Atatürk’ün seyahat notlarında Aydın ve çevresi
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gezileri çok önemlidir. O, özellikle yöneticilerin halka yaptığı konuşmalarda, gerçekleri, doğruları söylemelerini ister. Yurttaşın her isteğine olumlu yanıt verilmesinin yanlışlığını belirtir.
Bu aralar Gürbüz Tüfekçi’nin yayına hazırladığı “Atatürk’ün seyahat notları” adlı Kaynak Yayınları tarafından basılan kitabı okuyorum. Kitapta Atatürk’ün 17 Kasım 1930 - 6 Ocak 1931 tarihleri arasındaki Orta Anadolu illeri, Samsun, Trabzon, Trakya ve Bursa çevresine yaptığı ilk ziyaretler anlatılmaktadır. Atatürk, bu yurt gezileri sırasında, gördüğü olumlu gelişmeleri, halkın sorunlarını ve yapılması gerekenleri bir rapor halinde Başbakanlığa göndermektedir.
İkinci gezi 26 Ocak - 2 Mart 1931 tarihlerini kapsamaktadır. Bu gezi İzmir, Balıkesir, Aydın, Denizli, İçel (Mersin), Adana, Malatya ve Konya illerini kapsıyor. Bizim yazımızın konusu bu geziyle ilgilidir. Gezi notlarıyla ilgili Gürbüz Tüfekçi şöyle bir değerlendirme yapıyor: “Okuduğunuz raporlar, TBMM tutanak yazıcılarınca not olarak tutulmuş, gezi sonunda, Gazi’nin gözetimi altında, temize çekilerek başbakana ve diğer ilgililere ulaştırılmıştır. Gezi süresince değişik konular üzerinde durulmuş, Türkiye’nin o günlerde içinde bulunduğu koşullar, yaşanan olaylar ve sonuçları ayrıntılarıyla değerlendirilmiştir. Zaman zaman karşılaşılan sorunun önem derecesine göre doğrudan başbakana uyarıcı bilgiler verilmiştir.” (1)
Gezilerin yapıldığı tarihlerden az önce ülkemiz, 1929 dünya ekonomik bunalımının olumsuz yansımalarını atlatmış, Mart 1930’da ezanın Türkçe okutulması gerçekleşmiş, 3 Nisan 1930’da Türk kadınına seçme hakkı tanınmış, 1930 Haziran ayında Ağrı isyanı başlamıştır. Bu arada Atatürk, çok partili siyasi hayata adım atılmasını istemiş, yakın arkadaşı, eski Başbakan ve Paris Elçimiz Fethi Okyar’ı yeni bir parti kurması için özendirmiştir. Fethi Okyar’a 12 Ağustos 1930 tarihinde “Görüyorum ki laik Cumhuriyet esasında beraberiz. Zaten benim siyasi hayatta arayacağım temel budur”(2) diyen Atatürk, yakın çevresindeki insanların da Fethi Bey’in kurduğu Serbest Fırka’ya katılmasını sağladı. Yeni partinin kurulması, ne yazık ki Atatürk’ün istediği çok partili demokratik hayatı sağlayamadı.
“Gericiler, Serbest Fırka’yı şeriatın bayrağı altına almak istiyor, egemenliğin ulusta olduğunu bir türlü hazmedemiyorlardı. İzmir’de, Denizli’de, Manisa’da, Aydın’da Başkan Okyar’ı karşılama töreni diye toplanıyor, devrim karşıtı eylemler yapıyorlardı.”(3)
Serbest Fırka, yoğunlaşan olaylar nedeniyle 17 Kasım 1930’da kendini feshetti. İşte Gazi Mustafa Kemal’in yurt gezilerinin birinci bölümü bu tarihte başlar. Şeriatçıların desteklediği ve dış güçlerin de arka çıktığı olaylar, bir süre sonra Menemen’de hortlamış, 23 Aralık 1930’da Menemen’de baş kaldıran kara yobazlık, Derviş Mehmet ve arkadaşlarının isyanı, onları durdurmaya çalışan, devrimci yedeksubay öğretmen, Aydınlı hemşehrimiz Kubilay’ın başının kesilerek katledilmesiyle tırmanmıştır. Kısa zamanda suçlular yakalanmış, yörede sıkıyönetim ilan edilmiş, suçlular sıkıyönetim mahkemelerinde vatana ihanetten yargılanmış ve 28 kişi 4 Şubat 1931 günü Menemen’de idam edilmiştir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gezileri bu açıdan çok önemlidir. O, özellikle yöneticilerin halka yaptığı konuşmalarda, gerçekleri, doğruları söylemelerini ister. Yurttaşın her isteğine olumlu yanıt verilmesinin yanlışlığını belirtir.”İsteği laik Cumhuriyet Devrimi’nin özgün niteliklerinin halkta yansıma bulmasıdır.”(4) Gazi’nin günümüzdeki siyasetçilere ders olacak bir sözünü de alıntılayalım, ondan sonra gezinin bizim daha çok ilgimizi çeken ikinci bölümüne geçelim.
1 Mart 1921’de TBMM’de yaptığı konuşma günümüz diliyle şöyledir: “Arkadaşlar, bir ulusta, özellikle bir ulusun yönetiminden sorumlu olan yöneticilerde, kişisel çıkar ve ihtirasların, ulusal görev ve vatanseverliğin gerektirdiği yüce duygulara, üstün geldiği ülkelerde, bozgun ve çökerek yok olma, kaçınılması olanaksız bir sonuçtur. Ulusumuzun gerçek temsilcileri olan sizlerin tümünün, bu gibi aşağılayıcı davranışlardan daima uzak kalacaklarından asla kuşku duyulamaz. Yüce heyetinizin karşılıklı bağlılık ve dayanışması, doğal olarak vekili olduğunuz ulusun tümünü, aynı feyz ile karşılayacak ve saracaktır.”(5)
Atatürk’ün 26 Ocak - 2 Mart 1931 tarihleri arasında yaptığı gezide İzmir, Balıkesir, Aydın, Denizli, İçel (Mersin), Adana, Malatya ve Konya illerini ziyaret etmiş, yurttaşlarla ve yetkililerle görüşmüştür. Bunun sonucunda Mali Meseleler, İdare ve Adliye, Maarif (Milli Eğitim), Sıhhat (Sağlık), Nafia (Bayındırlık), İktisat, Kredi Meseleleri, Kooperatifler ile Sonuç ve Özet başlıklı bölümler rapor halinde yazılmıştır. Bu raporların Nafia raporu ağırlıklı olarak Aydın ve Kuşadası’nı ilgilendirmektedir. Bu bölümü günümüz diliyle sizlerle paylaşıyorum:
NAFİA (BAYINDIRLIK)
a) Nazilli kuzeyinden denize kadar, bütün Menderes vadisi, şimdiki durumuyla bile büyük bir üretim alanıdır. Bu sahanın başlıca sorunu, ürünlerini uygun koşullarla ihracat iskelelerine götürmek ve çıkarmaktan ibarettir. Aydın demiryolunun tarifeleri ağırdır. Lozan Antlaşması’ndan sonra, şirketle yapılmış yeni uygulama sözleşmesi gereğince, hattın savaş zamanlarında, Hükümet tarafından kullanıldığı zamana ait, devlet borcu, işletme hasılatından kapatılacaktır. Bu nedenle fiyat tarifesinin indirilmesi zor görünüyor. Bu durum karşısında tarife sorununu çözmenin pratik yolu, Nazilli-Aydın karayolunun, yaz ve kış, kamyonların geçmesine uygun olacak biçimde yapılmasıdır. Yaz mevsiminde, güçlükle de olsa kamyon ulaşımı sağlanıyor. Bu nedenle şirket daha uygun davranıyor. Menderes Vadisinin, iyi karayolu ulaşımı, Aydın demiryolunun, uygun koşullarda Hükümetçe satın alınmasına bile etki eder. Bu demiryolundaki istasyon rıhtımları ve tüneller, devlet demiryolları hareketli malzemesinin geçirilmesine uygun değildir. Bu durum, doğu mıntıkasının, Anadolu hattına bağlanması sırasında, aktarmasız ulaşımı olanaksız kılar.
Menderes vadisinden, az miktarda yunan adalarına ürün ihracı ve özellikle hayvan ihracatı için, Kuşadası’nda bir iskele yapılması özellikle istendi. Kuşadası’nın bu durumu, ilçenin Aydın iline bağlanmasını yararlı gösteriyor.(6)
b) Her yerde ufak tefek yöresel su işleri vardır. Mevcut kanundan yararlanarak ve uygulaması merkezden izlenecek bu işlerin yavaş yavaş başarılması uygun görünüyor.
c) Cellat Gölü'nün (Selçuk Belevi’nde bulunan göl, anılan tarihlerde Selçuk ve Belevi Kuşadası’na bağlıdır.YN) sağlık üzerinde yaptığı zararlar, yöre halkını sıkıntıya sokmaktadır. İzmir İl Kongresinde, bu konuyla ilgili acı şikayetler dinledik. Nehirde yapılacak genel düzeltme çalışmaları, ertelendiğine göre, yalnız bu gölün zararlarını azaltacak yerel önlemlerin alınması gerekir.
d) Menderes Vadisinde yapılmakta olan, Nazilli ve Horsun kanallarının yapımı, şimdiden yararlı olmuştur. Bayındırlık müfettişinin ve Sağlık müsteşarının görüşlerine göre, burada başlanan iş, projeye uygun biçimde bitince sağlayacağı yarar artacaktır. Kanalların geçtiği yerde, nemi emmeleri, birkaç bin dönümlük arazi sahibinin yakınmasına neden olmuştur. Kanal yapımı bitince ve kanallara su verilince bu yakınma ortadan kalkacaktır. Diğer taraftan şimdiden 30 bin dönüm arazi kurutulmuştur.
e) Bu bölümde Konya sulama idaresi hakkında şikayetlere ve çözüm yollarına yer verilmiştir.(7)
Gazi’nin gezi raporlarında VII. Bölüm olarak yer alan İktisat başlıklı raporda yine yöremizin ürünleri ve bunlarla ilgili görüşler yer alıyor. Raporun d) alt bölümünde zeytin (yabani-delice) ağaçlarını aşılayanların tapu harç vergisinden bağışık tutulacağı, yine dağlardaki sakız ağaçlarına (çıtlık), fıstık aşılayanların da aynı bağışıklıktan yararlanacağı vurgulanıyor.
i) Bu alt başlıkta incirlerin hastalıktan (zararlılardan) korunması için, bütün Menderes Vadisinde bir istasyon kurulmasının gerektiği, bu yapılırsa halkın incir zararlılarından kurtulacağı ve kazancının artacağı vurgulanmaktadır. (Daha sonraki yıllarda Erbeyli’de böyle bir Araştırma Enstitüsü kurulacaktır. YN)
j) Bu altbaşlıkta incir kurdu zararlısıyla mücadele edilmesi istenmekte, yörede bulunan incir kooperatifinin, bu konudaki çalışmaları örnek gösterilmektedir. Özellikle ihraç edilecek incirlerin, mutlaka makinelerde bazı işlemlerden geçirilmesi önerilmektedir.(8)
Atatürk’ün Seyahat Notları’nda IX. Kooperatifler Bölümünde Aydın ve İzmir’i bir kez daha görürüz.Özellikle Zirai Kredi Kooperatifleri bölümünde şöyle denilmektedir: “ İzmir’deki yeni Tarım Kooperatifleri ile eski Aydın İncir Üreticileri Kooperatifinin, üreticiler için sağladığı yararlar, bütün Ege İktisat Yöresinde bu tür kuruluşlar hakkında, iyi fikirler verecek ve özendirme etkisi yapacaktır. Bu etkilerden de yararlanılarak, söz konusu yörenin her ilinde bu yıldan başlamak üzere, kredi kooperatifleri örgütü kurulması ve üç beş yıl içinde bütün yörede genelleştirilmesi gerekir.”(9)
Atamızın seyahat notlarında Satış Kooperatifleri bölümünde de Aydın’a rastlıyoruz. Şöyle yazılmış: “Aydın İncir Kooperatifçilerinin kredi ve satışı birleştiren, karma bir yöntemleri var. Aslında büsbütün ayrı olması ve fakat aralarında bağ bulunması gereken bu iki işi, birlikte gören Aydın tipinin de halka sağladığı yararlar büyük olmuştur. Satış kooperatifleri, zirai kredi kooperatiflerinin devamı ve tamamlayıcısı olacaktır.”(10)
Son olarak Atatürk’ün 6.1.1931 tarih ve 10 numara ile başbakan İsmet Paşa’ya yazdığı resmi yazıyla konuyu bitirelim. Atatürk, fotokopisini koyduğumuz bu yazıda, Aydın CHP örgütünün durumunu, Partiye yararlı insanları, sürekli dikkat edilmesi gereken yöneticileri, Türk Ocakları Aydın Şubesiyle ilgili görüşlerini anlatıyor. Ayrıca Aydın Milli Eğim Müdürüyle ilgili uyarılarını bildiriyor. Yazının ilk üç maddesi Aydın ilimizle ilgilidir.(11)
Eylem ve söylemleriyle, her zaman ulusumuzun her bireyinin gönlünde ve düşüncelerinde yaşayacak olan Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bu çalışmaları nedeniyle bir kez daha gururla, saygı ve sevgiyle anıyorum.
Notlar:
1-Tüfekçi Gürbüz, Atatürk’ün Seyahat Notları, s.11, Kaynak Yayınları, Ekim 1988, İstanbul.
2- a.g.e,s.19.
3- a.g.e,s.19.
4- a.g.e ,s.21.
5-a.g.e,s.22.
6-Atatürk’ün Direktifi,a.g.e,s. 91.
7-a.g.e,s.92.
8-a.g.e,s.95.
9-a.g.e,s. 106.
10-a.g.e,s.107.
11-Atatürk’ün İsmet Paşa’ya Gönderdiği Yazı, s.123.