Atlantik yalanlarına karşı ideolojik mücadele

Faşizm en güçlü, en saldırgan ve yayılmacı emperyalizmin özelliğidir. Bugün Faşizmin merkezi ABD’dir. Faşizmin saldırgan olması yanında kitleleri aldatmak için yoğun bir yalana ve aldatıcı propagandaya başvurmasıdır. Bu propagandanın Türkiye’de yoğunlaşması, ana hedef olduğumuzun kanıtlarından biri

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri Almanya, Fransa gibi Avrupa’nın önde gelen ülkelerinde iktidara yürüyen milliyetçi partiler yeni süreci hızlandırdı. Tek kutupluluğa karşı ilerleyen Yeni Dünya Düzenini güçlendiren sonuçlara yol açtı. Avrupa ülkelerinin ABD’den bağımsız ve egemen olmasını isteyen milliyetçiler ABD’nin aleti haline gelen AB yapısına da karşı çıkıyor.

Emperyalist Batı’nın ideolojik alanda millî devlet milliyetçiliğine
karşı yürüttüğü ideolojik savaş alanında en önemli hedefin Türkiye ve Doğu Akdeniz olduğu ortadadır. Milliyetçiliğe saldırının Türkiye iç cephesinde yoğunlaşacağı açıktır.

MİLLÎ DEVLETİ VE MİLLİYETÇİLİĞİ SAVUNMAK

Baş döndürücü hızla ilerleyen gelişmeleri anlamak için politik ve ideolojik mücadele birlikteliğine dikkat etmek gerekiyor. Ülkemizi bölmeye çalışan terörizme ve Filistin halkına soykırım yapan İsrail Siyonizmine karşı nasıl silahlı mücadele vermek gerekirse, ideolojik mücadeleye de sarılmak gerekir. Millî devlet mücadelesi dış ve iç cephede birlikte yürütülmelidir. Atlantik hegemonyacılığına karşı temel itici güç, devletlerin milli bağımsızlıklarını kazanma ve savunma çabalarıdır. Avrupa milliyetçi partilerine yönelik saldırılar ideolojik alanda milliyetçiliği savunmanın önemini pekiştirmiştir. Millî devleti ve milliyetçiliği savunmanın önemini en iyi Türk milleti anlayacaktır.

Emperyalist hegemonyacılığa karşı mücadelede temel güç olan “Millî Devletler Cephesi”nin en önemli ideolojik silahı milliyetçiliktir. Büyük uyum diyarına, insanlığın barış içindeki birlikteliğine “Bağımsız Devletler Cephesi”nin başarısıyla, emperyalist sistemi alt etmesiyle varılacaktır. Bu nedenle ABD ve Batı milliyetçiliği; ırkçılık, faşizm, aşırı-ultra sağcılık vb. gibi sıfatlarla hedef almaktadır.

MİLLİYETÇİLER GELİŞMEYE DEVAM EDİYOR

Avrupa’da iktidara yürüyen milliyetçi partiler sandıktan çıkan oylardan daha fazla etkiye sahiptirler. Almanya için Alternatif Parti (AfD) yüzde 17 aldığı seçimlere rağmen yapılan anketlerde yüzde 22’ye kadar yükselmişti. Her hâlükârda birinci konumdaki Hristiyan Demokratlardan sonra ikincidir. İktidar Partisi Sosyal Demokratlar ise üçüncü.

Bu yılın ocak ayı başında Sol Parti’den ayrılarak kurulan Sahra Wagenknecht Birliği (SWK) seçimlerde yüzde 5,5 oy aldı. Yukarda andığımız anket sonucu ise yüzde 8-9 kitle desteği olduğu orta çıktı. BSW’nin ayrıldığı Sol Parti ise yüzde 2’nin altına düştü. BSW Bilimsel Sosyalizmi kabul ediyor, Sol Parti ise söylemlerine rağmen PKK’nın en hızlı savunucu ve destekçisidir. Yeşiller ve Sosyal Demokratlar en çok oy kaybedenler. Bu partiler Rusya’ya karşı sınırsız olarak ABD direktiflerine uyuyorlar.

Milliyetçi partilerin anketlerde daha yüksek oy oranına sahip olmaları ideolojik saldırının ağırlığını ve şiddetini gösteriyor. Milliyetçilere karşı “aşırı sağcı”, “ırkçı”, hatta “faşist” gibi saldırılar fikrini açıklama ve sandığa gitmekte çekinceye yol açmaktadır.

MİLLİYETÇİLERİ YÖNETİM DIŞINDA TUTMA TAVRI KIRILIYOR

Özellikle Almanya’da AfD ile koalisyon yapılmaması yönünde yürütülen propaganda etkisizleşiyor.

Muhafazakar Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Başkanı Friedrich Merz eleştirilere rağmen BSW ile koalisyona açık kapı bıraktı. Bunun yanında Almanya’nın doğusunda neredeyse AfD olmadan yönetim kurulamayacak durumda.

İtalya’da iktidarda olan Giorgia Meloni yanında Fransa’da Marine Le Pen olmadan hükûmet kurulamayacağı görülüyor. Bunlar yanında Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Avusturya’dan FPÖ ve Çekya Milliyetçi Partisi “Avrupa Vatanseverleri” birliği oluşturdular.

Avrupa milliyetçi partilerinin iktidara doğru ilerleyişinin önü alınamazken ideolojik ve fiili saldırılar artacaktır. Haziran sonunda Almanya Essen şehrinde yapılan AfD kurultayının etrafı binlerce protestocu ve saldırgan tarafından kuşatıldı. Arbede ve yaralananlar oldu. Diğer yandan bütün Atlantikçi medya, Avrupa milliyetçiliğini hedef alan iftiraları son hızla sürdürüyor.

2000’lerin başında AB’nin Türkiye Büyükelçisi Karen Fogg, çeşitli politikacı ve basın mensuplarına gönderdiği e-postalarda Türk kimliğine karşı mücadele çağrısı yapmış, “Türk gençliğinin millî bilincini tahrip etmeyi” önermişti.

TÜRKİYE MİLLİYETÇİLİĞE SALDIRIDA ÖN HEDEF

Küresel çapta çatışmaların ve çelişmelerin keskin olduğu en önemli merkez Doğu Akdeniz’dir. Hegemonyacılığın en önem verdiği kuşatma alanıdır. Doğu Akdeniz ve Türkiye, Asya ve Batı arasında bir köprü olması yanında kilit rolü de oynamaktadır. Kilit açar da kapatır da. Türkiye ve Doğu Akdeniz, Atlantik merkezinin yığınak yapacağı alan olarak planlanmaktadır.

Emperyalist Batı’nın ideolojik alanda millî devlet milliyetçiliğine karşı yürüttüğü ideolojik savaş alanında en önemli hedefin Türkiye ve Doğu Akdeniz olduğu ortadadır. Milliyetçiliğe saldırının yoğun olarak Türkiye iç cephesinde yoğunlaşacağı açıktır. Türkiye’de Aydınlık Gazetesi ve Ulusal Kanal dışında Türk medyasının ağırlıklı olarak emperyalist merkezlerin ideolojik hâkimiyeti altında olduğu bir gerçektir.

İdeolojik saldırı başta Türk milliyetçiliği ve Türk tarihi köklerini hedef almaktadır. Türkiye-Avusturya maçında bunu açık olarak gördük. Kendi tarihlerine ait tarihsel sembollerle alana gelen taraftarlara rağmen iki gol atarak Avusturya’yı yenmemizi sağlayan Merih Demiral’ın hedef alınması açık bir örnektir.

Futbolcumuzun bozkurt işareti değil bütün bir Türk tarihi hedef alınmaktadır. Bu tutum sadece bu maçla sınırlı değildir. Bunu Karen Fogg vb. gibi birçok tavırdan biliyoruz. Batı kendi arasında birlik için çabalarken bizi hep etnik ve dini temelde bölmek ve teslim almak istemektedir.

Türkiye ve Doğu Akdeniz’e karşı fiziki saldırıya yoğun bir ideolojik savaş eşlik etmektedir. Etrafı kuşatılan Türkiye içten de fethedilmelidir. Milliyetçiliğe saldırı yanında LGBT dayatması ülkemiz içinde CHP-PKK-FETÖ ve bazı sözde solcu örgütler tarafından kabul görmeye başlamıştır. Bu programın amacı aile kavramını ortadan kaldırmak ve milletin dağılmasını hazırlamaktır.

Batının ideolojik-kültürel bozulmaya hizmet eden saldırıları içinde bireysel özgürlük adı altında yalnızlaşma ve uyuşturucu gibi bağımlılıklara yöneltmek te önemli bir yer tutmaktadır.

KAREN FOGG: TÜRKLERİN TARİHİYLE BAŞ EDEMİYORUZ

Türk milleti, Millî Kurtuluş Savaşı’mızla emperyalizme karşı şanlı bir zafer kazanmış ve bütün mazlûm milletlere esin kaynağı olmuştur. Jeostratejik konumu, birikimi ve imparatorluk gelenekleri bizi Batı’nın önemli bir saldırı hedefi haline getirmektedir. Türk milletini toptan ayağa kaldıran UEFA maçında Avusturya’yı yenmemizin verdiği sevinçle oyuncumuzun bozkurt selamı vermesi Avrupa’nın bütün saldırganlığını ortaya çıkartmıştır.

PKK ve FETÖ terör örgütlerini, Türkiye düşmanlarını himaye eden, bunları ağır misafir olarak ağırlayan Almanya, Ülkücü milliyetçileri de geçmiş olaylar iddiasıyla hedef almaktadır. Almanya Koalisyon Hükûmeti, Türk tarihinden gelen bir sembolü saldırgan bir tutumla hedef almıştır. Aynı Almanya NATO adına doğuya açılıp, Dışişleri Bakanlığı ağzından “Rusya’yı yerle bir etmek” çağrısı yaparken barış söylemlerini unutuvermektedir.

2000’lerin başında AB’nin Türkiye Büyükelçisi Karen Fogg, çeşitli politikacı ve basın mensuplarına gönderdiği e-postalarda Türk kimliğine karşı mücadele çağrısı yapmış, “Türk gençliğinin millî bilincini tahrip etmeyi” önermişti. Karen Fogg, “Türklerin tarihiyle baş edemiyoruz” diye yakınmıştı. Fogg’un ele geçirilen e-postaları kitap olarak yayınlandı. (1)

FAŞİZM, IRKÇILIK, ULTRA MİLLİYETÇİLİK KAVRAMLARI

20. yüzyılın sınıf savaşları içinde en somut olarak yaşadığımız olgu şudur: Faşizm en güçlü, en saldırgan ve yayılmacı emperyalizmin özelliğidir. Diğer ülkelerde de bu merkeze bağlı olarak faşist kalkışmalar gerçekleşir. 2. Dünya Savaşı’nda Faşizmin merkezi Nazi Almanya’sı idi. İtalya, İspanya, Yunanistan gibi ülkelerde de bu merkeze paralel olarak gelişti. Türkiye’de 12 Mart, 12 Eylül darbeleri de ABD merkezi tarafından örgütlendi. Bugün İsrail Siyonizminin soykırımı Amerika ve onun kışkırttığı Batı Avrupa ile birlikte yürütülmektedir.

Faşizmin saldırgan olması yanında kitleleri aldatmak için yoğun bir yalana ve aldatıcı propagandaya başvurmasıdır. Bu propagandanın Türkiye’de yoğunlaşması, ana hedef olduğumuzun kanıtlarından birisidir.

Özetle faşizmin merkezi Amerika’dır. Vietnam’dan başlayarak Afganistan, Irak, Suriye’nin işgali, milyonlarsa insanın katledilmesi, kadınlara tecavüzlerin, faşist darbelerin baş sorumlusu Amerikan emperyalizmidir. PKK’ya tırlarla silah ulaştıran, 15-16 Temmuz FETÖ darbesini örgütleyen merkez Amerika’dır. CHP ve yandaşı diğer partilerle demokrasinin merkezi olarak görmeye başlayan dönek solcuların “demokrasi” merkezi bu ABD’dir.

Komşumuz Suriye yanında Irak, İran’la aramızı açmak için göçmen sorununu kışkırtıcı saldırılar için kullanan sözde milliyetçilere hatırlatalım: Bu insanlar ABD ve onun maşası olan teröristlerin zulmü nedeniyle yurdumuza sığınmaktadırlar. Emperyalist saldırıya son verip onların ülkelerine döneceği ortamı sağlayacağız. Başta Zafer Partisi ve benzerlerinin mülteci sorununu yaratarak emperyalizmi gizlemelerine ve savaş ortamından kaçan biçare insanları hedef göstermeleri zalimlere en büyük hizmettir. Kaldı ki ekonomimizde bazı alanlarda vazgeçilemez hale gelen ve katkı sunan insanlar artık toplumumuzun bir parçasıdır.

Yeni Dünya’nın kuruluşunda Batı Asya ve bütün Avrasya’da öncü bir konum yüklenmiş olan Türkiye emperyalizmi bölgeden kovacak ve mülteci sorunu da çözülecektir.

Dipnotlar:
(1) Karen Fogg’un e-postalları, Doğu Perinçek, Kaynak Yayınları.

Sonraki Haber