleri, 1917'de İzmit Mutasarrıfı olana dek sürer. 27 Ocak 1911'de Bulgaristan’daki Yenice-i Vardar Kaymakamlığı görevine atanması ise İTC'ye üyeliği gibi hayatını değiştirir. Burada, ömrü boyunca dava arkadaşı olacağı Atatürk ile tanışır. 29 Eylül 1911'de İtalyanların Trablusgarp'ı işgal etmesi üzerine, vatan savunmasına koşan bir avuç vatanseverin arasında yerini alır. Sivil olmasına rağmen gönüllü er olarak savaşa katılır. Derne şehrinde Atatürk ve Enver Paşa ile omuz omuza savaşarak önemli kahramanlıklar gösterir. Divan-ı Harp Hukuk Müşavirliği görevini yapar ve Enver Paşa tarafından bir berata layık görülür.
ATATÜRK'ÜN VERDİĞİ GÖREV
1917 yılına gelindiğinde ise İzmit Mutasarrıfı olur. 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi'nin ardından, ordular silah bırakmaya ve terhis edilmeye başlanmıştır. Yenilgi ve karamsarlık tüm yurdu sararken, başta Atatürk ve bir avuç vatansever öncü, kurtuluş çarelerini aramaktadır. Atatürk, Yıldırım Ordular Grubu'ndaki görevinin sona ermesi üzerine Adana'dan İstanbul'a dönmektedir. Atatürk ve İzmit Mutasarrıfı İbrahim Süreyya Bey, Kocaeli'ye bağlı Derince Çenesuyu mevkiinde özel bir görüşme yapar. Atatürk bu görüşmede, İbrahim Süreyya Bey’e “Bir görev isteyerek Anadolu’ya geçeceğini, kendisini de yanına çağıracağını, İzmit’in Anadolu’nun kapısı olabilecek bir şekilde örgütlenmesi gerektiğini ve bu görevi ona verdiğini” söyler.
GENÇLERİ ÖRGÜTLEDİ
İbrahim Süreyya Bey, İzmit’in çevre köy ve kasabalarındaki gençleri örgütleyerek Düzce ve Hendek arasındaki bölgeyi İstanbul ve Anadolu irtibatı için güvenli bir koridora dönüştürür. Bu sırada sık sık İstanbul’a gitmekte ve Atatürk ile görüşmeler yapmaktadır. Bu görüşmelerde İzmit’teki son durum hakkında bilgiler de vermektedir. Atatürk, Rauf Orbay, Yunus Nadi Bey ve Karakol Cemiyeti Üyesi Nazmi Topçuoğlu bu görüşmelerdeki isimler arasında yer almaktadır. Damat Ferit’in sadrazam olmasının ardından İttihatçı olduğu için görevden alınan İbrahim Süreyya Bey, daha önce kararlaştırıldığı gibi Anadolu’nun yolunu tutar. Önce Marmara ve Ege Bölgesi’nde işgale karşı direnişi örgütleyen ve Çerkez Ethem’i kurtuluş mücadelesine kazanan İbrahim Süreyya Bey, bir süre önce Samsun’a çıkmış olan Mustafa Kemal Paşa’nın yanına, Amasya’ya gider.
ERZURUM'DAKİ SIRDAŞ
İbrahim Süreyya Bey, Atatürk’ün isteği üzerine bölgedeki çavuş ve erlerden koruma kuvveti meydana getirerek, Atatürk ve silah arkadaşlarının korunmasını sağlar. Türk Devrimi’nin ilk manifestosu sayılan Amasya Genelgesi hazırlanırken ve okunurken, oradadır. Yine kongreler sürecinde Atatürk’ün yanından ayrılmadı. Erzurum ve Sivas Kongreleri’nin toplanması ve örgütlenmesini sağlayan çekirdek ekibin bir üyesidir. İbrahim Süreyya Bey, İstanbul Hükümeti’nin geri çağırması üzerine Atatürk’e bağlılık yemini ederek mücadelesine devam eder. Erzurum’da olduğu sırada, Bakü’ den bölgeye gelen Bolşevik temsilcilerle görüşmelerde bulunur. Bir bakıma kendisinin Türk-Sovyet ilişkisini başlatan isim olduğu söylenebilir. Kongre hazırlıkları kapsamında Erzurum’a gelen temsilcilerle görüşmeler yapan İbrahim Süreyya Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın kongre başkanı seçilmesi için kulis faaliyetlerinde bulunur. Kongreye Amasya Delegesi olarak katılan İbrahim Süreyya Bey, Meclis açılmadan önce kurulan Heyeti Temsiliye’nin başında Mustafa Kemal Paşa’nın bulunmasını savunur. İbrahim Süreyya Bey, Sivas Kongresi’ni düzenleyen Encümen’in beş üyesinden birincisi olmuştur. Atatürk'ün o dönemde çekilen meşhur fotoğrafında solunda oturan gözlüklü kişi, İbrahim Süreyya Bey'dir.
İDAMLIK SIRRI TAŞIDI
Atatürk'ün Erzurum Kongresi günlerinde Mazhar Müfit Bey'e özellikle yazdırdığı bir devrim programı vardır. Kansu'nun "28 Temmuz 1919, sabaha karşı" diyerek not almaya başladığı devrim programında, Atatürk, hedeflerini "Zaferden sonra Hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır… Bu bir. İki Padişah ve Haneden hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır. Üç. Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir. Dört Latin harflerini kabul etmek" şeklinde sıralamaktadır. Duyulması halinde idamlık suç sayılan bu programı, Atatürk ve Mazhar Müfit Kansu dışında bilen üçüncü kişi, o sırada odada bulunan İbrahim Süreyya Bey'dir.
SARUHAN MEBUSU OLDU
İbrahim Süreyya Bey, Sivas Kongresi’nin ardından Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin düşmesi üzerine Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde Saruhan Milletvekili olur. Atatürk'ü destekleyen Felah-ı Vatan Grubu’nun üyesidir. Grubun görevi Mustafa Kemal Paşa’nın meclis başkanı seçilmesidir. Ancak, İstanbul’da siyasi ortam karışıktır. İbrahim Süreyya Bey'in aralarında olduğu mebuslar Meclis’te Misak-ı Milli’yi kabul eder ve bunun üzerine 16 Mart 1920’de İstanbul İngilizler tarafından resmen işgal edilir. Vatansever subay ve aydınlar, İngilizler tarafından tutuklanarak işkenceleriyle ünlü Bekirağa Bölüğü'ne ve Malta Adası'na gönderilmektedir. İşgal sırasında Karakol Cemiyeti Başkanı Kara Vasıf Bey’in evindeki toplantı halinde olan İbrahim Süreyya Bey ve arkadaşları, Anadolu’ya gizlice geçme kararı alır. Atatürk’ün iki yıl önce kendisine verdiği görev üzerine gerekeni yapmış, İstanbul’dan Anadolu’ya geçiş yolunu örgütlemiştir. O örgütlenme sayesinde, Üsküdar Özbekler Tekkesi'nde Üsküdar Jandarma Komutanı Rahmi Bey aracılığıyla başlayan yolculuk, sırasıyla Maltepe, Atış Okulu Müdürü Yenibahçeli Şükrü Bey aracılığıyla Kocaeli, ardından burada İbrahim Süreyya Bey’in temelini attığı Kuvayı Milliye örgütlenmesi aracılığıyla Bolu üzerinden Ankara’ya varır. Ankara’ya gelişlerinde İbrahim Süreyya Bey ve arkadaşları Mustafa Kemal Paşa tarafından bizzat karşılanırlar. İbrahim Süreyya Bey, TBMM İdare Üyesi seçilir. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı'na Sovyetler Birliği'nden siyasi ve mali destek alabilmek için Lenin’e bir mektup yazar. Ayrıca önce Yeşilordu, sonra da Türkiye Komünist Fırkası’nı kurdurur. İbrahim Süreyya Bey, Atatürk’ün talimatıyla iki örgütün de kurucuları arasında yer alır. Meclis’te Atatürk'e karşı seslerin çıkması üzerine kurulan 1. Grup'ta Atatürk ile birliktedir. Sakarya Savaşı’nın ardından Atatürk’e “gazi” unvanı ve “mareşal” rütbesi verilmesi için Meclis’e dilekçe verenler arasında yer alır.
İZMİT’TE VE ATATÜRK’ÜN YANINDA
İbrahim Süreyya Bey, kurtuluştan sonra Atatürk’ün isteği üzerine İzmit milletvekili olarak görev yapar. Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği yararlılık nedeniyle yeşil-kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilir. Savaştan sonra Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri, vatan uğrunda şehit düşen binlerce kahramanın millete emanet ettikleri yavrularıdır. İbrahim Süreyya Bey, daha sonra Çocuk Esirgeme Kurumu adını alacak olan Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin kurucuları arasındadır. Soyadı Kanunu çıktığı zaman Atatürk'ün önerisiyle Yiğit soyadını almıştır. 1950 seçimlerine kadar milletvekilliği görevini sürdüren İbrahim Süreyya Yiğit, kanser hastalığı nedeniyle 4 Kasım 1952 tarihinde 72 yaşında hayatını kaybetmiştir. Soyadı gibi yiğit bir hayat yaşayan İbrahim Süreyya Bey, ne yazık ki Kocaeli'de de ülke genelinde de adı az bilinen bir vatanseverdir. Kocaeli'nin İzmit ilçesi Tavşantepe Mahallesi'nde adını taşıyan ilkokuldan başka, hakkında oğlu Nuyan Yiğit tarafından kaleme alınmış "Atatürk'le 30 Yıl / İbrahim Süreyya Yiğit'in Öyküsü" adlı bir kitap yazılmıştır.
KAYNAKÇA:
1- Nuyan Yiğit, (2004). Atatürk’le 30 Yıl. İbrahim Süreyya Yiğit’in Öyküsü, Remzi Kitabevi, İstanbul.
2- Vicdan Öztürk, (2013). İbrahim Süreyya Bey (Yiğit) ’in Hayatı ve Parlamenter Faaliyetleri.Journal of Turkish Studies
3- http://www.geliboluyuanlamak.com/1671_mucahitlerin-icerisinde-gayret-ve-fedakarlikla-mustafa-onur-yurdal.html#_ftn7