Türk düşüncesinin kaptanı Attilâ İlhan

Cumhuriyet ve Atatürk ile ilgili en önemli bilgi kaynağıydı Attilâ İlhan. O’nun fikirlerinin çarpıtıldığını, cesaretle saptamıştı

Türk Düşüncesinin Unutulmayacak Temelleri başlıklı yazımda Yusuf Akçura ve Niyazi Berkes’i düşünceleri ve eserleri ile anlatmaya çalışmıştım; unutulmuş değil, adeta dışlanmış ve görmezden gelinmişler saptamasıyla. Orada adını andığım üçüncü değer Attila İlhan da gazete yazıları ve televizyon konuşmalarında Akçura ve Berkes’i anlatmıştı. “Unutturulmayı aşma çabasıyla” diye düşünüyorum.

Aramızdan ayrılışının üzerinden daha yirmi yıl geçmeden Attila İlhan’ın da Akçura ve Berkes için olduğu gibi dışlanma ve görmezden gelinmeyi paylaştığını gözlüyorum. Nedenlerini şimdi görüyorum. Niyazi Berkes üzerinde uzunca duruşu belki bu dışlanmışlıkları fark edip bizlere yansıtmak içindir…

Derken, ne mutlu ki, şimdi Ulusal Kanal, Attila İlhan’ın TRT’de yaptığı haftalık konuşmalarını yeniden yayımlamaya başladı. Bu kararlılığı ile Ulusal Kanal ve Aydınlık, Attila İlhan’ın bilgi ve düşüncelerinin tüm toplumumuza ve özellikle genç kuşaklara aktarılmasını sağlayan büyük bir hizmet yapıyor. Bu yazımın kaynağı, adını andığım bu değerli kişilere vefa borcumuzdur.

Attila İlhan 15 Haziran 1925 Menemen doğumlu. Tam adıyla Attila Hamdi İlhan, edebiyat kaynakları ve Vikipedi’de şair, romancı, düşünür, deneme yazarı, gazeteci, senarist ve eleştirmen olarak tanıtılıyor. Attila İlhan’ı anlatırken, önce çalışmaları ve eserleri göz önüne alındığında görülen, çok yönlü bir aydın, düşünür kimliği ile anılmalıdır. Attila İlhan’ın Türk edebiyat ve düşünce dünyasına önemli katkılarının temeli olaylara ve insanlara bu çok yönlü bakışı olmalı.

10 Ekim 2005’te İstanbul’da vefat etti.

Attila İlhan’ı ilk önce kitapları ile tanıdım. Daha sonra, geniş bir izleyici kitlesi olan TRT 2 ekranlarında her cumartesi akşamı yayınlanan konuşmalarını dinledim.

Yazılarında ve konuşmalarında günlük siyasete girmeyen toplumsal eleştiri de vardı. Toplumumuzla ilgili görüşlerini anlatırken söylediği “Aydınımızın metodoloji sorunu vardır” sözlerini unutmuyorum; bunu “yöntem ve yöntem bilgisi sorunu” olarak anladım ve bu sözler beni kendi yaşamımı ve çalışmalarımı da sorgulamaya yöneltti.

Yaptıklarımı ve çalışma şeklini düşünürken olayları ve sorunları ele alırken belirli bir yöntem uyguladığımı fark ettim, bu da temelde (Bursa Erkek Lisesi’nde) ortaokul-lise öğrenimi sırasında (isimlerini anmak vefa borcumdur) başta matematik hocamız Şevket Ertunga ve kimya hocamız Melahat Erdem olmak üzere öğretmenlerimizin olayları ve problemleri ele alıp çözerken belirli bir yöntem uyguladıklarını ve bunu da öğrencileri olarak bizlere aktardıklarını fark ettim.

Eğitim anlayışları görebildiğim kadar “öğrenciye bilgi yüklemek” değil, onu, öğrenirken ve soru(n)ları çözerken kullanacağı bir yöntemle donatmaktı. O zaman gördüm ki, öğrenim sırasında kazandığım bu alışkanlık -yöntem bilgisi- hemen bütün yaşamıma yansıyordu.

Attila İlhan, bir yöntem olarak, yazılarına ve konuşmalarına genellikle yayımlanmış bir kaynakla başlıyordu; bu kaynak, bir kitap olabilirdi, bir makale, bir mektup hatta telgraf. Daima belgeye dayanarak konuşması dikkatimi çekmişti. Bu belgenin anlatımı, yorumu ve eleştirisi ve sonunda kendi görüşünü okuyucu, dinleyiciye aktarıyordu. Bu çizgisi ile başlı başına bir okul gibiydi.

Şair, edebiyatçı, yazar olarak tanınıyordu ama bizim kuşağımız için Cumhuriyet ve Atatürk ile ilgili -daha önce eğitim sürecinde ya da o zamanki medyada duymadığımız, okumadığımız- en önemli bilgilerin kaynağı olmuştu Attila İlhan, kitapları ve TV konuşmalarıyla. Örneğin Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerini ilk kez Attila İlhan’ın bir kitabında görmüştüm:

“Atatürk'ten mandacılara tarihî cevap: ‘Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!’ Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 1922 yılında yaptığı konuşmayla mandacılara karşı tavrını belirtmişti. İşte o konuşmadan alıntılar...

"Efendiler, Avrupa’nın bütün ilerlemesine yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre uygun yapmak, yürümek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi.

"Halbuki, hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatiyle, ecnebilerin planlarıyla yükseltilebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür.”

Attila İlhan, 1960’lardan başlayarak, şiir kitapları ve romanları ile birlikte fikir eserlerini de kitaplaştırmaya başladı. Toplumumuzda çok kullanılan kavramları, farklı açılardan ve tüm yönleri ile irdeleyen (Hangi Dizisi olarak adlandırdığım), Hangi Batı, Hangi Sol ve Hangi Sağ, Hangi Seks, Hangi Laiklik, Hangi Küreselleşme, Hangi Edebiyat adlı -dizi- eserleri yayımlandı.

1980’lerden itibaren, ülkemizi ve toplumumuzu ilgilendiren önemli konuları hem gazete yazılarında ve hem de bunlarla birlikte yürüyen haftada bir -cumartesi geceleri -yayınlanan TV konuşmalarında anlattı.

Burada önemli gördüğüm, ilk ve değerli toplum bilimcilerimiz Prof. Niyazi Berkes ve eşi Mediha Esenel ile ilgisine gelince, bir anımı anlatarak değerli okuyucuyu bilgilendirmek istedim:

Niyazi Berkes’i, 1970’lerde kitaplarının yeni baskıları için çalışan, Kanada’da tanıştığım oğlu Prof. Fikret Berkes’in evindeki kitaplarından tanıdım.

Mediha Esenel hocamız ile de 1990’lı yılarda tanışmıştım. Görüşmelerimiz sırasında Yurt ve Dünya dergisinde yayımlanan yazıları, 1940’lı yıllarda yaptıkları araştırmalar ile kendi yaşam öyküsünü yazdığını söylemişti. Yazdıklarını bilgisayarda kaydedebileceğimi söyledim. Kabul etti ve bana verdiği notları bilgisayara kaydedip, kendisinin onayı ile Sistem Yayıncılık yetkililerine teslim ettim.

O günlerde Muazzez İlmiye Çığ hocamızın da kitabı yayımlanmıştı, TV programlarında konuşuyordu. Mediha Esenel’in eseri de: Geç Kalmış Kitap / 1940'lı Yıllarda Anadolu Köylerinde Araştırmalar ve Yaşadığım Çevreden İzlenimler, 1999 da Sistem Yayıncılık: İstanbul tarafından yayımlandı. Haziran 2023’te Pinhan Yayıncılık: İstanbul tarafından da yeni baskısı yayımlandı.

Kitaplarını 1970’lerden beri okuyup o günlerde haftalık TV konuşmalarını da izlediğim Attila İlhan’a da Geç Kalmış Kitap’ın bir nüshasını gönderdim. Kitabı alınca Attila İlhan hemen Mediha Esenel hocamızı telefonla aramış ve kendisini tebrik ederken “Ben sizin öğrencinizim. Sizlerin Yurt ve Dünya’da yazdıklarınızı okuyarak yetiştim” demiş; Esenel Hocamız çok heyecanlanmış ve mutlu olmuştu. (Yurt ve Dünya, İkinci Dünya Savaşı koşullarında çıkarılan bir aylık dergiydi. Sahipliği ve yazı işleri müdürlüğünü önce Behice Boran, sonraları Pertev Naili Boratav ve Adnan Cemgil yapmıştır.)

Attila İlhan Atatürk’ü gerçek düşünceleriyle tanıtırken, bunların saptırılması konusunda (ülkemizin yetiştirdiği en önemli sosyolog/toplumbilimcilerden) Prof. Niyazi Berkes’le konuşmalarından başlayan saptamasını da kalın bir çizgiyle belirtiyordu: Berkes’in anlatımıyla:

“Kemalizm, Kurtuluş Savaşı ve ertesindeki haliyle başkadır; sonradan adına Atatürk İlke ve İnkılapları denilen söylem ise başka (bir şey)dir.” Niyazi Berkes (o zaman Ankara Halk Evi’nde çalışırken), bu değişmenin canlı şahidi olmuş; gördüklerini, “Halk Partisi içinde tanık olduğu iki ayrı grubun partiyi ele geçirme çatışması” olarak tanımlıyor.

Bu çatışma ve sonucunu öğrenmek için, değerli okuyucuyu, ODTÜ KKTC Kampüsü Atatürkçü Düşünce Topluluğunun derleyip başlığı ile “flip-book” formatıyla yayımladığı kitaba yönlendirmek istiyorum:

“Attila İlhan’ın Kaleminden Niyazi Berkes” (https://publuu.com/flip-book/67244/268572)

Attila İlhan’ın bu satırlara sığmayacak olduğu farkındalığı ile, Cumhuriyetimizi ve toplumumuzu onun geniş bakış açısıyla öğrenmek isteyen (kendi deyimiyle) “Meraklı Okuyucu”ya, naçizane, kitapları, gazete yazıları ve TV konuşmalarına ulaşmayı tavsiye ediyorum.

Sonraki Haber