Devrim yaptık dilimizi geliştirdik: Türk Dil Kurumu 91 yaşında

Türk Dil Cemiyeti'ni kuran Atatürk, aynı yıl kurultay düzenleyerek dil çalışmalarına hız verdi, doğru Türkçe kullanımını teşvik etti. Türk dili yüzyılların geriliği içinden yeniden doğarak Türk devrimini de kökleştirdi. Halkın yaşattığı Türkçe bugün Türk dünyasını da birleştiriyor…

Kültür devrimimizin önemli ayaklarından birisi 12 Nisan 1931 günü kurulan Türk Tarih Tetkik Cemiyeti ile 12 Temmuz 1932 günü kurulan “kardeş” cemiyet Türk Dili Tetkik Cemiyeti'dir. Her iki kurumun amacı da Türk tarihini, kimliğini, Türk dilinin köklerini araştırmak, geliştirmek ve milli devletin iki ayağını bilimsel bilgilerle beslemekti. Türkiye her iki alanda da önemli mesafeler aldı. Bugün dilimiz bütün ihtiyaçlarımızı karşılıyor ve birilerinin ‘Türk diliyle bilim yapılmaz’ safsatalarına inat bilim de yapılıyor, en duygusal müzikler de yapılıyor, bütün duygu ve düşüncelerimizi de dile getiriyor. Rüyalarımızı onunla görüyor, sevdalarımızı onunla şiirlere döküyoruz. Bugünün önemli bir gelişmesi de Türk dili konuşan Türk dünyasının ortak alfabe ve lisanda birleşme çabalarıdır.

Atatürk'ün de bizzat kurulmasında katkıda bulunduğu dil çalışmaları, bilim insanlarının geniş katılımıyla şekillendi. Dilimizin gelişmesi için katkılarda bulundu. Manevi kızı Afet İnan'ı tarihçi olarak yetiştirdi ve yurt dışına konferanslara gönderdi. Buralarda yeni çıkan dil ve tarih kitaplarını getirtip inceledi. Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Soyak'ın aktardığına göre Atatürk, günlerce hiç uyumadan eserleri okuyor ve dil çalışmalarına katkıda bulunuyordu. Dil çalışmalarına da konunun uzmanlarını davet ederek günlerce tartışıyorlardı. 1935 yılında kaleme aldığı “Güneş Dil Teorisi”, en önemli çalışmasıydı. 26 Eylül 1932 günü de Dolmabahçe'de Dil Kurultayı toplandı ve bugün “Dil Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı... Birçok kelimeyi de o yarattı. Tıpkı 1938 yılında yapılan 4 Türk denizaltısına verdiği isimler gibi: Saldıray, Batıray, Atılay, Yıldıray...

ALFABE DEĞİŞİKLİĞİ

Harf Devrimi'nde önemli bir aşama alfabe değişikliğiydi. Arap alfabesi, gelişen Türkçe'nin sesli harf ihtiyacını karşılayamadığı için, Osmanlı’nın son döneminde de aydınlar arasında yeni alfabe tartışması başladı. İkinci Meşrutiyet Devrimi'nden sonra 1917 yılında Enver Paşa, yeni alfabe denemesi yaptı ancak okuma ve yazması daha zor olduğu için bu tutmadı. Bir de savaş içindeydik… Cumhuriyet devriminden sonra yeni alfabe tartışması yine gündeme geldi. Atatürk 1926 yılında yakınlarına bu konuyu açtı. İsmet Paşa'nın anlattığına göre 'herkes yine eskisiyle okur yazar' diye bu girişim ertelendi. Kararını veren Atatürk, 1928 yılında bunun üzerinde çalışmaya başladı. Latin esaslı Yeni Türk Alfabesi’ni geliştirdi. 1 Kasım 1928 günü Kanun, TBMM'de kabul edildi.

Yılın son iki ayında geçiş amacıyla gazeteler yarı yarıya yeni ve eski alfabeyle yayımlanmaya başlandı. 1 Ocak 1929 gününden itibaren de resmen yeni alfabeyle okuma yazma uygulaması başladı. Açılan Millet Mektepleri'yle de kısa sürede okuma yazma yaygınlaştırıldı. Seferberlik yıllarca sürdü. Harf devrimi köklü kültür değişiminin de önünü açtı. Türkçeyi geliştirdi. Diğer yasalarla, dinin toplum üzerindeki etkisinin kırılmasıyla laik sistem kökleşti. Bilimsel düşüncenin önü açıldı. Atatürk, harf değişikliğine sadece okuma yazma kolaylığı olarak bakmadı.

‘TÜRK DİLİ BOYUNDURUKTAN KURTARILMALI’

Atatürk, 12 Temmuz 1932 günü Türk Dil Cemiyeti'ni kurdu. 26 Eylül 1932 günü de İstanbul'da ilk kurultayı topladı. Dil çalışmalarına hız verildi. Güneş Dil Teorisi'ni geliştirdi. Atatürk'ün 2 Eylül 1930 günü, Sadri Maksudi'nin kitabına düştüğü “Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” notu devrimin amacını açıklar. (Atatürk’ün Bütün Eserleri (ATABE), c.24, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015, s.262.)

İSMET PAŞA: ‘KÜLTÜR DEĞİŞİMİ OLDU’

Başbakan İsmet İnönü de Harf Devriminin amacını şu ifadelerle açıklar: "Harf İnkılâbı bir okuma yazma kolaylığına bağlanamaz. Harf İnkılâbı'nın bizde tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. İster istemez Arap kültüründen koptuk. (...) Bizim devrimimizde Latin harflerine geçmek, Türk dilini ve milli kültürü kurtarmak için esaslı bir etken olmuştur." (İsmet İnönü, Cumhuriyet'in İlk Yılları, C.1, Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş., İstanbul, 1998, s.106-107.)

TDK BUGÜN DE KATKI SUNUYOR

Türk Dil Kurumu bugün de bu alandaki çalışmalarını sürdürüyor. Aylık Türk Dili dergisi, Belleten, Yazım Kılavuzu, TDK Sözlükleri, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi ve dil üzerine yüzlerce kitap yayımlıyor. Türkler, Türk dili yaşadıkça TDK da yaşayacak…

YAZAR KEMAL ATEŞ: TÜRK DEVRİMİ HALK DİLİNİ YAZI DİLİ YAPTI

Türk Dil ve Harf Devrimini, dil uzmanı ve yazar Kemal Ateş ile konuştuk. Ateş, Türk dilinin devrimle geliştiğini belirterek şunları söyledi:

“Elbette gelişti. Büyük bir atılımdır. Osmanlı aydını 600 yıl Türkçeye sahip çıkmadı. Arapça, Farsça ve biraz da Türkçe karışımı Osmanlıca dediğimiz tuhaf bir dil ortaya çıktı. Bunun benzeri yer yüzünde yok diyebiliriz. Ziya Gökalp Osmanlıcanın hastalıklı bir dil olduğunu söyler, çünkü benzeri yoktur, hiçbir dile benzemez. Hiçbir dile benzemeyen yanı da şudur Gökalp’a göre:

Osmanlı döneminde İstanbul’da bir konuşma dili var, bununla yazılmaz. Yazmaya gelince başka bir dil kullanacaksınız. Sokağa çıkınca başka bir dil ile konuşacaksınız, elinize kâğıdı kalemi alınca başka bir dille yazacaksınız. Avrupa dillerinde konuşma ve yazma dili böyle ayrı değil; bu sadece İstanbul’da var. Başka dillerde olmadığı için bu durumu normal görmüyor, hastalıklı sayıyor Gökalp. Bunun tedavisi olduğunu da söylüyor: Ya yazı dilini aynı zamanda konuşma dili yapacağız ya da konuşma dilini yazı dili yapacağız. 600 yıldan beri yazı dili Osmanlıca konuşma dili yapılamadı. Bunda ısrar etmenin anlamı yok diyor. O halde yapılacak iş şudur: Konuşma dilini yazı dili yapmak…

İşte Türk Devriminin esası budur. Halk dilini yazı dili yapmaktır. Türk dil devriminin özü budur. Gerçek halk diline sahip çıkmaktır. Türk Devriminden önce de ilerleme, gelişme, yükselme gibi sözcükler vardı. 500 yıl önce de vardı bunlar. Konuşuluyordu. Aydın halka kulak vermiyor. Terakki, tekamül diyor. ‘lisan-ı avam’ diye küçümsüyor, aşağılıyor bu sözcükleri. Su, sıvı gibi sözcükleri hor görüyor. Gerçek dilimiz işletilmiyor. İşte dil devrimin özü bu anlayışa karşı çıkmaktır.”

HARF DEVRİMİ

Harf Devrimine de değinen Ateş bu konuda şunları vurguladı: “Yazı devrimi bin yılda yapılacak bir devrimdir. Onu da Atatürk başardı. Osmanlı yazısı Türkçeye uygun değildi. Türkçe sesliler çoktur. Arapçada bunların karşılığı yok. Osmanlıcayı yalayıp yutmuş birine şu harfleri; a, e, ı, i, u, ü, o, ö sırala, karşılığını yaz desen yazamaz. Bir sürü hikâye anlatır. Dilimiz gerçek kaynağına döndü, doğru bir yazı aracı buldu. Bilim yapıldıkça gelişti. Bilim yapmazsanız dil gelişmez. Felsefe ve bilim yapacaksın ki dil gelişsin. Dili hangi alanda kullanırsan o alanda gelişir. Hukuk ve felsefe alanında kullanırsan o alanda gelişir. Dilin belli bir sınırı yoktur. Uçsuz bucaksız kumaş gibidir. Sınırlarına yaklaştıkça o sizden uzaklaşır ve büyür. Sistematiğini bilmek gerekir. İşlendikçe büyür. İşlemezseniz küçülür, büzüşür.”

HALK MÜZİĞİ VE DERLEMENİN KATKILARI

Yazar Kemal Ateş, Türki devriminin halk müziğine de büyük katkı verdiğini ve onu geliştirdiğini belirterek bunun dilin gelişmesinde de büyük etkisi olduğunu kaydetti. Ateş şunlar söyledi: “Halk müziği ve türküler Türkçenin de en büyük dayanağıdır. Masallar, öyküler ve müzik bir nehrin doğduğu yer gibidir. Türkçenin asıl doğduğu yer o türküler ve masallardır. Nehrin başlangıcıdır. Türkçe büyük dildir. Yeter ki bundan yararlanalım. Dil ilerledikçe size cevap veriyor. Dilimizde ne güzel yemek adları var. Dikkat ettiniz mi? Mutfaklarda kadınlarımız bile çok güzel kullanıyor dilimizi. Yemeklere ne güzel adlar vermişler: İncir uyutması, peynir sündürmesi, çeneçarpan, altüst böreği, yuvarlama, akıtma, döndürme, ezme, analıkızlı, unutma beni, çiğleme… Yoksul aşlıklarında kendi yağıyla kavrulan kadınlarımız bakın kendi diliyle kavruluyor. Bir kitabımın adını ‘Kendi Diliyle Kavrulmak’ koydum. Bu kadınları örnek almalı aydınlarımız, kendi dilimizle kavrulmalıyız.”

BİLİM DİLİ TÜRKÇE

Ateş, zaman zaman dile getirilen “Türkçe ile bilim yapılmaz” iddialarına da şu yanıtı verdi: “Yazı ve dil devrimi üstüne sayfalarca kitap yazıldı. Kısaca anlatmak zor. Türkçe bu devrim sayesinde büyük bir edebiyat ve bilim dili oldu. Bugün 200 bin civarında söz varlığına sahip bir dil, her gün yüzlerce kitap basılan bir dilin yetersizliğinden söz edenlerin başka dertleri olmalı.”

Sonraki Haber