Atina'da Libya alarmı

Türkiye'nin Libya’yla hidrokarbon kaynaklarının araştırılması konusunda anlaşması, Batı’yı telaşlandırdı. Atina, Türkiye'yi Avrupa Birliği ve NATO'ya şikayet etmeye hazırlanıyor.

Türkiye ile Libya arasında önceki gün imzalanan hidrokarbon anlaşması, Batı'yı telaşlandırdı. Anlaşmaya Avrupa Birliği, Yunanistan ve Mısır'dan tepki geldi. Libya'nın doğusundaki Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi de anlaşmayı tanımadıklarını ilan etti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Güzel olan, Libya'da geçmişte farklı pozisyonlarda bulunduğumuz kesimlerin de bu anlaşmayı güçlü bir şekilde desteklemesidir.” derken, Hafter cephesinin sessizliğini koruması dikkat çekti.

Türk bakanlar günübirlik resmi ziyaret kapsamında önceki gün Libya'ya çıkarma yaptı. Ziyarette Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın yer aldı. Trablus merkezli meşru Ulusal Birlik Hükümeti ile görüşen heyet, iki ülke arasında medyadan enerji işbirliğine kadar birçok alanda anlaşmalara imza attı.

SONDAJ İŞBİRLİĞİ

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Libyalı mevkidaşı Necla Manguş ile düzenlediği ortak basın toplantısında, iki ülke arasında petrol ve gaz arama konusunda imzalanan muhtırayı duyurdu. Gaz alanındaki mutabakat muhtırasının maddelerinin neyi öngördüğüne ilişkin soruya ilişkin Çavuşoğlu, “İmzaladığımız hidrokarbon anlaşması hem karada hem denizde ve yetki alanlarımızda kazan-kazan anlayışıyla Türk ve Libya firmalarının birlikte araştırma, sondaj gibi işbirliğine gitmesini hedefliyor.” dedi. Diğer ülkelerin yeni mutabakat muhtırasına itiraz edip etmeyeceği sorulduğunda ise “Onların ne düşündüğü önemli değil.” diyen Çavuşoğlu, “Üçüncü ülkelerin, iki egemen ülkenin imzaladığı anlaşmaya müdahale etmeye hakkı yoktur.” diye ekledi.

Çavuşoğlu, 27 Kasım 2019 tarihinde Libya ile imzaladıkları Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Mutabakat Muhtırası'nı BM'ye bildirdiklerini, ayrıca kıta sahanlığı sınırlarını da BM'ye kaydettirdiklerini söyledi; “Şimdi Libya'nın yapması gereken kendi kıta sahanlığı ve deniz yetki alanlarını belirleyerek onu da BM'ye kaydettirmesidir.” ifadelerini kullandı.

'AVRUPA BİRLİĞİ VE NATO'DA TEPKİ VERİLECEK'

Anlaşmaya ilk tepki Yunanistan'dan geldi. Hızla ABD ve Fransa Büyükelçileri'ne gelişmelerle ilgili bilgi veren Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, ardından Mısırlı mevkidaşı Samih Şükri'yi arayarak Türkiye'yi şikayet etti.

Yunanistan Dışişleri Bakanlığından bir açıklama yayınlanarak, “Yunanistan bölgede egemenlik haklarına sahip. Bu hakları uluslararası deniz hukukuna tam saygı çerçevesinde tüm yasal yollarla savunmayı amaçlıyoruz.” denildi. Açıklamada Atina ile Mısır arasında 2020'de imzalanan ve Doğu Akdeniz'de iki ülkenin sözde münhasır ekonomik bölgelerini belirleyen anlaşmanın, 2019'da Türkiye ile Libya arasında imzalanan anlaşmayı “fiilen geçersiz kıldığı” iddia edildi. Söz konusu muhtırayı uygulayan herhangi bir “söz veya eylemin” fiilen “gayrimeşru” olacağını ifade eden Yunan Dışişleri Bakanlığı, “Bu adımlara ikili düzeyde, Avrupa Birliği'nde ve NATO'da tepki verilecektir.” açıklamasında bulundu.

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis de dün partisinin meclis grubunda anlaşmayı eleştirdi. Miçotakis, “Türkiye ile uluslararası hukuk çerçevesinde ilişkilerimizi sürdürmekte kararlılığımızı koruyoruz. Avrupa'daki ve Atlantik'in diğer yakasındaki müttefiklerimiz de bu konuda hemfikir.” dedi. “Çelik kalkanlarımız her zaman Silahlı Kuvvetler'dir. Sınırlarımız gri değil mavidir.” diyen Miçotakis, “Türk liderliğinin söylemlerindeki zehrin halka ulaşmadığı konusunda iyimserim. Yunanlar ve Türkler barış içinde yaşamak isteyen arkadaşlardır. Halklarımız, antlaşmalara uyulması gerektiğini biliyor. Ege'nin diğer yakasını, akıl ve barış yoluna davet ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

KAHİRE'DE GÖRÜŞÜLECEK

Dendias ile Şükri görüşmesine ilişkin bir açıklama da Mısır Dışişleri Bakanlığından geldi. Açıklamada her iki bakanın da Trablus merkezli hükümetin herhangi bir uluslararası anlaşma ya da mutabakat muhtırası imzalama yetkisine sahip olmadığını vurguladığı ifade edildi.

Dendias ise Twitter'dan yaptığı paylaşımda “her iki tarafın da Libya Ulusal Birlik Hükümeti'nin söz konusu mutabakat muhtırasını imzalama meşruiyetini tanımadığını ve pazar günü istişarelerde bulunmak üzere Kahire'yi ziyaret edeceğini” söyledi.

AVRUPA ANLAŞMAYI TANIMIYOR

Bu açıklamalardan kısa süre sonra da Avrupa Komisyonu Dış İlişkiler Sözcüsü Peter Stano'dan muhtıraya yönelik tepki geldi. Stano, Avrupa Komisyonu'nun Türkiye ile Libya arasındaki mutabakatın yasallığını kabul etmediğini söyledi. Stano, açıklamasında “Avrupa Birliği, 2019'da bu mutabakata karşı duruşunu açıkça göstermiştir ve bu konudaki yaklaşımımız değişmedi. 2019'daki Türkiye ile Libya arasındaki mutabakat muhtırası üçüncü ülkelerin egemenlik haklarını ihlal ediyor ve deniz hukukuna uygun değildir. Dolayısıyla üçüncü devletler için herhangi bir hukuki sonuç doğurmaz. Yeni anlaşmanın ayrıntıları henüz açıklanmadı, bu konuda daha fazla açıklamaya ihtiyacımız var. Fakat bölgesel istikrara zarar verebilecek eylemlerden kaçınılmalıdır.” ifadesini kullandı.

SYKES-PİCOT ÖNERİSİ

Yunan medyası da yeni mutabakat muhtırasını manşetlerine taşıdı. Şahin kanattan Pentapostagma'da çıkan bir analiz ise oldukça dikkat çekiciydi. Vassilis Kopsacheili isimli Yunan uzman, şu öneride bulundu: “Şüphesiz yakın zamanda, Libya'nın esaslı bir şekilde yeniden birleşmesinin neredeyse imkansız olduğunu görüyoruz. Bu nedenle Türkiye-Libya mutabakatını pratikte iptal etmenin tek yolu, Fransızlarla Sykes-Picot tipi iki devlet için gizli bir anlaşma yapmaktır. Türkiye'nin batıda başardıklarına karşılık doğu kesimine tam destek verelim.”

‘LİBYA'NIN İÇ İŞLERİNE MÜDAHALEDİR’­

Libya Hükümet Sözcüsü Muhammed Hamuda ise Yunanistan ve Mısır'ın tepkilerinin kabul edilemez olduğunu bildirdi. Dün kameralar karşısına geçen Sözcü Hamuda, “Mısır ve Yunanistan'ın Türkiye-Libya mutabakat zaptına yönelik itirazları, Libya'nın iç işlerine müdahaledir ve kabul edilemez.” ifadelerini kullandı. Hamuda, “Dibeybe hükümeti uluslararası alanda tanınmaktadır ve anlaşma imzalama hakkına sahiptir.” diye konuştu.

TÜRKİYE-MISIR İLİŞKİLERİ NASIL ETKİLENECEK?

Türkiye ile Mısır arasındaki diplomatik ilişkiler, Abdulfettah el-Sisi'nin iktidara geldiği 2013 yılında kopmuş, uzun bir aradan sonra 2020'de yeniden normalleşme adımları atılmaya başlanmıştı. İlk resmi temas Mayıs 2021'de gerçekleşti. Dışişleri Bakanlarının liderliğindeki delegasyonlar, geçen yıl mayısta Kahire'de eylülde Ankara'da olmak üzere istikşafi görüşmeler yaptılar. Ardından 1 Haziran 2022'de Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, İslam Kalkınma Bankasının yıllık toplantısına katılmak için Kahire'yi ziyaret ederek 9 yılın ardından Mısır'a yapılan bakan seviyesindeki ilk ziyareti gerçekleştirdi. İki ülke arasındaki normalleşme süreci adım adım ilerlerken, geçen gün de Mısır'dan ilginç bir veri geldi. Mısır Devlet İstatistik Kurumu (CAPMAS), Türkiye'nin 2022'nin ilk yarısında 1.1 milyar dolarlık alışveriş ile Mısır'ın en büyük LNG pazarı haline geldiğini duyurdu. Aynı listede Türkiye'yi İspanya, Fransa ve Çin takip etti. Uzmanlar, Türkiye ile Mısır arasında gelişen diplomatik ve ticari ilişkilerin, Libya konusunda da ortak yol bulmaya doğru evrilebileceğini değerlendiriyor.

YUNAN TEZLERİ BU MEKTUPLA ÇÜRÜTÜLDÜ

Türkiye, Birleşmiş Milletlere (BM) gönderdiği 17 Eylül 2022 tarihli mektupta, Yunanistan'ın Doğu Ege adalarının gayriaskeri statüsünü ihlaline dayanak gösterdiği temelsiz iddiaları güçlü hukuki argümanlarla çürüttü.

Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Türkiye'nin son dönemde konuyu, hukuki tezlerini detaylandırarak BM'ye taşıması Yunanistan'ı son derece rahatsız ediyor.

Buna ilişkin Türkiye, BM'ye 13 Temmuz ve 30 Eylül 2021 tarihlerinde yolladığı mektuplarda, Doğu Ege adalarının gayriaskeri statüsüne ilişkin görüşlerini ve hukuki tezlerini ayrıntılı olarak kayda geçirmiş ve Yunanistan'ın ihlallerini devam ettirmesi halinde, ihlal yapılan adalar üzerinde, 1923 Lozan ve 1947 Paris Barış Antlaşmalarından kaynaklanan egemenlik haklarını, deniz yetki alanlarının belirlenmesi dahil, Türkiye'ye karşı ileri süremeyeceği dile getirmişti.

Türkiye'nin hukuki zemine taşımak istediği bu mektuplara, Yunanistan aynı ağırlıkta cevaplar vermekte zorlanmış, tartışmayı hukuk zemininden uzaklaştırıp, siyasete çekmek istemiş ve uluslararası toplum nezdinde “Türkiye, Yunanistan'ın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü sorguluyor, Yunanistan'ı tehdit ediyor.” şeklinde bir algı yaratmaya çalışmıştı.

Diplomatik kaynakların verdiği bilgiye göre, Türkiye'nin BM'ye gönderdiği 17 Eylül 2022 tarihli üçüncü mektup, mayıstaki Yunan mektubuna cevap niteliği taşıyor. Tamamen hukuki içerikte olan, güçlü hukuki argümanlar içeren ve tam metnine BM'nin internet sitesinden de ulaşılabilen mektupta özetle şu hususlara yer verildi:

  • Yunanistan silahsızlandırma yükümlülüklerini küçümsüyor ve önemsizleştirmeye çalışıyor. Bu yükümlülüklerin ihlali uluslararası barışı tehdit ediyor. Türkiye Yunanistan'ın argümanlarını, temelsiz iddia ve siyasi söylemlerini tümüyle reddediyor.
  • 1923 Lozan ve 1947 Paris Barış Antlaşmalarının temel amacı savaşı sonlandırmak, barışı tesis etmektir. Bu amaca ulaşılmasında toprak/sınır düzenlemeleri, silahsızlandırma ile birlikte ele alınmıştır. Bunlar birbirinden ayrılamaz.
  • Yunanistan uluslararası hukuktaki sınırların istikrarı ve nihai olma ilkesini yanlış yorumlamaktadır. Bu ilke toprak rejimin bir unsurudur. Silahsızlandırma da bunun ayrılmaz parçasıdır. Toprak rejimi bir bütün olarak daimi nitelik kazanır. Barış Antlaşmaları bir değil, bütün unsurlarıyla (egemenlik - silahsızlandırma) birlikte değerlendirilmelidir.
  • Limni ve Semadirek adalarının gayriaskeri statüsü devam etmektedir. Lozan 12. madde Doğu Ege adalarını silahsızlandırılmaları kaydıyla Yunanistan'a bırakan 1914 kararını teyit etmiştir. Lozan 13. madde ve Lozan Boğazlar Sözleşmesi 6. madde silahsızlandırmayı detaylandırmaktadır. 1936 Montrö Sözleşmesi Türkiye'nin güvenliği içindir. Yunanistan'la ilgili bir hüküm yoktur. Türk yetkililerinin o dönemdeki ifadeleri ahdi yükümlülüğü ortadan kaldırmaz. Kaldı ki Yunan yetkililerin de aksi yönde ifadeleri vardır. Yükümlülükler ancak anlaşma ile kaldırılabilir. Yunanistan'ın 1960'lara kadar Limni ve Semadirek'i silahlandırmaması da adaların gayriaskeri statüsünü devlet uygulamasıyla kabul ettiğini ortaya koymuştur.
  • n 1947 Paris Barış Antlaşması statü yaratan anlaşma niteliğindedir. Türkiye'nin taraf olmaması Yunanistan'ı yükümlülüklerinden kurtarmaz. Uluslararası mahkemelerin içtihadı da bunu teyit etmektedir."

Öne çıkan bu konuların yanı sıra Türkiye mektubun sonunda Yunanistan'ın gayriaskeri statüyü ihlal etmesini yasa dışı olarak nitelendirerek, bu statü ile egemenlik arasındaki yakın ilişkiye dikkati çekti.

Yunanistan'dan gayriaskeri statüye saygı göstermesini ve bu statüyü tekrar ihya etmesini isteyen Türkiye, Yunanistan'ın ihlallerini devam ettirmesi halinde, adalar üzerindeki egemenlik haklarını, deniz yetki alanları da dahil olmak üzere, Türkiye'ye karşı hukuken ileri süremeyeceğini vurguladı.

Mektupta, Türkiye'nin Ege ihtilaflarının çözümü konusundaki bütüncül yaklaşımı da dile getirildi. Bu çerçevede Türkiye'nin tüm Ege sorunlarının diyalogla ele alınması ve çözüm için uluslararası mahkeme dahil hiçbir barışçı yöntemin dışlanmaması yolundaki tutumu yinelendi. Ayrıca, Yunanistan'ın samimi ve dürüst davranarak, provokatif eylem ve söylemlerden kaçınması gerektiği de belirtildi.

Yunanistan'ın kıta sahanlığının sınırlandırılması ihtilafı dışında birbirleriyle bağlantılı Ege ihtilaflarını yok saydığını hatırlatan diplomatik kaynaklar, Yunanistan'ın tüm ihtilafları görüşmekten kaçındığına ve çözüm için hem diyaloğu hem de uluslararası yargı yolunu koyduğu çekincelerle tıkadığına dikkati çekti. Yunanistan'ın hava sahası, silahsızlandırma ve sınırlandırma gibi üç Ege ihtilafına ilişkin Uluslararası Adalet Divanı'nın yargı yetkisine çekincesi bulunuyor.

Sonraki Haber