Avrupa Siyasİ Topluluğu (AST): Çözülen AB’yi ayağa kaldırma çabası mı?

AST yeni bir siyasi perspektif getirmek ve AB üyesi olmayan kıta ülkelerini yeniden denetim altına alabilmek için ortaya atılmış bir fikir. İlk toplantı net olarak gösterdi ki AST bunu sağlamaktan çok uzak.

Mayıs 2022’de Avrupa Birliği (AB) liderler zirvesinde düzenlenen “Avrupa Birliği’nin Geleceği” konferansında kapanış konuşması yapan Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron “Avrupa Siyaset Topluluğu” fikrini ortaya attı. Macron AST projesini şu sözlerle temellendirdi; “...Siyasi perspektiften Avrupa’yı, Avrupa Birliği’nden daha geniş bir kapsamla nasıl organize edebiliriz? Bu soruya cevap vermek ve Avrupa Siyaset Topluluğu projesini hayata geçirmek bizim tarihi bir yükümlülüğümüzdür. Bu yeni Avrupa organizasyonu ortak temel değerlerimize bağlı milletlerin güvenlik, enerji, ulaşım, altyapı, kişilerin ve özellikle gençlerin serbest seyahati gibi konuların tartışılmasında yeni alanlar bulmasına hizmet edecektir. Bu toplulukta AB üyesi olma şartı aranmayacak ve AB’den ayrılan ülkelere de açık olacaktır. Avrupa’nın gerçek coğrafyasına saygı duyarak demokratik temelde kıtamızın birliğini sağlama amacıyla Avrupa’mızı bir araya getirecektir.”

YENİ BİR FİKİR DEĞİL

Macron’un konuşmasının devamında da atıf yaptığı üzere bu proje aslında yeni bir fikir değil. 1989’da Sovyetler Birliğinin dağılma dönemine girdiği yıllarda dönemin Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand tarafından gündeme getirilmişti. Mitterand Avrupa kıtasındaki tüm ülkeleri bir araya getiren “Avrupa Konfederasyonu” fikrini ortaya atmıştı. Bu fikir o dönem meyve vermedi. Macron’un deyimi ile “zamanının ilerisinde bir fikir” idi. Konfederasyon fikrine Rusya’yı da dahil eden Mitterand’ın aksine Macron konuşmasında Rusya’yı “ortak değerleri terk eden” olarak niteleyip AST’nin dışında tutuyor. Ukrayna savaşında Rusya’nın yanında yer aldığı için Belarus da bu dışlanmadan nasibini aldı.

Mitterand’ın önerisi 1991 yılında yine Prag’da yapılan kurultayda son kez tartışılmıştı fakat sonrasında devamı gelmedi. AST’nin tekrar Prag’da toplanması da ilginç bir ‘tesadüf’ olarak önümüzde duruyor.

‘PUTİN KARŞITI KULÜP’

Macron’un sunduğu AST projesi Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’dan da destek alarak hayata geçirildi. İlk toplantısı geçen perşembe günü Prag’da düzenlenen toplantı öncesinde Türkiye’nin AST’ye davet edilip edilmeyeceği tartışmalıydı. 1 Eylül’de Macron’un “Fransa, Türkiye’nin katılımını veto etmeyecek” açıklamasına rağmen Fransız Le Monde gazetesinin 7 Eylül’de yaptığı “Macron'un 'Avrupa siyasi topluluğu' projesi Türkiye'de tökezledi” haberi bu tartışmaları yansıtır nitelikte. Haberde AST’nin bir “Putin Karşıtı Kulüp” olduğu bazı AB ülkelerinin Türkiye’nin bu toplantıya davet edilmesine çekimser yaklaştığı bilgisi verildi.

RUSYA’YA KARŞI SOMUT BİR ADIM YOK

AST’nin Rusya’ya bir meydan okuma amacı da taşıdığı gözlemlenebiliyor. Bazı uzmanlara göre Şangay İşbirliği Örgütü üyelerini bir araya getirerek, dostları ile meydan okuyan Putin’e karşı bir mesaj verildi. Özellikle Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye gibi Rusya ile yakın ilişkileri olan ülkelerin AST’ye davet edilmesi açıktan bir mesaj niteliğinde. Bu fikir ne kadar geçerli, tartışmalı bir konu. Zira AB dışında kalan ülkelerin çoğu Rusya’ya uygulanan yaptırımlara katılmadı. Toplantıda Rusya’ya karşı ortak bir tavır çıkmadı. Çoğu ülke başkanı daha önce de olduğu gibi yaptıkları basın açıklamalarında Rusya’yı kınayan yuvarlak açıklamalarla yetindi. Bundan öteye Rusya’ya karşı somut bir adım atılmış değil.

AB’NİN GENİŞLEMESİNE KARŞI BİR DİRENİŞ

Washington Post’ta yayınlanan bir görüşe göre Macron’un bu adımı AB’nin genişlemesine karşı bir direniş hamlesi. Macron hükümeti 2019 yılında Arnavutluk ve Kuzey Makedonya’nın üyelik müzakerelerinin başlatılmasını veto etmişti.

Anlaşılan o ki Macron ve AB’nin siyaset öncüleri Avrupa kıtasındaki diğer ülkeleri AB’ye üye yapmadan etki altına alma, bu ülkelerin AB üyeliğinin getirdiği “avantajlara” erişmesini engelleyerek, onlardan üst düzey faydayı sağlama eğilimindeler.

AB’YE ÜYELİK VAATLERİ ARTIK GEÇERSİZ

Çok uzak olmayan bir geçmişte Avrupa’da AB dışındaki ülkelere “AB’ye üyelik” vaatleri veriliyordu. Türkiye yıllardır AB’ye üyelik vaadi ile kapıda bekletiliyor. Sadece Türkiye değil Prag’daki toplantıya katılan Hırvatistan, Sırbistan, Bosna Hersek, Karadağ, Kuzey Makedonya, Arnavutluk, Gürcistan ve Ermenistan gibi ülkeler de AB kapısında yıllarca bekletildi. Ekonomileri sürekli AB tarafından sömürüldü. Üçüncü ülkelere karşı mızrak ucu olarak kullanıldı. Bu ülkeler Avrupa kıtasında bir çıban muamelesi gördü. Ukrayna AB kampında kendine yer bulabilmek için Rusya gibi büyük bir güce meydan okudu. Gelinen noktada Ukrayna’nın elinde koca bir sıfır var. AB’ye üye olma vaadi artık bu ülkeler için taviz vermeye yetecek bir vaat değil. Bütün dünya anladı ki AB’ye üye olmak Türkiye başta olmak üzere birçok ülke için gerçek dışı.

BATI’NIN EN ÖNDE OLDUĞU ÇAĞ KAPANIYOR

Diğer yandan dünyada artık Rusya, Çin, Hindistan, İran ve Türkiye gibi ülkelerin attığı adımlarla tek kutuplu, Batı’nın önde olduğu çağ kapanıyor. Brexit ile İngiltere gibi güçlü bir ülke AB’den ayrıldı. Enerji sıkıntısı çeken AB’nin en büyük ekonomisi Almanya, ABD’nin işgali altında olduğu bir ülke olarak dillendiriliyor. AB üyesi Macaristan AB’den bağımsız hatta birçok uzmana göre AB’nin çıkarlarına ters politikalar benimsemeye başladı. İtalya’da ise Fransa’nın Afrika’daki tutumlarını eleştiren, hegemonya kurmaya yönelik politikalarına karşı çıkan hükümet kuruldu.

AST İSTENEN AMACA ULAŞMADI

Macron dünyadaki siyaset oluşumlarına ömür biçmeyi seven bir lider. Hatırlanacaktır “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” söylemi bizzat Macron’a ait.

Macron’un AB’nin kötü gidişatını görmemesi mümkün değil. AST projesi bu gidişatı durdurmak için mi ortaya atıldı? Görünen o ki evet. AST fikri çöken AB’yi yeniden ayağa kaldırmak için atılan umutsuz bir girişim.

Toplantı notlarını incelediğimizde beklenenin aksine AB açısından AST istenilen amaca ulaşmış gözükmüyor. AST kıta Avrupa’sını birleştirmeyi amaçlarken Fransa, Erdoğan’ın esprili diliyle Türk Birliği’ne davet edildi. Ermenistan Azerbaycan’ın çözümüne ikna edilmek üzere. Yıllardır Suriye’yi parçalamayı, Esad’ı devirmeyi amaçlayan AB, Erdoğan’ın “Suriye’nin başkanı ile görüşebilirim” açıklaması ile hüsrana uğradı. AST açıkça Batı’nın despot olarak nitelediği liderlerin şov alanına döndü.

TEK BAŞARI DÜZENLİ TOPLANMA KARARI

AST’nin Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)’den nasıl bir farkı olacağı da tartışmalar arasında. Macron Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de bağlı olduğu Avrupa Konseyi’nin, Avrupa’nın “hukuk merkezi” olduğunu, siyasi bir merkeze ihtiyaç duyulduğunu dile getirerek Avrupa Konseyi ve AST arasındaki farkı ortaya koydu. AGİT’in ise bu tür toplantılara ev sahipliği yapacak formata sahip olmadığını ayrıca Avrupalılara göre “işgalci” olan Rusya’nın AGİT’e üye olması sorun teşkil ediyordu.

Özetle anlaşılıyor ki AST yeni bir siyasi perspektif getirmek, çözülen AB’yi yeniden bir araya getirmek, AB üyesi olmayan kıta ülkelerini yeniden denetim altına alabilmek için ortaya atılmış bir fikir. İlk toplantı net olarak gösterdi ki AST bunu sağlamaktan çok uzak. Olası bütün sonuçlar temenni düzeyinde. AST’nin en büyük başarısı olarak şimdilik toplanma ve bir sonraki toplantı yerinin kararlaştırmış olması gösteriliyor.

Sonraki Haber