Atatürk, neden 'Hatay benim şahsi meselemdir' dedi?

6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli depremlerin en çok etkilediği illerin başında Hatay geliyor. Daha sonra 6.4 büyüklüğündeki depremle sarsılan Hatay, Atatürk için özel bir öneme sahip. Peki Atatürk, neden 'Hatay benim şahsi meselemdir' demişti? İşte ayrıntılar...

Türk Devrimi'nin lideri Mustafa Kemal Atatürk, dış politika noktasında tavizsiz yaklaşımları ve tam bağımsızlıkçı anlayışıyla yeni cumhuriyetin temellerini attı. İşte büyük liderin Hatay konusundaki tavrı...

"KIRK ASIRLIK TÜRK YURDU.."

Hatay için “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde kalamaz” diyen Atatürk, 1 Kasım 1936’da TBMM açış konuşmasında “...milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca büyük mesele, gerçek sahibi öz Türk olan İskenderun, Antakya çevresinin geleceğidir. Bunun üzerinde ciddiyet ve kesinlikle duruyoruz” diye konuşmuştu.

Birinci Dünya Savaşı'nın ardından 1 Mart 1918 tarihinde müttefik devletlerden Fransa'nın tarafından işgal edilmişti.

28 Ocak 1920 tarihinde Misak-ı Milli'ye dahil edilen Hatay, Milletler Cemiyeti’ndeki en keskin tartışmalara sahne olmuştu.

HATAY MESELESİNDE SİLAHIN ROLÜ

Atatürk Fransız büyükelçisine, “Hatay benim şahsi davamdır. Şakaya gelmeyeceğini bilmelisiniz” demişti. Fransızlar, Hatay için silah gücünün kullanılacağını anlamaya başladılar.

Atatürk, dış politikada diplomasinin yanında silahın da belirleyici bir rol oynadığına inanıyordu. Yoksa salt diplomasi ve uluslararası hukuk gibi kavramların, ikiyüzlülüğü defalarca ortaya çıkmış olan batılı devletler karşısında işe yaramayacağını iyi biliyordu. Bunun için söz konusu devletler üzerinde bile iç çelişkileri kullanmaktan çekinmiyordu.

"İSTİFA EDİP, HATAY'A GEÇECEĞİM

SORUNU İÇTEN HALLEDECEĞİM"

Fakat bunun için yeni kurulan bir devleti maceraperestçe bir savaşın eşiğine getirmekten de uzak duruyordu.

Bir defasında Hasan Rıza Soyak, Atatürk'e "Silaha sarılmaktan başka çare kalmazsa ne yaparsınız?" sorusunu yöneltirken aldığı cevap şu olacaktı:

“Hatay'a şahsi davam olarak bakıyorum.Sözünü ettiğim bir durumda tutacağım yolu çoktan kararlaştırmış bulunuyorum: Cumhurbaşkanlığı'ndan ve milletvekilliğinden istifa edeceğim, serbest bir Türk vatandaşı olarak bu işte çalışan arkadaşlarla birlikte Hatay topraklarına geçeceğim. Bildiğin gibi bunun emin yolları var. Oradaki mücahitlerle ve anavatandan bize katılacak kuvvetlerle sorunu yerinde ve içten halledeceğim. İsterse Türkiye Hükümeti, beni ve arkadaşlarımı asi ilan eder, hakkımda soruşturma da açar.Ben Fransızların, Suriye ve Lübnan'a kolayca bağımsızlık vereceklerini sanmıyorum. Biz hareketimizi onlara da yayarak Suriye ve Lübnan'ın gerçek bağımsızlıklarını da sağlayabiliriz. Ama göreceksin, dava yakında istediğimiz gibi çözülecektir."

DÜNYAYA MESAJ VERİYOR

1937 yılında hastalık belirtileri göstermeye başlayan Atatürk'e 1938'in ocak ayında teşhis konulmuştu.

Gazi'nin karaciğerindeki büyüme endişe yaratırken, Hatay konusu da tüm ciddiyetiyle Türkiye ve Fransa arasındaki uzlaşmaz konumunu koruyordu. Bu esnada batılı medya tarafından Atatürk'ün hasta olduğu ve devlet idaresinden uzaklaştığı yönünde asparagas haberler çıkmaya başladı.

Bunun üzerinde emperyalist devletlere diz çökerten Atatürk, 19 Mayıs 1938’de Ankara’daki törenden hemen sonra trenle Adana’ya hareket etti.

5 gün süren gezisinde askeri birlikleri denetleyen Gazi, yorulduğunu hissedince askeri geçidin sonuna doğru “marş-marş ile geçsinler” diye emir verdi.

TÜRK ORDUSU HATAY'A GİRİYOR

Atatürk’ün bu hamlesi çok geçmeden işe yaradı. Fransa, Hatay’a kendi valisi yerine bir Türk vali atayarak iyi niyet gösterisi yaptı. Sonraki aşamada Türkiye ile Fransa tekrar masaya oturdu. Yapılan anlaşma neticesinde Hatay’ın toprak bütünlüğü ve siyasi statüsünün ortak şekilde korunmasına karar verildi. Böylece 5 Temmuz 1938’de Türk askeri Hatay’a girdi.

Kurmay Albay Şükrü Kanatlı komutasındaki Türk tugayı sabah saatlerinde Payas’tan ve Hassa’dan sınırı geçerek Hatay’a ulaştı. Yıllar sonra Türk ordusunun Hatay’a ayak bastığı haberi halkı sokaklara döktü. Şehrin girişinde yaklaşık 100 bin kişilik kalabalık, orduyu bekliyordu. Türk tugayı, “Yaşasın Türk askeri, yaşasın Atatürk” nidaları altında şehre girdi.

HATAY CUMHURİYETİ VE TEK CUMHURBAŞKANI

24 Ağustos 1938’de seçime gidildi. Seçimle oluşturulan meclis 2 Eylül 1938’de açıldı ve “Hatay Cumhuriyeti” ilan edildi.

Hatay’ın ilk ve aynı zamanda son cumhurbaşkanı olarak Tayfur Sökmen seçildi.

HATAY ANAVATAN'A KATILIYOR

Avrupa'yı kasıp kavuran Nazi tehdidi, Fransızların kendi anakarasını korumak üzere bölgeden askerlerini çekmesine sebep oldu. Bu, Türk Dışişleri'nin beklediği bir fırsattı. Hatay Millet Meclisi, tarihi kararını vermek üzere toplandı. 29 Haziran 1939’da oybirliğiyle Hatay’ın, Türkiye’ye katılması kararı alındı.

Hatay Meclis binasından Fransız bayrağı indiriliyor ve yerine Türk bayrağı göndere çekiliyordu.

Mustafa Kemal’in kafasında Hatay’ın vatan topraklarına katılması konusu her zaman birinci önceliğini koruyordu. Atatürk’ün “40 asırlık Türk yurdu düşman elinde esir bırakılamaz. Hatay benim şahsi meselemdir. Hatay Benim Namusumdur. Hatay’ı mutlaka alacağım.” söylemi Hatay konusundaki düşüncesini belirtiyordu.

Sonraki Haber