Atlantik ve Asya, Afrika’da karşı karşıya

Yıllardır, önce Batı Avrupa, sonra da Amerikan emperyalizminin sömürüsüne uğrayan Afrika, bugün Çin, Türkiye ve Rusya ile karşılıklı yarar ilişkisiyle nefes alıyor. Asya güçlerinin Kara Kıta’da artan etkisine ise Atlantik darbe ve suikastlarla cevap vermeye çalışıyor

2014 yılı Temmuz ayında, o dönemki ABD Başkanı Obama, ABD tarihinin ilk “Afrika Zirvesi”ni düzenledi. 50 ülkenin katıldığı zirvede Obama, “Afrika ülkeleri, madenlerinin Şanghay limanına gitmediğinden emin olmalı” cümlesi ile asıl amacını ortaya koymuştu. 2014’teki ABD-Afrika zirvesinden bir yıl önce Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Kazakistan ziyaretinde “Kuşak ve Yol Girişimi”ni (KGY) duyurmuştu. KGY’ye Asya ve Afrika ülkelerinden yoğun talep olmaya başlamış, kıtada “paylaşarak gelişme”, “kazan-kazan” ilkeleri ile ticari ve siyasi ilişkiler geliştiren Çin’in artan etkisine karşı ABD karşı adım atmak zorunda kalmıştı. Yıllardır başta Batı Avrupa ülkeleri daha sonra da ABD emperyalizmi tarafından sömürülen Afrika ülkeleri, Çin ile artan ilişkiler sonrası nefes almaya başlamıştı.

AFRİKA’DA ARTAN ÇİN, TÜRKİYE VE RUSYA ETKİSİ

Elbette 1956’da Bandung Konferansı ile “kader ortaklığı” yapan Afrika ve Çin ilişkilerinin modern zamanda tarihi ve sağlam bir geçmişi var. Fakat özellikle 21. yüzyıl açısından bakarsak, 2000 yılında Çin-Afrika İşbirliği Forumu kurulması ile geride kalan 21 yılda Çin’in Afrika ülkeleri ile ticari ilişkileri 20 kattan fazla büyüdü. Bu süreçte Çin'in Afrika'daki doğrudan yatırım stoku, kıta genelinde yaklaşık 4.000 Çinli işletmenin tesis ve işletme kurmasıyla 110 milyar dolara ulaştı. Binlerce kişiye iş imkânı sağlandı, birçok ülkeye geniş çapta teknoloji transferi yapıldı.

TÜRKİYE VE RUSYA’NIN AFRİKAYLA TARİHİ İLİŞKİLERİ

Bölgede Çin dışında siyasi, ekonomik ve askeri anlamda son dönemde etkili olan iki ülke daha var: Türkiye ve Rusya. Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu üzerinden, Rusya’nın da Sovyetler Birliği mirasıyla Afrika’da hatırı sayılır bir karizması var. 1960 yılında Batılı devletlerin direnişi ve engelleme çabasına rağmen SSCB’nin etkisiyle Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen “Sömürge İdaresi Altındaki Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildiri”, Afrika’da sömürülen ülkelerin bağımsızlıklarını kazanmaları için uluslararası hukuki bir temel oluşturmuştu. SSCB dağıldıktan sonra bölgede etkisi azalan Rusya, Putin’in başkanlık koltuğuna oturmasıyla Afrika ile ilişkileri yeniden eski ihtişamlı günlerine döndürmek istiyor. Rusya halihazırda Kıtanın en büyük silah tedarikçisi olarak Afrika’nın güvenliğinin sağlanmasının da en önemli partner olarak öne çıkıyor.

Türkiye açısından bakarsak, Osmanlı mirası ve Afrika nüfusunun yüzde 40’ından fazlasının Müslüman olması büyük avantaj. Yine Yakın Çağ tarihi açısından, Türkiye’nin 1998 yılındaki “Afrika’ya Açılım Eylem Planı”, bugün Türkiye-Afrika ilişkilerine sağlam bir temel oluşturdu. 2002’de Afrika’da sadece 12 büyükelçiliği olan Türkiye’nin bugün kıtada 45’e yakın elçiliği bulunuyor. TÜİK verilerine göre Türkiye'nin Afrika kıtasıyla ticareti 2002 yılında 4,3 milyar seviyesindeyken, 2020'de yaklaşık 22 milyar dolara çıktı.

Etiyopya’da geçen ayki bir mitingte halk Putin ve Erdoğan’ın fotoğraflarını taşıdı.

ATLANTİK KAMPININ GERİLEYEN HEGEMONYASI

Çin, Rusya ve Türkiye’nin sahada artan aksiyonuna karşı ABD ve Fransa öncülüğündeki Atlantik cephesi, darbeler ve suikastlarla bölgede istikrarsızlık yaratarak durumu tekrar kendi lehlerine çevirmek istiyor.

Buna rağmen ABD hegemonyasının gerilemesi, bölgede inisiyatifi Afrika ülkelerine ve Avrasya güçlerine kaymasını sağlıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Haziran ayı başlarında Fransa’nın Sahel Bölgesi ülkelerinde bulunan 5 bin askerini kademeli olarak çekme ve askeri üslerini kapatma kararını açıkladı. 2019 yılından bu yana, Senegal, Moritanya, Mali, Burkina Faso, Nijer, Nijerya, Çad, Sudan ve Eritre’nin bulunduğu Sahel ülkelerinde Fransa karşıtı gösteriler yaşanıyor. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesinde Kuzey, Batı ve Orta Afrika ülkelerinde gerçekleştirdiği yatırımlar, bu ülke devlet başkanlarına Fransa’dan gelecek ambargo ve abluka girişimlerine karşı hareket alanı yarattı. Sahel bölgesinin kuzeyinde Cezayir’in kararlı tutumu, Türkiye’nin Libya’ya askeri desteği de sahada Fransa’nın elini zayıflatan diğer gelişmeler.

AFRİKA’DA SON DÖNEMDE YAŞANANLAR

Rusya, Fransa’nın terör tehdidine ve askeri ambargolarına maruz kalan Afrika ülkeleriyle askeri işbirliğini güçlendirdi. Mali ve pek çok ülkede yapılan “Fransa defol!” mitinglerinde, “Rusya’yla işbirliği” talebi dile getirildi. Sadece son iki yıldaki gelişmeler şu şekilde:

  • Şubat 2019’da Cezayir’de 40 yıllık neoliberal politikalara son veren yeni-Bumedyenci devrim yaşandı
  • Ağustos 2020’de Mali’de Fransız destekçisi Cumhurbaşkanı, hükümet ve Genelkurmay Kuvvet Komutası devrildi
  • Eylül 2020 ve Ocak 2021’de Fildişi Sahilleri’nde Fransa destekli darbe girişimleri başarısız oldu ve sivil itaatsizlik cephesini milli cepheye kattı
  • Nisan 2021’de Çad Devlet Başkanı Idriss Deby, Fransa’nın bölgedeki Kongo Demokratik Cumhuriyeti ve Kamerun’a yönelik istikrarsızlığına karşı çıkarken, Fransız destekli teröristlerle çatışmada öldü. Deby cinayetine yeni bir milli cephe oluşturarak Fransa’ya cevap verdi
  • Birkaç gün önce (6 Eylül 2021) Gine’de, Türkiye ve Çin ile samimi ilişkiler geliştiren Cumhurbaşkanı Alfa Konde’ye darbe yapıldı. Darbeye öncülük eden Mamady Doumbouya Fransız Ordusu'nun 2018 yılına kadar maaşlı "lejyoneri". Doumbouya ayrıca Fransa’nın Senegal, Fildişi Sahili, Gabon, Afganistan gibi yerlerde ‘görev’ yaptı. Gine lideri Ağustos ortasında Ankara’ya gelerek Erdoğan ile görüşmüştü. Darbeden hemen önce hem de Pazar günü yine Erdoğan’la bir telefon görüşmesi yaptığı da basına yansıdı.

YENİ ULUSLARARASI DÜZEN’DE AFRİKA’NIN YERİ

11 Haziran’da Birleşik Krallığa bağlı Cornwall kasabasında düzenlenen G7 zirvesine, birlik üyesi olmayan Hindistan ve Avustralya’nın yanı sıra Güney Afrika Cumhuriyeti lideri de davet edilmişti. ABD’nin ‘Çin’i kuşatma’ stratejisinin Afrika ayağında kendi kampına çekmeye çalıştığı Güney Afrika, G7 zirvesinden 3 hafta sonra “Çin Komünist Partisi’nin 100. Yılı” kapsamında düzenlenen etkinlikte ilk konuşmacı olarak yer aldı. 160 ülkenin yer aldığı etkinlikte, Çin Devlet Başkanı Xi’den hemen sonra konuşan Güney Afrika lideri Cyril Ramaphosa, ABD’nin kışkırtmasına ve Atlantik kampına meydan okuyan konuşmasında şunları söyledi:

“ÇKP’nin 100. yıl kutlaması sadece Çin için değil bizler için de özel anlam taşıyor. Farklı siyasi partileri temsil etsek de barış için bir arada yaşama ve ilerleme için ortak arzular taşıyoruz. ÇKP, barış, kalkınma, demokrasi, adalet ve özgürlük gibi ortak insanlık değerlerini geliştirmek için çalışmaya devam edecektir.”

Afrika devletlerinin bağımsızlık ve milletlerinin kurtuluş mücadelesinde tarihte belki hiç olmadığı kadar avantajlı bir durum var. En kuzeyinden güneyine bütün Afrika halkları, başta Amerikan ve Fransız emperyalizmine karşı sömürüden kurtulma ve daha adil, paylaşımcı ve karşılıklı egemenliğe saygının geçerli olacağı “Yeni Uluslararası Düzen”de yerini almaya başlıyor.

Sonraki Haber