Avrupa Parlamentosu seçimleri... Milliyetçiler parlamentonun dengesini değiştirecek

Avrupa Parlamentosu seçimlerine sayılı günler kaldı. 6-9 Haziran tarihleri arasında yapılacak seçimler için 27 Avrupa Birliği ülkesinin seçmenleri sandığa gidecek. AB’nin eğilimini belirlemesi açısından bu seçim sonuçları önemli. Milliyetçi partilerdeki büyümenin seçime yansıması bekleniyor

6-9 tarihleri arasında yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri için son haftaya girildi. İki hafta öncesi anketlere baktığımızda 27 ülkede seçimlere katılacak olan partilerin gelişme ve gerileme açısında bir değişiklik olmadığı görülüyor. 720 sandalyeli parlamentoda bazı gruplar sandalye kaybederken bazıları da artıracak. Yeniden bir harmanlama yaşanacak. Daha şimdiden seçim öncesi yeni oluşacak AP yapısı ve grupların dağılımı konusunda daha net bilgilere sahibiz.

Fransa liste başı adaylar

Çok sayıda ulusal ankette, her ülkedeki güç dengesinde oluşan eğilimlerin netleştiği görülüyor. Ancak bir bütün olarak Birlik düzeyinde, AP’deki siyasi grupların her birine gidecek sandalye sayısını tahmin etmek daha karmaşık olmakla birlikte, önümüzdeki dönem AP’nin gruplar açısından yeni yapısını belirleyecek olguları çok açık.

Yazımızda, Ipsos araştırma grubunun Mart 2024’te Avrupa nüfusunun yüzde 96'sını ve Avrupa Parlamentosundaki sandalyelerin yüzde 89'unu temsil eden en kalabalık 18 üye devletteki 26 bin seçmenle yaptıkların anket sonuçlarının verilerini kullanacağız.

AP’DE GRUPLAR VE MİLLETVEKİLİ DAĞILIMI NASIL OLACAK?

Birinci olgu: Başta Fransa, Almanya ve İtalya olmak üzere neredeyse tüm Avrupa ülkelerinde milliyetçi partilerin milletvekili sayılarını artıracağı yönünde. Fakat milliyetçi partiler arasında ayrılıklar ve bölünmeler yaşanıyor. Avrupalı muhafazakâr ve milliyetçiler iki gruba ayrılmışlar: Marine Le Pen’in partisinin de bulunduğu ‘Kimlik ve Demokrasi-Identity and Democracy’ (ID)grubu ve İçinde İtalya'da Başbakanı Giorgia Meloni’nin partisi Fratelli D'Italia'nın da bulunduğu ‘Avrupa Reformistler ve Mukafazakarlar-les Conservateurs et réformistes Européens (CRE) grubu. Bu konuyu aşağıda daha ayrıntılı ele alacağız.

İkinci olgu: AP’de yer alan ve Avrupa'nın geleneksel sağ ve sol siyasi ailelerini temsil eden iki ana grubun göreceli istikrarıdır.

Fransız Cumhuriyetçiler (LR) ve Alman Hıristiyan Demokratlar (CDU) üyelerini içeren Avrupa Halk Partisi (EPP), tarihsel olarak mecliste en fazla temsilciye sahip parti olmuştur. EPP, bir numaralı pozisyonunu ve benzer sandalye sayısını (2019-2024 döneminin sonunda 176'ya kıyasla 177 AP üyesi) koruyacaktır.

Avrupa Sosyalistleri Partisi'nin (PES) siyasi grubu da benzer bir durumda olacak ve 139'dan 136 seçilmiş AP üyesine düşecek. Böylece Avrupa Parlamentosu'ndaki ikinci siyasi güç olmaya devam edecektir. Fransız Sosyalist Partisi ve İspanyol Sosyalist İşçi Partisi de (PSOE) bu grup içinde yer almaktadır.

Üçüncü olgu: Liberaller ve Yeşiller partilerinin düşüşte olduğu.

Fransa'daki cumhurbaşkanlığı çoğunluğu (Macron’un listesi) ve İspanya'daki Ciudadanos'un üyelerinin de bulunduğu ve üçüncü sırada olan ‘Renew Europe’ Grubu 17 milletvekili kaybederek 102'den 85'e düşebilir.

Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı (Yeşiller/EFA) grubunun da 17 sandalye kaybetmesi bekleniyor. ‘Avrupa Çevre ve Yeşiller-Europe Ecologie Les Verts'in (EELV) Fransız üyelerini ve ‘Yeşiller-Die Grünen'in’ Alman üyelerini içeren grubun seçilmiş üye sayısı da 72'den 55'e inebilir.

Dördüncü olgu: AP’deki Sol Grup (GUE/NGL) en küçük siyasi grup olma konumunu koruyacaktır. İçinde Jean Luc Melenchon’un “La France Insoumise (LFI)” daha önceki adı “Sol Parti” ve Almanya'daki “Die Linke”ın (Sol Parti) bulunduğu grubun milletvekili sayısı 37'den 42'ye yükselebilir.

Ayrıca, hiçbir partiye üye olmayan bağımsız adaylar vardır. Bunlar da 52 olan sayılarını 68’e çıkaracağı öngörülüyor.

MİLLİYETÇİLER PARLAMENTODA ÜÇÜNCÜ GRUP OLABİLECEK Mİ?

Avrupa Parlamentosunda milliyetçilerin oluşturduğu ve bugün 6. sırada bulunan “Identity and Democracy (ID)” grubu bu saflardaki yükselişten yararlanarak 4. sıraya yükselebilecek mi? 2019 seçimlerinden sonra milliyetçi milletvekillerinin oluşturduğu bu grupta “Rassemblement National” (Marine Le Pen’in ‘Ulusal Birlik Partisi’), Matteo Salvini’nin “Lega”sı (İtalya), “Avusturya Özgürlük Partisi-FPÖ”, Belçika Flaman milliyetçisi “Vlaams Belang”, “Estonya Muhafazakâr Halk Partisi-EKRE”, “Danimarka Halk Partisi-DF”, Çek Cumhuriyeti “Özgürlük ve Doğrudan Demokrasi Partisi (SPD)” ve “Almanya için Alternatif Partisi (AfD)” bulunuyor.

Bu seçimlerde milliyetçi saflardaki ayrılıklar ortak bir grup kurmalarının önünde engel. Seçimlerin arifesinde Almanya için Alternatif Partisi (AfD) gruptan dışlanmış durumda. AfD ve neo-Nazi hareketi üyeleri tarafından yabancıların ve “asimile olmamış” Alman vatandaşlarının Almanya'dan kovulmasını öngören bir “Yeniden Göç Planı” açıklamıştı. Marine Le Pen AfD’nin bu programına "kesinlikle katılmıyorum" açıklamasında bulunmuştu. AfD'nin Avrupa seçimlerindeki ana adayı Maximilian Krah, La Repubblica'ya verdiği demeçte bir SS kişinin "otomatik olarak suçlu olmadığını" açıklaması da tepkiyle karşılanmıştı. Bununla birlikte yüzde 18 ile Almanya partileri arasında 3. sırada olan AfD ABD'ye karşı daha fazla Alman “egemenliği”ni, Rusya ve Çin dostluğunu savunuyor. Rusya'ya yönelik ekonomik yaptırımlardan vazgeçilecek ve "Almanya'nın Avrasya Ekonomik Birliği ile ilişkileri geliştirilecek" diyor. AfD’de Çin'in Yeni İpek Yolları girişimi güçlü bir destek buluyor.

Bu cephenin diğer kanadını oluşturan “les Conservateurs et réformistes Européens (CRE)” grubunda “Polonya Hukuk ve Adalet Partisi (PiS)”, “İtalyan Kardeşler-Fratelli D'Italia (FDI)” ve onları çeşitli Hollanda partileri takip ediyor. Yine, "Vox" oluşumunun İspanyol milliyetçileri ve Çek Cumhuriyeti'nin “Sivil Demokrat Partisi”, Belçika da “İsveç Demokratları (SD)” ve Neo-Flaman İttifakı (N-VA) gibi partiler bulunuyor. Yine Fransa’dan Éric Zemmour’un “Reconquête-Fetih” partisi de bu gruba katıldı. Viktor Orban’ın partisi Fidesz'in Macar milletvekillerinin CRE veya ID gruplarıyla birlikte oy kullanma olasılığının daha yüksek olacağı ifade ediliyor.

Bu partilerin ortak özellikleri; ülkeden ülkeye değişiklikler gösterse de ulusal çıkarlara saygılı bir Avrupa Birliği için mücadele ediyorlar. En büyük handikapları ise göçmenlere karşı izledikleri yer yer ırkçı söyleme varan siyasetleridir.

Avrupa’da milliyetçi partiler arasında en hızlı büyüyen parti Le Pen’in Ulusal Birlik partisi. Halk desteği giderek azalan Macron’un adayının ise oy oranları günden güne düşüyor. Ulusal Birlik Partisinin adayı Jordan Bardella’nın listesi yüzde 34’lere ulaşırken, Macron’un cumhurbaşkanlığı çoğunluğu adayı Valérie Hayer ise yüzde 15’lerde. Fransız sosyal demokratların adayı Sorosçu Raphaël Glucksmann yüzde 14 ile Hayer’i yakalamak üzere. Her iki adayda Atlantikçi programları savunuyor, Çin ve Rusya düşmanlığı çizgisi izliyor.

MACRON MİLLİYETÇİLİĞİ İÇ DÜŞMAN OLARAK İLAN ETTİ

Macron’un hafta başında Almanya’ya yaptığı ziyarette Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ile birlikte gençlerin önünde yaptığı konuşmada "kendi demokrasilerimizde ortaya çıkan otoriterliğe karşı bir tür hayranlık var… bu da kıtamızda milliyetçiliği ve aşırılıkları besliyor" dedi. “İçeride ve dışarıda hiç bu kadar çok düşmanımız olmamıştı” diyerek yükselen milliyetçiliği “iç düşman” ilan etmiş oldu. "Milliyetçilerin ve çoğu zaman demokrasi düşmanlarının demokrasinin tüm kazanımlarını almalarına ve onu varoluşsal olarak eleştirmelerine izin veriyoruz" diye konuşan Macron, Bu bağlamda, "Avrupa seçimlerinde desteklediğimiz ve Avrupa'yı savunan partiye gidip oy vermek önemlidir" diyerek çağrıda bulundu. Macron "Peki son yıllarda Avrupa'yı milliyetçiler yönetseydi nasıl olurdu?” diye soruyor ve şu yanıtı veriyor: “Ülkelerimizdeki tüm milliyetçiler tarafından desteklenen Rusya'yı desteklemek için Ukrayna'yı terk ederdik. Dolayısıyla hikâye aynı olmazdı".

Fransa’da Macron, Almanya’da Scholz ülkelerinde milliyetçi yükselişten çok rahatsız.

Sonraki Haber