Avrupa'da dip dalga harekete geçti... Avrupa Parlamentosu seçimlerinde milliyetçi rüzgar

Avrupa Birliği ülkeleri zincirlerini kırmaya doğru gidiyor. Yönü ABD'ye dönük yönetimler çaresiz, dip dalga engellenemiyor. Son olarak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde duvara toslayan birlik ülkeleri, milliyetçi dalgayı aşamayarak istifaya sürükleniyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Le Pen'in lideri olduğu milliyetçi dalgaya teslim olarak parlamentoyu feshetti ve erken seçime gitme kararını açıkladı.

Belçika Başbakanı Alexander de Croo da Macron'dan sonra çaresizliğini gözyaşlarıyla anlattı, istifa edeceğini duyurdu. Ülkesindeki genel seçimde partisi Flaman Open Vld'nin başarısızlığından duyduğu üzüntüyü dile getiren Başbakan de Croo "Bizim için özellikle zor bir akşamdı. Kaybettik. Yarından itibaren istifa eden bir Başbakan olacağım" dedi.

ALMANYA'DA HAVA DÖNDÜ

Almanya'nın durumu da bir hayli konuşulacak durumda... Almanya "üç renkli" koalisyona adeta tokat gibi bir cevap verdi. İktidardaki Sosyal Demokrat, Yeşil ve Liberal partilere karşı muhafazakâr CDU yüzde 30 oyla birinci parti olurken AfD yüzde 16'ya yükselerek Almanya'nın ikinci siyasi gücü haline geldi. Şansölye Olaf Scholz'un SPD'si yüzde 14, Yeşiller yüzde 12, FDP Liberalleri ise ancak yüzde 5 oy alabildi.

AVUSTURYA'DA DA BİRİNCİ OLDULAR

Avusturya'da da durum değişmedi. Milliyetçi FPÖ partisi Avrupa seçimlerinden birinci parti olarak çıktı. FPÖ oyların yüzde 27'sini alırken sosyal demokrat parti SPÖ yüzde 23 aldı. Muhafazakarların partisi ÖVP ve Yeşiller ise oldukça geride kaldı.

MACARİSTAN'DAN ORBAN'A TAM DESTEK

Öte yandan Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın milliyetçi partisi Fidesz, Avrupa Parlemantosu'na yüzde 48 ile birinci parti olarak girdi.

'AVRUPA SALLANDI'

Aydınlık Gazetesi Yazarı ve Avrupa Uzmanı Ali Rıza Taşdelen bu gece yaşananları değerlendirdi. "Avrupa parlamentosu seçimleri gerçekten Avrupa'yı salladı" diyen Taşdelen "Siyasi bir deprem yaşıyor. Yani Fransa'da Le Pen'in başarısı var; Avrupa'daki en büyük parti durumuna geldi" ifadelerini kullandı.

ABD VE NATO'YA KARŞI ÇIKANA AŞIRI SAĞCI DİYORLAR

Avrupa Birliği'nin kurulduğundan beri böyle bir olay yaşamadığını anımsatan Taşdelen, Türkiye'de "milliyetçi" yerine "aşırı sağ" ifadesinin kullanıldığına da dikkat çekti ve "Ermeni soykırımı yalanına karşı mücadele ettiğinde Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'e ultra nasyonalist diyorlardı. Aşırı sağcı diyorlardı. Bu yüzden, kendilerine karşı, sisteme karşı çıkan, küreselleşmeye karşı çıkan, neoliberalizme karşı çıkan, Atlantik sistemine karşı çıkan, Amerika'ya, NATO'ya karşı çıkan güçlere aşırı sağcı diyorlar. Hatta faşist diyorlar" diye konuştu.

Taşdelen değerlendirmesine şöyle devam etti: "Fransa'nın bütün partileri sağ, sol, sosyal demokrat partileri Le Pen'in iktidara gelmesini nasıl engelleriz derdine düştüler. Bu partiler nasıl iş birliği yaparız diye düşünüyor. Macron'un bir milletvekili televizyonda şu açıklamayı yapıyor: Bir bölgede Le Pen'in adayı ile sosyalistler ikinci tura kalırsa sosyalistleri destekleriz... Le Pen'in iktidara gelmesinin önünü kesmenin hesabı bu gece yapılmaya başladı."

'MACRON ERKEN SEÇİMİ ÖNCEDEN PLANLADI'

Taşdelen ayrıca Macron'un bu yenilgiyi alacağını bildiğini ve planlamalarını buna göre yaptığını da şu sözlerle anlattı: "Macron yenileceğini bildiği için erken seçimi, Meclis'i feshetmeyi önceden zaten yazmış, çizmiş, hazırlamış. Dikkat ederseniz hemen seçim tarihini açıkladı adam. Yani aynı akşam sonuçlardan yarım saat sonra yani bu önceden bu yenilgiyi kabul etmiş. Yani Le Pen'in ne kadar oyalacağı zaten biliniyordu, anketler yüzde 34 gösteriyordu."