Atlantik'in tehditlerine kafa tutan bir İtalya geliyor
İtalya’da ‘sağ koalisyon’ iktidara, Meloni de ülkenin ilk kadın başbakanı olmaya ilerliyor. İtalya’nın Kardeşleri Partisi ve koalisyon ortağı olması beklenen diğer partiler, Atlantik merkezleri tarafından “demokrasiye tehdit” olarak yaftalanıyor.
İtalya’da dün yapılan erken genel seçimde resmi olmayan sonuçlara göre İtalya’nın Kardeşleri Partisi birinci parti oldu. Partinin Genel Başkanı Giorgia Meloni’nin önümüzdeki günlerde yemin ederek ülkenin ilk kadın başbakanı olması bekleniyor. “Aşırı sağcı” olarak damgalanan İtalya’nın Kardeşleri Partisi ve koalisyon ortağı olması beklenen diğer sağ partiler, Atlantik merkezleri tarafından “demokrasiye tehdit” olarak görülüyor. Bu partilerin tabanında ise Avrupa Birliği’ne ve ABD’nin ülkedeki etkisine karşı tepki her geçen gün büyüyor.
İtalya'da parlamentonun yeni üyelerinin belirleneceği genel seçim için sandıklar dün yerel saatle 07.00'de (TSİ 08.00) açıldı. 50,8 milyon kayıtlı seçmenin önemli kısmı, 200 sandalyeli parlamentonun üst kanadı Cumhuriyet Senatosu ile 400 sandalyeli parlamentonun alt kanadı Temsilciler Meclisinin 5 yıllığına görev yapacak yeni üyelerini belirlemek üzere sandığa gitti.
Ülkede, Mario Draghi liderliğindeki geniş katılımlı koalisyon hükümetinin 21 Temmuz'da çökmesinin ardından Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella parlamentonun iki kanadını feshederek 2023'te yapılması gereken seçimlerin 25 Eylül’de yapılmasına karar vermişti.
‘AŞIRI SAĞ’ PARTİLERİN YÜKSELİŞİ
İtalya’da yasa gereği seçimlerden önceki son 15 güne kadar açıklanabilen anketlerin hemen hepsinde aynı sıralama ortaya çıktı. En son 9 Eylül’de yayımlanan anketlerde; Giorgia Meloni liderliğindeki İtalya'nın Kardeşleri (FdI) ilk sırada, Enrico Letta liderliğindeki merkez solun çatı partisi Demokratik Parti (PD) 2. sırada, Matteo Salvini liderliğindeki Lig Partisi 3. sırada, eski başbakanlardan Giuseppe Conte’nin liderlik ettiği düzen karşıtı 5 Yıldız Hareketi (M5S) 4. sırada, yine eski başbakanlardan Silvio Berlusconi'nin başkanı olduğu merkez sağdan Forza Italia (FI) 5. sırada ve “Üçüncü kutup” adıyla kendini merkezde konumlandıran Carlo Calenda liderliğindeki Eylem Partisi (Az) 6. sırada yer alıyordu.
Sandıklardan gelen ilk veriler de bu tabloyu doğruladı. Seçim sonuçlarının bu şekilde resmileşmesi halinde Giorgia Meloni liderliğindeki FdI, Salvini liderliğindeki Lig Partisi ve Silvio Berlusconi liderliğindeki FI ile bazı küçük sağ partilerden oluşan sağ ittifakın iktidara gelmesi bekleniyor. Bunun neticesinde de koalisyonun büyük partisi olan FdI’nın lideri Meloni’nin ülkenin ilk kadın başbakanı olması öngörülüyor.
BATI’DA DERİN ENDİŞE
İtalya’da da yükselen sağ hareketler, Avrupa’nın hemen her yerinde olduğu gibi sistem karşıtı seçmen tepkilerinin temsilcisi haline geldiler. Bu hareketlerin bir kısmı, her ne kadar yönetim kadrosu ve programatik düzeyde Atlantik’le ciddi bağlar taşısa da tabanlarında Avrupa Birliği karşıtlığı hat safhada. Atlantik merkezlerindeki derin endişenin sebebi ise, “sağ popülist” olarak damgaladıkları, siyasi kültür bakımından da neoliberal oydaşmayla örtüşmeyen bu hareketlerin, halkın baskısıyla ülkedeki AB’ci ve Amerikancı kurulu düzeni bozmaya yönelmesi.
Örneğin Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, önceki gün ABD’nin Princeton Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, “(İtalya’da) işlerin zor bir yöne gitmesi durumunda, Macaristan ve Polonya örneklerinde olduğu gibi araçlara başvurabileceklerini” söyledi. Böylece AB’nin en üst düzey yetkililerinden birisi, İtalya’nın müstakbel iktidar koalisyonuna, Atlantik rotasından sapmaları halinde “seçimli otokrasi” olarak damgalama ve AB’den gelen fon desteğinde ciddi kesintiler uygulama sopası gösterdi.
‘İTALYA, ŞANTAJ VE TEHDİDE BOYUN EĞMEZ’
Birçok İtalyan siyasetçinin bu açıklamasını eleştirdiği Von der Leyen’e en sert tepki, anketlerde üçüncü sırada bulunan ve iktidar ortağı olması beklenen Lig Partisi’nin Genel Başkanı Matteo Salvini’den geldi. Destekçileriyle birlikte AB’nin Roma temsilciliği önünde bir protesto gösterisi düzenleyen Salvini, “Seçimlere üç gün kala tehdit, şantaj kabul edilemez.” diyerek von der Leyen’i özür dilemeye ya da istifa etmeye davet etti.
“İtalya saygıyı hak ediyor.” diyen Salvini, “Tüm Avrupa'yı, İtalya'yı temsil etmesi gereken bir kişi diyor ki ‘Eğer İtalyanlar kötü bir şekilde oy kullanırsa bunu durdurmak için nasıl müdahale edeceklerini biliyorlar.’ Kullandığı utanç verici, tehdit edici, şantaj içeren sözlerinden ötürü AB Komisyonu Başkanı’ndan tüm İtalyanlar olarak özür bekliyoruz.” diye konuştu.
İtalyanların “özgür ve demokratik biçimde kendi akıllarıyla oy kullanacaklarını” belirten Lig Partisi lideri, Avrupa’da yetkili makamların İtalyanların oyuna saygı duyması gerektiğini söyleyerek Von der Leyen için “Ya özür diler, ya da istifasını isteriz.” dedi.
Parti üyeleri de AB temsilciliğinin önünde “Ursula dışarı” ve “Utan” yazılı dövizler açtı.
MELONİ BİLMECESİ
Batı yayınlarının tamamında Meloni için “Benito Mussolini’den beri başbakan olması beklenen ilk aşırı sağcı” ifadeleri kullanılıyor. Diğer yandan ABD Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) yayın organı Foreign Affairs’ın 21 Eylül tarihli makalesinde, Meloni’nin “politika tercihlerinin büyük oranda AB ve NATO direktiflerine uyduğunu” vurgulanıyor.
Makalede, Batı için esas tehdidin “Rusya dostu Lig Partisi ve çoğunlukla yıkıcı hareket eden lideri Matteo Salvini’den geldiği” ifade ediliyor. Uzun vadede otoriterleşme tehlikesi taşımakla birlikte, Salvini’ye tavizler veren zayıf bir Meloni’dense güçlü bir Meloni’nin kısa vadede “daha istikrarlaştırıcı” olacağı savunuluyor.
Ancak Meloni, Atlantik desteğini sağlamak için, önemli siyasetlerde Draghi çizgisini sürdüreceğine dair açıklamalar yaptı. Örneğin İtalya’nın Ukrayna’ya desteğini kararlı bir şekilde sürdüreceğine dair müttefiklerine taahhüt verdi. Daha önce yaptığı aksi yöndeki açıklamaları boşa çıkararak, İtalya’nın Avro Bölgesi’nde kalmasını kesin surette savunduğunu söyledi. Ayrıca seçim manifestosunda “İtayla’nın Atlantik İttifakı’ndaki bağlılıklarına sadık olacağını” ve “Avrupa bütünleşmesine tamamen bağlı olduğunu” ilan etti. Partisinin kurmayları da Washington’da ABD’nin desteğini güvence altına almak için sefere çıktı.
ATLANTİK’İN KORKUSU İTALYAN HALKI
Meloni’nin bu çabası, ilk etapta karşılığını almış görünüyor. AB önünde eylem yapan Salvini’li Lig Partisi ve bir önceki iktidar döneminde ülkenin AB’ye bağlılığını temelden sarsan Conte’li 5 Yıldız Hareketi’ne kıyasla Meloni, daha güvenilir bir “ehveni şer” olarak görülüyor.
Daha önce Silvio Berlusconi’nin gençlik bakanı olan Meloni, 2012’de Forza İtalia’nın kendi değerlerine ihanet ettiğini söyleyerek İtalya’nın Kardeşleri Partisi’ni kurmuştu. Parti, 2010’lu yıllarda İtalya ve AB seçimlerinde yüzde 2-4 oy oranında kalıyor. Lig Partisi ve 5 Yıldız Hareketi’yle benzer siyasi hatta yer alan Meloni’nin bu seçimdeki üstünlüğü, bu iki partinin aksine, “AB ve müesses nizam yanlısı” olarak görülen Draghi’nin başarısız “teknokratik” hükümetinde yer almayı reddetmesiydi.
Şimdi Draghi hükümetinin halkta tepki toplayan politikaları sürdürmesi, Meloni’yi kendi tabanından yana zorlayacaktır. Foreign Affairs makalesinin dile getirdiği korku da tam olarak bu. Ukrayna’da ülkeye zarar veren yaptırım politikası ve yükselen enflasyondan bıkan İtalyan halkının, hükümeti daha Rusya’yla anlaşmadan yana ve AB karşıtı bir noktaya sürüklemesi.
HALKIN YÜZDE 51’İ YAPTIRIMLARA KARŞI
En son yapılan bir ankette İtalyan seçmenlerin yüzde 51’inin Rusya’ya yönelik yaptırımların kaldırılmasını savunduğunu ortaya koydu. Yaklaşan kış aylarında bu oranın daha artması bekleniyor. Ayrıca ülkede yüzde 9,1’le son 36 yılın en yüksek enflasyonu yaşanıyor. Geçen cuma başlayan ulaşım işçilerinin genel grevi, ülkeyi felç etmiş durumda.
Daha önce AB’nin Roma merkezinde Avrupa Birliği bayrağını indirip İtalya bayrağı asan kişinin, Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri Partisi’nin bir üyesi olduğunu hatırlatmak lazım. Salvini’nin von der Leyen’e kafa tutan tavrı, 5 Yıldız Hareketi’nin müesses nizam karşıtlı siyasetleriyle birleştiğinde, İtalya’nın Atlantik tehditlerine daha fazla direneceğini söyleyebiliriz. İtalya’daki gidişat, Brexit’ten sonra İtexit’i (ülkenin AB’yi terk etmesi) de ciddi bir olasılık haline getiriyor.