Avrupa Parlamentosu seçimleri ve yükselen milliyetçilik (1)

Avrupa Parlamentosu seçimleri haziranda yapılacak. Avrupa, ekonomik krizin gittikçe derinleştiği, emperyalist ve kapitalist sistemin çöküş yaşadığı, Ukrayna’da çıkmaza girdiği bir dönemde seçime gidiyor.  Avrupa’da milliyetçi partiler yükselişte. Bu yükselişin AP seçimlerine de yansıması bekleniyor

Avrupa Birliği (AB) ülkeleri 6-9 Haziran 2024 tarihleri arasında, Avrupa genelinde yaklaşık 400 milyon seçmen oylarıyla 720 milletvekilinin seçileceği, tarihinin belki de en kritik Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine sahne olacak.

AP seçimleri, 1979 yılından bu yana 5 yılda bir yapılıyor. Yetkileri sürekli artmakla birlikte, Avrupalı seçmenin yarıdan fazlası sandığa gitmiyor. 2014 yılında katılım yüzde 42, 2019 yılında yüzde 50,66 olmuştu. Daha önce danışma meclisi niteliğinde olan parlamento, hukuksal yaptırımı olmasa da siyasi kararlar alıyor, AB bütçesini oylama ve AB'nin yürütme organları olan AB Konseyi ile Avrupa Komisyonu'nu kontrol yetkisine sahip.

AVRUPA PARLAMENTOSU SİYASİ GRUPLARI

Avrupa Parlamentosu’nda milletvekilleri ülkelere göre değil siyasal gruplar şeklinde yer alıyor. Bugün AP’de 7 grup bulunmakta: Avrupa Halk Partisi (EPP), Sosyal Demokratlar (S&D), Avrupa Muhafazakarları ve Reformistleri (ECR), Avrupa İçin Liberal ve Demokrat İttifak (ALDE) ve Avrupa Demokrat Parti’nin (PDE) oluşturduğu Renew Europe (RE), Yeşiller/Avrupa Özgür Birliği (Verts/ALE), Kimlik ve Demokrasi (ID), Avrupa Muhafazakâr ve Reformcuları (CRE), Avrupa Solu-İskandinav Yeşil Solu (GUE/NGL),

Fransa’nın Strazburg kentinde bulunan Avrupa Parlamentosu’nda grup kurmak için en az 25 milletvekiline sahip olmak gerekiyor.

MİLLİYETÇİ PARTİLER YÜKSELİŞTE

Avrupa'da "ultra-milliyetçi", “aşırı sağ ", "sağ popülist" diye nitelendirilen milliyetçi partiler yükseliyor.

Küreselleşme karşıtlığı doğal olarak milliyetçi akımların ortaya çıkmasına ve var olanların büyümesine yol açtı. Bu partiler, aşırı sağ söylemlere sahip (yabancı düşmanlığı) olmakla birlikte ulusal egemenliği ve ulusal kimliği şiar edinmişler. Ekonomide korumacılığı öne çıkaran programlara sahipler. Ülkenin en alt kesimlerine hitap ederek, çalışan kesimin çoğunluğunun desteğine sahipler. Dış politikada müdahaleciliğe karşı çıkarak ülkelerinin çıkarları doğrultusunda Rusya, Çin gibi jeostratejik ve ekonomik devlerle işbirliğini savunuyorlar. Birçoğu AB'den ayrılmayı savunmakla birlikte, artık giderek büyüyen bir güç olmalarıyla beraber Birlik içinde kalmayı ve ülkelerinin ulusal çıkarlarına saygılı bir Avrupa Birliği için mücadele etmeyi yeğliyorlar. Bunların başında da Fransa'da Marine Le Pen'in Ulusal Birlik Partisi geliyor.

‘MERKEZ PARTİLER KAYBEDECEK’

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde merkez siyasi partilerin siyasi uçlardaki partilere karşı önemli ölçüde oy kaybetmesine kesin gözüyle bakılıyor. Euronews.com’un Türkçe servisinin haberine göre “Merkezi Brüksel’de bulunan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR), tarafından kaleme alınan rapora göre, 6-9 Haziran'da düzenlenecek Avrupa seçimlerinde Avusturya, Belçika, Fransa ve Hollanda'nın da aralarında bulunduğu dokuz üye ülkede AB karşıtı ‘sağcı popülistlerin’ (Milliyetçilerin) sandıktan birinci parti olarak çıkması bekleniyor”.

Avrupa Parlamentosu’nun Milliyetçi grubu “Kimlik ve Demokrasi'nin (ID)”, Fransa'da Marine Le Pen'in Ulusal Birlik (Rassemblement National) ve Almanya'da AfD'ye (Almanya için Alternatif) artan desteğin yanı sıra Geert Wilder'in Özgürlük Partisi'nin Hollanda seçimlerinde elde ettiği zaferin de etkisiyle bu yıl yapılacak AP seçimlerinde ilave 40 sandalye kazanarak üye sayısını 58’den 98’e çıkarması bekleniyor.

Marine Le Pen

UKRAYNA ÇIKMAZI

Ekonomik krizin AB ve üye ülkeler düzleminin ötesinde Batı’nın; yani Atlantik kampının, emperyalist ve kapitalist sistemin krizine dönüştüğü ve Ukrayna’da çıkmaza girdikleri şartlarda seçime gidiliyor. Dünya dengelerinin yeniden oluştuğu, yeni saflaşmaların yaşandığı ve bu safların giderek netleştiği bir dönem aynı zamanda. Bir tarafta yenilen, giderek zayıflayan dolayısıyla daha da saldırganlaşan ABD, diğer tarafta başını Çin ve Rusya’nın çektiği Asya. Bu iki kampın arasında sıkışan, bocalayan ve oluşmakta olan Yeni Dünyada kendine bir yer arayan Avrupa! Önümüzdeki dönemde AB’nin eğilimini belirlemesi açısından bu seçim sonuçları önemli.

Ukrayna savaşında ABD’nin peşine takılan Avrupa, içine girdiği krizin bedelini ağır ödüyor. AB ülkelerinin arasındaki çelişkinin merkezinde Ukrayna var. Rusya’ya karşı Ukrayna’yı destekleyen AB ülkeleri, bu desteğin nereye kadar olacağı konusunda aralarında derin anlaşmazlıklar var. “Rusya’nın mutlaka kaybetmesi gerektiğini” söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron hafta başında yaptığı açıklamada Avrupa’nın “Ukrayna’ya asker gönderme” seçeneğinin gündemde olduğunu açıkladı. ABD dahil Avrupa’da başta Almanya, İtalya ve İspanya’nın olduğu birçok AB ülkesi buna karşı çıktı.

AVRUPA’DA TRUMP ENDİŞESİ

AB’yi endişelendiren konulardan biri de ABD başkanlık seçimlerini Donald Trump’ın kazanması ihtimali. Trump’ın başkan olması durumunda sadece AB ile değil NATO ile de ilişkilerde zor bir dönemin başlayacağı düşünülüyor; Ukrayna'ya destek, Rusya'ya karşı caydırıcılık ve ticaret yöntemlerinin devre dışı kalacağı olasılığı AB ülkelerini bugünden telaşlandırmış görünüyor. Deutsche Welle’nin haberine göre “Alman-Amerikan Ticaret Odası, Trump'ın başkanlık koltuğuna oturması halinde Avrupa'yı yüksek gümrük vergilerinin cezalandırabileceğini tahmin ediyor. Böyle bir durumda AB'nin de ABD'ye karşı gümrük tarifelerini ve diğer maliyetlerin artırılması zorunlu hale getiriliyor. Bu da büyük oranda ABD-Avrupa ticaret hacminin azalması ve ekonomik büyümenin yavaşlaması anlamına gelir” deniyor.

Avrupa Parlamentosu binası

AB’DE GENİŞLEME ÇATLAĞI VE GÖÇMEN SORUNU

Ukrayna ve Moldova’nın AB’ye üyeliği konusunda da Birlik içinde ortak bir anlayış yok. 2024 yılı içinde bu iki ülke ile tam üyelik konusu gündeme gelecek. Keza, 2005’te Fransa ve Hollanda’nın kabul etmediği AB Anayasa’sının yerine kabul edilen Lizbon Anlaşması’nda değişiklik yapma konusu ve bir dizi reform paketi de gündeme gelebilir.

Ayrıca göç politikalarının reformu ve mültecilere yaklaşım, seçmenlerin kararlarını etkileyebilecek önemli bir faktördür.

BİRLİK OLAMAYAN AVRUPA VE TIKANAN SİSTEM

Bugün karşımızda tek vücut, tek yürek ve homojen bir AB yok ve olamadı. Bunu, Irak savaşında, AB’nin, ABD yanlısı ve karşıtı olarak ikiye bölünmesinde, Yugoslavya’nın parçalanmasında, Afganistan ve Kafkaslarda, Libya ve Suriye saldırısında, Sözde Ermeni Soykırımı meselesinde, Ukrayna savaşında, Rusya’ya yaptırımlarda ve son olarak İsrail’in Gazze saldırısında yaşayarak gördük.

AB siyasi birlik, ortak para birliği, ortak dış politika ve çok dillendirilen ortak savunma politikasında (Avrupa Ordusu) patinaj yapmaya devam ediyor. Gelişen dünyaya yani Rusya ve Çin’e karşı net ve ortak bir tutum geliştiremeyen Avrupa, ABD’nin dayatmaları karşısında dizleri titriyor. Halbuki Avrupa’nın içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik krizden kurtulmasının yolu; çözülen Atlantik kampından kurtulması, daha bağımsız bir çizgi izlemesi ve dünyanın çekim merkezi olan Asya’ya yönelmesine bağlıdır. Sancılı da olsa gelişmenin yönü bu doğrultuda. Avrupa açısından bu bir zorunluluktur.

Neoliberal politikaların yıkıma uğrattığı ülkelerde siyasi, sosyal ve ekonomik hatta sınıfsal dengeler altüst oldu. 2008’de patlayan mali kriz kapitalizmin beşiği olan Avrupa’yı derinden etkiledi, iflasın ve çözülmenin eşiğine getirdi. Orta sınıf çöktü. Borç batağından çıkış yolu bulamama, sanayi üretiminin sürekli gerilemesi, işsizliğin çığ gibi büyümesi ve halkın satın alma gücünün düşmesi sistemi tıkadı. Bu süreç AB’nin Ukrayna politikası ve Rusya’ya uygulanan yaptırımların görülmedik bir enerji krizine yol açmasıyla birlikte daha da hızlandı.

Halk sistem partilerine tepkilerini milliyetçi partilere yönelerek verdi. Fransa örneğinde olduğu gibi, Marine Le Pen’in partisi Ulusal Birlik, gelinen aşamada sistem içinde kendilerine yer arayan ve çöken sistem partilerinin yerini doldurmaya çalışan bir konuma doğru yol alıyorlar.

Önümüzdeki hafta, Avrupa Birliği seçimlerinin Fransa adaylarını ele alacağız.

Devam edecek…

Sonraki Haber