Atatürk'e kurulan büyük tuzak! Sesi boğuktu...

Ulusal bağımsızlığımızın mimarı Mustafa Kemal Atatürk'e, bazı muhalif silah arkadaşları ve gerici kanattan kurulan komplo, Türk Devrimi'nin nasıl bir ateş çemberi içerisinde şekillendiğinin en büyük kanıtıdır. Peki Atatürk'e kurulan büyük tuzak neydi?

Milli Mücadele'nin başarıyla sonuçlanması yeni tartışmaları da beraberinde getiriyordu.

Emperyalist güçlerin Türkler arasında ayrılık çıkarmak üzere Anadolu'da iki başlılık yaratmayı amaçlayan hamleleri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından dikkatle izleniyordu.

Buna karşı stratejiler geliştiren Gazi, Anadolu'da devrimi yapan ve ulusal bir devlet kurmayı amaçlayan Ankara yönetiminin tek muhatap olabilmesi amacıyla saltanatı ve hilafeti kaldırmak istiyordu.

Ancak, 600 yıllık padişah sultasında yaşamış bir toplumda, Gazi'nin düşünce ve ruh yeteneğini kavrayamayan ve devrimlere karşı direnen bir kesim de vardı.

2 Aralık 1922 yılında Seçim Kanunu’nun değiştirilmesi hakkında hazırlanan kanun tasarısında; milletvekili olabilmek için ülke sınırları içinde bir yerde en az 5 yıl ikamet etmiş olmak ve doğduğu yerin ülke sınırları içinde olması şartı getiriliyordu. Doğduğu yer olan Selanik, Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında kaldığı gibi, cepheden cepheye koştuğu için bir yerde 5 yıl ikamet etme imkanı da bulamayan Mustafa Kemal Atatürk’ü muhalifleri, bu kanun tasarısıyla ekarte etmeyi planlamışlardı. Bu çirkin tezgah karşısında TBMM kürsüsüne çıkan Mustafa Kemal, yaptığı tarihi konuşmayla oyunu bozup muhaliflerine unutamayacakları bir ders verdi. Kendisine reva görülen bu vefasızlık ve nankörlük karşısında öfkesini dizginlemeye çalışarak yaptığı konuşmasında Mustafa Kemal özetle şunları söyledi.

Gazi'nin yüzü gergin, sesi boğuktu: 

ATATÜRK'ÜN TUZAK KURANLARA YANITI

 “Efendim!
Bu kanun teklifi bir gizli amacı içine alıyor ve bu özel amaç doğruca şahsa mahsus olduğundan izin verirseniz kendi fikrimi arz etmek istiyorum. Bu kanun teklifi, doğrudan doğruya benim şahsımı vatandaşlık haklarından iskat etmek maksadına yöneliktir.
Maalesef, doğum yerim bugünkü milli sınırlarımız dışında kalmıştır. Fakat bu böyle ise bunda benim asla bir kasıt ve kabahatim yoktur. Bunun sebebi, bütün memleketimizi milletimizi yok etmek isteyen düşmanların kısmen engellenememiş olmasıdır. Eğer düşmanlar tamamen başarılı olmuş olsalardı, Allah korusun, bu teklife imza atanların bile memleketleri sınır dışında kalabilirdi.
Bundan başka, bu teklifin talep ettiği diğer bir şarta sahip bulunmuyorsam, yani 5 yıl devamlı bir seçim bölgesinde ikamet edememişsem, o da bu vatana ifa ettiğim hizmetler yüzündendir. Eğer bu maddenin istediği şartı yerine getirmeye çalışsaydım, İstanbul’u kazandırmaktan ibaret olan Arıburnu ve Anafartalar’daki savunmayı yapmamam gerekirdi. Eğer ben bir yerde 5 yıl oturmaya bağlı olsaydım Bitlis ve Muş’u aldıktan sonra Diyarbakır yönünde yayılan düşmanın karşısına çıkmamam, sadece Bitlis ve Muş’u kurtarmaktan ibaret olan vazifemi yapmam gerekirdi.
Bu efendilerin istediği şartları kazanmak isteseydim Suriye’yi tahliye eden orduların enkazından Halep’te bir ordu kurarak düşmana karşı savunma yapmamam ve bugün milli sınırlarımız dediğimiz sınırı fiilen tespit etmemem gerekirdi... Sonraki çalışmalarım hepinizin malumudur. Hiç bir yerde 5 yıl oturamayacak kadar mesai sarf etmiş bulunuyorum. Ben zannediyorum ki, bu hizmetlerimden dolayı milletimin muhabbetine ve teveccühüne mazhar oldum. Belki bütün İslam dünyasının sevgi ve saygısına sahibim. Bundan dolayı, bu sevgiye karşılık vatandaşlık haklarımdan atılmaya maruz kalacağımı asla hatıra getirmezdim. Tahmin ediyordum ki, düşmanlar bana suikast etmek suretiyle ve memleketimdeki hizmetimden beni uzaklaştırmaya çalışacaklardı. Fakat hiç bir zaman hatıra ve hayale getiremezdim ki, yüce Meclis’te, velev ki 3 kişi olsun aynı zihniyette bulunabilsin. Bundan dolayı ben anlamak istiyorum... Buraya imzasını atmış olan efendilere söylüyorum. Bilmek istiyorum ki, bu efendiler seçim bölgelerinin ciddi olarak fikir ve hislerinin sözcüsü müdürler? Yine efendilere söylüyorum, mebus olmak itibarıyla bir sıfata sahip bulunuyorlar. Bunun için demek istiyorum ki, millet bu efendilerle hemfikir midir?
Efendiler! Beni vatandaşlık haklarından atmak yetkisi bu efendilere nereden verilmiştir? Bu kürsüden resmen yüce topluluğunuza ve bu efendilerin seçim bölgeleri halkına ve bütün millete soruyor ve cevap istiyorum!
Benim müstesna olduğuma dair bir kanun yoktur.” 

Sonraki Haber