Atatürk Nâzım Hikmet'e ne dedi? İşte Nâzım Hikmet ve Atatürk'ün buluşması

Türk ve Dünya Şiirinin en önemli isimlerinden birisi olan Nâzım Hikmet, aynı zamanda bir mücadele adamıydı. Kurtuluş Savaşı yıllarında Yeni Dünya vapuruyla Anadolu'ya geçen Nâzım Hikmet Mustafa Kemal Atatürk'le de tanışmıştı. Peki Atatürk Nâzım'a ne dedi?

Türk ve Dünya Şiirinin en önemli isimlerinden birisi olan Nâzım Hikmet, aynı zamanda bir mücadele adamıydı. Kurtuluş Savaşı yıllarında Yeni Dünya vapuruyla Anadolu'ya geçen Nâzım Hikmet Mustafa Kemal Atatürk'le de tanışmıştı. Peki Atatürk Nâzım'a ne dedi?

NÂZIM HİKMET VE VÂLÂ NUREDDİN ANKARA'DA

Türk ve Dünya Şiirinin en büyük isimlerinden birisi olan Nâzım Hikmet, Kurtuluş Savaşı yıllarında arkadaşı Vâlâ Nureddin'le birlikte Anadolu'ya geçti. Yeni Dünya Vapuru'yla önce İnebolu'ya gelen Nâzım ve arkadaşı Vâlâ buradan Ankara'ya geçti. Daha sonra ise Samih Rifat'ın tavsiyesi üzerine Bolu'ya öğretmen olarak atandılar.

NÂZIM HİKMET VE ATATÜRK NASIL TANIŞTI?

Nâzım Hikmet ve Vâlâ Nureddin Ankara'da Mustafa Kemal Atatürk'le de tanışmıştı. Ali Fuat Cebesoy'un akrabalarından ve Atatürk'ün saydığı şahsiyetlerden birisi olan İsmail Fazıl Paşa Nâzım Hikmet'i ve Vâlâ Nureddin'i davet eder.

İsmail Fazıl Paşa'nın ikinci daveti üzerine Nâzım Hikmet ve Vâlâ Nureddin TBMM'nin yolunu tutar. Vâlâ Nureddin, Nâzım Hikmet'le birlikte Atatürk'le tanıştığı o anı şöyle anlatır:

"Büyük Millet Meclisine gittik. İsmail Fazıl paşanın ismini söyleyince vazifeliler bizi büyük bir salona itibarla aldılar. Burası binanın tam merkezindeydi. İçinde hemen hemen hiç eşya yoktu. Muayene salonu gibi bir yerdi. ötesinde berisinde tek tük koltuklar, iskemleler vardı. Herkes pencere tarafında ayaktaydı. Mustafa Kemal'in siluetini görüyorduk. Etrafını iri cüsseli insanlar kuşatmıştı ama göze o çarpıyordu. Kapıdan girdiğimizi farkedince, İsmail Fazıl paşa bize yürüdü. Ellerimizden tuttu. Birkaç adım attırdı. Onlara, takdim edeceği gençlerin biz olduğumuzu Mustafa Kemal'e Giritliye çalan şivesiyle söyledi. Mustafa Kemal de konuştuğu gruptan ayrılıp bize yaklaşmıştı. Salonun tam ortasında buluştuk. İsmail Fazıl paşa, isimlerimizi zikrederek:

- Genç şairler, diye bizi takdim etti.

Mustafa Kemal, elini ilkönce bana uzattı. Aklıma öpmek geldi. Sonra askeri bir eda ile sıkmayı üsluba daha uygun buldum. Yine balkonda gördüğümüz kılıktaydı. Külotluydu. Ve meşin getrleri vardı.

'GAYELİ ŞİİRLER YAZINIZ'

Elinin etkisini hiç unutmayacağım. Bir kadın eli kadar nahifti. Nazım da aynı şekilde selamladı. Zaten ben öpseydim, elini o öpmeyecekti. Onun hesabına gaf olmasın diye hareketimi ayarlamıştım.

“Yolculuğunuz nasıl geçti? Ankara'yı nasıl buldunuz?” gibi basmakalıp laflara ihtiyaç duymaksızın, Mustafa Kemal, bizim için çok önemli bir sadede girdi :

- Bazı genç şairler modern olsun diye mevzusuz şiir yazmak yoluna sapıyorlar. Size tavsiye ederim, gayeli şiirler yazınız, dedi.

Daha da konuşacaktı. Fakat aceleyle yanına bir iki kişi yaklaştı. Bir telgraf getirdiler. Paşa göz atınca telgrafla ilgilendi. Eliyle selamlayıp bizden uzaklaştı."

Sonraki Haber